İstense de unutulamayacak…
15 Temmuz 2017 - Yeni Şafak
Nedeni çok basit. Hatıra genel olarak çelişki demektir. Ve çelişki ne kadar büyük, ne kadar derin, oluşturduğu hasar ne kadar yıkıcıysa; hafızalarda kapsadığı yer de o kadar geniştir…
Haber değeri fazla olan bir olayın, medyada bulacağı mürekkep payının büyüklüğü de o denli fazladır, mesela.
Tarihe bu gözlükle bakıldığında mesele hemen anlaşılıverir. Bireysel hayatımızdaki ‘hatıralar’ için de aynı tasvir geçerlidir. Çocukluğumuzdan bu yana hafızamızda yer etmiş tüm anıları bir hatırlayalım. Kahir çoğunluğu bir çelişkiye ya da onun çözülme sürecine dayanır.
Yüzlerce şehit ve gazinin kanıyla tarihe kazınmış olan 15 Temmuz’un unutulamayacak olmasının temel nedeni bir milletin varoluş serüveni içinde en önemli kırılma noktalarından birini oluşturmasıdır.
Genlerine işlemiş ortak ruhî şekillenmeyi Osmanlı İmparatorluğu’nun kültür ve değerlerinden alan bir millet, yakın tarihinde ikinci kez millî irade, birlik ve beraberlik içinde kaderine sahip çıkmıştır. Birincisi Millî Mücadele, İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet’in ilanı ise; ikincisi 15 Temmuz direnişidir…
15 Temmuz, Cumhuriyet tarihimizin o kadar derin bir çelişkisinin çözüldüğü bir kırılma noktasıdır ki, kimsenin onu yok saymaya, anlamını ve etkisini küçültüp küçümsemeye ya da özünden saptırmaya, bir tertipmişçesine aşağılamaya gücü yetmez. Çünkü öz - fenomen - içerik – biçim dörtlüsünde diğer üçünün önüne geçmesi gereken sadece bir tanesidir: Öz…
Ve 15 Temmuz’un özü tarihin en temel çelişkilerinden birinin çözülmeye başladığı âna tekabül eder; milletlerin kendi kaderlerini tayin haklarını kendi ellerine almalarına ve millî iradenin çerçevelediği milli bağımsızlık çizgisini sürdürme konusunda gösterdikleri basirete…
O nedenle 15 Temmuz’da partili arkadaşların evine sığınıp sonra adaleti sokakta aramak üzere yürümek de, Pennsylvania ağzını benimseyip, 15 Temmuz’u, hükümet, hatta bizzat Cumhurbaşkanı tarafından diktatörlük emellerine âlet etmek üzere sahnelenmiş bir tiyatro oyunu gibi göstermek ve daha da ileri giderek “Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan Kontrollü Darbe” tanımını getirmek de; bir de bu tanımı laf ola beri gele söylemek değil, daha da ileri giderek Ana Muhalefet Partisi sorumluluğunu üstlenmiş olan CHP’nin resmi belgesi haline getirmek de, bu büyük dönüşüm dalgasının hatırasını azaltamaz…
O nedenle dün saat 12.06’da CHP’nin Meclis’in 15 Temmuz kutlamalarına katılmayacağını açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’yı 14.15’te yalanlayan ve CHP’nin kutlamalara katılacağını bildiren CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan ikilisinin içine düştükleri garabeti, pek fazla insan ciddiye almamıştır. Çünkü gömleğin birinci düğmesini yanlış iliklediğinize ve “Amaç aracı mubah kılar” şeklinde özetlenecek çarpık zihniyet ile kurduğunuz ‘ilkesiz birlik cepheleri’ içinde kimle
aynı karede fotoğraf verdiğinize aldırmazsanız, yitirdiğiniz masumiyeti bütün Türkiye’yi yürüyerek turlasanız geri çağıramazsınız…
Herkesin bir 15 Temmuz hikâyesi var. O Cuma gecesi Yunan adalarında tatilde olanların bile anlatacakları bir şeyleri var. 15 Temmuz’u ayrıntılarıyla anlatmak üzere medyanın, özel sektörün, STK’ların ve devletin ortaya koyduğu özen, çaba, ciddiyet, derinlik ve saygı her türlü takdiri hak etmektedir. Şehitler haftası boyunca sergilenen faaliyetler içinde “kadı kızında da olacak” türden tasarım hatalarını bir yandan kabullenip estetik kaygı gerektiren işleri düzeltmeye çalışmak öte yandan da onları büyütmemek gerekir.
Niyettir aslolan… Ne dedik yukarıda?
“Çünkü öz - fenomen - içerik – biçim dörtlüsünde diğer üçünün önüne geçmesi gereken sadece bir tanesidir: Öz…”
Haber değeri fazla olan bir olayın, medyada bulacağı mürekkep payının büyüklüğü de o denli fazladır, mesela.
Tarihe bu gözlükle bakıldığında mesele hemen anlaşılıverir. Bireysel hayatımızdaki ‘hatıralar’ için de aynı tasvir geçerlidir. Çocukluğumuzdan bu yana hafızamızda yer etmiş tüm anıları bir hatırlayalım. Kahir çoğunluğu bir çelişkiye ya da onun çözülme sürecine dayanır.
Yüzlerce şehit ve gazinin kanıyla tarihe kazınmış olan 15 Temmuz’un unutulamayacak olmasının temel nedeni bir milletin varoluş serüveni içinde en önemli kırılma noktalarından birini oluşturmasıdır.
Genlerine işlemiş ortak ruhî şekillenmeyi Osmanlı İmparatorluğu’nun kültür ve değerlerinden alan bir millet, yakın tarihinde ikinci kez millî irade, birlik ve beraberlik içinde kaderine sahip çıkmıştır. Birincisi Millî Mücadele, İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet’in ilanı ise; ikincisi 15 Temmuz direnişidir…
15 Temmuz, Cumhuriyet tarihimizin o kadar derin bir çelişkisinin çözüldüğü bir kırılma noktasıdır ki, kimsenin onu yok saymaya, anlamını ve etkisini küçültüp küçümsemeye ya da özünden saptırmaya, bir tertipmişçesine aşağılamaya gücü yetmez. Çünkü öz - fenomen - içerik – biçim dörtlüsünde diğer üçünün önüne geçmesi gereken sadece bir tanesidir: Öz…
Ve 15 Temmuz’un özü tarihin en temel çelişkilerinden birinin çözülmeye başladığı âna tekabül eder; milletlerin kendi kaderlerini tayin haklarını kendi ellerine almalarına ve millî iradenin çerçevelediği milli bağımsızlık çizgisini sürdürme konusunda gösterdikleri basirete…
O nedenle 15 Temmuz’da partili arkadaşların evine sığınıp sonra adaleti sokakta aramak üzere yürümek de, Pennsylvania ağzını benimseyip, 15 Temmuz’u, hükümet, hatta bizzat Cumhurbaşkanı tarafından diktatörlük emellerine âlet etmek üzere sahnelenmiş bir tiyatro oyunu gibi göstermek ve daha da ileri giderek “Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan Kontrollü Darbe” tanımını getirmek de; bir de bu tanımı laf ola beri gele söylemek değil, daha da ileri giderek Ana Muhalefet Partisi sorumluluğunu üstlenmiş olan CHP’nin resmi belgesi haline getirmek de, bu büyük dönüşüm dalgasının hatırasını azaltamaz…
O nedenle dün saat 12.06’da CHP’nin Meclis’in 15 Temmuz kutlamalarına katılmayacağını açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’yı 14.15’te yalanlayan ve CHP’nin kutlamalara katılacağını bildiren CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan ikilisinin içine düştükleri garabeti, pek fazla insan ciddiye almamıştır. Çünkü gömleğin birinci düğmesini yanlış iliklediğinize ve “Amaç aracı mubah kılar” şeklinde özetlenecek çarpık zihniyet ile kurduğunuz ‘ilkesiz birlik cepheleri’ içinde kimle
aynı karede fotoğraf verdiğinize aldırmazsanız, yitirdiğiniz masumiyeti bütün Türkiye’yi yürüyerek turlasanız geri çağıramazsınız…
Herkesin bir 15 Temmuz hikâyesi var. O Cuma gecesi Yunan adalarında tatilde olanların bile anlatacakları bir şeyleri var. 15 Temmuz’u ayrıntılarıyla anlatmak üzere medyanın, özel sektörün, STK’ların ve devletin ortaya koyduğu özen, çaba, ciddiyet, derinlik ve saygı her türlü takdiri hak etmektedir. Şehitler haftası boyunca sergilenen faaliyetler içinde “kadı kızında da olacak” türden tasarım hatalarını bir yandan kabullenip estetik kaygı gerektiren işleri düzeltmeye çalışmak öte yandan da onları büyütmemek gerekir.
Niyettir aslolan… Ne dedik yukarıda?
“Çünkü öz - fenomen - içerik – biçim dörtlüsünde diğer üçünün önüne geçmesi gereken sadece bir tanesidir: Öz…”