Şimdi konuşmak lazım
11 Şubat 2023 - Yeni Şafak
Ortada büyük bir kriz var. Kriz varsa, iki de önemli gereklilik vardır. Çoğunlukla birbirleriyle karıştırılan, o sebeple de pek çok hataya neden olan bu iki gereklilikten biri ‘krizin yönetimi’dir; diğeri de ‘krizin iletişiminin yönetimi’.
Kuram bize, krizin de iletişiminin yönetiminin de ‘tek merkezden’ yapılması gerektiğini vaaz eder. Evvelemirde hasar tespiti yapılmalı; yönetimin ve iletişimin boyutu ile içeriğinin kimin tarafından, nasıl yürütüleceği ona göre tespit edilmelidir. Kuram bu hâliyle küçüklü büyüklü şirketler ve şahıslar için oluşturulmuştur. Devletler için değil.
Bu kadar büyük hasar yaratan ve Avrupa’nın bazı ülkelerinden daha geniş yüzölçümünü etkileyen, Cumhuriyet tarihimizin en derin krizi, siyasi boyutuyla belki, ancak teknik ve iletişim boyutuyla tek merkez ve kişi tarafından yönetilemez.
Yönetilirse ne olur? Şu anki durum olur.
İyi niyetle çabalayanları tabii ki tenzih ediyoruz… Ancak hem sosyal hem de analog medyada psikolojik üstünlük ağırlıklı olarak, ‘durumdan vazife çıkarmak’ isteyenlerin eline geçmiştir. Devlet, kurumlarının ve bağlı teşkilatlarının üst düzey yöneticilerinin, krizin ve iletişiminin yönetimi konusunda, konuşmamalarının tembihlendiği anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın üstlendiği iletişim ve yöntemi aynen böyle sürdürülebilir… Ancak ikinci bir boyut daha var ki; o da ‘olmazsa olmaz’! Açıklayalım…
Karşı taraftan her an yüzlerce ses yükselmekte, tezviratın, dezenformasyonun, moralleri altüst etmeyi amaçlayan yalan dolanın en hızlı şekilde dolaşıma sokularak yayılması sağlanmaktadır.
Bunlardan bireysel tatmin duygusu istihsal eden sosyal medya duduları serbestçe diledikleri gibi at koşturmaktadırlar. Ortaya çıkan ahlaki ve duygusal yıkımın, insanın yüreğini parçalayan can kayıpları kadar, belki daha fazla ve kalıcı etki yaratması amaçlanmakta.
Yukarıda bahsettiğimiz ikinci boyut işte bu nedenle ‘şart’! Toplumsal psikolojiyi altüst eden bu yıkıma dur demenin en etkili yolu, açık, şeffaf ve özellikle çok kanallı iletişimdir.
Başta bölgede görevlendirilenler olmak üzere tüm bakanlar, belirlenmiş periyodlarda ve bir sistematik içinde konuşmalı…
Aynı şekilde ‘yarı resmî’ denebilecek, bölgedeki hasarla ilgili sorumluluk ve yetkileri bulunan kuruluşların üst düzey yöneticileri, STK’ların başkanları, yerel yöneticiler de devreye girmeli. Hata yapmaktan çekinilmemelidir.
Tabii ki iletişimin koordinasyonu sağlanmalı… Ancak koordinasyon, engellemek ve sahayı şeamet tellallarına bırakmak demek değildir.
Buraya kadar ifade etmeye çalıştıklarımızı ilgili arkadaşlarımız mutlaka biliyorlar… Mevcut şartlar altında ellerinden gelenin fazlasını iyi niyetle yapmaya çalıştıklarından da asla şüphemiz yok… Ancak bilmenin ve çabalamanın yetmediği zamanlar olabilir… Hatırlatalım dedik…
Gözümüze takılanlar…
Kuram bize, krizin de iletişiminin yönetiminin de ‘tek merkezden’ yapılması gerektiğini vaaz eder. Evvelemirde hasar tespiti yapılmalı; yönetimin ve iletişimin boyutu ile içeriğinin kimin tarafından, nasıl yürütüleceği ona göre tespit edilmelidir. Kuram bu hâliyle küçüklü büyüklü şirketler ve şahıslar için oluşturulmuştur. Devletler için değil.
Bu kadar büyük hasar yaratan ve Avrupa’nın bazı ülkelerinden daha geniş yüzölçümünü etkileyen, Cumhuriyet tarihimizin en derin krizi, siyasi boyutuyla belki, ancak teknik ve iletişim boyutuyla tek merkez ve kişi tarafından yönetilemez.
Yönetilirse ne olur? Şu anki durum olur.
İyi niyetle çabalayanları tabii ki tenzih ediyoruz… Ancak hem sosyal hem de analog medyada psikolojik üstünlük ağırlıklı olarak, ‘durumdan vazife çıkarmak’ isteyenlerin eline geçmiştir. Devlet, kurumlarının ve bağlı teşkilatlarının üst düzey yöneticilerinin, krizin ve iletişiminin yönetimi konusunda, konuşmamalarının tembihlendiği anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın üstlendiği iletişim ve yöntemi aynen böyle sürdürülebilir… Ancak ikinci bir boyut daha var ki; o da ‘olmazsa olmaz’! Açıklayalım…
Karşı taraftan her an yüzlerce ses yükselmekte, tezviratın, dezenformasyonun, moralleri altüst etmeyi amaçlayan yalan dolanın en hızlı şekilde dolaşıma sokularak yayılması sağlanmaktadır.
Bunlardan bireysel tatmin duygusu istihsal eden sosyal medya duduları serbestçe diledikleri gibi at koşturmaktadırlar. Ortaya çıkan ahlaki ve duygusal yıkımın, insanın yüreğini parçalayan can kayıpları kadar, belki daha fazla ve kalıcı etki yaratması amaçlanmakta.
Yukarıda bahsettiğimiz ikinci boyut işte bu nedenle ‘şart’! Toplumsal psikolojiyi altüst eden bu yıkıma dur demenin en etkili yolu, açık, şeffaf ve özellikle çok kanallı iletişimdir.
Başta bölgede görevlendirilenler olmak üzere tüm bakanlar, belirlenmiş periyodlarda ve bir sistematik içinde konuşmalı…
Aynı şekilde ‘yarı resmî’ denebilecek, bölgedeki hasarla ilgili sorumluluk ve yetkileri bulunan kuruluşların üst düzey yöneticileri, STK’ların başkanları, yerel yöneticiler de devreye girmeli. Hata yapmaktan çekinilmemelidir.
Tabii ki iletişimin koordinasyonu sağlanmalı… Ancak koordinasyon, engellemek ve sahayı şeamet tellallarına bırakmak demek değildir.
Buraya kadar ifade etmeye çalıştıklarımızı ilgili arkadaşlarımız mutlaka biliyorlar… Mevcut şartlar altında ellerinden gelenin fazlasını iyi niyetle yapmaya çalıştıklarından da asla şüphemiz yok… Ancak bilmenin ve çabalamanın yetmediği zamanlar olabilir… Hatırlatalım dedik…
Gözümüze takılanlar…
- Dünyadan ve ülkemizden pek çok firma, ayni ve nakdi yardımlarını AFAD koordinasyonunda deprem bölgesine ulaştırdığını açıklıyor. Çalışanlar da destek olmak için zaman zaman yönlendirmeye ihtiyaç duyuyorlar. Bu konuda gözümüze çarpan bir yöntem, pek çok firmanın ayni yardımlarının yanı sıra çalışanlarına da nakdi yardım çağrı yapması… Çalışanların topladıkları yardımın belli bir mislini de kendileri ekleyerek deprem bölgesine ulaştırmayı taahhüt ediyorlar. “Tek yürek olmak”tan bahsediyorsak, buna en yakınımızdan başlamak doğru bir adım…
- Ticaret Bakanlığı, elektronik ticaret pazar yerlerindeki satıcılar ve kargo-lojistik işletmecilerinin katılımıyla Deprem Yardımlaşma Seferberliği (e-seferberlik) başlatmış. Çiçek Sepeti, Teknosa, Getir gibi pek çok alışveriş platformu, bu kapsamda, ihtiyaç malzemesi siparişlerini, herhangi bir ticari amaç olmaksızın, AFAD’ın deprem bölgesindeki adresine ulaştırdıklarını açıklamış.
- E-seferberlik katılımının yanı sıra Trendyol, Hepsiburada ve N11 üzerinden satın alınan 50 TL’lik dijital destek katları ile AFAD, Ahbap, AKUT ve Türk Kızılay Derneği’ne bağış yapılabiliyormuş.
- Signify Türkiye, deprem yardımları kapsamında; bölgeye güneş enerjili solar armatür ve LED projektörler göndermiş. Ayrıca içinde solar cep aydınlatma ürünü ve donmaya karşı dehidrasyon formülünün bulunduğu 10 bin acil yardım kitini de ulaştırmak için yetkililerle görüşmüşler. Philips de yoğun bakım monitörleri ve mobil ultrason cihazlarını da içeren tıbbi ekipmanı sağlamak için çalıştıklarını açıklamış.
- RAMS Türkiye, 20 yardım tırını, arama kurtarma çalışmalarında kullanılmak üzere kırıcı ve delici inşaat makinelerini ve 10 kişilik gönüllü ekibini deprem bölgesine yollamış. Hatay’da, Beşiktaş Kültür Merkezi ile birlikte planladıkları 900 m² alanda Çocuk Rehabilitasyon Merkezi olarak hizmet verecek bir çadır da kuracaklarmış. Ayrıca 5 aşevi ile depremzedelere hizmet verilecekmiş.
- PTT deprem bölgesine gönderilecek bireysel yardımları ücretsiz taşıyacağını açıklamıştı. Onu Aras Kargo, MNG Kargo, Yurt içi Kargo da izlemiş. Bölgede bir karmaşaya neden olmamak için firmalar, AFAD’ın açıkladığı ihtiyaç listesi doğrultusunda hareket edilmesini istiyorlar. Tabii bir de ürünlerin yeni ya da kullanılmamış olmasını.