İttifak akılla kurulur, duyguyla değil
09 ekim 2018 - yeni şafak
Uzun bir süredir Türkiye ‘ittifak’ konuşuyor… O parti, bu parti ile ittifak kuruyor… “Biz ittifaka karşıyız, biz ancak halkla ittifak kurarız!” diyenler kendi aralarından fiilen sonra da sahada fiilen bir dördüncü parti ile ‘ittifak’ kuruyorlar…
Benzer tartışmalar yine alevlendi. Yerel seçimlerde ittifak… Ama nasıl?.. Her şehirde mi?.. Bazılarında mı?.. Yine “Biz sadece halkla ittifak kurarız!” namesi…
İşini özünü anlamadan fenomeni üzerine, biçimi, şekli hakkında konuşmak hiç doğru değil. Bu nedenle ittifak konusunu ‘özü’ itibariyle irdelemekte yarar var… Çünkü sonrası bebek işi…
NATO’da ya da AB’de de benzer bir durum vardır… Ya da diğer uluslararası anlaşmalarda. İşler yukarıdaki beş madde çerçevesinde yürür.
Peki, ittifaklar tesis edilirken işin içine duygu katılır mı? Zinhar katılmaz! Katıldığı zaman sonu felaket olur…
Biraz abarttığımızı düşünenlere inat, aşk evliliklerine oranla çok daha uzun yıllar sürdüğünü bildiğimiz görücü usulü kurulan evlilikleri örnek alabiliriz. Öncelikle neye bakılır? Ailelerin kültür ve değerlerine… Damadın ve/veya gelinin gelecek vaatlerine… Ve nihayet ruh ve beden sağlığına… Nikahta keramet vardır lafı ise akılla kurulan evliliklerin neden çok daha sağlıklı bir çekirdek aile temeli oluşturduğunu anlamamıza hizmet eder…
İttifaklar konusuna bu pencereden bakarsak, pek çok meseleyi daha iyi anlarız sanki…
‘Ölçmüyorsan yapma!’
Denetim, Danışmanlık ve Profesyonel Hizmetler Şirketi Deloitte, ‘Teknoloji Sektöründe Kadın: Türkiye’de kadınları teknoloji sektörüne çekmek ve kariyer yolunda desteklemek’ konulu bir rapor yayınlamış. TÜBİSAD işbirliği ile yapılan araştırmaya teknoloji sektöründen toplam 486 beyaz yakalı kadın çalışan katılmış. Bu araştımanın benzerleri daha önce üç kez, otomotiv, finans ve enerji sektörlerinde yapılmış… Kadının rolüne ışık tutmaya çalışan bu dördüncüsü dün medyaya servis edilmiş.
Hayli geniş bilgiler içeren raporda öne çıkanlar şöyle özetlenebilir:
• ‘Eğer sektör değiştirecek olsaydınız, nereye giderdiniz?’, sorusuna verilen yanıtların başında bilgi teknolojileri, medya ve eğitim sektörleri geliyor. Öte yandan sektörden ayrılış sebeplerinin en önemlilerinden biri kariyer yolunda ilerleme fırsatlarının ve terfi olanaklarının az olması olarak ortaya çıkıyor. Bunu, terfi konusunda ortaya çıkan rakamlar da destekliyor.
• Türkiye’de teknoloji sektöründe kadınların %53’ü üst seviye yönetici olmayı hedefliyor. Sektörde çalışan her on kadından sekizi, hedefine ulaşmak için önünde açık bir yol görüyor. Bu açıdan diğer sektörlere nazaran en iyimser kadın çalışanlar teknoloji sektöründen çıkıyor.
• Kadınların %92’si, kendi kızını ya da ailesinden başka bir kız öğrenciyi teknoloji sektöründe çalışmak üzere teşvik edeceğini söylüyor.
• Kadınlar, Türkiye’de teknoloji sektöründe yetersiz temsil edildiklerini düşünüyorlar. Yine de Türkiye’de otomotiv, finans ve enerji sektörleriyle karşılaştırıldığında genel ortalama %43 iken teknoloji sektöründe kadın çalışan oranı %67 seviyesine çıkıyor.
Teknoloji sektöründe çalışan kadınlar, sektörlerinin ailevi yükümlülükler konusunda anlayışlı (%33) ya da herhangi bir etkiye sahip olmadığını (%45) düşünüyor. Kadınların sadece %29’u, ailevi yükümlüklerini yerine getirirken kariyerlerinin olumsuz etkilendiğini düşünüyor.
Bu sonuncu rakam hiç de düşük değil…Teknoloji sektöründen üç kadından biri “Hem çocuk hem kariyer yapmakta’ zorlanıyor demek ki…
Iain Valance “Ölçmüyorsan yapma!” demiş… İşte teknoloji şirketlerine müthiş fırsat. Buradan yürüyüp büyük bir potensiyeli harekete geçirip rekabetçi avantaj sağlayabilirler…
Benzer tartışmalar yine alevlendi. Yerel seçimlerde ittifak… Ama nasıl?.. Her şehirde mi?.. Bazılarında mı?.. Yine “Biz sadece halkla ittifak kurarız!” namesi…
İşini özünü anlamadan fenomeni üzerine, biçimi, şekli hakkında konuşmak hiç doğru değil. Bu nedenle ittifak konusunu ‘özü’ itibariyle irdelemekte yarar var… Çünkü sonrası bebek işi…
- İttifak akılla kurulur… Bu nedenle sadece sevdiklerimizle kurulmaz mesela. Sadece fikren anlaştıklarımızla da kurulmaz.
- İttifaklar, zaman ayarlıdır… İlelebet sürmez… Bu nedenle de bitti diye üzülünmez… ‘Ezelî’ ve ‘Ebedî’ müttefikler yoktur…
- İttifaklar çıkarlar (menfaatler) üzerine kurulur. Menfaatler tatmin noktasına eriştiğinde ya da zamanla çıkarların yaslandığı hatlar başka yöne kaydığında, sona ererler.
- Eğer hedefler (çıkarlar) uzun vadeli ise ittifaklar da stratejiktir. Yine de ‘Ebedî Stratejik Müttefiklik’ olmaz; kısa vadeli ilişkilerde ise ittifaklardan değil ancak kısa vadeli ‘işbirliklerinden’ söz edilebilir…
- İttifaklar kurulmadan hiçbir iş – ilişki – iletişim hedefine ulaşılamaz… Bunun doğal sonucu olarak; ittifaklar olmadan iktidar olunamaz…
NATO’da ya da AB’de de benzer bir durum vardır… Ya da diğer uluslararası anlaşmalarda. İşler yukarıdaki beş madde çerçevesinde yürür.
Peki, ittifaklar tesis edilirken işin içine duygu katılır mı? Zinhar katılmaz! Katıldığı zaman sonu felaket olur…
Biraz abarttığımızı düşünenlere inat, aşk evliliklerine oranla çok daha uzun yıllar sürdüğünü bildiğimiz görücü usulü kurulan evlilikleri örnek alabiliriz. Öncelikle neye bakılır? Ailelerin kültür ve değerlerine… Damadın ve/veya gelinin gelecek vaatlerine… Ve nihayet ruh ve beden sağlığına… Nikahta keramet vardır lafı ise akılla kurulan evliliklerin neden çok daha sağlıklı bir çekirdek aile temeli oluşturduğunu anlamamıza hizmet eder…
İttifaklar konusuna bu pencereden bakarsak, pek çok meseleyi daha iyi anlarız sanki…
‘Ölçmüyorsan yapma!’
Denetim, Danışmanlık ve Profesyonel Hizmetler Şirketi Deloitte, ‘Teknoloji Sektöründe Kadın: Türkiye’de kadınları teknoloji sektörüne çekmek ve kariyer yolunda desteklemek’ konulu bir rapor yayınlamış. TÜBİSAD işbirliği ile yapılan araştırmaya teknoloji sektöründen toplam 486 beyaz yakalı kadın çalışan katılmış. Bu araştımanın benzerleri daha önce üç kez, otomotiv, finans ve enerji sektörlerinde yapılmış… Kadının rolüne ışık tutmaya çalışan bu dördüncüsü dün medyaya servis edilmiş.
Hayli geniş bilgiler içeren raporda öne çıkanlar şöyle özetlenebilir:
• ‘Eğer sektör değiştirecek olsaydınız, nereye giderdiniz?’, sorusuna verilen yanıtların başında bilgi teknolojileri, medya ve eğitim sektörleri geliyor. Öte yandan sektörden ayrılış sebeplerinin en önemlilerinden biri kariyer yolunda ilerleme fırsatlarının ve terfi olanaklarının az olması olarak ortaya çıkıyor. Bunu, terfi konusunda ortaya çıkan rakamlar da destekliyor.
• Türkiye’de teknoloji sektöründe kadınların %53’ü üst seviye yönetici olmayı hedefliyor. Sektörde çalışan her on kadından sekizi, hedefine ulaşmak için önünde açık bir yol görüyor. Bu açıdan diğer sektörlere nazaran en iyimser kadın çalışanlar teknoloji sektöründen çıkıyor.
• Kadınların %92’si, kendi kızını ya da ailesinden başka bir kız öğrenciyi teknoloji sektöründe çalışmak üzere teşvik edeceğini söylüyor.
• Kadınlar, Türkiye’de teknoloji sektöründe yetersiz temsil edildiklerini düşünüyorlar. Yine de Türkiye’de otomotiv, finans ve enerji sektörleriyle karşılaştırıldığında genel ortalama %43 iken teknoloji sektöründe kadın çalışan oranı %67 seviyesine çıkıyor.
Teknoloji sektöründe çalışan kadınlar, sektörlerinin ailevi yükümlülükler konusunda anlayışlı (%33) ya da herhangi bir etkiye sahip olmadığını (%45) düşünüyor. Kadınların sadece %29’u, ailevi yükümlüklerini yerine getirirken kariyerlerinin olumsuz etkilendiğini düşünüyor.
Bu sonuncu rakam hiç de düşük değil…Teknoloji sektöründen üç kadından biri “Hem çocuk hem kariyer yapmakta’ zorlanıyor demek ki…
Iain Valance “Ölçmüyorsan yapma!” demiş… İşte teknoloji şirketlerine müthiş fırsat. Buradan yürüyüp büyük bir potensiyeli harekete geçirip rekabetçi avantaj sağlayabilirler…