İstişareden iknaya, sonra ittifak meselesine...
01 nisan 2011
Dün Dolmabahçe Sarayı yanındaki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Devlet Bakanı Faruk Çelik’in köşe yazarları ve medya yöneticileriyle yaptığı toplantıya bizim gazetenin İstihbarat Müdürü Özkan Tamirak’la katıldık. Bakanın düzenledikleri çalıştaylar dizisi sonucunda kamuoyu ile paylaşmak istediği soru ve sorun çok yalındı: “İnsan hakları ve inanç özgürlüğü’ bağlamında Alevi vatandaşlarımızın meselelerinin çözümü ve esenlikleri için neler yapılmalıydı?”
Aylarca süren çalıştay sonunda insan ömrünün okumaya yetmeyeceği binlerce sayfadan oluşan basılı malzemeler dağıtıldı.
Tüm medya toplantının içeriğini tartışacaktır. Ben size olayın ilişki ve iletişim boyutundan söz edeyim.
Çağırılmış olan konukların çoğu davete icabet etmişti. Herkesin adı U masanın üzerinde oturacağı koltuğun hizasına gelen yerde yazdığı için, kimlerin telefonda ‘Geleceğim’ dedikten sonra, yan çizmiş olduğu hemen belli oluyordu…
Bakan Çelik, etkinlikten söz ederken sık sık “Basın toplantısı” deyişini kullandı… Muhabirliğin giderek öldürüldüğü ve gerek siyasilerin gerekse iş dünyasının, nabızları tutma özelliklerinden ötütü gazeteciliğin özünü ve ruhunu teşkil eden muhabir arkadaşları atlayarak köşe yazarları ve genel yayın yönetmenleriyle temas kurmaya, onları muhabir olarak konumlandırmaya çalıştıkları bir medya dünyasında, bu konuya biraz daha özen gösterilmesi yerinde olurdu.
Ben Bakan’ın yerinde olsam, dün olduğu gibi, köşe yazarları ve idarecilerin oturup kahvaltı ikramının tadını çıkardığı, muhabirlerinse ayakta bekleştiği bir düzenekte ‘bildirimi’ okuyup, teşekkür ettikten sonra muhabirlere gönderip, ‘imtiyazlı’ algısı yaratan arkadaşlarla sohbete devam etmek yerine iki ayrı toplantı düzenlerdim…
Öte yandan Devlet Bakanı, basın açıklaması okumak yerine doğrudan konuşma yolunu seçmiş olsaymış, çok daha etkili olurmuş. Çünkü kendisi iyi bir konuşmacı; iyi bir okumacı değil. Okuduğu metin, ‘kitap ciltleriyle’ birlikte dağıtılabilirmiş…
Bakan bir toplantı daha düzenlemeli… Gazete ve TV’lerde göreceğiniz somut öneriler (Vakıf kurulması, Cumhuriyet’in temel iradesi çerçevesindeki yasaların değişmezliği vb.), belki tartılarak hazmedilip, rapor bir nebze olsun hatmedildikten sonra, medya mensupları daha etkin bir katılım sağlayacak ve konuyu tartışabileceklerdir.
Her şeye rağmen, hükümetin Alevi vatandaşlarımızın hak ve özgürlüğünü düzenlemek adına başlatmış olduğu, bizim 3İ diye adlandırdığımız (İstişare – İkna – İttifak) stratejisi kesinlikle doğrudur ve tüm muhalefeti hayli zor durumda bırakabilecek nitelikli bir öze sahiptir.
Yalnız bu başlangıçtır. İlişki ve iletişim yönetiminin üç aşaması ihmal edilmezse nitelik ve başarı da peşinden gelir, ülke büyük bir sıkıntıyı aşmış olur. Bakan Çelik’in anlattıklarından çıkan, hükümetin “Öncesi – Sırası – Sonrası” (bir tür ÖSS) diye adlandırabileceğimiz bu üç aşamanın henüz birincisinde olduğunu söyleyebiliriz.
Umalım diğer iki aşama ve nihayet üç İ’nin üçüncüsü, yani İttifak da gerçekleşir…
Ne varsa gençlerde var…
Pazar günü İzmit’teydim… Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü öğrencilerinin 4. KALE dedikleri bir etkinliğinde son konuşmacıydım. Konu, “Bireysel Kariyer Döngüsü”ydü… Genelde, Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki ders, gazete ve Marketing Türkiye yazıları, Bersay İletişim Enstitüsü’ndeki seminerler falan derken İstanbul dışına çıkmamız kolay olmuyor. Ben de gerçekten ciddi bir zaman fukarasıyım…
Bu kez kıramadık. Kulüp Başkanı Nehir Özdemir ve arkadaşları aylar öncesinden ağzımızdan girip burnumuzdan çıktılar ve kendimi o güzelim Pazar günü İzmit’teki Sabancı Kültür Sitesi’nin çok amaçlı salonunda bulduğumda bir memnuniyet hissiyle doluverdim. İyi ki de gitmişim. Salon doluydu. 600 kişilik çok nitelikli bir öğrenci kitlesiyle iki saat geçirdik. Eğlenmekle öğrenmenin çelişmediğini bir kez daha birlikte kanıtladık… Kocaeli Üniversite’sinde okuyan Y Kuşağı gençler, kayıp kuşaktan çok farklı… İyi geliyorlar…
Aylarca süren çalıştay sonunda insan ömrünün okumaya yetmeyeceği binlerce sayfadan oluşan basılı malzemeler dağıtıldı.
Tüm medya toplantının içeriğini tartışacaktır. Ben size olayın ilişki ve iletişim boyutundan söz edeyim.
Çağırılmış olan konukların çoğu davete icabet etmişti. Herkesin adı U masanın üzerinde oturacağı koltuğun hizasına gelen yerde yazdığı için, kimlerin telefonda ‘Geleceğim’ dedikten sonra, yan çizmiş olduğu hemen belli oluyordu…
Bakan Çelik, etkinlikten söz ederken sık sık “Basın toplantısı” deyişini kullandı… Muhabirliğin giderek öldürüldüğü ve gerek siyasilerin gerekse iş dünyasının, nabızları tutma özelliklerinden ötütü gazeteciliğin özünü ve ruhunu teşkil eden muhabir arkadaşları atlayarak köşe yazarları ve genel yayın yönetmenleriyle temas kurmaya, onları muhabir olarak konumlandırmaya çalıştıkları bir medya dünyasında, bu konuya biraz daha özen gösterilmesi yerinde olurdu.
Ben Bakan’ın yerinde olsam, dün olduğu gibi, köşe yazarları ve idarecilerin oturup kahvaltı ikramının tadını çıkardığı, muhabirlerinse ayakta bekleştiği bir düzenekte ‘bildirimi’ okuyup, teşekkür ettikten sonra muhabirlere gönderip, ‘imtiyazlı’ algısı yaratan arkadaşlarla sohbete devam etmek yerine iki ayrı toplantı düzenlerdim…
Öte yandan Devlet Bakanı, basın açıklaması okumak yerine doğrudan konuşma yolunu seçmiş olsaymış, çok daha etkili olurmuş. Çünkü kendisi iyi bir konuşmacı; iyi bir okumacı değil. Okuduğu metin, ‘kitap ciltleriyle’ birlikte dağıtılabilirmiş…
Bakan bir toplantı daha düzenlemeli… Gazete ve TV’lerde göreceğiniz somut öneriler (Vakıf kurulması, Cumhuriyet’in temel iradesi çerçevesindeki yasaların değişmezliği vb.), belki tartılarak hazmedilip, rapor bir nebze olsun hatmedildikten sonra, medya mensupları daha etkin bir katılım sağlayacak ve konuyu tartışabileceklerdir.
Her şeye rağmen, hükümetin Alevi vatandaşlarımızın hak ve özgürlüğünü düzenlemek adına başlatmış olduğu, bizim 3İ diye adlandırdığımız (İstişare – İkna – İttifak) stratejisi kesinlikle doğrudur ve tüm muhalefeti hayli zor durumda bırakabilecek nitelikli bir öze sahiptir.
Yalnız bu başlangıçtır. İlişki ve iletişim yönetiminin üç aşaması ihmal edilmezse nitelik ve başarı da peşinden gelir, ülke büyük bir sıkıntıyı aşmış olur. Bakan Çelik’in anlattıklarından çıkan, hükümetin “Öncesi – Sırası – Sonrası” (bir tür ÖSS) diye adlandırabileceğimiz bu üç aşamanın henüz birincisinde olduğunu söyleyebiliriz.
Umalım diğer iki aşama ve nihayet üç İ’nin üçüncüsü, yani İttifak da gerçekleşir…
Ne varsa gençlerde var…
Pazar günü İzmit’teydim… Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü öğrencilerinin 4. KALE dedikleri bir etkinliğinde son konuşmacıydım. Konu, “Bireysel Kariyer Döngüsü”ydü… Genelde, Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki ders, gazete ve Marketing Türkiye yazıları, Bersay İletişim Enstitüsü’ndeki seminerler falan derken İstanbul dışına çıkmamız kolay olmuyor. Ben de gerçekten ciddi bir zaman fukarasıyım…
Bu kez kıramadık. Kulüp Başkanı Nehir Özdemir ve arkadaşları aylar öncesinden ağzımızdan girip burnumuzdan çıktılar ve kendimi o güzelim Pazar günü İzmit’teki Sabancı Kültür Sitesi’nin çok amaçlı salonunda bulduğumda bir memnuniyet hissiyle doluverdim. İyi ki de gitmişim. Salon doluydu. 600 kişilik çok nitelikli bir öğrenci kitlesiyle iki saat geçirdik. Eğlenmekle öğrenmenin çelişmediğini bir kez daha birlikte kanıtladık… Kocaeli Üniversite’sinde okuyan Y Kuşağı gençler, kayıp kuşaktan çok farklı… İyi geliyorlar…