Şimdi zafer sarhoşluğundan uyanma zamanı…
15 Ağustos 2017 - Yeni Şafak
“AK Parti’de yıpranma, yozlaşma bekleyenler, beyhude beklerler”…
Bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Ekim 2009’daki Kongrede söylemiş…
Görünen o ki, o gün bugün o sözünün arkasında durmuş.
Aslında AK Parti’nin duruşuna bakanlar, bazen onun en az 50 yıllık bir teşkilat olduğu hissine kapılabilirler.
Bu hem mükemmel, hem de içinde tehdit unsuru taşıyan bir algıdır.
Eğer herhangi bir kurum, mesela bir siyasi parti günün birinde çeşitli kadro kademelerinde “Nerede o eski günler…” nostaljisine prim vermeye, “Biz ki karada kaplan denizde aslan, var mı bize yan bakan” moduna girmeye başlamışsa, orada ciddi değişim rüzgârlarının esme vakti de gelmiş demektir…
En vahimi ise, kibir ve ‘hava’ söz konusu olduğunda atanmışların seçilmişlerden, yani siyasilerden çok daha büyük bir kibirle memleket meselelerine yaklaşmaları; neredeyse her konuda tüm sosyal paydaşlara yokuş yapmaları; tüm yenilenme çabalarına rağmen akıntıya kürek çekme reflekslerini sürdürmeleridir.
Sayın Cumhurbaşkanı tam da bu durumun altını çizmektedir. AK Parti’nin 16. yıl kutlama etkinliklerini biraz da bu çerçevede değerlendirmekte yarar vardır…
16. yılına 6 bin kişi davet edilmiş… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlamaların öncesinde MYK’yı toplamasını da çok doğru okumak lazım.
Türk siyasetine 14 Ağustos 2001’de giren AK Parti, ilk seçim zaferini bir yıl üç ay sonra 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde kazandı.
Sonra diğer zaferler peş peşe geldi. 2004’teki yerel seçimlerde yüzde 40.2; 2007’de e-muhtıra, Cumhuriyet mitingleri ve Meclis’teki 367 kaosunun gölgesinde yapılan seçimlerde AK Parti, yüzde 46.7 oy almayı başardı. Dördüncü zafer referandumla geldi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararını millet yüzde 69 ile kabul etti. 2009’daki yerel seçimlerde alınan yüzde 38.6’lık oran, AK Parti’nin beşinci zaferiydi. 2010’daki anayasa değişikliği referandumu altıncı galibiyet oldu. Halk, değişikliklere yüzde 57.88’lik oranla ‘Evet’ dedi.
Yedinci zafer, 2011 genel seçimlerinde geldi. 49.8’lik büyük bir oran yakalandı. 2014 yerel seçimlerinde yüzde 45.5’lik sonuç sekizinci zafer oldu. Dokuzuncu zafer, 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geldi. Erdoğan yüzde 51.79’luk oranla ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi. 7 Haziran 2015’te 40.9’la onuncu, aynı yıl 1 Kasım seçimlerinde yüzde 49.5 oya ulaşılarak onbirinci destan yazıldı. AK Parti son ve onikinci zaferini Anayasa referandumundan yüzde 51.4 oranında ‘Evet’i elde ederek sağladı…
Şimdilerde haklı bir başarı öyküsünün 16’ıncı yılını kutlayan parti peşpeşe gelen 12 zaferin beraberinde getirdiği Güç Kirlenmesi (ya da zehirlenmesi) denen ataleti ve yorgunluğu ve de zafer sarhoşluğunu üzerinden atmaya çalışıyor.
İşte bu nedenle, 16 yıl kutlanmasına rağmen yaratılan algı sanki 50’nci yıl kutlanıyormuş gibidir.
İşte bu nedenle bu 16. yıl kutlaması son derece önemlidir. Bu sadece geçmişe bir tür selam ve saygı göndermenin günü değil, geleceğe ışık yakmanın kırılma anıdır.
Bu kırılma noktasının işaret fişeği bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yakılmıştır.
Yolun açık olsun AK Parti…
Bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Ekim 2009’daki Kongrede söylemiş…
Görünen o ki, o gün bugün o sözünün arkasında durmuş.
Aslında AK Parti’nin duruşuna bakanlar, bazen onun en az 50 yıllık bir teşkilat olduğu hissine kapılabilirler.
Bu hem mükemmel, hem de içinde tehdit unsuru taşıyan bir algıdır.
Eğer herhangi bir kurum, mesela bir siyasi parti günün birinde çeşitli kadro kademelerinde “Nerede o eski günler…” nostaljisine prim vermeye, “Biz ki karada kaplan denizde aslan, var mı bize yan bakan” moduna girmeye başlamışsa, orada ciddi değişim rüzgârlarının esme vakti de gelmiş demektir…
En vahimi ise, kibir ve ‘hava’ söz konusu olduğunda atanmışların seçilmişlerden, yani siyasilerden çok daha büyük bir kibirle memleket meselelerine yaklaşmaları; neredeyse her konuda tüm sosyal paydaşlara yokuş yapmaları; tüm yenilenme çabalarına rağmen akıntıya kürek çekme reflekslerini sürdürmeleridir.
Sayın Cumhurbaşkanı tam da bu durumun altını çizmektedir. AK Parti’nin 16. yıl kutlama etkinliklerini biraz da bu çerçevede değerlendirmekte yarar vardır…
16. yılına 6 bin kişi davet edilmiş… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlamaların öncesinde MYK’yı toplamasını da çok doğru okumak lazım.
Türk siyasetine 14 Ağustos 2001’de giren AK Parti, ilk seçim zaferini bir yıl üç ay sonra 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde kazandı.
Sonra diğer zaferler peş peşe geldi. 2004’teki yerel seçimlerde yüzde 40.2; 2007’de e-muhtıra, Cumhuriyet mitingleri ve Meclis’teki 367 kaosunun gölgesinde yapılan seçimlerde AK Parti, yüzde 46.7 oy almayı başardı. Dördüncü zafer referandumla geldi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararını millet yüzde 69 ile kabul etti. 2009’daki yerel seçimlerde alınan yüzde 38.6’lık oran, AK Parti’nin beşinci zaferiydi. 2010’daki anayasa değişikliği referandumu altıncı galibiyet oldu. Halk, değişikliklere yüzde 57.88’lik oranla ‘Evet’ dedi.
Yedinci zafer, 2011 genel seçimlerinde geldi. 49.8’lik büyük bir oran yakalandı. 2014 yerel seçimlerinde yüzde 45.5’lik sonuç sekizinci zafer oldu. Dokuzuncu zafer, 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geldi. Erdoğan yüzde 51.79’luk oranla ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi. 7 Haziran 2015’te 40.9’la onuncu, aynı yıl 1 Kasım seçimlerinde yüzde 49.5 oya ulaşılarak onbirinci destan yazıldı. AK Parti son ve onikinci zaferini Anayasa referandumundan yüzde 51.4 oranında ‘Evet’i elde ederek sağladı…
Şimdilerde haklı bir başarı öyküsünün 16’ıncı yılını kutlayan parti peşpeşe gelen 12 zaferin beraberinde getirdiği Güç Kirlenmesi (ya da zehirlenmesi) denen ataleti ve yorgunluğu ve de zafer sarhoşluğunu üzerinden atmaya çalışıyor.
İşte bu nedenle, 16 yıl kutlanmasına rağmen yaratılan algı sanki 50’nci yıl kutlanıyormuş gibidir.
İşte bu nedenle bu 16. yıl kutlaması son derece önemlidir. Bu sadece geçmişe bir tür selam ve saygı göndermenin günü değil, geleceğe ışık yakmanın kırılma anıdır.
Bu kırılma noktasının işaret fişeği bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yakılmıştır.
Yolun açık olsun AK Parti…