İslamofobi Bayram sevincimizi bizden almamalı
03 mayıs 2022 - Yeni Şafak
Mübarek Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde böyle bir yazı yazmak istemezdim… Ancak İslam ne kadar mübarek ve yaygınsa, bir kısım Hristiyan’ın İslam’a karşı olumsuz tutumu da o kadar yaygın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 25 Mart’ta yaptığı konuşmasında şunları söylemişti: “İslamofobi tıpkı önü alınamayan veba salgını gibi özellikle Batılı ülkelerde yayılmaya, sokaktaki insandan siyasetçisine, işçisinden kamu görevlisine toplumun tüm kesimlerini zehirlemeye devam ediyor.”
Bu çok boyutlu bir sorun… Müslümanları ‘terörizmin’ doğal sorumlusu gibi göstermekle başlıyor, İslami simgelere düşmanlıkla ve Müslüman kişi ya da kesimleri doğrudan hedef almakla devam ediyor.
Danimarka’daki Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan, önceki gün İsveç’in başkentindeki ülkenin en büyük camisi olan Stockholm Camisi önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. Habere göre Paludan, bölgeye geniş sivil polis korumasıyla gelmiş.
Paludan, polis izin vermese de İsveç’in çeşitli yerlerinde Kur’an’ı Kerim yakmaya devam edeceğini söylemiş. Danimarka ve İsveç vatandaşlığı bulunan bu kişi, 2017 yılından beri provokasyonlarını sürdürüyormuş. Birkaç gün önce de İsveç’in Jönköping kentinde cami önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. 26 Şubat’ta da İsveç’in Göteborg kentinde çok sayıda Müslüman’ın yaşadığı Frölunda bölgesinde aynı eylemi gerçekleştirmiş. İslam dini ve Hz. Muhammed (s.a.v) hakkında hakaret içerikli ifadeler kullanmış. Buna karşı çıkan ve kendisine "Evine dön salak" diye tepki gösteren STV muhabiri ise çalıştığı kurumun “tarafsızlık ilkesine zarar verdiği” gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılmış.
İslam düşmanlığı ya da İslamofobi yeni değil… 200 yıl süren Haçlı Seferleri’nden bu yana çok ağır, insanlık adına utanç verici bir tutum ve eylem…
Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek amacıyla yapılan Haçlı Seferleri’nde Müslümanlar “antichrist” (deccal) olarak tanımlanır ve bu savaş, emperyal amaçların ötesinde bir nedenle yürütülüyormuş gibi gösterilir. Tarihimizde gördüğümüz belki de en büyük ‘psikolojik operasyon’ budur…
ABD’li yapımcı ve yönetmen Francis Ford Coppola, “Dracula” filminde bu tutumu çok doğru resmediyordu: Kont Dracula, onların deyişiyle ‘deccal’e karşı savaşıyordu…
Coppola, İslam’ın da Müslümanlığın da ne demek olduğunu iyi biliyor. 2015’te Marakeş’te düzenlenen bir film festivalinde sözlerine “Dünyadaki sorunlar yürek burkuyor” diye başlamış, Kuran’ın daha ilk sayfasında Allah’ın (c.c.) “Esirgeyen (rahim) ve bağışlayan (rahman)” oluşundan iki kez bahsedildiğini hayranlıkla anlatmıştı: “13. yüzyılda medeniyetlerin beşiği olan bu güzel dini tanıyan herkes bilir ki en önemli cümle: ‘Allah, rahim ve rahman olandır. Allah’a insanlara zulmetmediği konusunda güveniriz.’”
Güzel bir Ramazan ayını geride bıraktık. Bunun huzuruyla kardeşliğin, dostluğun paylaşıldığı Ramazan Bayramı’na kavuştuk. O nedenle bizim keyfimizi hiçbir şey kaçırmamalı…
Gözümüze takılanlar…
Mübarek Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde böyle bir yazı yazmak istemezdim… Ancak İslam ne kadar mübarek ve yaygınsa, bir kısım Hristiyan’ın İslam’a karşı olumsuz tutumu da o kadar yaygın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 25 Mart’ta yaptığı konuşmasında şunları söylemişti: “İslamofobi tıpkı önü alınamayan veba salgını gibi özellikle Batılı ülkelerde yayılmaya, sokaktaki insandan siyasetçisine, işçisinden kamu görevlisine toplumun tüm kesimlerini zehirlemeye devam ediyor.”
Bu çok boyutlu bir sorun… Müslümanları ‘terörizmin’ doğal sorumlusu gibi göstermekle başlıyor, İslami simgelere düşmanlıkla ve Müslüman kişi ya da kesimleri doğrudan hedef almakla devam ediyor.
Danimarka’daki Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan, önceki gün İsveç’in başkentindeki ülkenin en büyük camisi olan Stockholm Camisi önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. Habere göre Paludan, bölgeye geniş sivil polis korumasıyla gelmiş.
Paludan, polis izin vermese de İsveç’in çeşitli yerlerinde Kur’an’ı Kerim yakmaya devam edeceğini söylemiş. Danimarka ve İsveç vatandaşlığı bulunan bu kişi, 2017 yılından beri provokasyonlarını sürdürüyormuş. Birkaç gün önce de İsveç’in Jönköping kentinde cami önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. 26 Şubat’ta da İsveç’in Göteborg kentinde çok sayıda Müslüman’ın yaşadığı Frölunda bölgesinde aynı eylemi gerçekleştirmiş. İslam dini ve Hz. Muhammed (s.a.v) hakkında hakaret içerikli ifadeler kullanmış. Buna karşı çıkan ve kendisine "Evine dön salak" diye tepki gösteren STV muhabiri ise çalıştığı kurumun “tarafsızlık ilkesine zarar verdiği” gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılmış.
İslam düşmanlığı ya da İslamofobi yeni değil… 200 yıl süren Haçlı Seferleri’nden bu yana çok ağır, insanlık adına utanç verici bir tutum ve eylem…
Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek amacıyla yapılan Haçlı Seferleri’nde Müslümanlar “antichrist” (deccal) olarak tanımlanır ve bu savaş, emperyal amaçların ötesinde bir nedenle yürütülüyormuş gibi gösterilir. Tarihimizde gördüğümüz belki de en büyük ‘psikolojik operasyon’ budur…
ABD’li yapımcı ve yönetmen Francis Ford Coppola, “Dracula” filminde bu tutumu çok doğru resmediyordu: Kont Dracula, onların deyişiyle ‘deccal’e karşı savaşıyordu…
Coppola, İslam’ın da Müslümanlığın da ne demek olduğunu iyi biliyor. 2015’te Marakeş’te düzenlenen bir film festivalinde sözlerine “Dünyadaki sorunlar yürek burkuyor” diye başlamış, Kuran’ın daha ilk sayfasında Allah’ın (c.c.) “Esirgeyen (rahim) ve bağışlayan (rahman)” oluşundan iki kez bahsedildiğini hayranlıkla anlatmıştı: “13. yüzyılda medeniyetlerin beşiği olan bu güzel dini tanıyan herkes bilir ki en önemli cümle: ‘Allah, rahim ve rahman olandır. Allah’a insanlara zulmetmediği konusunda güveniriz.’”
Güzel bir Ramazan ayını geride bıraktık. Bunun huzuruyla kardeşliğin, dostluğun paylaşıldığı Ramazan Bayramı’na kavuştuk. O nedenle bizim keyfimizi hiçbir şey kaçırmamalı…
Gözümüze takılanlar…
- PTT, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Adalet Bakanlığı ve TÜRKSAT ile birlikte çalışarak dijitalleşme hamlelerini geliştiriyor. Bunlardan biri de elektronik ortamda oluşturulan resmî belgelerin tasdik edilerek başka ülkede yasal olarak kullanılmasını sağlayan e-Apostil hizmetinin e-devlet üzerinden de sunulması. Devletin ve kurumlarının her alanda olduğu gibi bu konuda da öncü olması, dijital kültürün yaygınlaştırılması bakımından çok kıymetli… (Victor Orbis Communication Arts)
- PR ve danışmanlık hizmetleri veren Ogilvy UK, sosyal medyada filtreli ya da rötuşlanmış fotoğrafların yanıltıcı olduğu ve bireylerin psikolojisini olumsuz etkilediği düşüncesiyle, dış görünüşlerini dijital olarak düzenleyen influencer’larla çalışmama kararı almış. Araştırmalar, sosyal medyanın neden olduğu imrenme duygusunun, başta öfke olmak üzere moral bozukluğu, değersizlik hissi, umutsuzluk ve depresyon gibi olumsuzluklara yol açtığını söylüyor. Dijital yaşam olağanüstü yararlar sağlıyor… Ama… Karanlık yanını da unutmamak lazım. (Simge Şenses, MediaCat)
- Adidas, bu yıl 4 Haziran’da düzenlenecek Bozcaada Yarı Maratonu’nun sponsoruymuş. Yarı Maraton, Adidas’ın, okyanuslar konusunda farkındalık kazandırmak için çalışan Parley ile birlikte denizlerdeki ve okyanuslardaki plastik kirliliğini azaltmak için organize ettiği “Run For The Oceans” projesi kapsamındaymış. Çok iyi, çok hoş… Ama yetmez… Marmara ve Ege kıyıları iki senedir müsilaj sorunuyla uğraşırken bu konuya değinmemeleri iletişim açısından eksiklik olmuş. (Pelin Özdemir, Ogilvy)