Ali Saydam
  • TV Programları
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim

İletişim boşluk sevmez

21 Mayıs 2020 - Yeni Şafak 
​

İletişimde boşluk olursa burası, dedikodu ve medyanın kafasına göre takılıp üreteceği algı kaosu ve hiç istenmeyen bir kamu vicdanı yönlendirmesiyle dolabilir.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da tecrübesi, görevi ve eğitimi gereği bu işi en iyi bilenlerden… Yurt dışı basınında ülkemize yönelik tezviratın önüne geçmek için ipin ucunu sıkı tutuyor; hiç bırakmıyor.
Altun, Washington Times gazetesi için bir makale kaleme alarak, ülkemizin koronavirüsle mücadelesindeki başarısının sırrını ABD kamuoyuna anlatmış… Pandemi nedeniyle vefat oranlarının zirve yaptığı ABD’ye “Türkiye’nin başarısından gereken dersi çıkarın” mesajını göndermiş.
 Makalede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘krizi yönetemediği’ iddialarına karşılık, somut gerçeklerle cevap verilmiş. 2003 yılından itibaren sağlık alanında yapılan reformlarla bölgemizde ‘ücretsiz sağlık hizmeti’ sunan az sayıda devletten biri olmamızdan virüsün yayılmasını engellemek için Yunanistan sınırında bekleyen birçok Suriyeli sığınmacıyı geri getirmemize; gerçekleştirilen test oranlarında dünyadaki ‘ilk beş’ ülke arasına girmemizden alınan ‘ekonomik tedbirlere’ kadar pek çok önemli ayrıntı sıralanmış.
Bu makale aynı zamanda The New York Times gibi başka medya organlarında ne idüğü belirsiz ve maksatlı kaynaklardan alınan mesnetsiz iddialarla yazılan haberlere de cevap niteliği taşıyor. Altun’un yazısını, sadece ABD’lilerin değil, kendi içimizdeki sürekli ‘başarısızlık hikâyesi’ uydurmaya çalışan şuursuzların da okumasında fayda var.
 
 
Ayinesi iştir kişinin
 
Her alanda, yapılan her işte başarılı olmanın çeşitli kriterleri vardır. Fakat konu ne olursa olsun bir husus var ki; işte ona ‘kritik başarı faktörü’ dememizde hiçbir sakınca yok. O da ‘samimiyet’ faktörüdür…
Samimiyet, -mış gibi yapanlarda bulunmaz; o nedenle böyle kimseler, iletişimde bulunduğu kesimler ve hedef kitleler üzerinde ‘güven’ duygusunu tesis edemezler… Güvenin eksik olduğu yerde de ne ‘itibar’ olur ne de başarı…
Muhalefet partilerinden bazı öneriler geliyor: “Birlik olalım”, “Memleket masası kuralım”… Birlik olunsun, masalar kurulsun da size nasıl güvenilecek?
Bir kişi ya da kurum hakkında fikir edinirken, söylenen sözlerdense yapılan işlere bakmanın daha faydalı sonuçlar vereceğine inananlardanız… “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözü çok güzel özetler bu durumu…
İpleri gerin, ilişkileri yıpratın, sonra da samimiyetsiz mesajlar verin; biz de size inanıp boşa enerji tüketelim; öyle mi? Yok öyle bir dünya!..
Temel siyasi değerlerde mutabık kalınmadan bir araya gelinmesi mümkün görünmüyor… Fiziken mümkün olsa da buradan verimli bir sonuç beklenemez… AK Parti’nin önemli özelliklerinden biridir; “Dostlar alışverişte görsün” diye iş yapmaz…
PKK ile arasına mesafe koyamamış partilerle masaya oturmaz… Onunla iş birliği yapanlarla da… Darbe çığırtkanlığına soyunanlarla da… “İktidar değişikliği …. bir erken seçimle veya başka bir şekilde…” diyen Canan Kaftancıoğlu gibilerle de… “Saray rejiminin, Saray düzeninin sonu geliyor” diyen Özgür Özel gibilerle de… “15 Temmuz tiyatroydu” ya da “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok; gitmeyin” diyenlerle de…
Fakat yakın zamanda yaşadığımız söz konusu süreçlerde en çok, AK Parti’nin bu feci açıklamalar karşısında pozisyon almasına getirilen ‘eleştirileri’ garipsediğimizi itiraf etmeliyiz…
Neymiş? AK Parti siyasi gerginliğe neden oluyormuş! Elinizi vicdanınıza koyun… Teröristlerle iş birliği yapanlar, bir de darbe çağrılarıyla sahnelerde boy gösterince bu ülkenin hükümeti nasıl cevap vermeliydi?
Ajan provokatör kimliğiyle ortalığı gerenler, “Ah şunları bir kışkırtsam da beni hapse atsalar; buradan belki bir kahramanlık hikâyesi çıkartırım” diyenlerle kol kola mı girmeliydi? Ortada bir gerginlik varsa, eleştirmeden önce işin kaynağına inin… Elinizi vicdanınıza koyun, vicdanınıza…
 
 
www.alisaydam.com - 2014