İstanbul’a hangi ‘İstanbullular’ sahip çıkacak...
07 KASIM 2011
Dünyanın büyük kentlerinin bir özelliği de, o kentlerden olanların kültür ve değerlerinin inşasında en önemli rolü oynamış olan o kentlere duydukları gönül bağıdır… New Yorker, Berliner, Parisienne (New Yorklu, Berlinli, Parisli) olmak bir tür mazhariyettir. Kıvanç duyulacak iştir… Ya İstanbullu olmak?..
Bu konuyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunulmak üzere hazırladığımız bir proje için günlerce tartışmış, birkaç kuşaktır İstanbul’da yaşayan ve nüfuslarını bu kente aldırmış İstanbulluların bile, “Nerelisiniz?” diye sorulduğunda neden göğüslerini gere gere “İstanbulluyum!” demek yerine baba memleketiyle özdeşleşmeyi tercih ettiğini anlamaya çalışmıştık.
Rahmetli annem “7 göbekten İstanbulluyum” hatta biraz sıkıştırılırsa “Ben Osmanlıyım!” derdi… Babam, görevi gereği Bursa, Konya, İzmir, Ankara dolaştıktan sonra 1946’da İstanbul’a tayin olmuştu.
Askerliğimin ilk günlerinde kısa künye okurken en son heceyi adamakıllı uzatarak, “Ali Saydam, İstanbul, emret komutanııııııım!” diye her bağırdığımda, “Nüfusta ne yazdığını sormuyoruz sana; aslen nerelisin?” diye düzeltile düzeltile baba memleketim Kilis’in nasıl imdadıma yetişip beni kurtardığını asla unutamam…
***
Her sene aynı haberleri dinlemekten siz sıkılmadınız mı? Ben sıkıldım. Belediye yırtınıyor zapta rapta almak için. Ancak şehrin her köşesinde bir vahşet sahnesi yaşanıyor. Hayvanlar kaçıyor. Kan gövdeyi götürüyor. İstanbullu İstanbullu’ya bu hunharlığı neden reva görüyor?
Hangi İstanbullu, hangi İstanbullu’ya?..
Anadulu Ajansı’nın yaptırdığı araştırmayı dün gazetelerde görünce şu memleketlilik meselesine bir kez daha takıldım…
İstanbul’da faaliyet gösteren ve diğer illerden gelenlerin kurduğu derneklerin sayısı 4.506 imiş. Bu dernekler toplam olarak 583.994 üyeye sahiplermiş. Dernek sayısında Sivaslılar, üye sayısında Kastamonulular birinci sıradaymış.
Sivaslılar’ın İstanbul’da 455, Kastamonuluların 317 ve Tokatlıların ise 278 derneğinin bulunması öyle sıradan bir gerçeklik değildir…
Anadolu’daki ilçelerin bile dernekleri varmış. Üyelerine sahip çıkmaya çalışan, kültürlerini yaşatan, ortak ilgi alanları yaratıp onları yücelten…
Doğup büyüdüğünüz kente karşı vefa hisleri içinde olmak ve hayatın sizi taşıdığı başka diyarlarda da o kenti unutmadığınızı gösterme çabası, mutlaka korunması ve geliştirilmesi gereken kültür ve değerlerin önemli payandalarından biri hiçşüphesiz.
Peki İstanbul’a kim sahip çıkacak. Başbakan’ın siyasi stratejilerinin ana eksenine yerleştirdiği İstanbul ne zaman ‘orta malı’ değil de İstanbulluların sahip çıktığı bir cazibe merkezi olacak?
Bir şehrin sizin arkanızdan ‘Beni unutma!’ diye fısıldayacağını hayal ediyorsanız, işte o zaman siz o mekâna aitsiniz demektir. Gittiğiniz her yere peşinizi bırakmayan o şehri de taşıyacaksınız demektir. İstanbul’u kim nereye taşıyor, Allah aşkına…
***
Araştırmanın diğer çıktıları da ilginç… Örneğin, 4.506 derneğin içinde üye sayısı itibarı ile ilk sırayı alan Kastamonu derneklerinde 65.599 erkek ve sadece 3.119 kadın üyesi varmış… İkinci sıradaki Sivaslıların kadın üye sayısı daha fazla (Buna hiç şaşırtmadım): 59.745 erkek, 3.438 kadın… Sinoplularda ise durum şu: 38.402 - 704...
Kadın üyeler kendilerini kentlerinden çok çocuklarına adıyor olmalılar. Ya da İstanbul’da kendilerini erkeklere oranla daha güvende hissediyorlar…
Öte yandan Muğlalılarda durum farklıymış. Muğla İli ve İlçeleri Kültür ve Tanıtma Derneği’nin 100 erkek ve 100 kadın üyesi varmış.
Biz dönelim yine İstanbul’a… İstanbul’u çiçeklerle donatmış, yemyeşil hale getirmiş, ulaşım, kanalizasyon meselelerini çözmek için milyarları seçim rantı adına harcamak yerine toprak altına gömmeyi tercih etmiş Büyükşehir belediyesi ve Başkanı, kente sahip çıkacak, onun tüm sorunlarını Belediye ile birlikte yaşayacak ‘İstanbulluluk meselesini’ de halletmeli. Ancak işte o zaman deprem gibi, hemşerilik hakları gibi, temizlik gibi, kent kültürünün yüceltilmesi gibi konularla sadece belediyeler, devlet ve özel sektör (o da lütfen ve kısmen) değil, İstanbullunun kendisi de, seyirci koltuğundan kalkar sahnedeki yerini alır.
Bu konuyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunulmak üzere hazırladığımız bir proje için günlerce tartışmış, birkaç kuşaktır İstanbul’da yaşayan ve nüfuslarını bu kente aldırmış İstanbulluların bile, “Nerelisiniz?” diye sorulduğunda neden göğüslerini gere gere “İstanbulluyum!” demek yerine baba memleketiyle özdeşleşmeyi tercih ettiğini anlamaya çalışmıştık.
Rahmetli annem “7 göbekten İstanbulluyum” hatta biraz sıkıştırılırsa “Ben Osmanlıyım!” derdi… Babam, görevi gereği Bursa, Konya, İzmir, Ankara dolaştıktan sonra 1946’da İstanbul’a tayin olmuştu.
Askerliğimin ilk günlerinde kısa künye okurken en son heceyi adamakıllı uzatarak, “Ali Saydam, İstanbul, emret komutanııııııım!” diye her bağırdığımda, “Nüfusta ne yazdığını sormuyoruz sana; aslen nerelisin?” diye düzeltile düzeltile baba memleketim Kilis’in nasıl imdadıma yetişip beni kurtardığını asla unutamam…
***
Her sene aynı haberleri dinlemekten siz sıkılmadınız mı? Ben sıkıldım. Belediye yırtınıyor zapta rapta almak için. Ancak şehrin her köşesinde bir vahşet sahnesi yaşanıyor. Hayvanlar kaçıyor. Kan gövdeyi götürüyor. İstanbullu İstanbullu’ya bu hunharlığı neden reva görüyor?
Hangi İstanbullu, hangi İstanbullu’ya?..
Anadulu Ajansı’nın yaptırdığı araştırmayı dün gazetelerde görünce şu memleketlilik meselesine bir kez daha takıldım…
İstanbul’da faaliyet gösteren ve diğer illerden gelenlerin kurduğu derneklerin sayısı 4.506 imiş. Bu dernekler toplam olarak 583.994 üyeye sahiplermiş. Dernek sayısında Sivaslılar, üye sayısında Kastamonulular birinci sıradaymış.
Sivaslılar’ın İstanbul’da 455, Kastamonuluların 317 ve Tokatlıların ise 278 derneğinin bulunması öyle sıradan bir gerçeklik değildir…
Anadolu’daki ilçelerin bile dernekleri varmış. Üyelerine sahip çıkmaya çalışan, kültürlerini yaşatan, ortak ilgi alanları yaratıp onları yücelten…
Doğup büyüdüğünüz kente karşı vefa hisleri içinde olmak ve hayatın sizi taşıdığı başka diyarlarda da o kenti unutmadığınızı gösterme çabası, mutlaka korunması ve geliştirilmesi gereken kültür ve değerlerin önemli payandalarından biri hiçşüphesiz.
Peki İstanbul’a kim sahip çıkacak. Başbakan’ın siyasi stratejilerinin ana eksenine yerleştirdiği İstanbul ne zaman ‘orta malı’ değil de İstanbulluların sahip çıktığı bir cazibe merkezi olacak?
Bir şehrin sizin arkanızdan ‘Beni unutma!’ diye fısıldayacağını hayal ediyorsanız, işte o zaman siz o mekâna aitsiniz demektir. Gittiğiniz her yere peşinizi bırakmayan o şehri de taşıyacaksınız demektir. İstanbul’u kim nereye taşıyor, Allah aşkına…
***
Araştırmanın diğer çıktıları da ilginç… Örneğin, 4.506 derneğin içinde üye sayısı itibarı ile ilk sırayı alan Kastamonu derneklerinde 65.599 erkek ve sadece 3.119 kadın üyesi varmış… İkinci sıradaki Sivaslıların kadın üye sayısı daha fazla (Buna hiç şaşırtmadım): 59.745 erkek, 3.438 kadın… Sinoplularda ise durum şu: 38.402 - 704...
Kadın üyeler kendilerini kentlerinden çok çocuklarına adıyor olmalılar. Ya da İstanbul’da kendilerini erkeklere oranla daha güvende hissediyorlar…
Öte yandan Muğlalılarda durum farklıymış. Muğla İli ve İlçeleri Kültür ve Tanıtma Derneği’nin 100 erkek ve 100 kadın üyesi varmış.
Biz dönelim yine İstanbul’a… İstanbul’u çiçeklerle donatmış, yemyeşil hale getirmiş, ulaşım, kanalizasyon meselelerini çözmek için milyarları seçim rantı adına harcamak yerine toprak altına gömmeyi tercih etmiş Büyükşehir belediyesi ve Başkanı, kente sahip çıkacak, onun tüm sorunlarını Belediye ile birlikte yaşayacak ‘İstanbulluluk meselesini’ de halletmeli. Ancak işte o zaman deprem gibi, hemşerilik hakları gibi, temizlik gibi, kent kültürünün yüceltilmesi gibi konularla sadece belediyeler, devlet ve özel sektör (o da lütfen ve kısmen) değil, İstanbullunun kendisi de, seyirci koltuğundan kalkar sahnedeki yerini alır.