İnternet melanetine kurban gitmeyelim
17Mart 2020 - Yeni Şafak
Koronavirüs konusunda dinlenmesi, güvenilmesi gereken iki kaynak var: Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu. Ve de onların yönlendirilmesi doğrultusunda açıklama yapan diğer devlet kurumları…
Bunlar dışından gelen her türlü bilgiye karşı hem kendimizi hem de yakınlarımızı korumamız gerekiyor… Tıpkı koronavirüsten korunmaya çalıştığımız gibi…
Unutmamak lazım ki maalesef böyle kara günlerin fırsatçıları da çok oluyor… Döviz düştüğü zaman bütün parasını buraya yatıranlar… Savaş zamanlarında düşen emlak fiyatlarını fırsat bilip ev alıp fiyatların yükselmesini bekleyenler… 200 kilo makarnayı birden alıp kıtlık olsun da satayım diye heveslenenler… “Sağlık Bakanlığı’ndan geliyoruz, koronavirüs taraması yapacağız” deyip girdikleri evi soyup soğana çevirenler olduğu gibi…
Sağlık Bakanlığı ile birlikte değerlendirme yapan İçişleri Bakanlığı, bildiğiniz gibi Pazar akşamı, valiliklere ‘Koronavirüs tedbirleri’ konulu bir ‘ek genelge’ gönderdi: “Umuma Açık İstirahat ve Eğlence Yerleri olarak faaliyet yürüten ve vatandaşların çok yakın bir mesafede bir arada bulunarak hastalığın bulaşma riskini artıracağı pavyon, diskotek, bar, gece kulüplerinin 16 Mart saat 10:00 itibariyle geçici süreliğine faaliyetleri durdurulacak.”
İçişleri Bakanlığı’nın bu ek genelgesini takiben sosyal medya ve WhatsApp gruplarında başka bir belge dolaşmaya başladı. Güya, Sağlık Bakanlığı Acil Hizmetler Genel Müdürlüğü’nce hazırlamış… Neyse ki Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca geç kalınmadan açıkladı: “Belge sahtedir.”
Antetli, imzalı ve kaşeli… Üzerinde barkodu, sayı numarası bile var… Belgede kullanılan dil de çok profesyonel bir elden çıktığını bize gösteriyor…Üzerindeki ‘Gizli’ ibaresiyle, “kimsede olmayan ve önemli bir bilgiye sahibim” hissini uyandırmayı amaçlıyor…
Yani sıradan bir fırsatçılıktan bahsetmek pek mümkün değil…
Dört maddeden oluşan belgede ilk olarak İçişleri Bakanlığı’nın yukarıda yazdığımız ek genelgedeki kararı yer alıyor… Yani, bu sahte belgeyi hazırlayanlar, bir taktik çerçevesinde, herkesin doğruluğundan emin olduğu bir bilgiyi vererek işe başlamış… Böylece ‘güvenilirlik’ ceketini giymek istemişler…
Diğer üç madde de şunları sıralıyorlar: “Hastaneler ve eczaneler dışında insanların toplu olarak bir arada bulunduğu yerler ve üç kişiden fazla çalışanı olan işyerleri kapatılacak; kafe ve restoranlar yalnızca evlere servis yapacak; süpermarketler haftada üç gün belli saatler arasında hizmet verecek” …
Başlangıçta “Bu yalan bilgiler koronavirüsten beter” dememizi yadırgayan olduysa şimdi bizi daha iyi anlamışlardır… Böyle bir belgeyi hazırlamak, dolaşıma sokmak sıradan bir fırsatçının işi olamaz… Devletin yazışma diline de hâkim, halkın hassas noktalarını kollayan ve galeyana getirmek isteyen bir örgüt işi olmalı… Tabii FETÖ ilk akla gelen…
Haysiyetsizliğin bu kadar profesyonelce yapılması, onların işi olduğuna dair inancımızı güçlendiriyor… Muhtemelen yanılmıyoruzdur…
Bu arada sanılmasın ki her türden yalan-dolan ve tezviratı, internette takipçi sayısı artırmak, dikkat çekmek gibi niyetlerle paylaşınca daha hoşgörüyle karşılanacak… Ya da yol açtıkları sonuçlar FETÖ’nünkilerden daha hafif olacak…
Bu öyle bir dönem ki, devletin aldığı tüm önlemlere rağmen ancak halkımızın tam katılımıyla başarıya ulaşılabilir… Toplumdan izole olmayı reddeden bir kişi bile hasara yol açabilir… Tek bir kullanıcının bile saçma-sapan bir bilgiyi, hangi niyetle olursa olsun, yaymasının sonuçları ağır olabilir…
İllaki yalan olması da gerekmiyor, yersiz ve zamansız bilgileri de bu listeye eklemeliyiz… TV programlarında bazen doktorların bile bu hataya düştüğünü ne yazık ki görüyoruz… “Uçak kazasında ya da kanser nedeniyle ölenlerin sayısı salgında ölenlerden fazla” gibi bir ifadeyi kullanabiliyorlar…
Doğrudur, ancak “panik yapmayın” demenin insanları rehavete sürüklemeyecek yolları da var…
Dezenformasyon, bunun gibi, gerçek bilgilerin yersiz, zamansız verilmesini de kapsıyor… Sonuçları ise toplumun, içinde yaşadığımız günlerde de halk sağlığının aksine çalışabiliyor… O nedenle, başta internetteki olmak üzere tezviratın her türlüsüne karşı hepimizin çok dikkatli olması lazım…
Her ne kadar bu tür halkın moralini bozan ve panik doğuran yalan-dolana tevessül edenlere karşı savcılıklar harekete geçiyor olsa da bireysel olarak Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu gibi güvenilirliğinden emin olduğumuz kurumlardan bilgi alıp ‘yalan virüsünün’ ve paniğin yayılmasına engel olabiliriz.