Şimdi sıra futbolda mı?
23 Haziran 2020 - Yeni Şafak
Hatırlarsınız, birkaç hata önce Kanadalı gazeteci, yazar ve aktivist Naomi Klein’ın kitabından uyarlanan Şok Doktrini: Felâket Kapitalizminin Yükselişi adlı belgeselden bahsetmiştik bu köşede…
Klein, toplumları neoliberal politikaların gerektirdiği değişikliklere ikna edebilmek için toplumsal çatışma, darbe gibi felâketlerin kullanıldığını iddia ediyordu… Bunun için pek çok ülkenin deneyimlerini de örnek gösteriyordu… Deyim yerindeyse, tam bir “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumuydu bu…
Kovid-19 süreci de pek çok ülkede çıkar gruplarının harekete geçip, üretilmek istenen toplumsal çatışma ve ‘kriz’ algısının altında çevirmek istedikleri dolaplar için bir zemin oluşturdu…
Ülkemizde de toplumu ajite ederek birbirine düşürmek için harcanan yoğun çabaları yıllardır görüyoruz… TV’deki didişme programları ‘erken seçim’ gibi suni gündemlerden hâlâ kurtulamadı mesela… Ya da durduk yerde “CHP’yi sokağa dökmek istiyorlar!” safsatalarından…
Toplumsal karmaşa çıkarıp kirli amaçlarına ulaşmak için düzenledikleri irili ufaklı (Ergenekon, Balyoz, 17/25 Aralık, 15 Temmuz, çeşitli finansal saldırılar) darbe girişimleri de malumunuz…
Geçen gece Galatasaray-Gaziantep maçından sonra Rıdvan Dilmen’in NTV’de yayınlanan programında sarf ettiği sözler bu bağlamda; “Sıra futbola mı geldi?” dedirtti bize…
A Spor’da da aynı dakikalarda Erman Toroğlu’nu da izliyorduk… O da benzer bir tehlikenin başka boyutunun, hakemlerle ilgili olan kısmının altını çiziyordu…
Fenerbahçe-Trabzonspor çelişkisini didikle. Toroğlu’nun “Eğer hakem hataları olmasa Trabzonspor en yakın rakibine 10 puan fark atardı” şeklindeki tespitine rağmen sen kalk, Trabzonspor’un siyasiler tarafından şampiyon yapılmaya çalışıldığını iddia et!
Fenerbahçe Başkanı ile TFF Başkanı’nın arasına nifak ve tahrik tohumlarını ek dur… Rıdvan Dilmen’in deyişiyle “Futbulun içine iş adamları, medya sahipleri, siyasiler ve ne kadar çıkar sahibi varsa hepsinin burnunu sokmaya çalış; tarafları çıldırtacak ortamlar yarat.”
Sonra da Roma’yı yakan Neron’un heyecanıyla geç karşısına ellerini ovuştur! Neoliberalizmin son oyunu acaba futbol dünyasında mı sahnelecek?!
Herkes gergin… Hele Pazar günkü Galatasaray maçı sonrası… Çıldırmamak elde değil… Hakemin yine Dilmen’in tespitiyle, maçın sonuna kadar yaptıklarını hadi ‘hakem hataları, takdir hakkı’ olarak kabul edelim… Ancak, 90 dakikadan sonraki uzatmalarda 6 yaşındaki bir çocuğun bile “yüzde 100 faul” dediği Galatasaray lehine bir pozisyonu görmezden gel… Ardından o top gitsin, gol olsun! Önce ver golü, sonra VAR seni uyarsın, git pozisyona bak. Golü iptal et, faulü ver. Aynı yerde çok daha hafif bir faul olsun; onu da ver… Sonra Gaziantep atağı sonuçsuz kalsın… Topu tutan kaleci, topu oyuna altı saniyeden geç soktu diye ‘çift vuruş’ uydur.
“Uydur” diyoruz, çünkü altı saniye kuralı liglerimizde, yüzlerce, belki de binlerce defa ihlal edilmiş olmasına rağmen sahadaki hakem dahil, bugüne kadar kimse tarafından çalınmamıştı…
O çift vuruşun sonunda bir penaltı oluştu ve Galatasaray iki puanı kaybetti. GS’lilere sorarsanız; iki puanları “çalındı”.
Dilmen’e göre olay burada bitmiyor. Türkiye’de futbol alanında ortaya çıkan olumsuzlukların sorumluluğu mevcut iktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine atılıyor.
Ortalığı karıştırmak isteyenlere futbolda da “Dur!” deme zamanı çoktan gelmiştir. Yoksa habaset erbabı, Türkiye’nin başına çorap örmeye buradan devam edecek.
Hatırlarsınız, birkaç hata önce Kanadalı gazeteci, yazar ve aktivist Naomi Klein’ın kitabından uyarlanan Şok Doktrini: Felâket Kapitalizminin Yükselişi adlı belgeselden bahsetmiştik bu köşede…
Klein, toplumları neoliberal politikaların gerektirdiği değişikliklere ikna edebilmek için toplumsal çatışma, darbe gibi felâketlerin kullanıldığını iddia ediyordu… Bunun için pek çok ülkenin deneyimlerini de örnek gösteriyordu… Deyim yerindeyse, tam bir “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumuydu bu…
Kovid-19 süreci de pek çok ülkede çıkar gruplarının harekete geçip, üretilmek istenen toplumsal çatışma ve ‘kriz’ algısının altında çevirmek istedikleri dolaplar için bir zemin oluşturdu…
Ülkemizde de toplumu ajite ederek birbirine düşürmek için harcanan yoğun çabaları yıllardır görüyoruz… TV’deki didişme programları ‘erken seçim’ gibi suni gündemlerden hâlâ kurtulamadı mesela… Ya da durduk yerde “CHP’yi sokağa dökmek istiyorlar!” safsatalarından…
Toplumsal karmaşa çıkarıp kirli amaçlarına ulaşmak için düzenledikleri irili ufaklı (Ergenekon, Balyoz, 17/25 Aralık, 15 Temmuz, çeşitli finansal saldırılar) darbe girişimleri de malumunuz…
Geçen gece Galatasaray-Gaziantep maçından sonra Rıdvan Dilmen’in NTV’de yayınlanan programında sarf ettiği sözler bu bağlamda; “Sıra futbola mı geldi?” dedirtti bize…
A Spor’da da aynı dakikalarda Erman Toroğlu’nu da izliyorduk… O da benzer bir tehlikenin başka boyutunun, hakemlerle ilgili olan kısmının altını çiziyordu…
Fenerbahçe-Trabzonspor çelişkisini didikle. Toroğlu’nun “Eğer hakem hataları olmasa Trabzonspor en yakın rakibine 10 puan fark atardı” şeklindeki tespitine rağmen sen kalk, Trabzonspor’un siyasiler tarafından şampiyon yapılmaya çalışıldığını iddia et!
Fenerbahçe Başkanı ile TFF Başkanı’nın arasına nifak ve tahrik tohumlarını ek dur… Rıdvan Dilmen’in deyişiyle “Futbulun içine iş adamları, medya sahipleri, siyasiler ve ne kadar çıkar sahibi varsa hepsinin burnunu sokmaya çalış; tarafları çıldırtacak ortamlar yarat.”
Sonra da Roma’yı yakan Neron’un heyecanıyla geç karşısına ellerini ovuştur! Neoliberalizmin son oyunu acaba futbol dünyasında mı sahnelecek?!
Herkes gergin… Hele Pazar günkü Galatasaray maçı sonrası… Çıldırmamak elde değil… Hakemin yine Dilmen’in tespitiyle, maçın sonuna kadar yaptıklarını hadi ‘hakem hataları, takdir hakkı’ olarak kabul edelim… Ancak, 90 dakikadan sonraki uzatmalarda 6 yaşındaki bir çocuğun bile “yüzde 100 faul” dediği Galatasaray lehine bir pozisyonu görmezden gel… Ardından o top gitsin, gol olsun! Önce ver golü, sonra VAR seni uyarsın, git pozisyona bak. Golü iptal et, faulü ver. Aynı yerde çok daha hafif bir faul olsun; onu da ver… Sonra Gaziantep atağı sonuçsuz kalsın… Topu tutan kaleci, topu oyuna altı saniyeden geç soktu diye ‘çift vuruş’ uydur.
“Uydur” diyoruz, çünkü altı saniye kuralı liglerimizde, yüzlerce, belki de binlerce defa ihlal edilmiş olmasına rağmen sahadaki hakem dahil, bugüne kadar kimse tarafından çalınmamıştı…
O çift vuruşun sonunda bir penaltı oluştu ve Galatasaray iki puanı kaybetti. GS’lilere sorarsanız; iki puanları “çalındı”.
Dilmen’e göre olay burada bitmiyor. Türkiye’de futbol alanında ortaya çıkan olumsuzlukların sorumluluğu mevcut iktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine atılıyor.
Ortalığı karıştırmak isteyenlere futbolda da “Dur!” deme zamanı çoktan gelmiştir. Yoksa habaset erbabı, Türkiye’nin başına çorap örmeye buradan devam edecek.
Klein, toplumları neoliberal politikaların gerektirdiği değişikliklere ikna edebilmek için toplumsal çatışma, darbe gibi felâketlerin kullanıldığını iddia ediyordu… Bunun için pek çok ülkenin deneyimlerini de örnek gösteriyordu… Deyim yerindeyse, tam bir “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumuydu bu…
Kovid-19 süreci de pek çok ülkede çıkar gruplarının harekete geçip, üretilmek istenen toplumsal çatışma ve ‘kriz’ algısının altında çevirmek istedikleri dolaplar için bir zemin oluşturdu…
Ülkemizde de toplumu ajite ederek birbirine düşürmek için harcanan yoğun çabaları yıllardır görüyoruz… TV’deki didişme programları ‘erken seçim’ gibi suni gündemlerden hâlâ kurtulamadı mesela… Ya da durduk yerde “CHP’yi sokağa dökmek istiyorlar!” safsatalarından…
Toplumsal karmaşa çıkarıp kirli amaçlarına ulaşmak için düzenledikleri irili ufaklı (Ergenekon, Balyoz, 17/25 Aralık, 15 Temmuz, çeşitli finansal saldırılar) darbe girişimleri de malumunuz…
Geçen gece Galatasaray-Gaziantep maçından sonra Rıdvan Dilmen’in NTV’de yayınlanan programında sarf ettiği sözler bu bağlamda; “Sıra futbola mı geldi?” dedirtti bize…
A Spor’da da aynı dakikalarda Erman Toroğlu’nu da izliyorduk… O da benzer bir tehlikenin başka boyutunun, hakemlerle ilgili olan kısmının altını çiziyordu…
Fenerbahçe-Trabzonspor çelişkisini didikle. Toroğlu’nun “Eğer hakem hataları olmasa Trabzonspor en yakın rakibine 10 puan fark atardı” şeklindeki tespitine rağmen sen kalk, Trabzonspor’un siyasiler tarafından şampiyon yapılmaya çalışıldığını iddia et!
Fenerbahçe Başkanı ile TFF Başkanı’nın arasına nifak ve tahrik tohumlarını ek dur… Rıdvan Dilmen’in deyişiyle “Futbulun içine iş adamları, medya sahipleri, siyasiler ve ne kadar çıkar sahibi varsa hepsinin burnunu sokmaya çalış; tarafları çıldırtacak ortamlar yarat.”
Sonra da Roma’yı yakan Neron’un heyecanıyla geç karşısına ellerini ovuştur! Neoliberalizmin son oyunu acaba futbol dünyasında mı sahnelecek?!
Herkes gergin… Hele Pazar günkü Galatasaray maçı sonrası… Çıldırmamak elde değil… Hakemin yine Dilmen’in tespitiyle, maçın sonuna kadar yaptıklarını hadi ‘hakem hataları, takdir hakkı’ olarak kabul edelim… Ancak, 90 dakikadan sonraki uzatmalarda 6 yaşındaki bir çocuğun bile “yüzde 100 faul” dediği Galatasaray lehine bir pozisyonu görmezden gel… Ardından o top gitsin, gol olsun! Önce ver golü, sonra VAR seni uyarsın, git pozisyona bak. Golü iptal et, faulü ver. Aynı yerde çok daha hafif bir faul olsun; onu da ver… Sonra Gaziantep atağı sonuçsuz kalsın… Topu tutan kaleci, topu oyuna altı saniyeden geç soktu diye ‘çift vuruş’ uydur.
“Uydur” diyoruz, çünkü altı saniye kuralı liglerimizde, yüzlerce, belki de binlerce defa ihlal edilmiş olmasına rağmen sahadaki hakem dahil, bugüne kadar kimse tarafından çalınmamıştı…
O çift vuruşun sonunda bir penaltı oluştu ve Galatasaray iki puanı kaybetti. GS’lilere sorarsanız; iki puanları “çalındı”.
Dilmen’e göre olay burada bitmiyor. Türkiye’de futbol alanında ortaya çıkan olumsuzlukların sorumluluğu mevcut iktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine atılıyor.
Ortalığı karıştırmak isteyenlere futbolda da “Dur!” deme zamanı çoktan gelmiştir. Yoksa habaset erbabı, Türkiye’nin başına çorap örmeye buradan devam edecek.
Hatırlarsınız, birkaç hata önce Kanadalı gazeteci, yazar ve aktivist Naomi Klein’ın kitabından uyarlanan Şok Doktrini: Felâket Kapitalizminin Yükselişi adlı belgeselden bahsetmiştik bu köşede…
Klein, toplumları neoliberal politikaların gerektirdiği değişikliklere ikna edebilmek için toplumsal çatışma, darbe gibi felâketlerin kullanıldığını iddia ediyordu… Bunun için pek çok ülkenin deneyimlerini de örnek gösteriyordu… Deyim yerindeyse, tam bir “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumuydu bu…
Kovid-19 süreci de pek çok ülkede çıkar gruplarının harekete geçip, üretilmek istenen toplumsal çatışma ve ‘kriz’ algısının altında çevirmek istedikleri dolaplar için bir zemin oluşturdu…
Ülkemizde de toplumu ajite ederek birbirine düşürmek için harcanan yoğun çabaları yıllardır görüyoruz… TV’deki didişme programları ‘erken seçim’ gibi suni gündemlerden hâlâ kurtulamadı mesela… Ya da durduk yerde “CHP’yi sokağa dökmek istiyorlar!” safsatalarından…
Toplumsal karmaşa çıkarıp kirli amaçlarına ulaşmak için düzenledikleri irili ufaklı (Ergenekon, Balyoz, 17/25 Aralık, 15 Temmuz, çeşitli finansal saldırılar) darbe girişimleri de malumunuz…
Geçen gece Galatasaray-Gaziantep maçından sonra Rıdvan Dilmen’in NTV’de yayınlanan programında sarf ettiği sözler bu bağlamda; “Sıra futbola mı geldi?” dedirtti bize…
A Spor’da da aynı dakikalarda Erman Toroğlu’nu da izliyorduk… O da benzer bir tehlikenin başka boyutunun, hakemlerle ilgili olan kısmının altını çiziyordu…
Fenerbahçe-Trabzonspor çelişkisini didikle. Toroğlu’nun “Eğer hakem hataları olmasa Trabzonspor en yakın rakibine 10 puan fark atardı” şeklindeki tespitine rağmen sen kalk, Trabzonspor’un siyasiler tarafından şampiyon yapılmaya çalışıldığını iddia et!
Fenerbahçe Başkanı ile TFF Başkanı’nın arasına nifak ve tahrik tohumlarını ek dur… Rıdvan Dilmen’in deyişiyle “Futbulun içine iş adamları, medya sahipleri, siyasiler ve ne kadar çıkar sahibi varsa hepsinin burnunu sokmaya çalış; tarafları çıldırtacak ortamlar yarat.”
Sonra da Roma’yı yakan Neron’un heyecanıyla geç karşısına ellerini ovuştur! Neoliberalizmin son oyunu acaba futbol dünyasında mı sahnelecek?!
Herkes gergin… Hele Pazar günkü Galatasaray maçı sonrası… Çıldırmamak elde değil… Hakemin yine Dilmen’in tespitiyle, maçın sonuna kadar yaptıklarını hadi ‘hakem hataları, takdir hakkı’ olarak kabul edelim… Ancak, 90 dakikadan sonraki uzatmalarda 6 yaşındaki bir çocuğun bile “yüzde 100 faul” dediği Galatasaray lehine bir pozisyonu görmezden gel… Ardından o top gitsin, gol olsun! Önce ver golü, sonra VAR seni uyarsın, git pozisyona bak. Golü iptal et, faulü ver. Aynı yerde çok daha hafif bir faul olsun; onu da ver… Sonra Gaziantep atağı sonuçsuz kalsın… Topu tutan kaleci, topu oyuna altı saniyeden geç soktu diye ‘çift vuruş’ uydur.
“Uydur” diyoruz, çünkü altı saniye kuralı liglerimizde, yüzlerce, belki de binlerce defa ihlal edilmiş olmasına rağmen sahadaki hakem dahil, bugüne kadar kimse tarafından çalınmamıştı…
O çift vuruşun sonunda bir penaltı oluştu ve Galatasaray iki puanı kaybetti. GS’lilere sorarsanız; iki puanları “çalındı”.
Dilmen’e göre olay burada bitmiyor. Türkiye’de futbol alanında ortaya çıkan olumsuzlukların sorumluluğu mevcut iktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine atılıyor.
Ortalığı karıştırmak isteyenlere futbolda da “Dur!” deme zamanı çoktan gelmiştir. Yoksa habaset erbabı, Türkiye’nin başına çorap örmeye buradan devam edecek.