İşe nereden başlanır?
30 Eylül 2021 - Yeni Şafak
Mevcut durum analizinden...
“Paydaşlarımız kimler; bizi bağlayan kurallar hangileri; amacımız ne; bugüne kadar neler yapıldı” ve nihayet “hangi noktadayız?...” sorularının cevapları hazırlanır…
Bu, “okyanusu yüzerek geçeceksin” diyenlere, “hangi kıyıdan başlayacağım” diye sormaya benzer. Önce haritaya raptiyeyi saplamak gerekir: “İşte buradayım”.
Ardından mesafeye bakılır, bu yoldaki paydaşlar listelenir, iş bölümü yapılır, olası aksaklıklar hesaplanır ve sonuca ne zaman ulaşılacağı tahmini ortaya konur.
Finansın Geleceği Zirvesi’nin öğleden sonraki bölümünü takip etme şansımız oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Bakan Yardımcısı düzeyinde katıldığı Zirve’de özellikle tamamını izleyebildiğim, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli’nin sigorta sektörü üzerine sunumu pandemi gibi bir kriz döneminden bile büyüyerek çıkmayı başarmaları nedeniyle son derece kıymetliydi. Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Aynur Çelik Eke de banka dışı finans sektörünün ekonomi dünyasındaki etkisinden söz etti. Bizce gelecek yıl böyle bir organizasyonun bankalar, sigorta şirketleri ve finansal kurumlar için ayrı ayrı düzenlenmesinde büyük yarar var…
Medya ise Zirve’deki başka çarpıcı bir sunuma, daha da doğrusu ‘mesaja’ öncelik vermeyi tercih etti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun konuşmasına… Önce gıda fiyatlarındaki küresel artışı, bunun nedenlerini ortaya koydu Kavcıoğlu, sonra da şöyle dedi: “…Tüketim sepeti içerisinde gıda ağırlığı ve yurt içi gıda enflasyonu ülkeler arasında farklılaşabiliyor. Böylece gıda fiyatlarındaki artış, farklı ülkelerde enflasyona farklı oranlarda etki edebiliyor. Türkiye, ülkelerarası bir değerlendirme yapıldığında, fiyatların en çok arttığı ülkelerin başında gelmektedir.”
Kavcıoğlu’nun bu açıklaması kimilerini şaşırtmış, “fazla cesur” olarak yorumlanmış olabilir. Oysa bu, bir ‘mevcut durum analizi’dir ve nereden başladığınızı bilmeden bir yere varmak da mümkün değildir.
Bunun ötesinde, Kavcıoğlu’nun açıklaması iletişim boyutunda da ciddi değer taşıyor. Bu dürüst analiz, hedef kitlenin ve paydaşların ‘güven’ini kazanmak için de en doğru adımdır. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı bu kamburu ortadan kaldırmak için gerekli adımların atılacağını müjdelemiştir… Hal Kanunu, tanzim mağazaları ve Tarım Kredi Kooperatifleri, yüzde 30 kaybı engellemek için soğuk zincir sistemi, üreticilerin ihtiyacı olan ham maddedeki fiyat kontrolü vb. aksiyonlar gündemdedir. Tek yapılmayacak şey, kafayı kuma gömmektir.
Hatırlayalım; Almanya seçimleriyle ilgili yazımızda, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) seçim öncesindeki siyasi iletişim stratejisini üç eksen üzerinde kurguladığını ifade etmiştik… Bunlar kısaca; gelir dağılımında adalet (kendi ifadeleriyle “karşılıklı saygı anlayışı”); çağdaşlaştırılmış sanayileşme ile küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı mücadele idi…
Seçim nasıl sonuçlandı peki? SPD, 1949 yılından bu yana seçimlerdeki en kötü sonucu elde eden ‘Union’ (Birlik) partileri karşısında zafer eldi etti…
Diğer bir deyişle, sorunların dürüstlükle ortaya konulması, halkta ‘duyulduğu, görüldüğü ve anlaşıldığı’ duygusunu uyandırarak ‘güven’ kazandırdı…
Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu açıklıkta konuştuğuna pek çok kez tanık olduk… 2019 yılındaki bir konuşmasındaki şu sözleri bunun en doğru örneklerinden biridir: “İki konuda nispeten hedeflerimizin gerisinde kaldık. Bunlardan biri insan yetiştirme olan eğitim, diğeri ise insani zenginleştirme olan kültür sanattır.”
Sonra ne oldu? Kültür ve sanat alanında çalışan kadrolar bu konuları sahiplendiler ve başarılı sonuçlar ortaya konulmaya başlandı. Yenilenen Atatürk Kültür Merkezi, Cumhuriyet’in kuruluşunun yıldönümünde açılıyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın yeni binası hizmete sunuldu. Millet Kütüphanesi muazzam bir koleksiyon sunmanın ötesinde pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor… Eğitim, kültür ve sanat zinciri giderek büyüyor.
O nedenle, deve kuşu gibi saklanmanın, mevcut durumdan kaçmanın çözüme hiçbir katkısı olmadığını akılda tutmakta yarar var… İşin çapı da hiç önemli değil, ister dolaplarınızı düzenleyecek olun, isterseniz siyasi parti gündeminizi yenileyecek… İşe, durumu tahlil ederek başlamazsanız yol da alamazsınız…
Mevcut durum analizinden...
“Paydaşlarımız kimler; bizi bağlayan kurallar hangileri; amacımız ne; bugüne kadar neler yapıldı” ve nihayet “hangi noktadayız?...” sorularının cevapları hazırlanır…
Bu, “okyanusu yüzerek geçeceksin” diyenlere, “hangi kıyıdan başlayacağım” diye sormaya benzer. Önce haritaya raptiyeyi saplamak gerekir: “İşte buradayım”.
Ardından mesafeye bakılır, bu yoldaki paydaşlar listelenir, iş bölümü yapılır, olası aksaklıklar hesaplanır ve sonuca ne zaman ulaşılacağı tahmini ortaya konur.
Finansın Geleceği Zirvesi’nin öğleden sonraki bölümünü takip etme şansımız oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Bakan Yardımcısı düzeyinde katıldığı Zirve’de özellikle tamamını izleyebildiğim, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli’nin sigorta sektörü üzerine sunumu pandemi gibi bir kriz döneminden bile büyüyerek çıkmayı başarmaları nedeniyle son derece kıymetliydi. Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Aynur Çelik Eke de banka dışı finans sektörünün ekonomi dünyasındaki etkisinden söz etti. Bizce gelecek yıl böyle bir organizasyonun bankalar, sigorta şirketleri ve finansal kurumlar için ayrı ayrı düzenlenmesinde büyük yarar var…
Medya ise Zirve’deki başka çarpıcı bir sunuma, daha da doğrusu ‘mesaja’ öncelik vermeyi tercih etti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun konuşmasına… Önce gıda fiyatlarındaki küresel artışı, bunun nedenlerini ortaya koydu Kavcıoğlu, sonra da şöyle dedi: “…Tüketim sepeti içerisinde gıda ağırlığı ve yurt içi gıda enflasyonu ülkeler arasında farklılaşabiliyor. Böylece gıda fiyatlarındaki artış, farklı ülkelerde enflasyona farklı oranlarda etki edebiliyor. Türkiye, ülkelerarası bir değerlendirme yapıldığında, fiyatların en çok arttığı ülkelerin başında gelmektedir.”
Kavcıoğlu’nun bu açıklaması kimilerini şaşırtmış, “fazla cesur” olarak yorumlanmış olabilir. Oysa bu, bir ‘mevcut durum analizi’dir ve nereden başladığınızı bilmeden bir yere varmak da mümkün değildir.
Bunun ötesinde, Kavcıoğlu’nun açıklaması iletişim boyutunda da ciddi değer taşıyor. Bu dürüst analiz, hedef kitlenin ve paydaşların ‘güven’ini kazanmak için de en doğru adımdır. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı bu kamburu ortadan kaldırmak için gerekli adımların atılacağını müjdelemiştir… Hal Kanunu, tanzim mağazaları ve Tarım Kredi Kooperatifleri, yüzde 30 kaybı engellemek için soğuk zincir sistemi, üreticilerin ihtiyacı olan ham maddedeki fiyat kontrolü vb. aksiyonlar gündemdedir. Tek yapılmayacak şey, kafayı kuma gömmektir.
Hatırlayalım; Almanya seçimleriyle ilgili yazımızda, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) seçim öncesindeki siyasi iletişim stratejisini üç eksen üzerinde kurguladığını ifade etmiştik… Bunlar kısaca; gelir dağılımında adalet (kendi ifadeleriyle “karşılıklı saygı anlayışı”); çağdaşlaştırılmış sanayileşme ile küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı mücadele idi…
Seçim nasıl sonuçlandı peki? SPD, 1949 yılından bu yana seçimlerdeki en kötü sonucu elde eden ‘Union’ (Birlik) partileri karşısında zafer eldi etti…
Diğer bir deyişle, sorunların dürüstlükle ortaya konulması, halkta ‘duyulduğu, görüldüğü ve anlaşıldığı’ duygusunu uyandırarak ‘güven’ kazandırdı…
Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu açıklıkta konuştuğuna pek çok kez tanık olduk… 2019 yılındaki bir konuşmasındaki şu sözleri bunun en doğru örneklerinden biridir: “İki konuda nispeten hedeflerimizin gerisinde kaldık. Bunlardan biri insan yetiştirme olan eğitim, diğeri ise insani zenginleştirme olan kültür sanattır.”
Sonra ne oldu? Kültür ve sanat alanında çalışan kadrolar bu konuları sahiplendiler ve başarılı sonuçlar ortaya konulmaya başlandı. Yenilenen Atatürk Kültür Merkezi, Cumhuriyet’in kuruluşunun yıldönümünde açılıyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın yeni binası hizmete sunuldu. Millet Kütüphanesi muazzam bir koleksiyon sunmanın ötesinde pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor… Eğitim, kültür ve sanat zinciri giderek büyüyor.
O nedenle, deve kuşu gibi saklanmanın, mevcut durumdan kaçmanın çözüme hiçbir katkısı olmadığını akılda tutmakta yarar var… İşin çapı da hiç önemli değil, ister dolaplarınızı düzenleyecek olun, isterseniz siyasi parti gündeminizi yenileyecek… İşe, durumu tahlil ederek başlamazsanız yol da alamazsınız…