İngilizler yapıyorsa, bir hikmeti vardır
05 HAZİRAN 2011
Bizim “zihnen vaftizlenmiş ecnebi aydınlarımız” (Amma tanım oldu ha… Kısmen rahmet Ömer Lütfi’den, kısmen benden…); evet bu aydınlarımızın demokrasi, toplumsal erdemler konusunda yere göğe koyamadığı İngiltere’de Sun gazetesi 1997 yılında şöyle bir manşetle çıkmıştı: “We back Blair, Man for the New Millennium!” (Blair’i destekliyoruz; Yeni Binyılın Adamı!)… Bir gazetenin seçimlerde bu kadar açık şekilde bir lidere destek vermesi, dünyada sıklıkla rastlanan bir tutum değildi.
Öte yandan “İngilizler yapıyorsa bir hikmeti vardır” diye düşünenler, her zamanki gibi o zaman da haklı çıkmışlardı. Sonradan anlaşıldı ki, Blair gazetenin sahibi Murdoch ile anlaşmış. Seçimlerde aldığı destek karşılığında o da grev meselesini halletme sendikalara karşı Muroch’u kollama sözü vermiş…
The Economist’in meşhur başyazısını yazan John Peet’in yaptığını belki ‘kabullenmek’ değil ama, bu çerçeve ‘anlamak’ mümkün… Bizimkilerden biri aynısı yapsa itibarı sıfırın altına iner ve bir daha da kolay kolay toparlanamazdı.
The Economist’in editörü John Peet’in kolaylıkla ‘itiraf’ olarak algınabilecek açıklamasını birlikte okuyalım:
“Başyazıyı ben yazdım ama Genel Yayın Yönetmeni John Micklewaite üzerinde değişiklik yaptı. Bir ülkede hangi partiyi destekleyeceğimize karar verirken tamamen bağımsızız.”
Taraf’ta Özgün Özçer imzalı haberde ilk paragrafta verilen bu bilgi, Meşhur İngiliz dergisinin başyazarının “CHP’ye oy verin” demesinden daha önemli bence. Bir düşünelim… Benim yazdığım bir yazının üzerinde Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Küçükkaya değişiklikler yapıyor. Veya örneğin Ertuğrul Özkök’ün yazdığı yazıyı Enis Berberoğlu, ya da Mehmet Barlas’ın yazdığını Erdal Şafak ‘ahval ve şeraite göre’ düzeltip (!), değiştiriyor...
“Bu medya hakkımız değil” diye zaman zaman sızlansak da, nereden bakarsanız bakın, iyi kötü “yazının ve yazarın haysiyeti”ne kısmen de olsa ‘inanan’ onu ‘korumaya’ çalışan bir basındır bizimkisi...
Başbakan %53’ün altına düşmeyebilirdi…
Görüşlerinin neredeyse hiçbirine katılamasam da ilgi ve saygıyla izlediğim kişilerden biri de hiç tereddütsüz Nuray Mert Hanım’dır. “Onu bu kadar çekici kılan, karşısındakinin elinde olmadan ‘gerilmesine’ neden olan hasletleri nelerdir” diye hep merak etmişimdir…
Hiçbir görüşüne katılmasam da, kalkıp kendisine hakaretamiz ağır bir söz söylemek, aklımın köşesinden geçmez… Hele de soyadından yola çıkıp ‘Namert’ falan demek, yaptığı insanı çileden çıkaracak türden bir şey olsa da, başvurulacak bir ifade biçimi olamaz…
Peki, Türkiye’de liderler arasında açık ara önde olan ve bu yüzden büyük bir vakar ve huzur içinde seçime gitmesi gereken Başbakan Erdoğan neden böyle davranmıyor da tersini yapıyor, akıl alır gibi değil. Hem de Muhalefet ona yüklense de o vakar ve huzuru elden bırakmaması gerekirken…
Bazılarının iddiası şu: “Halk bundan hoşlanıyor… Başbakan ‘Al ananı da git!’ dedi, oyları düşmedi. One Minute, dedi sempati topladı; Ucube, dedi eleştirenler eleştirdikleriyle kaldılar; ne kadar hırçınlaşsa agresif bir tavır sergileyip rakiplerine hadlerini bildirse, oyla 43’ün altına düşmüyor…”
Ben de diyorum ki onlara, “Belki benim dediğim ve ülke halkının kahir çoğunluğunun istediğini, beklediğini sandığım gibi davransa 53’ün altına inmeyecek… Nereden biliyorsunuz?..”
Gökyüzü koleji müziği
CocaCola, İş Bankası ve …. Reklamında birden konuşan ….
Öte yandan “İngilizler yapıyorsa bir hikmeti vardır” diye düşünenler, her zamanki gibi o zaman da haklı çıkmışlardı. Sonradan anlaşıldı ki, Blair gazetenin sahibi Murdoch ile anlaşmış. Seçimlerde aldığı destek karşılığında o da grev meselesini halletme sendikalara karşı Muroch’u kollama sözü vermiş…
The Economist’in meşhur başyazısını yazan John Peet’in yaptığını belki ‘kabullenmek’ değil ama, bu çerçeve ‘anlamak’ mümkün… Bizimkilerden biri aynısı yapsa itibarı sıfırın altına iner ve bir daha da kolay kolay toparlanamazdı.
The Economist’in editörü John Peet’in kolaylıkla ‘itiraf’ olarak algınabilecek açıklamasını birlikte okuyalım:
“Başyazıyı ben yazdım ama Genel Yayın Yönetmeni John Micklewaite üzerinde değişiklik yaptı. Bir ülkede hangi partiyi destekleyeceğimize karar verirken tamamen bağımsızız.”
Taraf’ta Özgün Özçer imzalı haberde ilk paragrafta verilen bu bilgi, Meşhur İngiliz dergisinin başyazarının “CHP’ye oy verin” demesinden daha önemli bence. Bir düşünelim… Benim yazdığım bir yazının üzerinde Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Küçükkaya değişiklikler yapıyor. Veya örneğin Ertuğrul Özkök’ün yazdığı yazıyı Enis Berberoğlu, ya da Mehmet Barlas’ın yazdığını Erdal Şafak ‘ahval ve şeraite göre’ düzeltip (!), değiştiriyor...
“Bu medya hakkımız değil” diye zaman zaman sızlansak da, nereden bakarsanız bakın, iyi kötü “yazının ve yazarın haysiyeti”ne kısmen de olsa ‘inanan’ onu ‘korumaya’ çalışan bir basındır bizimkisi...
Başbakan %53’ün altına düşmeyebilirdi…
Görüşlerinin neredeyse hiçbirine katılamasam da ilgi ve saygıyla izlediğim kişilerden biri de hiç tereddütsüz Nuray Mert Hanım’dır. “Onu bu kadar çekici kılan, karşısındakinin elinde olmadan ‘gerilmesine’ neden olan hasletleri nelerdir” diye hep merak etmişimdir…
Hiçbir görüşüne katılmasam da, kalkıp kendisine hakaretamiz ağır bir söz söylemek, aklımın köşesinden geçmez… Hele de soyadından yola çıkıp ‘Namert’ falan demek, yaptığı insanı çileden çıkaracak türden bir şey olsa da, başvurulacak bir ifade biçimi olamaz…
Peki, Türkiye’de liderler arasında açık ara önde olan ve bu yüzden büyük bir vakar ve huzur içinde seçime gitmesi gereken Başbakan Erdoğan neden böyle davranmıyor da tersini yapıyor, akıl alır gibi değil. Hem de Muhalefet ona yüklense de o vakar ve huzuru elden bırakmaması gerekirken…
Bazılarının iddiası şu: “Halk bundan hoşlanıyor… Başbakan ‘Al ananı da git!’ dedi, oyları düşmedi. One Minute, dedi sempati topladı; Ucube, dedi eleştirenler eleştirdikleriyle kaldılar; ne kadar hırçınlaşsa agresif bir tavır sergileyip rakiplerine hadlerini bildirse, oyla 43’ün altına düşmüyor…”
Ben de diyorum ki onlara, “Belki benim dediğim ve ülke halkının kahir çoğunluğunun istediğini, beklediğini sandığım gibi davransa 53’ün altına inmeyecek… Nereden biliyorsunuz?..”
Gökyüzü koleji müziği
CocaCola, İş Bankası ve …. Reklamında birden konuşan ….