İletişim ablukasını kırmak İçin...
03 Kasım 2016 - Yeni Şafak
Türkiye’nin tepesinde dolaşan belalar ve bu belalara karşı verilen mücadeleleri sıralamaya kalksak, her birinin alt açılımlarıyla detaylandırsak, sayfalar dolar. Bu belaları paranteze alarak hiçbir gerçekliği doğru anlamak da, anlatmak da mümkün değil.
Diğer yandan tüm bu yaşanan gergin atmosfere rağmen rayında gitmesi için büyük özen gösterilen ekonomimiz ve gündelik hayatımızda hepimizin bir ucundan tutmaya çalıştığı, verimliliğin, kârlılığın artırılmasını hedefleyen iş hayatlarımızdaki yoğun mesailer, özetle maişet derdi, tüm iyi niyetli gayretlerle kendi mecrasında akıp gidiyor.
Hiçbir işte dikiş tutturamayıp, zihninde sürekli Türkiye’nin meseleleri varmış gibi ülkenin geleceği ile yatıp kalkıyormuş pozlarında dolanıp da, en başta gelen özelliklerinin ‘ağır muhalefet’ olduğunu sanan bazı arkadaşlarımıza “Türkiye büyük bir ülke” demek çok zor gelse de, hayat, görmek isteyenlere tüm gerçeklerimizi vicdanların aynasında göstermekten de geri durmuyor.
15 Temmuz darbe girişimine ‘tiyatro’ diyenler, yaşanan büyük travmanın üstesinden gelip zorunlu tedbirlerini almaktan geri durmayan bu ülkenin, darbe girişiminin boyutlarını ortaya çıkarma çabalarını küçümseyerek, sivil darbeden söz etmeye bayılıyorlar. Tarihte hangi güçlü iktidar kendisini alaşağı etmeye yönelik darbe kalkışmalarını, Pollyanna gözlükleriyle soruşturmayı ve ‘evrensel hukuk romantizmi’yle karşı koymayı aklına getirmiştir acaba? Tarihi iktidar savaşları yazıyor ve bizim bazı aklı evvellerimiz, Türkiye’yi İskandinav ülkesi insanının canı sıkılan dünyasından okumaya kalkışıyor.
Zorlanmadan ifade edelim ki, “Türkiye çok büyük bir ülkedir.” Ve bu büyüklüğünü bir yandan her türlü melanete karşı mücadele ederken öte yandan Türkiye’de ve yurtdışında uzun vadeli pek çok önemli meselesini, toplantılarda, kongrelerde dile getirmesi gerekir. Nitekim bunu da elinden geldiğince yapıyor:
Dün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu’nun açılış oturumu vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırların anlamını yitirdiği, dünyanın bir köye dönüştüğü bir süreçten bahsediyoruz” diyerek ekonomide küreselleşmeyle dayatılan ‘tek tipleşme’ye dikkat çekti. Sonrasında da Cumhurbaşkanı, İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü Bakanlar Konferansı'nda da konuştu ve “Dışarıdan aranan kurtarıcıların zaten sorunların sebepleri olduğunu görmek için daha ne kadar acı çekmek lazım?” diye sordu.
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Kongresi’nde ise Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ile Türkiye'de oluşturulan yeni model anlatıldı. Enerji Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, güneşte ilk modeli Konya'da uyguladıklarını belirtti ve “Rüzgarda da benzer bir modeli 2017'nin ilk çeyreğinde gerçekleştirmek için çalışıyoruz.” dedi. 4 Mayıs'ta Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB) toplantısında ‘ödev olarak algıladıkları’ konudan, ülkenin rüzgar haritasının çıkarılmasından söz eden Fatih Bey’in ifadelerine göre bu çalışma tamamlanmış. Bu arada dünün gelişen haberlerinden biri de şuydu: Enerji ithalatı için ödenen miktar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33 azalarak 19,5 milyar dolara gerilemiş.)
Diğer yandan, 1 Trilyon Dolarlık çıkarmanın yapılacağına dair çok önemli bir haber de Bahreyn’den geldi. TOBB üyesi 250 iş adamımız Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi ile başta inşaat olmak üzere 1 Trilyon dolarlık yatırım için Bahreyn’e gitmişler. Türkiye-Körfez 2. İş ve Yatırım Forumu’nun açılışında konuşan Bakan Tüfenkçi, Körfez Ülkeleri ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile ticaret hacminin daha da artırılmasının sağlanacağını söylemiş.
Bir diğer önemli toplantının haberi ABD’den geldi: DEİK, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) ve Amerika-Türkiye Konseyi (ATC) iş birliğiyle Washington'da 600’ün üzerindeki katılımcıyla gerçekleşen ABD-Türkiye İlişkileri 35. Yıllık Konferansı… Panellerden birinde soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye’de piyasaların FETÖ’nün başarısız darbe girişiminin ardından hızlıca iyileşmesinde başta mali disiplin ve dirençli büyüme olmak üzere güçlü makroekonomik temeller önemli rol oynamıştır” demiş. Sonra da Türkiye’deki terör tehdidini hatırlatıp, Avrupa’nın da Amerika’nın da bunu çok iyi anlamaları lazım geldiğine vurgu yapmış.
Hıristiyan Batı’nın karar verici güçleri, onların etkileyicileri, kitle iletişim araçları Türkiye’yi anlamak istemiyor. Tersine Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın peşindeler. Peki biz bu iletişim ablukasını kırmak için ne yapmalıyız? Öncelikle yukarıda örneklerini sıralamaya çalıştığımız ilişki türleri ve uluslar arası platformlarda kendi gerçekliğimizi anlatmaya devam etmeliyiz. Ben söylemekten bıkmayacağım, hükümet yetkilileri de inşallah okumaktan bıkmazlar:
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün liderliğinde uluslar arası iletişim çalışmalarını sürdüreceğiz. Örneğin, Ekonomi Bakanlığı’nın TİM, TOBB gibi kuruluşlarla birlikte hazırladığı o mükemmel kampanyayı bir an önce hayata geçireceğiz.
Eğer dünya kendisine mesele ediyorsa, Cumhuriyet olayını “Bize ne” demeyip anlatacak; sorun çıkartıyorlarsa idam meselesindeki tutumumuzu ifade edeceğiz. Dünyadan ve Türkiye’den pek çok iletişimcinin katıldığı, İstanbul Üniversitesi’nin düzenlediği, bugün ve yarın devam edecek olan Davos Dünya İletişim Forumu gibi platformlara aktif katılarak kendimizi anlatacağız. Ve bu tür fırsatları asla kaçırmayacağız.
Diğer yandan tüm bu yaşanan gergin atmosfere rağmen rayında gitmesi için büyük özen gösterilen ekonomimiz ve gündelik hayatımızda hepimizin bir ucundan tutmaya çalıştığı, verimliliğin, kârlılığın artırılmasını hedefleyen iş hayatlarımızdaki yoğun mesailer, özetle maişet derdi, tüm iyi niyetli gayretlerle kendi mecrasında akıp gidiyor.
Hiçbir işte dikiş tutturamayıp, zihninde sürekli Türkiye’nin meseleleri varmış gibi ülkenin geleceği ile yatıp kalkıyormuş pozlarında dolanıp da, en başta gelen özelliklerinin ‘ağır muhalefet’ olduğunu sanan bazı arkadaşlarımıza “Türkiye büyük bir ülke” demek çok zor gelse de, hayat, görmek isteyenlere tüm gerçeklerimizi vicdanların aynasında göstermekten de geri durmuyor.
15 Temmuz darbe girişimine ‘tiyatro’ diyenler, yaşanan büyük travmanın üstesinden gelip zorunlu tedbirlerini almaktan geri durmayan bu ülkenin, darbe girişiminin boyutlarını ortaya çıkarma çabalarını küçümseyerek, sivil darbeden söz etmeye bayılıyorlar. Tarihte hangi güçlü iktidar kendisini alaşağı etmeye yönelik darbe kalkışmalarını, Pollyanna gözlükleriyle soruşturmayı ve ‘evrensel hukuk romantizmi’yle karşı koymayı aklına getirmiştir acaba? Tarihi iktidar savaşları yazıyor ve bizim bazı aklı evvellerimiz, Türkiye’yi İskandinav ülkesi insanının canı sıkılan dünyasından okumaya kalkışıyor.
Zorlanmadan ifade edelim ki, “Türkiye çok büyük bir ülkedir.” Ve bu büyüklüğünü bir yandan her türlü melanete karşı mücadele ederken öte yandan Türkiye’de ve yurtdışında uzun vadeli pek çok önemli meselesini, toplantılarda, kongrelerde dile getirmesi gerekir. Nitekim bunu da elinden geldiğince yapıyor:
Dün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu’nun açılış oturumu vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırların anlamını yitirdiği, dünyanın bir köye dönüştüğü bir süreçten bahsediyoruz” diyerek ekonomide küreselleşmeyle dayatılan ‘tek tipleşme’ye dikkat çekti. Sonrasında da Cumhurbaşkanı, İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü Bakanlar Konferansı'nda da konuştu ve “Dışarıdan aranan kurtarıcıların zaten sorunların sebepleri olduğunu görmek için daha ne kadar acı çekmek lazım?” diye sordu.
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Kongresi’nde ise Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ile Türkiye'de oluşturulan yeni model anlatıldı. Enerji Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, güneşte ilk modeli Konya'da uyguladıklarını belirtti ve “Rüzgarda da benzer bir modeli 2017'nin ilk çeyreğinde gerçekleştirmek için çalışıyoruz.” dedi. 4 Mayıs'ta Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB) toplantısında ‘ödev olarak algıladıkları’ konudan, ülkenin rüzgar haritasının çıkarılmasından söz eden Fatih Bey’in ifadelerine göre bu çalışma tamamlanmış. Bu arada dünün gelişen haberlerinden biri de şuydu: Enerji ithalatı için ödenen miktar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33 azalarak 19,5 milyar dolara gerilemiş.)
Diğer yandan, 1 Trilyon Dolarlık çıkarmanın yapılacağına dair çok önemli bir haber de Bahreyn’den geldi. TOBB üyesi 250 iş adamımız Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi ile başta inşaat olmak üzere 1 Trilyon dolarlık yatırım için Bahreyn’e gitmişler. Türkiye-Körfez 2. İş ve Yatırım Forumu’nun açılışında konuşan Bakan Tüfenkçi, Körfez Ülkeleri ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile ticaret hacminin daha da artırılmasının sağlanacağını söylemiş.
Bir diğer önemli toplantının haberi ABD’den geldi: DEİK, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) ve Amerika-Türkiye Konseyi (ATC) iş birliğiyle Washington'da 600’ün üzerindeki katılımcıyla gerçekleşen ABD-Türkiye İlişkileri 35. Yıllık Konferansı… Panellerden birinde soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye’de piyasaların FETÖ’nün başarısız darbe girişiminin ardından hızlıca iyileşmesinde başta mali disiplin ve dirençli büyüme olmak üzere güçlü makroekonomik temeller önemli rol oynamıştır” demiş. Sonra da Türkiye’deki terör tehdidini hatırlatıp, Avrupa’nın da Amerika’nın da bunu çok iyi anlamaları lazım geldiğine vurgu yapmış.
Hıristiyan Batı’nın karar verici güçleri, onların etkileyicileri, kitle iletişim araçları Türkiye’yi anlamak istemiyor. Tersine Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın peşindeler. Peki biz bu iletişim ablukasını kırmak için ne yapmalıyız? Öncelikle yukarıda örneklerini sıralamaya çalıştığımız ilişki türleri ve uluslar arası platformlarda kendi gerçekliğimizi anlatmaya devam etmeliyiz. Ben söylemekten bıkmayacağım, hükümet yetkilileri de inşallah okumaktan bıkmazlar:
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün liderliğinde uluslar arası iletişim çalışmalarını sürdüreceğiz. Örneğin, Ekonomi Bakanlığı’nın TİM, TOBB gibi kuruluşlarla birlikte hazırladığı o mükemmel kampanyayı bir an önce hayata geçireceğiz.
Eğer dünya kendisine mesele ediyorsa, Cumhuriyet olayını “Bize ne” demeyip anlatacak; sorun çıkartıyorlarsa idam meselesindeki tutumumuzu ifade edeceğiz. Dünyadan ve Türkiye’den pek çok iletişimcinin katıldığı, İstanbul Üniversitesi’nin düzenlediği, bugün ve yarın devam edecek olan Davos Dünya İletişim Forumu gibi platformlara aktif katılarak kendimizi anlatacağız. Ve bu tür fırsatları asla kaçırmayacağız.