Şimdi ‘Okuma’ öğrenme zamanı!
27 TEMMUZ 2007
“İki yazar gözümde büyüdü” demiştim “Biri Mehmet Y. Yılmaz; diğeri Emin Çölaşan... İkisi de okurlarından özür diledi.”
Buna iki yazarı daha eklemek gerek: Şakir Süter ve Necati Doğru...
Gerisinin umurunda değil. Okuyamamışlar geleceği, ancak pişkinliği elden bırakmayıp hâlâ ahkâm kesiyorlar. Siyasilerin bir numaralı işi “Future Expectations Management” (FEM) – Gelecek Beklentilerinin Yönetimi diye Türkçede karşılayabileceğimiz iştir.
Gazeteci ve yorumcuların işi de bu doğrultuda siyasi uygulamaların seçmen tercihlerine yansımasını ‘okumak’ ve/veya eleştirmek, yeni önermeler getirmektir...
İnsan bu, yanılmak ona mahsustur... Ama sonrasında işi pişkinliğe vurmamak, hakkını vermek gerekir...
Sokaktaki insandan, siyaset adamını ve yazarını ayıran, ayırması gereken şey, olaylar olup bittikten sonra ‘açıklamaya çalışmak’ değil, olmadan öngörmektir.
Elimde buna çok güzel bir örnek var. Bir kitap bu. Refikimiz Şakir Süter yazmış. Adı Sağ’da Tapu Kavgası... Edinebilirseniz 137’nci sayfayı açın bakın. Süter, Işın Çelebi’yi alıntılamış. ANAP’ın ünlü ekonomi ve finans uzmanı bakanı... Korkacak bir şey yok. Topu topu 2,5 sayfalık bir metin... Meraklısı bir e-posta atsın; asistanım gönderir...
Işın Çelebi 2004 yılında bugünü olduğu gibi görmüş. Hem de rakam vererek söylüyor... İnsan, insaf diyor, insaf... Hâlâ pişkinlik edenlere özellikle... En azından nasıl ‘okunabileceğini’ öğrenmek için zamanları varken... Bizim ‘Algılama Yönetimi’ kitabımıza ve son 5 yıldaki gazete yazılarımıza bir göz atmalarında da yarar olabilir...
CHP yönetiminin iletişim anlayışına; liderlik ilişkisi ve iletişim yönetimi biçimlerine karşı çıktım diye bana “Popona ampul tak” mesajı gönderen CHP’li milletvekillerinin e-posta’larını bekliyorum... Onlara algılama ve iletişim ‘okuma yazma’ konusunda yardımcı olmaya hazırım...
Edibe Sözen’den imaj’cılara tokat!
Dün, Akşam gazetesi mükemmel bir iş yapmış. AK Parti’nin tanıtımdan sorumlu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Edibe Sözen ile görüşmüşler... Başta görüşmeye bizzat katılmış olan Serdar Turgut olmak üzere, arkadaşları kutluyorum. MHP Başkanı ile yapılan röportaj da sıkı iş, ama Sözen işi başka... O bir kaynak belge haline gelmiş. Yıllar sonra bakıp kanıt olarak söz edeceğimiz değeri var...
Edibe Hanım’ı yıllardır tanır ve izlerim. Aynı fakültede ders verdik. İstanbul Üniversitesi’nin, öğrenciler nezdindeki kalitesinin artışında katkısı büyüktü... Pek çok panelde bir arada olduk. Umur Talu, Emre Aköz, Kenan Tekdağ, Dücane Cündioğlu, Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay, Erdal Şafak’ın katıldığı benim de hasbelkader (derginin yayıncısı olduğum için) moderatörlüğünü yaptığım NPQ (News Perspectives Quarterly) Türkiye Tartışıyor adlı TV programına da katılmıştı. Konu Türk Kimliği idi... Çok doğru açılımları vardı. Merak edenler o çok değerli TV dizisini NPQ Türkiye’den edinebilirler...
Edibe Sözen’in söyleşisi büyük olasılıkla kısaltılarak yayınlanmış. Keşke tamamını bir ek olarak internete koysalardı. İletişim adına pek çok çarpıcı şey söylemiş Edibe Hanım. En çarpıcısı ise imaj ile ilgili söyledikleri. Hiçbir iş ve iletişim yöneticisinin ağzına almaması gereken, ağır naftalin kokulu bu demode kavram için Sözen şöyle demiş: “İnsanlar artık imaja aldırış etmiyor, imajdan çok gerçekliğe dönüş var. Bütün dünyada bu trend var, Türkiye’de de bunun yansıması var. Yani, imaj öldü, yaşasın gerçeklik.”
İş dünyası olsun, siyaset olsun; çevrenizde her kim ki bugüne kadar size “imaj”dan söz etmişse, ilişkinizi derhal kesin... İlişkinizi kestiğiniz kişi en yakınınız bile olsa arkasından kapıyı kapatın. Kapatın ki içerisi soğumasın; içiniz üşümesin... Bu “imaj” meselesinin iflas etmesi yeni değil. 1995’te Can Kozanoğlu, Cilalı İmaj Devri kavramını kullanmıştı... O günden beri işkembeden değil akıldan, bilgiden yola çıkarak iletişim yapan herkes bilir... Şimdi somut kanıtı ve uzman tanığı da var artık. Sağ olun Edibe Hanım...
Buna iki yazarı daha eklemek gerek: Şakir Süter ve Necati Doğru...
Gerisinin umurunda değil. Okuyamamışlar geleceği, ancak pişkinliği elden bırakmayıp hâlâ ahkâm kesiyorlar. Siyasilerin bir numaralı işi “Future Expectations Management” (FEM) – Gelecek Beklentilerinin Yönetimi diye Türkçede karşılayabileceğimiz iştir.
Gazeteci ve yorumcuların işi de bu doğrultuda siyasi uygulamaların seçmen tercihlerine yansımasını ‘okumak’ ve/veya eleştirmek, yeni önermeler getirmektir...
İnsan bu, yanılmak ona mahsustur... Ama sonrasında işi pişkinliğe vurmamak, hakkını vermek gerekir...
Sokaktaki insandan, siyaset adamını ve yazarını ayıran, ayırması gereken şey, olaylar olup bittikten sonra ‘açıklamaya çalışmak’ değil, olmadan öngörmektir.
Elimde buna çok güzel bir örnek var. Bir kitap bu. Refikimiz Şakir Süter yazmış. Adı Sağ’da Tapu Kavgası... Edinebilirseniz 137’nci sayfayı açın bakın. Süter, Işın Çelebi’yi alıntılamış. ANAP’ın ünlü ekonomi ve finans uzmanı bakanı... Korkacak bir şey yok. Topu topu 2,5 sayfalık bir metin... Meraklısı bir e-posta atsın; asistanım gönderir...
Işın Çelebi 2004 yılında bugünü olduğu gibi görmüş. Hem de rakam vererek söylüyor... İnsan, insaf diyor, insaf... Hâlâ pişkinlik edenlere özellikle... En azından nasıl ‘okunabileceğini’ öğrenmek için zamanları varken... Bizim ‘Algılama Yönetimi’ kitabımıza ve son 5 yıldaki gazete yazılarımıza bir göz atmalarında da yarar olabilir...
CHP yönetiminin iletişim anlayışına; liderlik ilişkisi ve iletişim yönetimi biçimlerine karşı çıktım diye bana “Popona ampul tak” mesajı gönderen CHP’li milletvekillerinin e-posta’larını bekliyorum... Onlara algılama ve iletişim ‘okuma yazma’ konusunda yardımcı olmaya hazırım...
Edibe Sözen’den imaj’cılara tokat!
Dün, Akşam gazetesi mükemmel bir iş yapmış. AK Parti’nin tanıtımdan sorumlu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Edibe Sözen ile görüşmüşler... Başta görüşmeye bizzat katılmış olan Serdar Turgut olmak üzere, arkadaşları kutluyorum. MHP Başkanı ile yapılan röportaj da sıkı iş, ama Sözen işi başka... O bir kaynak belge haline gelmiş. Yıllar sonra bakıp kanıt olarak söz edeceğimiz değeri var...
Edibe Hanım’ı yıllardır tanır ve izlerim. Aynı fakültede ders verdik. İstanbul Üniversitesi’nin, öğrenciler nezdindeki kalitesinin artışında katkısı büyüktü... Pek çok panelde bir arada olduk. Umur Talu, Emre Aköz, Kenan Tekdağ, Dücane Cündioğlu, Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay, Erdal Şafak’ın katıldığı benim de hasbelkader (derginin yayıncısı olduğum için) moderatörlüğünü yaptığım NPQ (News Perspectives Quarterly) Türkiye Tartışıyor adlı TV programına da katılmıştı. Konu Türk Kimliği idi... Çok doğru açılımları vardı. Merak edenler o çok değerli TV dizisini NPQ Türkiye’den edinebilirler...
Edibe Sözen’in söyleşisi büyük olasılıkla kısaltılarak yayınlanmış. Keşke tamamını bir ek olarak internete koysalardı. İletişim adına pek çok çarpıcı şey söylemiş Edibe Hanım. En çarpıcısı ise imaj ile ilgili söyledikleri. Hiçbir iş ve iletişim yöneticisinin ağzına almaması gereken, ağır naftalin kokulu bu demode kavram için Sözen şöyle demiş: “İnsanlar artık imaja aldırış etmiyor, imajdan çok gerçekliğe dönüş var. Bütün dünyada bu trend var, Türkiye’de de bunun yansıması var. Yani, imaj öldü, yaşasın gerçeklik.”
İş dünyası olsun, siyaset olsun; çevrenizde her kim ki bugüne kadar size “imaj”dan söz etmişse, ilişkinizi derhal kesin... İlişkinizi kestiğiniz kişi en yakınınız bile olsa arkasından kapıyı kapatın. Kapatın ki içerisi soğumasın; içiniz üşümesin... Bu “imaj” meselesinin iflas etmesi yeni değil. 1995’te Can Kozanoğlu, Cilalı İmaj Devri kavramını kullanmıştı... O günden beri işkembeden değil akıldan, bilgiden yola çıkarak iletişim yapan herkes bilir... Şimdi somut kanıtı ve uzman tanığı da var artık. Sağ olun Edibe Hanım...