İmamoğlu siyasi iletişimde neyi doğru yaptı?
Ali Saydam
3 Nisan 2019 - Marketing Türkiye
Bilindiği üzere Ekrem İmamoğlu’nun, adının ilk geçtiği günlerde ‘tanınma oranı’ yüzde 16’ydı. Seçim günü yaklaştığında bu oran yüzde 63’e kadar tırmandı. Bu önemli bir fenomendir. Gerekçeleri şöyle sıralanabilir:
Ekrem İmamoğlu’nu artık daha zor bir dönem bekliyor. Kendisinden, CHP içinde ve ülke çapında siyasi kariyer bekleyenler ortaya çıktı bile. Bundan sonra hem bu yüksek beklentileri karşılamak hem de Genel Başkan ve parti üst kademesinin talepleri arasında denge kurmak zorunda kalacak. Bu yol ise dikensiz olmayacak.
- CHP cenahında, toplamı kucaklayıcı ve kavgacı olmayan bir siyasetçi profiline ihtiyaç vardı. İmamoğlu o boşluğu doldurdu.
- İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP ile iş birliği ve dirsek temasını fazla öne çıkamadan, bu siyasi partilerin seçmen tabanlarıyla ilişkisini ise itidalli ve kendisini hedefe götürecek şekilde kurmayı bildi.
- AK Parti’yi destekleyen medya ve (Binali Yıldırım bey hariç) siyasi aktörlerin, Ekrem İmamoğlu’na karşı izledikleri hayli agresif tutum, CHP adayının seçmen kitlesini konsolide etmesine neden oldu.
- İmamoğlu’nun seçim kampanyası ve kilit mesajları (eşinin ön planda olduğu tanıtım filmindekiler hariç) son derece başarılıydı.
- Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi gibi barışçı ve yapıcı davranışları hedef kitlede ciddi bir kabul gördü.
- Seçim ertesinde, Anıtkabir defterine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak imza atması dışında, şimdilik büyük bir siyasi iletişim hatası yapmadı.
- 17 yıldır Türkiye’yi, 25 yıldır da İstanbul’u yöneten bir siyasi iktidar partisinin az da olsa yıpranmasını siyasi iletişim boyutunda başarıya çevirebildi. Uluslararası boyutta ve Türkiye çapında yürütülen AK Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığının meyvelerini sakin durarak toplamayı başardı.
Ekrem İmamoğlu’nu artık daha zor bir dönem bekliyor. Kendisinden, CHP içinde ve ülke çapında siyasi kariyer bekleyenler ortaya çıktı bile. Bundan sonra hem bu yüksek beklentileri karşılamak hem de Genel Başkan ve parti üst kademesinin talepleri arasında denge kurmak zorunda kalacak. Bu yol ise dikensiz olmayacak.