İtibar araştırmasının ‘itibarı’ meselesi
12 ŞUBAT 2012
Araştırma ve danışmanlık şirketi Era Research & Consulting’in son yayınladığı araştırmalardan biri de sektörlerin itibarı üzerine. Bakın son dört sırada hangi sektörler var: Sonuncu: İçki şirketleri; sondan ikinci: Medya; sondan üçüncü: (Siyasi ve pazar) Araştırma şirketleri; sondan dördüncü sırada halkla ilişkiler ajansları…
Acı tablo ortada…
Bundan çıkış yolu ne kas göstermektir, ne de kazanılan paraların, başarıların iletişimini yapmak… Tek çıkış yolu sektöre itibar sağlamaktır. İletişim mühendisliği, yani yapılan işin ölçülüp biçilip ortaya konması, iletişimle itibar adına ne tür bir katma değer sağlandığının, paralarını amaca uygun harcanıp harcanmadığının metrik olarak ortaya konması bu yolda atılacak en önemli adımdır.
Son dönemde bu alanda üç değişik model çıktı. Değişik sektörlerde önde gelen şirketlerin kamuoyunda oluşan algılarını ölçmeyi amaçlayan Türkiye Kurumsal Algı Endeksi (TKAE - ERA Research&Consultancy, AVD Araştırma, Bersay İletişim Enstitüsü); İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin akademik denetiminde Ertan Acar liiderliğinde hazırlanan, öncü sektörlerdeki şirketlerin kamuoyu nezdindeki itibarını ölçtüğünü söyleyen Türkiye İtibar Endeksi ve araştırma şirketi GFK’nın liderliğinde geçenlerde tanıtımı yapılmış olan RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi’nin modeli…
Çok güzel… Bu konuda ne kadar çok mühendislik çalışması olursa o kadar iyidir. Yoksa yakında halkla ilişkilerin tek başarısı medyada kaç sütun santim haber yayınlandığına ve o mürekkep payının kaç paralık reklam eşdeğerine tekabül ettiğine ve ‘wining & dining’ (yeme & içme) işindeki ‘maharetine’ kilitlenip kalacak. Çıkan haberin itibara ne kadarlık katma değer getirdiğine değil…
Çok güzel de…
Dakika bir gol bir. Arkadaşlar mahkemelik olma yolundalar.
Ertan Acar Danışmanlık Şirketi bir açıklama yapmış. Özetle diyor ki:
"RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi’nin lansmanı amacı ile 9 Şubat 2012 Perşembe günü gerçekleşen bir etkinlikte, Türkiye Patent Entstitüsü tarafından “2010/71934” ve “2011/12589” tescil numaraları ile Ertan Acar kurumsal markamız adına tescil edilmiş “Türkiye İtibar Endeksi” markası kullanılarak bir kısım açıklamalarda bulunulmuştur.”
Üzücü... Sadece olmayan pastanın paylaşılmasının kavgasının anlamsızlığı nedeniyle değil; daha çok üç grupta da itibar ölçümleme modelinin Türkiye’de ilk kez kimin tarafından lanse edildiğini çok iyi bilen çok sayıda arkadaşımızın bulunması nedeniyle üzücü...
Bilimsel ‘İtibar araştırmaları’ Türkiye'de 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında Koç Holding için yürütülmüş olan KOÇSİM projesi için uygulanmıştı. İngiliz Mori şirketinin Excellence modeli, Mori’in o yıllardaki Türkiye temsilcisi Selim Oktar tarafından 'Türkiye koşulları'na uyarlanarak ortaya konan bir modele dayanılmıştı. Ondan sonraki tüm itibar araştırma modelleri, o modelin türevleridir. Selim Oktar’la konuştum. Dedi ki: "Allah'tan ben bu işlerin uzun yıllardır uzağıdayım. Yoksa bu vefasızlığa belki bir hayli üzülebilirdim.”
Ben onun adına da vefasızlığa üzüldüm…
Önce ‘bizim kadınımızı’ anlamak gerek
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun çalışmalarından daha önce bu sütunlarda söz etmiştim. Perşembe günü Ihlamur Kasrı’nda, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu"nun davetlisiydik. Komisyon Başkanı AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu gayet net biçimde arzusunu dile getirdi:"Medyadaki söylemin cinsiyet eşitlikçi söylem olması gerekir. 'Toplum ne istiyorsa biz onu yapıyoruz' anlayışı doğru değildir.”
Uslu'ya göre, 10 köşe yazarından biri kadınmış. Yüz haberden 20'si kadınlarla ilgiliymiş. Bunun da yarısı magazin haberiymiş. Birinci sayfa güzelinden, yönetmenlerin tamamına yakınının erkek olduğu gibi tüm veriler, medyada kadınları aşağılayan haberlerin ağırlıkta olduğu yönünde.
Amaç bu tablonun değişmesi imiş. Bizce bu hedefler için, bizim toplumumuzun ve kadınımızın yerinin, kimliğinin kendi kültür ve değerlerimize göre belirlenmesi şart.
Bizdeki kadın-erkek fırsat eşitliği meselesi, Hıristiyan Batı’nın araçlarıyla çözülemez. Batı’nın bu konuda merhemi olsa önce kendi başına sürecek. Yapmamız gereken, komisyon vaadlerinde de altı çizilmiş olan ‘Türkiye’nin toplumsal yapısına uygun’ organizasyonlar, yapılanmalar oluşturabilmek... Örneğin Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü benzeri, görevi, algılamayı yönetmek olan bir yapı kurulmalı. Ayrıca gündem belirleme bağlamında toplumun itibar atfettigi Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Ordu gibi üst makamların da ‘konu yönetimi’ çerçevesindeki iletişim projelerine dahil edilmeleri yerindedir. Yani bir toplum seferberliği gerekiyor…
Olur mu dersiniz? Zor…
Atı alan Üsküdar’ı Geçti
Turkcell, mahkemeye başvurmuş. Mahkeme kararıyla Avea’nın cipli reklamı durdurulmuş. Avea da yeni bir reklamla kaldığı yerden ‘oyuna devam’ demiş.
Rekabet meselesinde ‘bel altından’ vurmadıkça hangi markayı hedeflediği belli olan eğlenceli reklamların sürdürülmesi, ‘tatlı bir çekişme ve yenişememe’ duygusunun ekranlardan yansıması bence gayet yerinde bir uygulama. Zaten, yasal işlemlere başvurup da ‘durdurma’ kararı çıkarılana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Ben olsam, tatlı bir çekişme ve yenişememe duygusu açıktan ‘olumsuz bir sataşma’ya dönüşmediği sürece ekrandaki rekabeti ‘tadında bırakma’ya devam eder ve yasal mecralara hiç taşımazdım.
Tabii ben olsam… ‘Hariç’ten gazel okumak kolay…
Acı tablo ortada…
Bundan çıkış yolu ne kas göstermektir, ne de kazanılan paraların, başarıların iletişimini yapmak… Tek çıkış yolu sektöre itibar sağlamaktır. İletişim mühendisliği, yani yapılan işin ölçülüp biçilip ortaya konması, iletişimle itibar adına ne tür bir katma değer sağlandığının, paralarını amaca uygun harcanıp harcanmadığının metrik olarak ortaya konması bu yolda atılacak en önemli adımdır.
Son dönemde bu alanda üç değişik model çıktı. Değişik sektörlerde önde gelen şirketlerin kamuoyunda oluşan algılarını ölçmeyi amaçlayan Türkiye Kurumsal Algı Endeksi (TKAE - ERA Research&Consultancy, AVD Araştırma, Bersay İletişim Enstitüsü); İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin akademik denetiminde Ertan Acar liiderliğinde hazırlanan, öncü sektörlerdeki şirketlerin kamuoyu nezdindeki itibarını ölçtüğünü söyleyen Türkiye İtibar Endeksi ve araştırma şirketi GFK’nın liderliğinde geçenlerde tanıtımı yapılmış olan RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi’nin modeli…
Çok güzel… Bu konuda ne kadar çok mühendislik çalışması olursa o kadar iyidir. Yoksa yakında halkla ilişkilerin tek başarısı medyada kaç sütun santim haber yayınlandığına ve o mürekkep payının kaç paralık reklam eşdeğerine tekabül ettiğine ve ‘wining & dining’ (yeme & içme) işindeki ‘maharetine’ kilitlenip kalacak. Çıkan haberin itibara ne kadarlık katma değer getirdiğine değil…
Çok güzel de…
Dakika bir gol bir. Arkadaşlar mahkemelik olma yolundalar.
Ertan Acar Danışmanlık Şirketi bir açıklama yapmış. Özetle diyor ki:
"RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi’nin lansmanı amacı ile 9 Şubat 2012 Perşembe günü gerçekleşen bir etkinlikte, Türkiye Patent Entstitüsü tarafından “2010/71934” ve “2011/12589” tescil numaraları ile Ertan Acar kurumsal markamız adına tescil edilmiş “Türkiye İtibar Endeksi” markası kullanılarak bir kısım açıklamalarda bulunulmuştur.”
Üzücü... Sadece olmayan pastanın paylaşılmasının kavgasının anlamsızlığı nedeniyle değil; daha çok üç grupta da itibar ölçümleme modelinin Türkiye’de ilk kez kimin tarafından lanse edildiğini çok iyi bilen çok sayıda arkadaşımızın bulunması nedeniyle üzücü...
Bilimsel ‘İtibar araştırmaları’ Türkiye'de 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında Koç Holding için yürütülmüş olan KOÇSİM projesi için uygulanmıştı. İngiliz Mori şirketinin Excellence modeli, Mori’in o yıllardaki Türkiye temsilcisi Selim Oktar tarafından 'Türkiye koşulları'na uyarlanarak ortaya konan bir modele dayanılmıştı. Ondan sonraki tüm itibar araştırma modelleri, o modelin türevleridir. Selim Oktar’la konuştum. Dedi ki: "Allah'tan ben bu işlerin uzun yıllardır uzağıdayım. Yoksa bu vefasızlığa belki bir hayli üzülebilirdim.”
Ben onun adına da vefasızlığa üzüldüm…
Önce ‘bizim kadınımızı’ anlamak gerek
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun çalışmalarından daha önce bu sütunlarda söz etmiştim. Perşembe günü Ihlamur Kasrı’nda, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu"nun davetlisiydik. Komisyon Başkanı AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu gayet net biçimde arzusunu dile getirdi:"Medyadaki söylemin cinsiyet eşitlikçi söylem olması gerekir. 'Toplum ne istiyorsa biz onu yapıyoruz' anlayışı doğru değildir.”
Uslu'ya göre, 10 köşe yazarından biri kadınmış. Yüz haberden 20'si kadınlarla ilgiliymiş. Bunun da yarısı magazin haberiymiş. Birinci sayfa güzelinden, yönetmenlerin tamamına yakınının erkek olduğu gibi tüm veriler, medyada kadınları aşağılayan haberlerin ağırlıkta olduğu yönünde.
Amaç bu tablonun değişmesi imiş. Bizce bu hedefler için, bizim toplumumuzun ve kadınımızın yerinin, kimliğinin kendi kültür ve değerlerimize göre belirlenmesi şart.
Bizdeki kadın-erkek fırsat eşitliği meselesi, Hıristiyan Batı’nın araçlarıyla çözülemez. Batı’nın bu konuda merhemi olsa önce kendi başına sürecek. Yapmamız gereken, komisyon vaadlerinde de altı çizilmiş olan ‘Türkiye’nin toplumsal yapısına uygun’ organizasyonlar, yapılanmalar oluşturabilmek... Örneğin Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü benzeri, görevi, algılamayı yönetmek olan bir yapı kurulmalı. Ayrıca gündem belirleme bağlamında toplumun itibar atfettigi Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Ordu gibi üst makamların da ‘konu yönetimi’ çerçevesindeki iletişim projelerine dahil edilmeleri yerindedir. Yani bir toplum seferberliği gerekiyor…
Olur mu dersiniz? Zor…
Atı alan Üsküdar’ı Geçti
Turkcell, mahkemeye başvurmuş. Mahkeme kararıyla Avea’nın cipli reklamı durdurulmuş. Avea da yeni bir reklamla kaldığı yerden ‘oyuna devam’ demiş.
Rekabet meselesinde ‘bel altından’ vurmadıkça hangi markayı hedeflediği belli olan eğlenceli reklamların sürdürülmesi, ‘tatlı bir çekişme ve yenişememe’ duygusunun ekranlardan yansıması bence gayet yerinde bir uygulama. Zaten, yasal işlemlere başvurup da ‘durdurma’ kararı çıkarılana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Ben olsam, tatlı bir çekişme ve yenişememe duygusu açıktan ‘olumsuz bir sataşma’ya dönüşmediği sürece ekrandaki rekabeti ‘tadında bırakma’ya devam eder ve yasal mecralara hiç taşımazdım.
Tabii ben olsam… ‘Hariç’ten gazel okumak kolay…