İtibar kuşun kanadında
22 Eylül 2020 - Yeni Şafak
Ünlü şarkının sözleri aslında şöyle: “Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın. Ökseyle, sapanla vurursun da saramazsın.”
İtibar da biraz böyledir… Yaptığımız sunumlarda, durumun hassasiyetini “İtibar telgraf telindeki kuşlar gibidir. Bir kez kaçırdınız mı tekrar geri gelmeleri hiç de kolay olmaz” diye de anlatırız.
Kaybedilmesi kolay olduğu kadar kazanılması da zordur. Hata kaldırmaz, zaman alır… Ancak, itibarınız sağlamsa hem kişi hem de kurum olarak kendinize krizlere karşı bir ‘ısı kalkanı’ inşa etmişsiniz demektir… Öyle kolay kolay sarsılmazsınız…
Sözleriniz, davranışlarınız, ticari faaliyetleriniz takdir edilir… Yani hedef kitlede davranış değişikliğine neden olur, sizin ürününüzü, fikrinizi satın almalarını, hatta daha yüksek fiyatlara satın almalarını sağlarsınız… Yeni bir işe girişseniz bile size güven duyulacağı için diğer firmalar arasında öne çıkarsınız…
O nedenle, itibara yönelik saldırılara karşı hassasiyet gösterilmesini elbette anlıyoruz… Televizyon yayınlarında meslekleri küçümseyici ifadeler kullanılması bu nedenle çoğunlukla infialle karşılanır. Apartman görevlilerinden doktorlara, hemşirelerden hosteslere kadar pek çok kesimin zaman zaman bu nedenle isyan ettiğine tanık olmuşuzdur.
Şimdi de sıra halkla ilişkiler mesleğini icra edenlere gelmiş. Olay, Star TV’de yayınlanan Babil dizisinde geçiyor… Mesele, Kudret karakterinin İlay’ın mesleği olan halkla ilişkilere yönelik sözleri:
Kudret: Bana bir çay söyle kızım, limonlu olsun.
İlay: Çayı, arzu ederseniz, sekretaryaya söyleyelim. Kudret Hanım, daha tanışmadık biz. İlay Yücedağ ben, yeni halkla ilişkiler uzmanıyım… Holding’in kurumsal iletişimini ve lansman operasyonunu yönetiyorum.
Kudret: Şimdi yeni moda bu: Halkla ilişki! Böyle giyinip süslenip, açılıp saçıldıkça adı bu oluyor demek ki…
İlay: Pardon, anlayamadım?
Kudret: Valla sana şu kadarını söyleyeyim. Ben senin gibileri çok gördüm. Sınıf atlamaya çalışan kadını gözünden tanırım.
İlay: Beni tanıdığınızı düşünmüyorum.
Kudret: Sen yine de ayağını denk al. Sonra pişman olursun, fayda etmez… Ben şu vakıf toplantısına yetişeyim… Halkla ilişkilermiş…
İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne bağlı Halkla İlişkiler Atölyesi, diziden alıntıladığımız yukarıdaki bölüm üzerine, Twitter hesabından tepkisini dile getirmiş: “@startv 12. Bölümü yayınlanan @ayyapim dizisi Babil’de mesleğimiz itibarsızlaştırılmış ve olumsuz yönde algı yönetimi yapılmıştır. Senaryoyu yazan senaristi, buna ses çıkartmayan yönetmeni, dizinin yapım şirketini ve bunu yayınlayan kanalı kınıyoruz.”
İtibar keşke protestoyla, kınamayla kolaylıkla kazanılan bir şey olsaydı ama değil. İtibar, ‘güç göstererek’ kazanılır; hem ‘sert’ hem de ‘yumuşak’ konularda… Stratejik iletişimin, halkla ilişkilerin ne iş yaptığını, ekonomik, siyasi ve sosyal iş hedeflerine erişmek için ne kadar önemli ve ciddi bir ‘uzmanlık’ meselesi olduğunu topluma anlatamıyorsak, kendi söküğümüzü dikemiyoruz demektir. O zaman da “Dizilerde, parodilerde bizi itibarsızlaştırıyorlar” diye ağlaşmanın âlemi yok.
Öte yandan iletişim boşluk, müphemiyet de sevmez. O boşlukları siz doldurmazsanız başkaları doldurur. İtibarınızı yükseltmek ve korumak için çaba harcamazsanız kaderinizi başkalarının yönetimine bırakmışsınız demektir…
Peki, halka ilişkiler mesleğinin toplum nezdindeki itibarı gerçekte ne? İşe nereden başlamak gerek?
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın yürüttüğü Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler Araştırması’’nın sonuçlarını kısa bir süre önce yayınladı. Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı kapsamında yürütülen araştırma, 26 ilde 2711 kişiyle yüz yüze görüşmelere dayanıyormuş. Beş yılda bir yayınlanan çalışmanın ilki 2015 yılında yapılmıştı.
Beş yılda bir yayınlanan çalışmanın ilki 2015 yılında yapılmıştı. O zamandan bu yana 9 basamak gerileyen Halkla İlişkiler Uzmanı, 133 meslek arasında 45. sıraya yerleşmiş…
Belki de işe, bu listeyi inceleyerek başlamak gerek…
Ünlü şarkının sözleri aslında şöyle: “Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın. Ökseyle, sapanla vurursun da saramazsın.”
İtibar da biraz böyledir… Yaptığımız sunumlarda, durumun hassasiyetini “İtibar telgraf telindeki kuşlar gibidir. Bir kez kaçırdınız mı tekrar geri gelmeleri hiç de kolay olmaz” diye de anlatırız.
Kaybedilmesi kolay olduğu kadar kazanılması da zordur. Hata kaldırmaz, zaman alır… Ancak, itibarınız sağlamsa hem kişi hem de kurum olarak kendinize krizlere karşı bir ‘ısı kalkanı’ inşa etmişsiniz demektir… Öyle kolay kolay sarsılmazsınız…
Sözleriniz, davranışlarınız, ticari faaliyetleriniz takdir edilir… Yani hedef kitlede davranış değişikliğine neden olur, sizin ürününüzü, fikrinizi satın almalarını, hatta daha yüksek fiyatlara satın almalarını sağlarsınız… Yeni bir işe girişseniz bile size güven duyulacağı için diğer firmalar arasında öne çıkarsınız…
O nedenle, itibara yönelik saldırılara karşı hassasiyet gösterilmesini elbette anlıyoruz… Televizyon yayınlarında meslekleri küçümseyici ifadeler kullanılması bu nedenle çoğunlukla infialle karşılanır. Apartman görevlilerinden doktorlara, hemşirelerden hosteslere kadar pek çok kesimin zaman zaman bu nedenle isyan ettiğine tanık olmuşuzdur.
Şimdi de sıra halkla ilişkiler mesleğini icra edenlere gelmiş. Olay, Star TV’de yayınlanan Babil dizisinde geçiyor… Mesele, Kudret karakterinin İlay’ın mesleği olan halkla ilişkilere yönelik sözleri:
Kudret: Bana bir çay söyle kızım, limonlu olsun.
İlay: Çayı, arzu ederseniz, sekretaryaya söyleyelim. Kudret Hanım, daha tanışmadık biz. İlay Yücedağ ben, yeni halkla ilişkiler uzmanıyım… Holding’in kurumsal iletişimini ve lansman operasyonunu yönetiyorum.
Kudret: Şimdi yeni moda bu: Halkla ilişki! Böyle giyinip süslenip, açılıp saçıldıkça adı bu oluyor demek ki…
İlay: Pardon, anlayamadım?
Kudret: Valla sana şu kadarını söyleyeyim. Ben senin gibileri çok gördüm. Sınıf atlamaya çalışan kadını gözünden tanırım.
İlay: Beni tanıdığınızı düşünmüyorum.
Kudret: Sen yine de ayağını denk al. Sonra pişman olursun, fayda etmez… Ben şu vakıf toplantısına yetişeyim… Halkla ilişkilermiş…
İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne bağlı Halkla İlişkiler Atölyesi, diziden alıntıladığımız yukarıdaki bölüm üzerine, Twitter hesabından tepkisini dile getirmiş: “@startv 12. Bölümü yayınlanan @ayyapim dizisi Babil’de mesleğimiz itibarsızlaştırılmış ve olumsuz yönde algı yönetimi yapılmıştır. Senaryoyu yazan senaristi, buna ses çıkartmayan yönetmeni, dizinin yapım şirketini ve bunu yayınlayan kanalı kınıyoruz.”
İtibar keşke protestoyla, kınamayla kolaylıkla kazanılan bir şey olsaydı ama değil. İtibar, ‘güç göstererek’ kazanılır; hem ‘sert’ hem de ‘yumuşak’ konularda… Stratejik iletişimin, halkla ilişkilerin ne iş yaptığını, ekonomik, siyasi ve sosyal iş hedeflerine erişmek için ne kadar önemli ve ciddi bir ‘uzmanlık’ meselesi olduğunu topluma anlatamıyorsak, kendi söküğümüzü dikemiyoruz demektir. O zaman da “Dizilerde, parodilerde bizi itibarsızlaştırıyorlar” diye ağlaşmanın âlemi yok.
Öte yandan iletişim boşluk, müphemiyet de sevmez. O boşlukları siz doldurmazsanız başkaları doldurur. İtibarınızı yükseltmek ve korumak için çaba harcamazsanız kaderinizi başkalarının yönetimine bırakmışsınız demektir…
Peki, halka ilişkiler mesleğinin toplum nezdindeki itibarı gerçekte ne? İşe nereden başlamak gerek?
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın yürüttüğü Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler Araştırması’’nın sonuçlarını kısa bir süre önce yayınladı. Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı kapsamında yürütülen araştırma, 26 ilde 2711 kişiyle yüz yüze görüşmelere dayanıyormuş. Beş yılda bir yayınlanan çalışmanın ilki 2015 yılında yapılmıştı.
Beş yılda bir yayınlanan çalışmanın ilki 2015 yılında yapılmıştı. O zamandan bu yana 9 basamak gerileyen Halkla İlişkiler Uzmanı, 133 meslek arasında 45. sıraya yerleşmiş…
Belki de işe, bu listeyi inceleyerek başlamak gerek…