İstanbul sel oldu aktı; ama yetmez!
24 OCAK 2007
Geçenlerde yazmıştık... Ülke adına bu itibar kaybının oluşturduğu hasarı azaltmak için yapılabilecek şeyler var. Bu yolda birinci round alınmıştır... Hem de mükemmel bir etkinlik yönetimi anlayışıyla... İstanbul’un sel olup akması önemli bir mesajdır... Ama yetmez. O yazıda da sözünü ettiğimiz gibi, sıra sivil toplum örgütlerinin tepkisinde. Tam sayfa ilanlarda mesela. Başta TÜSİAD ve TOBB’un bulunduğu yüzlerce STK’nın imzasını taşıyan bir bildiri... Dünya STK tepkilerine büyük önem atfeder.
Ardından 301’inci maddenin kaldırılması gerekir. Bir de tabii, suikastin arkasındaki güçlerin ortaya ne kadar çıkarılabildiği önemli...
Ancak bu şekilde halk – STK’lar – devlet üçgeni tamamlanmış ve Türkiye’nin itibarının gördüğü hasar belki minimuma indirilmiş olur...
Bu arada hafızamı şöyle bir gerilere doğru yokladım. Hatırlamaya çalıştım. Bizim diplomatlar ASALA tarafından patır kütür kurşuna dizilirken, o ülkelerde, o dünya kentlerinde bizim şehitler için bu tür gösteriler, törenler, ayinler düzenlenmiş miydi?.. Ben hatırlayamadım. Ya siz?..
Koç ve Yapı Kredi’ye de bu yakışırdı zaten
Pazartesi akşamı, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Marcello Rota yönetiminde Bilkent Senfoni eşliğinde Andrea Bocelli’nin konserini izleyemeyen klasik müzik meraklıları kahrolmuşlardır herhalde. Bu, futbol sevdalılarının ayaklarına kadar gelen Brezilya milli takımının maçını kaçırmaları gibi bir şey...
Konser için bir davetiye edinmek adına geçen hafta verilen mücadele inanılır gibi değildi. Etkinliğin altına imzasını atmış olan Koç Topluluğu ve Koçbank’la birleştirilerek yola tek başına devam eden Yapı Kredi ne kadar kıvanç duysalar haklarıdır. Buna rağmen bir önerim olabilir onlara: Bocelli’nin ‘tüm zamanların en başarılı klasik albümü’ olarak kabul edilen Verdi CD’sini sınırlı koltuk nedeniyle konsere davet edemedikleri özel müşterilerine hediye edebilirler...
12 yaşında futbol oynarken bir kaza sonucu iki gözünü birden kaybeden Bocelli’nin performansı son derece etkileyiciydi. Müzikal yetkinliğini değerlendirmek haddimizi aşar, ancak parçaları son derece özenle seçildiği anlaşılan bu özel gösteride büyük stara eşlik eden bariton Alberto Gazale ve soprano Elmira Veda da geceye zenginlik kattılar. Bu arada etkinliği Koç kültürüne yakışır bir tevazu, yalınlık ve büyüklük içinde organize eden Yapı Kredi iletişim ekibini kutlamak gerek...
Esnaf da kapitalizmin gereğini yapmalı
Başbakan’ın Bolu tünelinin yarısını trafiğe açması ile birlikte Bolu Dağı’ndan geçen yolun üzerinde bulunan esnafın ne yapacağı tartışması yine alevlendi. Ağlayan ağlayana...
Oysa tünel 17 yıldır yapılıyormuş. Adama demezler mi? “Kardeşim 17 yıldır aklın neredeydi? Neden önlem almadın? Neden diğer esnafla birleşip, örneğin yeni yolun üzerinde birlikte inşa edebileceğiniz bir alışveriş merkezi projesini hayata geçirmedin?..”
Halkımız bu durum için de bir atasözü üretmiş: İyi para kötü parayı kovar... Bunu örneğin, perakende sektörüne uyguladığımızda karşımıza şu manzara çıkabilir: Kayıtlı kurallı alış veriş merkezleri ile süper ve hiper marketler, hijyenik olmayan, maliyenin kontrollerinden sıyıran Pazar yeri kültürünü ve bakkal amca ekonomisini kovalayacak. İstesek de kovalayacak; istemesek de kovalayacak... Çırpınma boşuna. Tek çıkış var: Kapitalizmin ve liberal ekonominin gereği küçük ve ekonomi dışında kalmaya mahkum esnaf birleşecek, çağa ayak uyduracak sistemler kuracak. Kooperatifler, çok ortaklı şirketler gibi... Bunun örnekleri yurt dışında da var, Türkiye’de de...
Ne yazık ki Bolu Dağı’nda o çok sevdiğim Koru Oteli’ne de uğrayamayacağım, İsmail’in yerine de, Varan’a da... Ben onları öteki yola bekliyorum...
Haydi sucular, toplumsal sorumluluğa!
Ne demişiz, “Bugün de eşim, ‘Duşta sabunlanırken musluğu kapat!’ dedi... Mutlaka uyacağım bu tavsiyeye... Bizim çocuklar annelerinin ‘Suyu, Afrikalı çocukları düşünerek kullanın!’ uyarılarıyla büyüdüler. Bugün onlara, ‘Suyu kendinizi ve çocuklarınızı düşünerek kullanın!’ denecek herhalde... Bakanlar“Kuraklık yok!” diye tepineceklerine özel sektör ve STK’larla işbirliği yapıp tasarruflu su kullanımı kampanyası başlatsalar fena mı olur?..”
Bu yazı üzerine iletişimci arkadaşımız Nalan Sakman Koçer bir e-posta göndermiş; diyor ki: “Şu meşhur su şirketlerimiz damacanalarına ya da şişelerine çeşit çeşit kampanya duyurusu koyuyorlar. Bir tanesi de suyu nasıl daha tutumlu kullanabiliriz, kaynaklar için bireyler neler yapabilir diye yazsalar, kampanya başlatsalar fena mı olur?”
Mükemmel fikir... Duyarlılıklarını bildiğim Aquafina, Erikli, Hamidiye, Nestle, Pınar, Saka, Sırmakeş, Taşdelen, Turkuaz gibi su markalarından bakalım hangisi burada başı çekecek?..
Ardından 301’inci maddenin kaldırılması gerekir. Bir de tabii, suikastin arkasındaki güçlerin ortaya ne kadar çıkarılabildiği önemli...
Ancak bu şekilde halk – STK’lar – devlet üçgeni tamamlanmış ve Türkiye’nin itibarının gördüğü hasar belki minimuma indirilmiş olur...
Bu arada hafızamı şöyle bir gerilere doğru yokladım. Hatırlamaya çalıştım. Bizim diplomatlar ASALA tarafından patır kütür kurşuna dizilirken, o ülkelerde, o dünya kentlerinde bizim şehitler için bu tür gösteriler, törenler, ayinler düzenlenmiş miydi?.. Ben hatırlayamadım. Ya siz?..
Koç ve Yapı Kredi’ye de bu yakışırdı zaten
Pazartesi akşamı, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Marcello Rota yönetiminde Bilkent Senfoni eşliğinde Andrea Bocelli’nin konserini izleyemeyen klasik müzik meraklıları kahrolmuşlardır herhalde. Bu, futbol sevdalılarının ayaklarına kadar gelen Brezilya milli takımının maçını kaçırmaları gibi bir şey...
Konser için bir davetiye edinmek adına geçen hafta verilen mücadele inanılır gibi değildi. Etkinliğin altına imzasını atmış olan Koç Topluluğu ve Koçbank’la birleştirilerek yola tek başına devam eden Yapı Kredi ne kadar kıvanç duysalar haklarıdır. Buna rağmen bir önerim olabilir onlara: Bocelli’nin ‘tüm zamanların en başarılı klasik albümü’ olarak kabul edilen Verdi CD’sini sınırlı koltuk nedeniyle konsere davet edemedikleri özel müşterilerine hediye edebilirler...
12 yaşında futbol oynarken bir kaza sonucu iki gözünü birden kaybeden Bocelli’nin performansı son derece etkileyiciydi. Müzikal yetkinliğini değerlendirmek haddimizi aşar, ancak parçaları son derece özenle seçildiği anlaşılan bu özel gösteride büyük stara eşlik eden bariton Alberto Gazale ve soprano Elmira Veda da geceye zenginlik kattılar. Bu arada etkinliği Koç kültürüne yakışır bir tevazu, yalınlık ve büyüklük içinde organize eden Yapı Kredi iletişim ekibini kutlamak gerek...
Esnaf da kapitalizmin gereğini yapmalı
Başbakan’ın Bolu tünelinin yarısını trafiğe açması ile birlikte Bolu Dağı’ndan geçen yolun üzerinde bulunan esnafın ne yapacağı tartışması yine alevlendi. Ağlayan ağlayana...
Oysa tünel 17 yıldır yapılıyormuş. Adama demezler mi? “Kardeşim 17 yıldır aklın neredeydi? Neden önlem almadın? Neden diğer esnafla birleşip, örneğin yeni yolun üzerinde birlikte inşa edebileceğiniz bir alışveriş merkezi projesini hayata geçirmedin?..”
Halkımız bu durum için de bir atasözü üretmiş: İyi para kötü parayı kovar... Bunu örneğin, perakende sektörüne uyguladığımızda karşımıza şu manzara çıkabilir: Kayıtlı kurallı alış veriş merkezleri ile süper ve hiper marketler, hijyenik olmayan, maliyenin kontrollerinden sıyıran Pazar yeri kültürünü ve bakkal amca ekonomisini kovalayacak. İstesek de kovalayacak; istemesek de kovalayacak... Çırpınma boşuna. Tek çıkış var: Kapitalizmin ve liberal ekonominin gereği küçük ve ekonomi dışında kalmaya mahkum esnaf birleşecek, çağa ayak uyduracak sistemler kuracak. Kooperatifler, çok ortaklı şirketler gibi... Bunun örnekleri yurt dışında da var, Türkiye’de de...
Ne yazık ki Bolu Dağı’nda o çok sevdiğim Koru Oteli’ne de uğrayamayacağım, İsmail’in yerine de, Varan’a da... Ben onları öteki yola bekliyorum...
Haydi sucular, toplumsal sorumluluğa!
Ne demişiz, “Bugün de eşim, ‘Duşta sabunlanırken musluğu kapat!’ dedi... Mutlaka uyacağım bu tavsiyeye... Bizim çocuklar annelerinin ‘Suyu, Afrikalı çocukları düşünerek kullanın!’ uyarılarıyla büyüdüler. Bugün onlara, ‘Suyu kendinizi ve çocuklarınızı düşünerek kullanın!’ denecek herhalde... Bakanlar“Kuraklık yok!” diye tepineceklerine özel sektör ve STK’larla işbirliği yapıp tasarruflu su kullanımı kampanyası başlatsalar fena mı olur?..”
Bu yazı üzerine iletişimci arkadaşımız Nalan Sakman Koçer bir e-posta göndermiş; diyor ki: “Şu meşhur su şirketlerimiz damacanalarına ya da şişelerine çeşit çeşit kampanya duyurusu koyuyorlar. Bir tanesi de suyu nasıl daha tutumlu kullanabiliriz, kaynaklar için bireyler neler yapabilir diye yazsalar, kampanya başlatsalar fena mı olur?”
Mükemmel fikir... Duyarlılıklarını bildiğim Aquafina, Erikli, Hamidiye, Nestle, Pınar, Saka, Sırmakeş, Taşdelen, Turkuaz gibi su markalarından bakalım hangisi burada başı çekecek?..