İyi bir kaybeden olmayı bilmek
18 Nisan 2017 - Yeni Şafak
Bunların iflah olacakları yok… Ne dışarıdaki Avrupalı ecnebilerin iflah olmaları mümkün; ne de asker vesayeti bittiğinden bu yana medeti bu sefer Avrupa ülkeleri ve basınının üzerimizde baskı uygulayarak bize ayar vermelerinde arayan ecnebi Türk aydını takımının…
İlk nefret söylemlerinden biri Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri denen zattan gelmişti. "Hem 'evet', hem de 'hayır' tarafları kazandıklarını iddia ediyor. Uluslararası seçim gözlemcileri AGİT'in raporunu endişeyle bekliyoruz" demiş ve içindeki kontrolsüz sesi dışarıya aynen dışarıya yansıtıvermişti:
"Türkiye´deki tüm demokratlar için üzücü bir gün. Bugünkü oylamanın sonucu, Avrupa değerlerinden büyük bir kopma anlamına geliyor. Hükümetin otokratik tavrı Türkiye toplumunu derinden kutuplaştırdı ve ekonomiye zarar verdi. Paketin değiştirilmeden uygulanması, Avrupa Birliği’yle müzakerelerin askıya alınmasına yol açacaktır."
Tehdide bakın… Küstahlık diz boyu…
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın da Konsey'in internet sitesinde yayınlanan açıklamasında "Türkiye'de seçmenler anayasa değişikliğini oyladı. Yakın sonuçlar göz önünde bulundurularak, Türkiye'nin lider kadrosu, bundan sonraki adımlarını dikkatli şekilde düşünmelidir." denilmiş.
Avrupa Birliği’nden (AB) yapılan ilk resmî açıklama ise AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu’nun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn imzasıyla yayınlanmıştı:
“AGİT Uluslararası Gözlem Misyonu’nun, kural dışılık iddialarına ilişkin olanlarla da ilgili değerlendirmesini bekliyoruz”
ABD’den aynı açıklama geldi: “Açıklama için AGİT’i bekliyoruz…”
Ne AGİT’miş yani… Birden Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin üzerine çöktürülmüştü.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) referandumun meşruiyetini tartışma konusu yapacak bir rapor vermesini bekledikleri, zaten söylediklerinin satır aralarından okunuyordu.
AGİT’in açıklaması gecikmedi. Girizgâhını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim gecesi yapmıştı. Daha önce seçimlerde en az dört defa devreye sokulmuş sıradan bir uygulamaydı söz konusu olan. CHP’li sandık sorumlularının da imzalarıyla onayladıkları uygulamada tüm kontroller yapıldıktan sonra, sandık mührünü taşımayan zarflar da, vatandaşın hatası söz konusu olamayacağı için, geçerli sayılmıştı. İşte CHP’nin ve AGİT’in bu sefer taktıkları da bu noktaydı…
AGİT’in beklenen kararı bir basın toplantısında açıklandı:
“Türkiye referandumunda, iki taraf eşit şartlara sahip değildi, 'Evet' kampanyası medyayı domine etti… Referandum ayrıca Avrupa Konseyi standartlarına uygun değildir. Demokratik süreç için hukuki altyapı yetersizdir…”
AGİT adına yapılan bu açıklamanın ne denli bir hadsizlik olduğunu anlamak için bakılması gereken bir belge var. AGİT’in temelini oluşturan 10 ilkenin içinde yer aldığı, 35 imzacı devlet arasındaki ilişkilere rehberlik eden Helsinki Nihai Senedi. 10 ilke şöyle sıralanmış:
Şu günler, siyasi iletişimin tüm yapısını değiştirecek olan yeni sistemi anlamaya, ona uygun siyasi iletişim adımları geliştirmeye hazırlanma günleridir. Çünkü siyasi mücadelede ve dolayısıyla iletişimde artık her şey çok farklı olacak. (Örneğin milletvekilleri seçimlerinde uygulanacak stratejilerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanacak stratejilerin, kesinlikle birbirlerine benzeyemeyeceğini bir not olarak belirtelim.)
Sayın Cumhurbaşkanı Pazar gecesi yaptığı konuşmada 3 Kasım 2019’a gönderme yaparken işte bu yeni iletişim anlayışına gönderme yapmış oldu. Tabii ki, anlayan kadrolar için…
İlk nefret söylemlerinden biri Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri denen zattan gelmişti. "Hem 'evet', hem de 'hayır' tarafları kazandıklarını iddia ediyor. Uluslararası seçim gözlemcileri AGİT'in raporunu endişeyle bekliyoruz" demiş ve içindeki kontrolsüz sesi dışarıya aynen dışarıya yansıtıvermişti:
"Türkiye´deki tüm demokratlar için üzücü bir gün. Bugünkü oylamanın sonucu, Avrupa değerlerinden büyük bir kopma anlamına geliyor. Hükümetin otokratik tavrı Türkiye toplumunu derinden kutuplaştırdı ve ekonomiye zarar verdi. Paketin değiştirilmeden uygulanması, Avrupa Birliği’yle müzakerelerin askıya alınmasına yol açacaktır."
Tehdide bakın… Küstahlık diz boyu…
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın da Konsey'in internet sitesinde yayınlanan açıklamasında "Türkiye'de seçmenler anayasa değişikliğini oyladı. Yakın sonuçlar göz önünde bulundurularak, Türkiye'nin lider kadrosu, bundan sonraki adımlarını dikkatli şekilde düşünmelidir." denilmiş.
Avrupa Birliği’nden (AB) yapılan ilk resmî açıklama ise AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu’nun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn imzasıyla yayınlanmıştı:
“AGİT Uluslararası Gözlem Misyonu’nun, kural dışılık iddialarına ilişkin olanlarla da ilgili değerlendirmesini bekliyoruz”
ABD’den aynı açıklama geldi: “Açıklama için AGİT’i bekliyoruz…”
Ne AGİT’miş yani… Birden Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin üzerine çöktürülmüştü.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) referandumun meşruiyetini tartışma konusu yapacak bir rapor vermesini bekledikleri, zaten söylediklerinin satır aralarından okunuyordu.
AGİT’in açıklaması gecikmedi. Girizgâhını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim gecesi yapmıştı. Daha önce seçimlerde en az dört defa devreye sokulmuş sıradan bir uygulamaydı söz konusu olan. CHP’li sandık sorumlularının da imzalarıyla onayladıkları uygulamada tüm kontroller yapıldıktan sonra, sandık mührünü taşımayan zarflar da, vatandaşın hatası söz konusu olamayacağı için, geçerli sayılmıştı. İşte CHP’nin ve AGİT’in bu sefer taktıkları da bu noktaydı…
AGİT’in beklenen kararı bir basın toplantısında açıklandı:
“Türkiye referandumunda, iki taraf eşit şartlara sahip değildi, 'Evet' kampanyası medyayı domine etti… Referandum ayrıca Avrupa Konseyi standartlarına uygun değildir. Demokratik süreç için hukuki altyapı yetersizdir…”
AGİT adına yapılan bu açıklamanın ne denli bir hadsizlik olduğunu anlamak için bakılması gereken bir belge var. AGİT’in temelini oluşturan 10 ilkenin içinde yer aldığı, 35 imzacı devlet arasındaki ilişkilere rehberlik eden Helsinki Nihai Senedi. 10 ilke şöyle sıralanmış:
- Egemen eşitlik ve egemenliğe saygı,
- Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinden kaçınma,
- Sınırların ihlâl edilmezliği,
- Devletlerin toprak bütünlüğünün korunması,
- Anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü,
- İçişlerine karışmama,
- İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı,
- Halkların eşit haklardan ve kendi kaderlerini tayin hakkından yararlanması,
- Devletler arasında iş birliği,
- Uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi.
Şu günler, siyasi iletişimin tüm yapısını değiştirecek olan yeni sistemi anlamaya, ona uygun siyasi iletişim adımları geliştirmeye hazırlanma günleridir. Çünkü siyasi mücadelede ve dolayısıyla iletişimde artık her şey çok farklı olacak. (Örneğin milletvekilleri seçimlerinde uygulanacak stratejilerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanacak stratejilerin, kesinlikle birbirlerine benzeyemeyeceğini bir not olarak belirtelim.)
Sayın Cumhurbaşkanı Pazar gecesi yaptığı konuşmada 3 Kasım 2019’a gönderme yaparken işte bu yeni iletişim anlayışına gönderme yapmış oldu. Tabii ki, anlayan kadrolar için…