İletişim Kazasından, İletişim Sakarlığına…
24 Ocak 2019 - yeni şafak
Önce iki uç kutbu da rahatlatalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ünlü ve başarılı piyanistimiz Fazıl Say’ın konserine katıldı diye ne Cumhurbaşkanı ne de Say politik kimliklerinden, ideolojilerinden bir şey kaybetmediler, bizce sadece kazandılar.
Günlerdir gazetelerin, sosyal medya kullanıcılarının ve siyasetçilerin yorumladığı, eleştirdiği “konser olayı” çok normal, çok da olması gereken bir davranış aslında...
“Kutuplaşan Türkiye” eleştirilerini, samimi bir endişeden kaynaklı yapanların memnuniyetle karşılaması gereken bu olay, başka örneklerinin de yaşanarak siyaseten muhalif düşünceler taşıyan kişilerin aslında birbirine düşman olmadıklarını göstermesi bakımından desteklemesi gereken bir buluşma. Hele de mesele memleket olduğu zaman, gerisi teferruatsa…
Herkes bunu yapamadı tabii...
Sanatın birleştirici gücünden bahsedilirken anlatılmak istenen tam da budur. Sanat, aynı toplum içinde yaşayan toplulukları bir araya getiren, ortak zevkleri, beğenileri, değer ve kültürlerini onlara hatırlatan estetik bir üretimdir. Farklarımız olsa da bizi biz yapan değerlerin öneminin altını çizer... Millî kültürün payandaları da böyle oluşmaz mı?..
Kutuplaşma eleştirileri yapanlar, tam da bunun yoksunluğundan şikayetçi değil miydi?
Kendisiyle çelişmek ve iletişim kazalarına yol açmak konusunda maalesef kimse CHP üst yönetiminin eline su dökemiyor... Genel Başkan ve yardımcıları, defaatle iletişim kazası yaparak artık olayı kaza olmaktan başka bir boyuta taşımış durumda... Artık iletişim ‘kazalarından’ değil, iletişim ‘sakarlığından’ söz etsek yeridir.
Kırk yılda bir arabayı bir yere çarparsanız buna kaza denir. Sürekli, neredeyse hergün kaza yapıyorsanız size en hafif tabirle “sakar” demezler mi? CHP’li Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Fazıl Say buluşması için sarf ettiği sözler de bu nedenle, Partisinin “iletişim sakarı” olmasına delâlet ediyor.
Özel’in yaptığı açıklamada sarf ettiği “...bir mağlubiyet varsa da Fazıl Say’ın temsil ettiği Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından bir tanesi olan çağdaş sanata karşı Erdoğan’ın mağlubiyetinden söz edilebilir” ifadesini beklemek belki ama, anlamak mümkün değil.
CHP’nin, Cumhurbaşkanı ve Erdoğan’ı her başarısından sonra mağlup ilan etmek üzere geliştirdiği alışkanlık devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 24 Haziran seçimlerinden sonra “tek kaybeden AK Parti oldu” diyerek çok tuhaf bir açıklama yapmamış mıydı? Kaybedilen 9 seçimden sonra, “Merkezlerde, kazandık, kıyılarda AK Parti kaybetti” açıklamaları hafızalardadır.
Toplumsal uzlaşma adına AK Parti ve Cumhurbaşkanının attığı her adımı, her siyasi başarıyı “yenilgi”, “geri adım”, “mağlubiyet” diye tanımlamayı herhangi bir akılla izah etmek zordur.
Fazıl Say, Ağustos ayında bir açıklama yaparak içinde bulunduğu durum hakkında serzenişte bulunmuş ve “Tekrar diyalog ve uzlaşı elimi uzatıyorum” demişti. Bu eli Cumhurbaşkanı Erdoğan tuttu. Say’ın annesinin Eylül ayındaki vefatında hem kendisi hem de iki bakan Say’ı arayarak taziyelerini ilettiler. En sonunda da bildiğiniz gibi konser daveti ve davete icâbet... Bu, tebrik edilmesi gereken insanî bir durum, kültürel bir birlikteliktir. CHP de keşke bunun ülkemiz açısından kıymetini bilebilse, temel değerlerden sapmadan siyaset yapabilse ve şu ‘sakarlıktan’ bir kurtulabilse...
AK Parti dijitale teslim (!)
Madem iktidarın attığı olumlu adımlar ve faaliyetler -hatta başarılar- mağlubiyet olarak yorumlanıyor. Bu mağlubiyetlere bir yenisini de biz ekleyelim (!)... Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın stratejisine göre, 2020 yılında tüm kuruluşlar iş ve işlemlerini elektronik ortamda yapabilecekmiş... Ülkemizin ilk elektronik sertifika ve mobil imza hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “e-imzanın dijital dünya ile kurumlar arasında köprü konumunda olduğunu” söylemiş...
Ne büyük yenildin yine AK Parti (!) Dijitalleşme tüm dünyayı sarmışken buna kayıtsız kalmayarak, altyapını buna göre hazırlayarak nasıl da geri adım attın (!) Teknolojik gelişmeleri takip edip bizi kimseden geri bırakmadığın için kendimizi yenik hissediyoruz!
Günlerdir gazetelerin, sosyal medya kullanıcılarının ve siyasetçilerin yorumladığı, eleştirdiği “konser olayı” çok normal, çok da olması gereken bir davranış aslında...
“Kutuplaşan Türkiye” eleştirilerini, samimi bir endişeden kaynaklı yapanların memnuniyetle karşılaması gereken bu olay, başka örneklerinin de yaşanarak siyaseten muhalif düşünceler taşıyan kişilerin aslında birbirine düşman olmadıklarını göstermesi bakımından desteklemesi gereken bir buluşma. Hele de mesele memleket olduğu zaman, gerisi teferruatsa…
Herkes bunu yapamadı tabii...
Sanatın birleştirici gücünden bahsedilirken anlatılmak istenen tam da budur. Sanat, aynı toplum içinde yaşayan toplulukları bir araya getiren, ortak zevkleri, beğenileri, değer ve kültürlerini onlara hatırlatan estetik bir üretimdir. Farklarımız olsa da bizi biz yapan değerlerin öneminin altını çizer... Millî kültürün payandaları da böyle oluşmaz mı?..
Kutuplaşma eleştirileri yapanlar, tam da bunun yoksunluğundan şikayetçi değil miydi?
Kendisiyle çelişmek ve iletişim kazalarına yol açmak konusunda maalesef kimse CHP üst yönetiminin eline su dökemiyor... Genel Başkan ve yardımcıları, defaatle iletişim kazası yaparak artık olayı kaza olmaktan başka bir boyuta taşımış durumda... Artık iletişim ‘kazalarından’ değil, iletişim ‘sakarlığından’ söz etsek yeridir.
Kırk yılda bir arabayı bir yere çarparsanız buna kaza denir. Sürekli, neredeyse hergün kaza yapıyorsanız size en hafif tabirle “sakar” demezler mi? CHP’li Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Fazıl Say buluşması için sarf ettiği sözler de bu nedenle, Partisinin “iletişim sakarı” olmasına delâlet ediyor.
Özel’in yaptığı açıklamada sarf ettiği “...bir mağlubiyet varsa da Fazıl Say’ın temsil ettiği Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından bir tanesi olan çağdaş sanata karşı Erdoğan’ın mağlubiyetinden söz edilebilir” ifadesini beklemek belki ama, anlamak mümkün değil.
CHP’nin, Cumhurbaşkanı ve Erdoğan’ı her başarısından sonra mağlup ilan etmek üzere geliştirdiği alışkanlık devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 24 Haziran seçimlerinden sonra “tek kaybeden AK Parti oldu” diyerek çok tuhaf bir açıklama yapmamış mıydı? Kaybedilen 9 seçimden sonra, “Merkezlerde, kazandık, kıyılarda AK Parti kaybetti” açıklamaları hafızalardadır.
Toplumsal uzlaşma adına AK Parti ve Cumhurbaşkanının attığı her adımı, her siyasi başarıyı “yenilgi”, “geri adım”, “mağlubiyet” diye tanımlamayı herhangi bir akılla izah etmek zordur.
Fazıl Say, Ağustos ayında bir açıklama yaparak içinde bulunduğu durum hakkında serzenişte bulunmuş ve “Tekrar diyalog ve uzlaşı elimi uzatıyorum” demişti. Bu eli Cumhurbaşkanı Erdoğan tuttu. Say’ın annesinin Eylül ayındaki vefatında hem kendisi hem de iki bakan Say’ı arayarak taziyelerini ilettiler. En sonunda da bildiğiniz gibi konser daveti ve davete icâbet... Bu, tebrik edilmesi gereken insanî bir durum, kültürel bir birlikteliktir. CHP de keşke bunun ülkemiz açısından kıymetini bilebilse, temel değerlerden sapmadan siyaset yapabilse ve şu ‘sakarlıktan’ bir kurtulabilse...
AK Parti dijitale teslim (!)
Madem iktidarın attığı olumlu adımlar ve faaliyetler -hatta başarılar- mağlubiyet olarak yorumlanıyor. Bu mağlubiyetlere bir yenisini de biz ekleyelim (!)... Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın stratejisine göre, 2020 yılında tüm kuruluşlar iş ve işlemlerini elektronik ortamda yapabilecekmiş... Ülkemizin ilk elektronik sertifika ve mobil imza hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “e-imzanın dijital dünya ile kurumlar arasında köprü konumunda olduğunu” söylemiş...
Ne büyük yenildin yine AK Parti (!) Dijitalleşme tüm dünyayı sarmışken buna kayıtsız kalmayarak, altyapını buna göre hazırlayarak nasıl da geri adım attın (!) Teknolojik gelişmeleri takip edip bizi kimseden geri bırakmadığın için kendimizi yenik hissediyoruz!