İyi niyet yetmeyebiliyor
04 ARALIK 2006
Birkaç yıl daha söylemeye devam edeceğiz. Öyle anlaşılıyor. Tam sayfa ilan çok etkili bir silahtır. Fakat her etkili silah gibi onun da riskli ve tehlikeli yanları vardır. Gereken dikkati göstermezseniz, kaş yapalım derken göz çıkarır, durduk yerde başınıza bela alırsınız...
Erke’nin ilanlarının bıraktığı etki öyleydi; Şengüller’in tam sayfa reklamlarında da benzer bir sorun var. Şengüller’in reklamında ortada büyük bir çocuk yüzü fotoğrafı var. İfade müthiş. Kim seçtiyse ellerine, aklına sağlık. Üç kelime ile o fotoğrafı ifade et deseniz, “Yoksulluk, cahillik ve endişe” derim...
Reklam sloganı da fotoğraf ile son derece uyumlu:“30. yılımızda 3.000 çocuğun eğitimine destek veriyoruz!”... Sonra fotoğrafın altına geçiyoruz: “Geleceğe umutla bakmaları için...”
Girdim internete, web sitelerine baktım. Beyaz eşya ve elektronik aletler satan ve pek çok kentte mağazası bulunan güçlü bir sistem söz konusu sanki. İyi de bu reklamda beni rahatsız eden ne o zaman? Söyleyeyim: Kendini ifade etmeyi PR’la desteklemeden sadece reklamla yürütmeye çalışmak, bir anda müphemiyete yol açabiliyor. Hele daha ortaya marka vaadi konmadan, ne iş yaptığını kimse bilmeden, yani kurumsal vatandaşlıkla ilgili ev ödevi notun belli olmadan, damdan düşer gibi sosyal sorumluluk çalışması ilan etmek, tamamen terse tepebilir. O zaman da iletişim harcamaları geri dönmez... Umarız, Şengüller’in iyi niyetine yazık olmaz...
MTV Türkiye’de niçin bulunuyor?
Her ne kadar sonradan kıvırmaya kalksalar da, bir kere kalkıp “Sezen Aksu 30unda üstünde. Onun için biz onun kliplerini göstermeyiz” dediler ya artık ağızlarıyla kuş tutsalar en azından bana yaranamazlar... MTV ve o lafı ettikten sonra güzelliğinden bile etkilenmemeye başladığım Türkiye sorumlusu Esra Oflaz Güvenkaya kıvranıp duruyorlar. Amaç Türklere cici yapmak. Bu kez de MTV’nın Uluslararası Başkanı Bill Roedy ile birlikte hayli abartılı ahkâm kesmişler: “Bizim işimiz Amerikan Kültürünü ihraç etmek değil. Türkiye MTV kültürüne harika bir boyut ekleyecek. Hedeflerimizden biri de, Türk müziğini dünyaya tanıtmak ve yaymak!..” Duy da inanma... MTV gittiği her ülkede aynı şeyleri söylüyor olmalı...
Şimdi biraz geriye gidelim ve ABD’nin en etkili ve Carlos Fuentes’in lafı ile “Dünyadaki tüm entelektüellerin buluşup tartıştığı tek merkez” olarak kabul gören NPQ’nun editörü Nathan Gardels’in derginin Türkiye’de yeniden yayınlandığında çıkan ilk nüsha için yazdığı yazıya bir bakalım: “Amerika, CIA ya da ordusu ile giremediği yerlere MTV ve Hollywood'u gönderir"...
Buyurun buradan yakın... Sizce ben kimin söylediklerine daha çok itibar ediyorumdur? MTV Başkanı’nın mı yoksa Nathan Gardels’in dediklerine mi? Ne derisiniz?
İtibar teldeki kuş gibidir
Cuma Akşamları birlikte Haber Turk’de program yaptığımız sevgili Özlem Gürses şu sıralar yine dertli. Genelde acıları kendisine alışkanlık haline getirmesi ile ünlü olan Özlemciğim, bu sefer de evinden yana dertli. Nasıl olmasın. Emek zahmet edindikleri, yıllardır orasını burasını yaparak ömür tükettiği evinin tapusu elden gitti gidecek... Tahmin edeceğiniz üzere Özlem Gürses Hanım Acarkent’de oturuyor...
Aslında bir düşündüm de, yılların alın teri ile elde ettikleri birikimlerini Acarkent’e yatırmış ne kadar çok eş dost varmış: Tansaş, TÜV-Türk, Carrefour en üst düzeyde yöneticiliklerde bulunmuş olam Servet Topaloğlu, Sabancı’nı suyu Saka ile çayı Deren’in Genel Müdürü Adnan Erem, Bahçehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Ali Atıf Bir... İlk ağızda aklıma gelenler... Ne yapacak bu insanlar...
İletişimini yönetmekten âciz Acar ailesi, şimdilik olan biteni seyretmekle yetiniyor. Krizin Beykoz Konakları’na sıçramasına boşuna sevinmesinler. İtibar elektrik tellerindeki kuş gibidir. En ufak gürültüde çekip gider. Sonra onu getirip aynı yerine koymak imkânsız gibi bir şeydir... Bu nedenle Acarkent sahilleri iletişim işini, iletişim özürlü Acar ailesine bırakmamalı, derhal bir araya gelip iletişim çözümlerini kendileri üretmelidir. Ellerinde de Ali Atıf Bir gibi bir uzman varken, bu iş hiç de zor olmamalı...
Erke’nin ilanlarının bıraktığı etki öyleydi; Şengüller’in tam sayfa reklamlarında da benzer bir sorun var. Şengüller’in reklamında ortada büyük bir çocuk yüzü fotoğrafı var. İfade müthiş. Kim seçtiyse ellerine, aklına sağlık. Üç kelime ile o fotoğrafı ifade et deseniz, “Yoksulluk, cahillik ve endişe” derim...
Reklam sloganı da fotoğraf ile son derece uyumlu:“30. yılımızda 3.000 çocuğun eğitimine destek veriyoruz!”... Sonra fotoğrafın altına geçiyoruz: “Geleceğe umutla bakmaları için...”
Girdim internete, web sitelerine baktım. Beyaz eşya ve elektronik aletler satan ve pek çok kentte mağazası bulunan güçlü bir sistem söz konusu sanki. İyi de bu reklamda beni rahatsız eden ne o zaman? Söyleyeyim: Kendini ifade etmeyi PR’la desteklemeden sadece reklamla yürütmeye çalışmak, bir anda müphemiyete yol açabiliyor. Hele daha ortaya marka vaadi konmadan, ne iş yaptığını kimse bilmeden, yani kurumsal vatandaşlıkla ilgili ev ödevi notun belli olmadan, damdan düşer gibi sosyal sorumluluk çalışması ilan etmek, tamamen terse tepebilir. O zaman da iletişim harcamaları geri dönmez... Umarız, Şengüller’in iyi niyetine yazık olmaz...
MTV Türkiye’de niçin bulunuyor?
Her ne kadar sonradan kıvırmaya kalksalar da, bir kere kalkıp “Sezen Aksu 30unda üstünde. Onun için biz onun kliplerini göstermeyiz” dediler ya artık ağızlarıyla kuş tutsalar en azından bana yaranamazlar... MTV ve o lafı ettikten sonra güzelliğinden bile etkilenmemeye başladığım Türkiye sorumlusu Esra Oflaz Güvenkaya kıvranıp duruyorlar. Amaç Türklere cici yapmak. Bu kez de MTV’nın Uluslararası Başkanı Bill Roedy ile birlikte hayli abartılı ahkâm kesmişler: “Bizim işimiz Amerikan Kültürünü ihraç etmek değil. Türkiye MTV kültürüne harika bir boyut ekleyecek. Hedeflerimizden biri de, Türk müziğini dünyaya tanıtmak ve yaymak!..” Duy da inanma... MTV gittiği her ülkede aynı şeyleri söylüyor olmalı...
Şimdi biraz geriye gidelim ve ABD’nin en etkili ve Carlos Fuentes’in lafı ile “Dünyadaki tüm entelektüellerin buluşup tartıştığı tek merkez” olarak kabul gören NPQ’nun editörü Nathan Gardels’in derginin Türkiye’de yeniden yayınlandığında çıkan ilk nüsha için yazdığı yazıya bir bakalım: “Amerika, CIA ya da ordusu ile giremediği yerlere MTV ve Hollywood'u gönderir"...
Buyurun buradan yakın... Sizce ben kimin söylediklerine daha çok itibar ediyorumdur? MTV Başkanı’nın mı yoksa Nathan Gardels’in dediklerine mi? Ne derisiniz?
İtibar teldeki kuş gibidir
Cuma Akşamları birlikte Haber Turk’de program yaptığımız sevgili Özlem Gürses şu sıralar yine dertli. Genelde acıları kendisine alışkanlık haline getirmesi ile ünlü olan Özlemciğim, bu sefer de evinden yana dertli. Nasıl olmasın. Emek zahmet edindikleri, yıllardır orasını burasını yaparak ömür tükettiği evinin tapusu elden gitti gidecek... Tahmin edeceğiniz üzere Özlem Gürses Hanım Acarkent’de oturuyor...
Aslında bir düşündüm de, yılların alın teri ile elde ettikleri birikimlerini Acarkent’e yatırmış ne kadar çok eş dost varmış: Tansaş, TÜV-Türk, Carrefour en üst düzeyde yöneticiliklerde bulunmuş olam Servet Topaloğlu, Sabancı’nı suyu Saka ile çayı Deren’in Genel Müdürü Adnan Erem, Bahçehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Ali Atıf Bir... İlk ağızda aklıma gelenler... Ne yapacak bu insanlar...
İletişimini yönetmekten âciz Acar ailesi, şimdilik olan biteni seyretmekle yetiniyor. Krizin Beykoz Konakları’na sıçramasına boşuna sevinmesinler. İtibar elektrik tellerindeki kuş gibidir. En ufak gürültüde çekip gider. Sonra onu getirip aynı yerine koymak imkânsız gibi bir şeydir... Bu nedenle Acarkent sahilleri iletişim işini, iletişim özürlü Acar ailesine bırakmamalı, derhal bir araya gelip iletişim çözümlerini kendileri üretmelidir. Ellerinde de Ali Atıf Bir gibi bir uzman varken, bu iş hiç de zor olmamalı...