Ali Saydam
  • TV Programları
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim

İletişimin zehirleri: Belirsizlik ve hüsnükuruntu

09 Mart 2023 - Yeni Şafak 
​

​Başlıktaki iki kavram, Türkiye siyasi iletişim tarihinde, bir araya hiç bu yoğunlukta gelmemişlerdi.
Muhalefet bloğu aynı anda ‘ikisinden birden’ mustaripken, iktidar bloğu ikincisiyle nasıl baş edebileceğini ortaya koyabilmiş değil.
İletişimin ana hedefi ‘ikna’dır; ikna ise iki sağlam ayak üzerinde durmak zorundadır: 1. Vaat, 2. Güven. Belirsizlik, bu ikisinin de sarsılmasına, yani iknanın hasar görmesine, iletişim sürecinin ise zehirlenmesine neden olur.
Belirsiz bazı durumlardan örneklerle devam edelim:
“Partili Cumhurbaşkanı olmaz” diyen ana muhalefet partisi lideri, 6 Mart tarihli deklarasyonda “Cumhurbaşkanı’nın -var ise- siyasi parti üyeliğinin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecinin tamamlanmasıyla sona ereceği” maddesinin altını imzalamış. ‘Perhiz ve lahana turşusu’ metaforunu hatırlatmıyor mu?..
İYİ Parti Genel Başkanı’nın, iki büyükşehir belediye başkanının “Yetkili, icracı cumhurbaşkanı yardımcıları" olarak atanmaları koşuluyla ‘6’lı Masa’ya döndüğü söylendi. Oysa imzaladığı deklarasyona göre; “Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle atanacaklar”. Bunun için mi İYİ Parti Genel Başkanı adeta ortalığı ateşe vererek ‘kriz’e neden olmuştu?..
Bir başka belirsizlik de hükûmetin nasıl karar alacağı konusunda… Cumhurbaşkanı adaylarını belirlemede bunca tenakuz (çelişki) yaşayan 6’lı Masa, bakın deklarasyonun 8. maddesine göre hangi durumlarda tartışarak ‘ortak karar’ alacaklarmış: “Seçimlerin yenilenmesi, OHAL ilanı, millî güvenlik politikaları, Cumhurbaşkanlığı Kararları, Kararnameler ve genel nitelikteki düzenleyici işlemler ile üst düzey atamalar.” Acaba hangi konuda Cumhurbaşkanı resen karar alabilecekmiş? Bilen beri gelsin… Ayrıca bir gün Cumhurbaşkanı’nın anayasal haklarını kullanıp bu maddeyi yok saymayacağını kim bilebilir?...
Müphemiyetin (belirsizliğin) diğer hususlarını ayrıntısıyla yazmaya gerek yok… Başlıkları sıralasak yeterli…
Kendisiyle resmen diyalog kurulmasını isteyen HDP…
Yüzde 1’ler civarında oy potansiyeli olan partilerin Meclis’te yüzde 3,34 oranında temsil edilerek grup kurmalarını sağlayacak sayıda milletvekiline hangi partiden kimleri listede aşağı iterek ulaşacakları hususu...
Dış politikada alınacak pozisyonlar…
Hangi bakanlıklar kimlere/hangi partilere teslim edilecek?.. Madde 5: Cumhurbaşkanı bir bakanı görevden almak isterse ve o bakanın partisinin genel başkanı bu karara karşı çıkarsa ne olacak?.. O cumhurbaşkanına oy vermiş kitle, oy oranı yüzde 1’lerin altında kalan bir partinin başkanının iradesinin kendisininkinin üstünde konumlanmasından rahatsız olmayacak mı?
“Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçildikten sonra yeni bir seçime gerek olmaksızın 13. Cumhurbaşkanı ve TBMM görev süresini tamamlayacaktır” denilmiş. Yani Anayasa değiştirilecek, ancak sistem eski Anayasa’ya göre çalışacak. Öyle mi?..
Bunlar, ortadan kaldırılması hiç de kolay olmayan ‘en belirgin’ belirsizliklerdi… Şimdi gelelim hüsnükuruntuya (“wishfull thinking”)…
         Muhalefet bloğu ‘ilkesiz ve belirsizliklerle dolu birlikteliklerini’ yeniden sağlayabildikleri için çok mutlu… Bu sayede, yani tabiri caizse eşeği önce kaybedip sonra buldukları için seçimleri yüzde 100 kazanacaklarına iman etmişler…
         İktidar bloğu ise muhalefetin bu dağınık ve belirsiz, güven unsuru ciddi hasar görmüş hâline bakıp, seçim zaferini çantada keklik gibi görme temayülünde… Sanki Cumhurbaşkanı’nın ‘şapkadan tavşan çıkarmasını’ beklemelerine, seçim zaferi için koşturmalarına gerek kalmamış gibi...
         Bilindiği üzere hüsnükuruntu ne kadar büyük olursa düş kırıklığı da o denli şiddetli olur… Belirsizlik de ‘çarpan etkisi’ yapar…
         Tavsiyemiz hüsnükuruntu, vehim, hissiyat gibi soyut kavramlara sığınmak yerine, bilimsel ve somut siyasi iletişim kuram ve uygulamaları doğrultusunda planlamalarla yola devam edilmesidir…
        
Günün sözü
“Belirsizlik, en kötü ihtimalden daha acı vericidir.”
Fyodor M. Dostoyevski
 
Gözümüze takılanlar…
  • Kelebek Mobilya, Türk Eğitim Vakfı iş birliği ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde deprem bölgesindeki ailesini kaybetmiş kızların eğitimleri için “Kızlarımıza Kelebek Bursu”nu hayata geçiriyormuş. 200 lise, meslek okulu ve üniversite öğrencisi kız çocuğuna destek olacak projenin, TEV Kelebek burs fonuna yapılacak bağışlarla daha da genişlemesi hedefleniyormuş. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını ‘dikkate değer’ kılacak pek çok unsur arasında etki alanı da yer alır. Bu bağlamda 200 kişi biraz az gibi görünse de dalga dalga büyümesini dileriz… (Şafak Bakşi, Brand&More)
Bursaspor-Amedspor maçında tribünlerde açılan pankartlar ve olanlar malumunuz… Buradaki provokasyonun toplumsal zemine yayılması için başka 
www.alisaydam.com - 2014