İri olmakla büyük olmak arasındaki fark
30 Eylül 2017 - Yeni Şafak
Bu iki kavram arasındaki farkı fark etmenin en iyi yolu, Türkiye’nin üç listedeki yerine bakarak basit bir tahlil yapmaktan geçebilir. Bu listelerden biri tabii ki G20’dir. İkincisi Küresel Rekabetçilik Endeksi ve üçüncüsü ise Yumuşak Güç Endeksi’dir. Son iki endeksin 2017 rakamları açıklandı. İnternette en geniş halleriyle var. Küçük bir karşılaştırma yapmak için veriler hazır…
Türkiye bilindiği üzere ‘Yumuşak Güç’ (Soft Power) olarak kabul edilen G20’de 17’inci sıradadır. Yani dünyanın en büyük 17’nci ekonomisine sahiptir. Öte yandan bir ülkenin markasının değeri için en önemli unsuru olan diğer iki endeksin 2017 listelerinde ise durum bizim için pek de iç açıcı değil.
30 ülkelik 2017 Yumuşak Güç Endeksi’nde Türkiye sonuncu sırada. Liste şöyle oluşmuş: 1. Fransa, 2. Birleşik Krallık, 3. ABD, 4. Almanya, 5. Kanada, 6. Japonya, 7. İsviçre, 8. Avustralya, 9. İsveç, 10. Hollanda, 11. Danimarka, 12. Norveç, 13. İtalya, 14. Avusturya, 15. İspanya, 16. Belçika, 17. Finlandiya, 18. Yeni Zelanda, 19. İrlanda, 20. Singapur, 21. Güney Kore, 22. Portekiz, 23. Yunanistan, 24. Polonya, 25. Çin, 26. Rusya, 27. Çek Cumhuriyeti, 28. Macaristan, 29. Brezilya, 30. Türkiye…
İnsanın aklından “Allah’tan 50 ya da 100’lük liste yapmamışlar” demek geçiyor…
Yeni açıklanan 2017-18 Küresel Rekabetçilik Endeksi’nde ise durum şöyle:
1. İsviçre, 2. ABD, 3. Singapur, 4. Hollanda, 5. Almanya, 6. Hong Kong, 7. İsveç, 9. Birleşik Krallık, 9. Japonya, 10. Finlandiya, 11. Norveç, 12. Danimarka, 13. Yeni Zelanda, 14. Kanada, 15. Tayvan, 16. İsrail, 17. Birleşik Arap Emirlikleri, 18. Avusturya, 19. Lüksemburg, 20. Belçika. Bu listede Türkiye 53’inci sırada… Bir yıl önce 55’inciymiş… İki sıra yükseldik, diye sevinenler olabilir. Ancak bundan kısa sayılacak bir süre önce Türkiye’nin 40’lı sıralarda bulunduğu unutulmamalı.
Ülkenin algılanmasını ve marka değerini belirleyen bu iki endekse doğrudan değinmese de bu endekslerin temelinde yatan kültür konusuna son günlerde sürekli vurgu yapan ve bu alandaki eksikliğimize değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meselenin ehemmiyetinin çoktan farkında olduğunu söyleyebiliriz.
Turkcell, Plaza Türkçesi’ne karşı
Ulaştırma Bakanlığı’nın düzenlediği “İnternet ve Sosyal Medyada Türkçe Dilinin Kullanımının Arttırılması” çalıştayında pek çok değerli konuşmacı vardı. Bunlardan bir tanesi de Turkcell Akademi Genel Müdürü Banu İşçi Sezen idi.
Banu hanım Turkcell’de çalışanlar arasında uyguladıkları ilginç bir çalışmadan söz etti. Günümüzde hızla yaygınlaşan ve büyük bir iletişim sorunu haline gelen ‘plaza dili’ne karşı başlattıkları ‘Temiz Türkçe’ hareketini anlattı. O kadar önemli ki… Şu yarı İngilizce kullanılan sunum ve toplantı anlayışı bazı müşterilerde olumsuz etki yaratabilmekte ve sadece bu yüzden iş kaybına neden olabilmekte.
Geçmiş yıllarda da Eczacıbaşı bu konuda eğlenceli bir uygulama başlatmış, Plaza Türkçesi kullananlardan 5’er TL keserek biriken parayla hayır işleri yapmayı hedeflemişti.
Turkcell ise dijital kültürü devreye sokmuş. Çalışanlarına, Turkcell Akademi bünyesinde hayata geçirilen Türkiye’deki ilk mobil eğitim platformu olduğunu söyledikleri BiP Eğitim kanalı üzerinden ‘İyi Konuş-Yaz-Toplan’ adlı programla ulaşıyorlarmış.
İlgi çekici uygulamaların başında da “Türkçe-Plazaca Sözlük” geliyormuş. En sık kullanılan plazaca kelimelerden seçmeler ve Türkçe karşılıkları ortak paylaşım ortamına gönderiliyor; toplantıda tam o plazaca kelimeyi kullanacakken, cebine gelen sözlükle farkına varıp, anında Türkçesini söyleyen çalışanlara artık daha sık rastlanıyormuş.
İşi daha da ileri götürmüşler. Bilgisayarlarda özel bir alan aktive ediliyor; e-posta yazarken alışkanlıkla yazılan plazaca kelimeler otomatik düzeltilerek anında Türkçe kelimelerle değiştiriliyormuş.
İşte bazı örnekler:
Kick off: Başlangıç; Align olmak: Eşit bilgide olmak; Editlemek: Düzeltmek; Commit etmek: Söz vermek; Challenge etmek: Meydan okumak; Third party: Tedarikçi (üçüncü taraflar); Manage etmek: Yönetmek; Deadline: Bitiş tarihi; Omni channel: Bütün kanallar; Roadmap: Yol haritası; Set etmek: Düzenlemek; Yapıyor olacağım: Yapacağım… Liste böyle uzar gider…
Banu hanımı ve arkadaşlarını kutluyoruz. Çok akıllıca bir yaklaşım… Plaza Türkçesini pek çok ‘fan fin fon’ yaymaya çalışsa da, aslında iş hayatında düzgün Türkçe konuşulmasının genelde daha çok yeğlendiği ve takdir gördüğü açık bir gerçeklik. Onların çalışmaları bize NTV’de Levent Dönmez’in sunduğu Dil Yaresi adlı olağanüstü keyifli ve başarılı programı hatırlattı. Türkiye’nin en tanınmış seslendiricilerinden biri olan Levent bey, bir tür sesli sözlük ya da söyleniş sözlüğü hazırlıyor ve yanlış söyleniş (telaffuz) ile doğrusu arasındaki farkı uygulamalı olarak gösteriyor.
Devletin temeli millî kültür ise, millî kültürün temeli de resmî dildir. Onu bir kaybetmeye görelim, beraberinde her şeyi yitirebiliriz.
Türkiye bilindiği üzere ‘Yumuşak Güç’ (Soft Power) olarak kabul edilen G20’de 17’inci sıradadır. Yani dünyanın en büyük 17’nci ekonomisine sahiptir. Öte yandan bir ülkenin markasının değeri için en önemli unsuru olan diğer iki endeksin 2017 listelerinde ise durum bizim için pek de iç açıcı değil.
30 ülkelik 2017 Yumuşak Güç Endeksi’nde Türkiye sonuncu sırada. Liste şöyle oluşmuş: 1. Fransa, 2. Birleşik Krallık, 3. ABD, 4. Almanya, 5. Kanada, 6. Japonya, 7. İsviçre, 8. Avustralya, 9. İsveç, 10. Hollanda, 11. Danimarka, 12. Norveç, 13. İtalya, 14. Avusturya, 15. İspanya, 16. Belçika, 17. Finlandiya, 18. Yeni Zelanda, 19. İrlanda, 20. Singapur, 21. Güney Kore, 22. Portekiz, 23. Yunanistan, 24. Polonya, 25. Çin, 26. Rusya, 27. Çek Cumhuriyeti, 28. Macaristan, 29. Brezilya, 30. Türkiye…
İnsanın aklından “Allah’tan 50 ya da 100’lük liste yapmamışlar” demek geçiyor…
Yeni açıklanan 2017-18 Küresel Rekabetçilik Endeksi’nde ise durum şöyle:
1. İsviçre, 2. ABD, 3. Singapur, 4. Hollanda, 5. Almanya, 6. Hong Kong, 7. İsveç, 9. Birleşik Krallık, 9. Japonya, 10. Finlandiya, 11. Norveç, 12. Danimarka, 13. Yeni Zelanda, 14. Kanada, 15. Tayvan, 16. İsrail, 17. Birleşik Arap Emirlikleri, 18. Avusturya, 19. Lüksemburg, 20. Belçika. Bu listede Türkiye 53’inci sırada… Bir yıl önce 55’inciymiş… İki sıra yükseldik, diye sevinenler olabilir. Ancak bundan kısa sayılacak bir süre önce Türkiye’nin 40’lı sıralarda bulunduğu unutulmamalı.
Ülkenin algılanmasını ve marka değerini belirleyen bu iki endekse doğrudan değinmese de bu endekslerin temelinde yatan kültür konusuna son günlerde sürekli vurgu yapan ve bu alandaki eksikliğimize değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meselenin ehemmiyetinin çoktan farkında olduğunu söyleyebiliriz.
Turkcell, Plaza Türkçesi’ne karşı
Ulaştırma Bakanlığı’nın düzenlediği “İnternet ve Sosyal Medyada Türkçe Dilinin Kullanımının Arttırılması” çalıştayında pek çok değerli konuşmacı vardı. Bunlardan bir tanesi de Turkcell Akademi Genel Müdürü Banu İşçi Sezen idi.
Banu hanım Turkcell’de çalışanlar arasında uyguladıkları ilginç bir çalışmadan söz etti. Günümüzde hızla yaygınlaşan ve büyük bir iletişim sorunu haline gelen ‘plaza dili’ne karşı başlattıkları ‘Temiz Türkçe’ hareketini anlattı. O kadar önemli ki… Şu yarı İngilizce kullanılan sunum ve toplantı anlayışı bazı müşterilerde olumsuz etki yaratabilmekte ve sadece bu yüzden iş kaybına neden olabilmekte.
Geçmiş yıllarda da Eczacıbaşı bu konuda eğlenceli bir uygulama başlatmış, Plaza Türkçesi kullananlardan 5’er TL keserek biriken parayla hayır işleri yapmayı hedeflemişti.
Turkcell ise dijital kültürü devreye sokmuş. Çalışanlarına, Turkcell Akademi bünyesinde hayata geçirilen Türkiye’deki ilk mobil eğitim platformu olduğunu söyledikleri BiP Eğitim kanalı üzerinden ‘İyi Konuş-Yaz-Toplan’ adlı programla ulaşıyorlarmış.
İlgi çekici uygulamaların başında da “Türkçe-Plazaca Sözlük” geliyormuş. En sık kullanılan plazaca kelimelerden seçmeler ve Türkçe karşılıkları ortak paylaşım ortamına gönderiliyor; toplantıda tam o plazaca kelimeyi kullanacakken, cebine gelen sözlükle farkına varıp, anında Türkçesini söyleyen çalışanlara artık daha sık rastlanıyormuş.
İşi daha da ileri götürmüşler. Bilgisayarlarda özel bir alan aktive ediliyor; e-posta yazarken alışkanlıkla yazılan plazaca kelimeler otomatik düzeltilerek anında Türkçe kelimelerle değiştiriliyormuş.
İşte bazı örnekler:
Kick off: Başlangıç; Align olmak: Eşit bilgide olmak; Editlemek: Düzeltmek; Commit etmek: Söz vermek; Challenge etmek: Meydan okumak; Third party: Tedarikçi (üçüncü taraflar); Manage etmek: Yönetmek; Deadline: Bitiş tarihi; Omni channel: Bütün kanallar; Roadmap: Yol haritası; Set etmek: Düzenlemek; Yapıyor olacağım: Yapacağım… Liste böyle uzar gider…
Banu hanımı ve arkadaşlarını kutluyoruz. Çok akıllıca bir yaklaşım… Plaza Türkçesini pek çok ‘fan fin fon’ yaymaya çalışsa da, aslında iş hayatında düzgün Türkçe konuşulmasının genelde daha çok yeğlendiği ve takdir gördüğü açık bir gerçeklik. Onların çalışmaları bize NTV’de Levent Dönmez’in sunduğu Dil Yaresi adlı olağanüstü keyifli ve başarılı programı hatırlattı. Türkiye’nin en tanınmış seslendiricilerinden biri olan Levent bey, bir tür sesli sözlük ya da söyleniş sözlüğü hazırlıyor ve yanlış söyleniş (telaffuz) ile doğrusu arasındaki farkı uygulamalı olarak gösteriyor.
Devletin temeli millî kültür ise, millî kültürün temeli de resmî dildir. Onu bir kaybetmeye görelim, beraberinde her şeyi yitirebiliriz.