İttifak ve iktidar
06 Temmuz 2019 - Yeni Şafak
İttifak kelimesi yaklaşık 7 yüzyıldır hayatımızdaymış…
Nişanyan Etimolojik Sözlük’e bakarsanız, 1354 yılında “denk gelme” anlamıyla Süheyl ü Nevbahar’da, “uzlaşma” anlamıyla 1680 yılında Marzubânnâme’de geçtiğini görürsünüz.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ittifak, “anlaşma, uyuşma, bağlaşma” ve “oy birliği” olarak açıklanmış.
Yedi yüzyıl hiç de yabana atılır bir zaman değil. Buna rağmen kelimenin anlamı üzerinde bir mutabakata varılabildiği ne yazık ki söylenemez. Kuramsal ve soyut zeminde uzlaşma sağlanamadığı için de ittifak ya da ittifaklar uygulamada, yani siyasette olması gerektiği gibi kurulamıyor.
Anlam kaymalarını çözerek ittifakın ne anlama geldiğini bir an önce öğrenmeliyiz ki farklılıklarımızdan feragat etmek zorunda kalmadan ‘anlaşmalar ve uzlaşmalar’ üzerine bir siyasi iletişim inşa edebilelim.
Kastımız sadece siyasi partilerin kendi aralarında kuracakları ittifaklar değil. Bir siyasi partiyi iktidara taşıyacak olan sosyal ittifaklar çok daha önemlidir. Hatırlayalım. 2002 ve sonrası… AK Parti’nin Millî Nizam, Milli Selamet, Fazilet ve Refah partilerinin geleneğinden geldiği doğruydu; ancak onların çekirdek oyuyla iktidar olmadı. Çok daha geniş kitlelerin ittifakı söz konusuydu: Akademisyenler, öğrenciler, bürokratlar, avukatlar, mühendisler, mimarlar gibi grupları aynı soyut (intangible) hedefler doğrultusunda ve bir ittifak şemsiyesi altında bir araya getirmeyi başarmıştı.
İttifaklar konusundaki naçizane söylemimiz yeni değil. 2011 yılından beri yazdığımız yazılarda, verdiğimiz röportajlarda hep bu konudan dem vurmuşuz.
“Çok sık karıştırırız bu ikisini. İttifaklar kurmak için, her konuda ille de mutabakat ararız… O nedenle de müttefiklerimizin sayısı bir türlü artmaz. Artmadığı için de ilişkilerimizi adam gibi yönetemeyiz…
İttifak kurmasını bilmeyen siyaset de yapamaz. İktidar yolu ancak ittifaklarla açılır. Yüzde yüz mutabık olmasanız da yaklaşık aynı ‘fıtratta’ (içselleştirilmiş değerler bütünü) buluştuğunuz herkesle, belki nihai değil, ancak ara hedeflere birlikte yürümenin yolları aranabilir…
Gazi Mustafa Kemal’in liderliğinde toplanmış olan Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin fotoğraflarını başka türlü ne anlamak mümkündür ne de içselleştirmek…” (19 Kasım 2010, Akşam)
“İlber Ortaylı hocanın ‘ittifak’ ile ‘bağlanma’yı birbirinden ayırt etmeyi beceremediğimizi dile getirdiği cümleleri anımsamakta yarar var:
‘Yaygın bir durum bu. Politikacılarda var, aydınlarda var. (...) İttifaklar ‘mantık’ gereği olarak kurulur. Duygusal ittifak olmaz.’ (Zaman Kaybolmaz / Sayfa: 494)
Hoca bu cümlelerinde bizim ecnebi aydınlarımızı da kastediyor. Ağzı açık Batı hayranlarının tıpkı bir Avrupalı gibi ‘devlete’ duygusal bağlarının olmadığını belirtip bu coğrafyaya olan ilgilerinin ise ‘duygusal’ olduğunun altını çiziyor ki; bence muhteşem bir tespit. Sonra da ‘kendini kapatan’ toplumların ‘ittifak’ ile ‘bağlanma’ ayrımı yapamadığını dile getiriyor.” (11 Mart 2012, Akşam)
“Doğru iletişim stratejileri nereden geçer? Dağılmış ya da yanlış tesis edilmiş ‘ittifak’ stratejilerini gözden geçirmekten… İktidarda, muhalefette, koalisyonda… Hiç fark etmez… İttifaklar olmadan, ‘En büyük benim, benden büyük yok!’ diyerek iktidar olunmuyor” (11 Ağustos 2015, Yeni Şafak)
“AK Parti’nin kemik oyu ne kadardır diye bana sorulursa derim ki yüzde 18-22 arasında bir yerdedir. Fakat parti yüzde 49-52 alıyor. Bunu ittifaklarla alıyor. Türkiye’nin gelecek tasarımı ile ilgili AK Parti’ye destek veren, Türkiye’nin istikrarını isteyen hatta millî bağımsızlık noktasında AK Parti ile aynı düşünen müttefikler var. Bu oranlar bunların ikna edilmesi ile oluyor. Bu ittifakları hamasi propaganda araçlarıyla tutmak mümkün mü? Bence hayır.
(…) İttifakların duyguda değil düşünce düzeyinde tesis edilebileceğini bu vesileyle bir kez daha hatırlatalım.” (25 Şubat 2017, Yeni Şafak)
“Sayın Cumhurbaşkanı’ndan beklentiler büyük. (…) Bir kere AK Parti saflarını yeniden sıklaştıracak. Partinin ‘metal yorgunluğu’nu üstünden atmasını sağlayacak. On beş yıldır iktidarda olmanın getirmiş olabileceği şişik egoları, kibri, rakipsizliğin verdiği aşırı özgüveni parti kadroları içinden temizleyip atacak.
2019’da sadece çekirdek kadrolarla ve taban oylarla Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’nin kurulamayacağını, yanı sıra kendi değerlerinden vazgeçmeden uzlaşma ve ittifak kültürünün geliştirilebileceğini, parti yönetim sistemi tarafından içselleştirilmesini sağlayacak. İktidara geldiği ilk günden beri devlet mekanizması içinde viral bir enfeksiyon odağı olarak gördüğü bürokratik oligarşiyi ortadan kaldıracak ya da en azından bunun etkisini azaltacak yasal alt yapının inşasının öncülüğünü yapacak.” (13 Haziran 2017, Yeni Şafak)
Nişanyan Etimolojik Sözlük’e bakarsanız, 1354 yılında “denk gelme” anlamıyla Süheyl ü Nevbahar’da, “uzlaşma” anlamıyla 1680 yılında Marzubânnâme’de geçtiğini görürsünüz.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ittifak, “anlaşma, uyuşma, bağlaşma” ve “oy birliği” olarak açıklanmış.
Yedi yüzyıl hiç de yabana atılır bir zaman değil. Buna rağmen kelimenin anlamı üzerinde bir mutabakata varılabildiği ne yazık ki söylenemez. Kuramsal ve soyut zeminde uzlaşma sağlanamadığı için de ittifak ya da ittifaklar uygulamada, yani siyasette olması gerektiği gibi kurulamıyor.
Anlam kaymalarını çözerek ittifakın ne anlama geldiğini bir an önce öğrenmeliyiz ki farklılıklarımızdan feragat etmek zorunda kalmadan ‘anlaşmalar ve uzlaşmalar’ üzerine bir siyasi iletişim inşa edebilelim.
Kastımız sadece siyasi partilerin kendi aralarında kuracakları ittifaklar değil. Bir siyasi partiyi iktidara taşıyacak olan sosyal ittifaklar çok daha önemlidir. Hatırlayalım. 2002 ve sonrası… AK Parti’nin Millî Nizam, Milli Selamet, Fazilet ve Refah partilerinin geleneğinden geldiği doğruydu; ancak onların çekirdek oyuyla iktidar olmadı. Çok daha geniş kitlelerin ittifakı söz konusuydu: Akademisyenler, öğrenciler, bürokratlar, avukatlar, mühendisler, mimarlar gibi grupları aynı soyut (intangible) hedefler doğrultusunda ve bir ittifak şemsiyesi altında bir araya getirmeyi başarmıştı.
İttifaklar konusundaki naçizane söylemimiz yeni değil. 2011 yılından beri yazdığımız yazılarda, verdiğimiz röportajlarda hep bu konudan dem vurmuşuz.
“Çok sık karıştırırız bu ikisini. İttifaklar kurmak için, her konuda ille de mutabakat ararız… O nedenle de müttefiklerimizin sayısı bir türlü artmaz. Artmadığı için de ilişkilerimizi adam gibi yönetemeyiz…
İttifak kurmasını bilmeyen siyaset de yapamaz. İktidar yolu ancak ittifaklarla açılır. Yüzde yüz mutabık olmasanız da yaklaşık aynı ‘fıtratta’ (içselleştirilmiş değerler bütünü) buluştuğunuz herkesle, belki nihai değil, ancak ara hedeflere birlikte yürümenin yolları aranabilir…
Gazi Mustafa Kemal’in liderliğinde toplanmış olan Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin fotoğraflarını başka türlü ne anlamak mümkündür ne de içselleştirmek…” (19 Kasım 2010, Akşam)
“İlber Ortaylı hocanın ‘ittifak’ ile ‘bağlanma’yı birbirinden ayırt etmeyi beceremediğimizi dile getirdiği cümleleri anımsamakta yarar var:
‘Yaygın bir durum bu. Politikacılarda var, aydınlarda var. (...) İttifaklar ‘mantık’ gereği olarak kurulur. Duygusal ittifak olmaz.’ (Zaman Kaybolmaz / Sayfa: 494)
Hoca bu cümlelerinde bizim ecnebi aydınlarımızı da kastediyor. Ağzı açık Batı hayranlarının tıpkı bir Avrupalı gibi ‘devlete’ duygusal bağlarının olmadığını belirtip bu coğrafyaya olan ilgilerinin ise ‘duygusal’ olduğunun altını çiziyor ki; bence muhteşem bir tespit. Sonra da ‘kendini kapatan’ toplumların ‘ittifak’ ile ‘bağlanma’ ayrımı yapamadığını dile getiriyor.” (11 Mart 2012, Akşam)
“Doğru iletişim stratejileri nereden geçer? Dağılmış ya da yanlış tesis edilmiş ‘ittifak’ stratejilerini gözden geçirmekten… İktidarda, muhalefette, koalisyonda… Hiç fark etmez… İttifaklar olmadan, ‘En büyük benim, benden büyük yok!’ diyerek iktidar olunmuyor” (11 Ağustos 2015, Yeni Şafak)
“AK Parti’nin kemik oyu ne kadardır diye bana sorulursa derim ki yüzde 18-22 arasında bir yerdedir. Fakat parti yüzde 49-52 alıyor. Bunu ittifaklarla alıyor. Türkiye’nin gelecek tasarımı ile ilgili AK Parti’ye destek veren, Türkiye’nin istikrarını isteyen hatta millî bağımsızlık noktasında AK Parti ile aynı düşünen müttefikler var. Bu oranlar bunların ikna edilmesi ile oluyor. Bu ittifakları hamasi propaganda araçlarıyla tutmak mümkün mü? Bence hayır.
(…) İttifakların duyguda değil düşünce düzeyinde tesis edilebileceğini bu vesileyle bir kez daha hatırlatalım.” (25 Şubat 2017, Yeni Şafak)
“Sayın Cumhurbaşkanı’ndan beklentiler büyük. (…) Bir kere AK Parti saflarını yeniden sıklaştıracak. Partinin ‘metal yorgunluğu’nu üstünden atmasını sağlayacak. On beş yıldır iktidarda olmanın getirmiş olabileceği şişik egoları, kibri, rakipsizliğin verdiği aşırı özgüveni parti kadroları içinden temizleyip atacak.
2019’da sadece çekirdek kadrolarla ve taban oylarla Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’nin kurulamayacağını, yanı sıra kendi değerlerinden vazgeçmeden uzlaşma ve ittifak kültürünün geliştirilebileceğini, parti yönetim sistemi tarafından içselleştirilmesini sağlayacak. İktidara geldiği ilk günden beri devlet mekanizması içinde viral bir enfeksiyon odağı olarak gördüğü bürokratik oligarşiyi ortadan kaldıracak ya da en azından bunun etkisini azaltacak yasal alt yapının inşasının öncülüğünü yapacak.” (13 Haziran 2017, Yeni Şafak)