İnfodemi; Türkçesi “laf ebeliği”
23 Mayıs 2020 - Yeni Şafak
Koronavirüs nedeniyle hayatımızın odak noktasının, ‘sağlığımızı ve geleceğimizi korumak’ olduğu bu sürecin öğretici pek çok sonucu olacak… Sadece koronayla değişen yeni dünyayı öğrenmeyeceğiz… Bugüne kadar içinde yaşadığımız dünyayı ya da maruz kaldığımız sosyal süreçleri de daha yakından tanıyacağız…
Bunu ifade etmemizin sebebi şu: Bu dönemde temel ihtiyaçlarımızın önemini bir kez daha kavradık… Ve bu ihtiyaçlarımızın karşılanmamasına, dışarıdan müdahalelerle bozulmasına, eksik bırakılmasına tahammülümüz yok…
Bundan böyle kılı kırk yaracağımıza, o kırk parçanın biri bile kusurluysa bütün sistemi bozacağını bildiğimizden onu ‘tedavi’ edeceğimize inancımız da tam.
Bu tespitlerimize uygun bir çalışma yapılmış bile… Dilimize yepyeni bir terim girmeye aday; ‘infodemi’… İngilizcesi “infodemic”… Information (bilgi) ve epidemic (salgın) kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş…
İnfodemi, “Dezenformasyonun hızla ve geniş çapta yayılması” ya da “Bir problemle ilgili, çözümünü zorlaştıracak aşırılıkta bilgi akışı” olarak tanımlanıyor… Biz bunun Türkçesi’ne ‘laf ebeliği’ de diyebiliriz…
Terimin, ilk kez, korona salgını sırasında Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus tarafından kullanıldığı ifade ediliyor. Bu tarz bilgi, “Korona’dan daha hızlı yayılıyor” demiş Ghebreyesus.
Haklı… Son süreçte koronayla ilgili yalan haberlerin vardığı boyutlarla ilgili her gün yeni bir araştırma yayınlanıyor ve sonuçlar da hiç iç açıcı değil… Sosyal medyada dolanan yalan ve çarpıtılmış haberlerle veyahut konuyu odağından saptırmaya yönelik binlerce bilgiyle muhatap olmak zorunda kalıyoruz…
Yazımızın başında dedik ya; “Sadece koronayla değişen yeni dünyayı öğrenmeyeceğiz; bugüne kadar içinde yaşadığımız dünyayı da yakından tanıyacağız” diye… İşte infodemi terimi her ne kadar dilimize yeni girse de tarif ettiği durumu, biz zaten yıllardır biliyoruz; bundan şikâyet ediyoruz…
Sosyal medya ve WhatsApp kullanıcılarının bu işteki payını şimdilik bir kenara koyalım… Peki ya siyasî sorumluluk denen etik davranışa uygun davranmayan siyasetçileri ne yapacağız? Sorunun, yalanın, dezenformasyonun ya da yeni terminolojiyle infodeminin kaynağı ya onlarsa?!
İki gün önce açılışı yapılan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin yolunu kimin yaptığı konusu, tam da bu bahsettiğimiz sorunsala uygun bir örnek…
Hastane ulaşımını sağlayacak yol inşasını durduran İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “imkânımız yok” demiş… Hastane yolu için ayrılan ödeneğin Dolmabahçe – Ortaköy Karayolu Tüneli için kullanıldığını ve bütçede yola ayrılacak pay kalmadığı için inşaata devam edemediklerini açıklamıştı.
Bu iddia, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından hızla yalanlandı. Kendisiyle görüşen Abdülkadir Selvi’ye açıklamıştı Sayın Bakan: “Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ödeyemeyeceği para olur mu? Devasa bir bütçe, devasa bir kurum. Bakanlıklardan bile daha büyük bütçesi olan bir kurum. Oraları hep biz projelendirmiştik. Onların bir kısmı zamanında yapıldı. Bunlar gelince durdurdular.”
İki gün önce Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Buranın yolunu yarım yamalak bırakan İstanbul’un bir belediyesi var. Ancak şükür ki biz iktidarız. Hemen Ulaştırma Bakanlığımızı devreye soktuk. Şu anda bir taraftan yol yapılıyor bir taraftan da metrosunu yapıyoruz” dedi.
Sonuç… Devletin görevi, bütün kurumlarıyla ve fonksiyonlarıyla birlikte, vatandaşını-korumak kollamak, huzurunu sağlamak ve hizmet sunmaktır… Bu yol sorunda da hizmetin aksamasına izin vermemiş, gereğini yapmıştır.
Naçizane tavsiyemiz; laf ebelerine inanmayın ama hafife de almayın, salgın hastalık gibiler… Bizde de çokça bulunuyor…
Ağızdan çıkan her söze inanmayan, hakikate ermek isteyen herkes de işin görünen yüzünü biraz kazıyıp bu amaçlarına erecektir… Böylece kaderini, laf ebelerine değil, hakikate teslim edeceklerdir… Zaten, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”… Öyle değil mi?
Bunu ifade etmemizin sebebi şu: Bu dönemde temel ihtiyaçlarımızın önemini bir kez daha kavradık… Ve bu ihtiyaçlarımızın karşılanmamasına, dışarıdan müdahalelerle bozulmasına, eksik bırakılmasına tahammülümüz yok…
Bundan böyle kılı kırk yaracağımıza, o kırk parçanın biri bile kusurluysa bütün sistemi bozacağını bildiğimizden onu ‘tedavi’ edeceğimize inancımız da tam.
Bu tespitlerimize uygun bir çalışma yapılmış bile… Dilimize yepyeni bir terim girmeye aday; ‘infodemi’… İngilizcesi “infodemic”… Information (bilgi) ve epidemic (salgın) kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş…
İnfodemi, “Dezenformasyonun hızla ve geniş çapta yayılması” ya da “Bir problemle ilgili, çözümünü zorlaştıracak aşırılıkta bilgi akışı” olarak tanımlanıyor… Biz bunun Türkçesi’ne ‘laf ebeliği’ de diyebiliriz…
Terimin, ilk kez, korona salgını sırasında Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus tarafından kullanıldığı ifade ediliyor. Bu tarz bilgi, “Korona’dan daha hızlı yayılıyor” demiş Ghebreyesus.
Haklı… Son süreçte koronayla ilgili yalan haberlerin vardığı boyutlarla ilgili her gün yeni bir araştırma yayınlanıyor ve sonuçlar da hiç iç açıcı değil… Sosyal medyada dolanan yalan ve çarpıtılmış haberlerle veyahut konuyu odağından saptırmaya yönelik binlerce bilgiyle muhatap olmak zorunda kalıyoruz…
Yazımızın başında dedik ya; “Sadece koronayla değişen yeni dünyayı öğrenmeyeceğiz; bugüne kadar içinde yaşadığımız dünyayı da yakından tanıyacağız” diye… İşte infodemi terimi her ne kadar dilimize yeni girse de tarif ettiği durumu, biz zaten yıllardır biliyoruz; bundan şikâyet ediyoruz…
Sosyal medya ve WhatsApp kullanıcılarının bu işteki payını şimdilik bir kenara koyalım… Peki ya siyasî sorumluluk denen etik davranışa uygun davranmayan siyasetçileri ne yapacağız? Sorunun, yalanın, dezenformasyonun ya da yeni terminolojiyle infodeminin kaynağı ya onlarsa?!
İki gün önce açılışı yapılan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin yolunu kimin yaptığı konusu, tam da bu bahsettiğimiz sorunsala uygun bir örnek…
Hastane ulaşımını sağlayacak yol inşasını durduran İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “imkânımız yok” demiş… Hastane yolu için ayrılan ödeneğin Dolmabahçe – Ortaköy Karayolu Tüneli için kullanıldığını ve bütçede yola ayrılacak pay kalmadığı için inşaata devam edemediklerini açıklamıştı.
Bu iddia, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından hızla yalanlandı. Kendisiyle görüşen Abdülkadir Selvi’ye açıklamıştı Sayın Bakan: “Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ödeyemeyeceği para olur mu? Devasa bir bütçe, devasa bir kurum. Bakanlıklardan bile daha büyük bütçesi olan bir kurum. Oraları hep biz projelendirmiştik. Onların bir kısmı zamanında yapıldı. Bunlar gelince durdurdular.”
İki gün önce Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Buranın yolunu yarım yamalak bırakan İstanbul’un bir belediyesi var. Ancak şükür ki biz iktidarız. Hemen Ulaştırma Bakanlığımızı devreye soktuk. Şu anda bir taraftan yol yapılıyor bir taraftan da metrosunu yapıyoruz” dedi.
Sonuç… Devletin görevi, bütün kurumlarıyla ve fonksiyonlarıyla birlikte, vatandaşını-korumak kollamak, huzurunu sağlamak ve hizmet sunmaktır… Bu yol sorunda da hizmetin aksamasına izin vermemiş, gereğini yapmıştır.
Naçizane tavsiyemiz; laf ebelerine inanmayın ama hafife de almayın, salgın hastalık gibiler… Bizde de çokça bulunuyor…
Ağızdan çıkan her söze inanmayan, hakikate ermek isteyen herkes de işin görünen yüzünü biraz kazıyıp bu amaçlarına erecektir… Böylece kaderini, laf ebelerine değil, hakikate teslim edeceklerdir… Zaten, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”… Öyle değil mi?