İletişimde zaman kaybı ve telaş tehlikelidir
09 Şubat 2017 - yeni Şafak
İletişim süreçlerinin en önemli başarı kriterlerinden biri her iletişim olayının başlı başına birer proje planı olarak ele alınması ise, bir diğeri de hiç şüphesiz o proje planının mutlaka o üç aşamasının üçünü de içeren eylem planlarıyla bezenmiş olmasıdır: Öncesi, Sırası, Sonrası (ÖSS)…
Dün Sayın Başbakan’ın, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli Bey’in ve Maliye Bakanı Naci Ağbal Bey’in yaptıkları açıklamaları takip edince aklıma işte o altın kural geldi.
Aslında bir hayli doyurucuydu, hükümet üyelerimizin sürecin ‘Sırası’nda olarak nitelendirebileceğimiz bu son dönemindeki açıklamaları. Ama ya ‘Öncesi’?..
İletişim boyutunda ‘Öncesi’ yönetilmemişti ki… Oysa Varlık Fonu Kanunu 26 Ağustos 2016’da yürürlüğe girmişti. 15 Temmuz’un hemen ertesinde yani. Onca karışıklığa rağmen. Demek ki çok önceden… İyice düşünülüp hazırlıkları tamamlandıktan sonra…
Yani algılandığı gibi geçen pazar günü “Hadi şu kurumları Varlık Fonu’na bağlayıverelim de, şöyle denetimsiz falan istediğimiz gibi bu kurumların gelirlerini kullanalım!” denmemişti…
Hayli entelektüel, fikren gelişmiş olduğuna inandığım bazı insanların kalkıp “Acaba benim de mal varlığımı fona aktarırlar mı?”, “Varlık vergisi gibi olur mu durumlar?”, “Acaba birikimlerimizi yurt dışına mı aktarsak?” gibi ‘endişeli modern gerzekliğin’ sınırlarını zorlayan soruların ortaya çıkmasının tek sorumlusu, o soruları ortaya atanlar mıdır, yoksa ‘Öncesi’ iletişimi gerektiği gibi planlamayanlar mı?..
Şimdilerde Başbakan Binali Yıldırım ve diğer bakanlarımız var güçleriyle ne olup bittiğini anlatmaya çalışacaklar. Oysa bu işi, iletişim jargonunda ‘Konu Yönetimi’ denen bu süreci Ağustos’tan bu yana son beş aya yaysalardı; bugün hiçbir provokasyon kendisine zemin bulamayacaktı. Taşlar yine de yerine oturacaktır, ancak işi iletişim boyutunda bu kadar kolaylamak varken, hayatı zorlaştırmak niye?..
ABD İç Güvenlik Bakanı Kelly’nin dünkü açıklamaları da neredeyse yukarıdaki tezimizi bire bir doğrular mahiyette idi: “Vize yasağının uygulanmasını bir süre ertelemeliydim”.
Kelly, Başkan Trump'ın Müslümanların yaşadığı 7 ülkeye koyduğu vize yasağı ile ilgili olarak yaptığı açıklamasını, "Onun uygulanmasını bir süre ertelemeliydim, böylece Kongre üyeleriyle konuşabilir ve onları hazırlayabilirdim" diye sürdürmüş.
Yasağın uygulanması konusunda acele ettiklerini kabul eden Kelly, Kongreyi ve komite liderlerini yeteri kadar bilgilendirmeden uygulamaya geçilmesinin "kendi hatası" olduğunu kabul etmiş...
Hayli hassas ve Cumhuriyet tarihimizde en önemli kararlarından birini almak üzere tabir yerinde ise bütün ‘alıngaçlarımızın’ açık olması gereken bir dönemden geçiyoruz. İletişimin hassas terazilerde tartılarak uygulanması, zaman kaybına, telaşa mahal verilmemesi gereken bir dönem.
Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti bu tür dönemlerin üstesinden başarı ile geldi. Yine gelecektir. Ancak biraz da dikkat ve özen gerekiyor. Mesela, belki “Yeni Türkiye için Evet” ve “İstiklal, İstikbal, İstikrar” gibi biri, bir hayli klişeleşmiş, diğeri geniş kitlelerin bir çırpıda algılamakta ve akıllarında tutmakta zorluk çekecekleri kavramlardan oluşan sloganları bir kez daha gözden geçirmekte yarar olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanı bu kavramları sahalara indirmediklerine göre, hâlâ bir ümit var demektir…
Dün Sayın Başbakan’ın, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli Bey’in ve Maliye Bakanı Naci Ağbal Bey’in yaptıkları açıklamaları takip edince aklıma işte o altın kural geldi.
Aslında bir hayli doyurucuydu, hükümet üyelerimizin sürecin ‘Sırası’nda olarak nitelendirebileceğimiz bu son dönemindeki açıklamaları. Ama ya ‘Öncesi’?..
İletişim boyutunda ‘Öncesi’ yönetilmemişti ki… Oysa Varlık Fonu Kanunu 26 Ağustos 2016’da yürürlüğe girmişti. 15 Temmuz’un hemen ertesinde yani. Onca karışıklığa rağmen. Demek ki çok önceden… İyice düşünülüp hazırlıkları tamamlandıktan sonra…
Yani algılandığı gibi geçen pazar günü “Hadi şu kurumları Varlık Fonu’na bağlayıverelim de, şöyle denetimsiz falan istediğimiz gibi bu kurumların gelirlerini kullanalım!” denmemişti…
Hayli entelektüel, fikren gelişmiş olduğuna inandığım bazı insanların kalkıp “Acaba benim de mal varlığımı fona aktarırlar mı?”, “Varlık vergisi gibi olur mu durumlar?”, “Acaba birikimlerimizi yurt dışına mı aktarsak?” gibi ‘endişeli modern gerzekliğin’ sınırlarını zorlayan soruların ortaya çıkmasının tek sorumlusu, o soruları ortaya atanlar mıdır, yoksa ‘Öncesi’ iletişimi gerektiği gibi planlamayanlar mı?..
Şimdilerde Başbakan Binali Yıldırım ve diğer bakanlarımız var güçleriyle ne olup bittiğini anlatmaya çalışacaklar. Oysa bu işi, iletişim jargonunda ‘Konu Yönetimi’ denen bu süreci Ağustos’tan bu yana son beş aya yaysalardı; bugün hiçbir provokasyon kendisine zemin bulamayacaktı. Taşlar yine de yerine oturacaktır, ancak işi iletişim boyutunda bu kadar kolaylamak varken, hayatı zorlaştırmak niye?..
ABD İç Güvenlik Bakanı Kelly’nin dünkü açıklamaları da neredeyse yukarıdaki tezimizi bire bir doğrular mahiyette idi: “Vize yasağının uygulanmasını bir süre ertelemeliydim”.
Kelly, Başkan Trump'ın Müslümanların yaşadığı 7 ülkeye koyduğu vize yasağı ile ilgili olarak yaptığı açıklamasını, "Onun uygulanmasını bir süre ertelemeliydim, böylece Kongre üyeleriyle konuşabilir ve onları hazırlayabilirdim" diye sürdürmüş.
Yasağın uygulanması konusunda acele ettiklerini kabul eden Kelly, Kongreyi ve komite liderlerini yeteri kadar bilgilendirmeden uygulamaya geçilmesinin "kendi hatası" olduğunu kabul etmiş...
Hayli hassas ve Cumhuriyet tarihimizde en önemli kararlarından birini almak üzere tabir yerinde ise bütün ‘alıngaçlarımızın’ açık olması gereken bir dönemden geçiyoruz. İletişimin hassas terazilerde tartılarak uygulanması, zaman kaybına, telaşa mahal verilmemesi gereken bir dönem.
Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti bu tür dönemlerin üstesinden başarı ile geldi. Yine gelecektir. Ancak biraz da dikkat ve özen gerekiyor. Mesela, belki “Yeni Türkiye için Evet” ve “İstiklal, İstikbal, İstikrar” gibi biri, bir hayli klişeleşmiş, diğeri geniş kitlelerin bir çırpıda algılamakta ve akıllarında tutmakta zorluk çekecekleri kavramlardan oluşan sloganları bir kez daha gözden geçirmekte yarar olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanı bu kavramları sahalara indirmediklerine göre, hâlâ bir ümit var demektir…