Şu videoya bir göz atsanız
15 Şubat 2018 - Yeni Şafak
Konudan İzzet Yasar beyin Tweet’i üzerine haberim oldu. Aslında benim ayıbım. Hem onca yıl Almanca eğitim alacak, Alman basınını yakından takip edeceksin, sonra da bir Alman Orta Doğu uzmanının Alman TV’lerinde yaptığı ilginç yorumu atlayacaksın. Christoph Hörstel mükemmel bir analiz yapmış. Alt yazısı ile YouTube’da var. Kaçırmayın.
Özetle diyor ki, Erdoğan’ı devirmek isteyenlerin bir tek sebebi var, o da Erdoğan ‘ın uluslararası kartellere baş eğmemesi… Hörstel’in ifadelerinin özü de, özeti de şöyle denilebilir:
“Bizim dışımızdaki bir ülkede demokrasi sorunlarından söz edilmeye başlanmışsa, bilin ki bunun arkasında kartellerin imzası vardır. Yani ‘Erdoğan demokrat değildir’ söylemini ‘Karteller Erdoğan’a kızıyorlar’ şeklinde okumak gerekir. Erdoğan, ABD’nin PKK üzerinden Türkiye’nin parçalanması planlarına itaat etmiyor. Bu da kartelleri kızdırıyor. Medyayı, para sistemlerini devreye sokarak, gerekirse yargıyı kullanarak kendilerine hizmet etmeyeni itibarsızlaştırmaya, alaşağı etmeye çalışıyorlar”…
Konuşma bu minval üzere devam ediyor. Hörstel’in buna benzer pek çok videosu var internette. Kulp takma konusunda şerbetli tayfa hemen bu beyefendinin bizimkiler tarafından ‘yönlendirildiğini’ falan söyleyeceklerdir. Öyle ya… Kendileri bu Alman’dan daha ‘evrenselci’… Bu Almanın, her ne kadar biraz da Sayın Cumhurbaşkanı’nın AB’nin sözünü tutmaması üzerine sınırları mültecilere açmasından korktuğu için böyle konuştuğu düşünülse de, sonunda söyledikleri bizim ana muhaliflerden daha gerçekçi, daha millî ve yerli gibi…
Hristiyan Batı, ülkemizi sıkıştırmaya ne zaman kalkışsa, kraldan çok kralcılarla birlikte çalışacaklarını her daim bilmiştir. Ve aynı Hristiyan Batı’nın içinden gerçeklerden yana ve vicdan sahibi birileri çıkar ve güneşin balçıkla sıvanamayacağını gösterircesine doğru bildiklerini dosdoğru ifade ederler.
Hey gidi dünya hey…
Dört kitaplık yolculuk
Elimin altında dört tane kitap var… Tabii ki her zamanki okuma, daha doğrusu hak eden kitapların hakkını vererek, notlar alarak “okunması gerektiği gibi okuyamama” alışkanlığı ile hepsine birden iştahla başladığım dört kitap. Birbirleriyle çok alakalı gibi durmasalar da pekâlâ bir mozaik yapının parçaları gibi ele alınabilirler.
Birincisi Faruk Eczacıbaşı’nın ilk kitabı. Hasbelkader kuruluşundan beri yönetim kurulunda bulunduğum Türkiye Bilişim Vakfı’nın 23 yıllık başkanı olan Faruk Bey kitabına şu adı koymuş: Daha Yeni Başlıyor… Adın hemen altında bir de alt başlık var: Geleceğin Dünyasında Esneklik, Yakınsama, Ağ Yapısı ve Karanlık Taraf…
İçinde taşıdığını varsaydığımız kendi içinde iddialı duran bu kavramlar, konuya pek de aşina olmayan birini korkutabilir… Aslında hiç de öyle değil. Okumaya başlar başlamaz hemen anlaşılıyor ki, başlık yeterince çarpıcı ve açıklayıcıymış… Kitap son derece kolay okunan bir üslupla, hayli samimi bir dille yazılmış; gayet akıcı ve açıkça belirtmek gerekirse bayağı da heyecanlı bir yapı içinde ele alınmış. Başladınız mı bitiremeyeceğiniz türden. Alt başlığın taşıdığı vaat, hem meraka yanıt veren hem de zorlamayan bir kurguyla birlikte kendini okura açıklıyor.
Kitap Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkmış. En önemlisi de gelirinin tamamı Türkiye Bilişim Vakfı’na bağışlanmış… Faruk bey iş ve teknoloji dünyasındaki kişisel deneyimlerinin yanı sıra Türkiye’nin bu alanda yaşadığı dönüşümleri ve dünyadaki son gelişmeleri ele almış. Kitap, iletişim ve teknoloji dünyasındaki gelişmelerin ışığında, iyisi ve kötüsüyle gelecekte insanlığı nelerin beklediğini tartışmaya çalışıyor.
Ve bunu insanın moralini bozmadan, kendisini aşağılanmış gibi hissetmesine neden olmadan yapmayı başarıyor. Zihninize, kaleminize sağlık Faruk Bey…
Başucumdaki ikinci kitap Gülcan Tezcan imzasını taşıyor… Bana sorarsanız ‘benzersiz’… Adı ‘Sağ Yanımda Aşk’… Büyük, verimli, heyecanlı, yaşama sanatının üst noktalarına çıkabilmiş yedi evli çiftin ayrı ayrı hikâyesi…
Gülper ve Halit Refiğ, Berat ve Cahit Zarifoğlu, İsmet ve Mehmet Akif Ersoy, Meşkure ve Ahmet Kabaklı, Fevziye ve Cemil Meriç, Şirin Pancaroğlu ve Utku Dervent, Hicran ve Ergun Göze…
B. Brecht’in “Sanatların tek bir amacı vardır, o da sanatların en yücesine, yaşama sanatına hizmet etmektir” sözünün bir kanıtı gibi bu biyografik çalışma… Arada sırada dönüp ibretlik hayatlara bakmakta yarar var…
Üçüncü kitap eski bakanlarımızdan Işın Çelebi’ye ait. Adı “Dünyanın Şu Haline Bak”… Kitabın içinden bir iki bölüm başlığı şöyle: Küreselleşme ve dijital devrim, 1989 sonrasında dört dalga halinde oluşan ekonomik krizler, Bilimsel ve teknolojik devrimin ürünü silah endüstrisi, ABD’deki küresel krizin etkileri, AB’deki gelişmeler ve küresel krizin etkileri, Hindistan ve Çin’den dünyaya bakış…
Dünyaya tek boyutla bakma gafletine düşmek istemeyenlerin mutlaka göz atmaları gereken bir çalışma.
Dördüncü kitabım ise bir İzmir Ticaret Odası yayını. Türkçe ve Yunanca olarak iki dilde yayınlanmış. Adı İşte Geliyor Kurtuluş… İçinde fotoğraflar ve belgeler bulunan kitap Doç. Dr. Elçin Maçar tarafından kaleme alınmış. Kitapta, İkinci Dünya Savaşı sırasında özellikle de 1940-1942 yılları arasında Yunanistan’ın yaşadığı sorunlara, çektiği açlığa ve Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı yardımlara ışık tutan ve bu yardımları taşıyan Kurtuluş adlı geminin hikâyesi…
Bazen bugüne bakarken geçmişi unutmamak çok büyük önem kazanabilir…
Özetle diyor ki, Erdoğan’ı devirmek isteyenlerin bir tek sebebi var, o da Erdoğan ‘ın uluslararası kartellere baş eğmemesi… Hörstel’in ifadelerinin özü de, özeti de şöyle denilebilir:
“Bizim dışımızdaki bir ülkede demokrasi sorunlarından söz edilmeye başlanmışsa, bilin ki bunun arkasında kartellerin imzası vardır. Yani ‘Erdoğan demokrat değildir’ söylemini ‘Karteller Erdoğan’a kızıyorlar’ şeklinde okumak gerekir. Erdoğan, ABD’nin PKK üzerinden Türkiye’nin parçalanması planlarına itaat etmiyor. Bu da kartelleri kızdırıyor. Medyayı, para sistemlerini devreye sokarak, gerekirse yargıyı kullanarak kendilerine hizmet etmeyeni itibarsızlaştırmaya, alaşağı etmeye çalışıyorlar”…
Konuşma bu minval üzere devam ediyor. Hörstel’in buna benzer pek çok videosu var internette. Kulp takma konusunda şerbetli tayfa hemen bu beyefendinin bizimkiler tarafından ‘yönlendirildiğini’ falan söyleyeceklerdir. Öyle ya… Kendileri bu Alman’dan daha ‘evrenselci’… Bu Almanın, her ne kadar biraz da Sayın Cumhurbaşkanı’nın AB’nin sözünü tutmaması üzerine sınırları mültecilere açmasından korktuğu için böyle konuştuğu düşünülse de, sonunda söyledikleri bizim ana muhaliflerden daha gerçekçi, daha millî ve yerli gibi…
Hristiyan Batı, ülkemizi sıkıştırmaya ne zaman kalkışsa, kraldan çok kralcılarla birlikte çalışacaklarını her daim bilmiştir. Ve aynı Hristiyan Batı’nın içinden gerçeklerden yana ve vicdan sahibi birileri çıkar ve güneşin balçıkla sıvanamayacağını gösterircesine doğru bildiklerini dosdoğru ifade ederler.
Hey gidi dünya hey…
Dört kitaplık yolculuk
Elimin altında dört tane kitap var… Tabii ki her zamanki okuma, daha doğrusu hak eden kitapların hakkını vererek, notlar alarak “okunması gerektiği gibi okuyamama” alışkanlığı ile hepsine birden iştahla başladığım dört kitap. Birbirleriyle çok alakalı gibi durmasalar da pekâlâ bir mozaik yapının parçaları gibi ele alınabilirler.
Birincisi Faruk Eczacıbaşı’nın ilk kitabı. Hasbelkader kuruluşundan beri yönetim kurulunda bulunduğum Türkiye Bilişim Vakfı’nın 23 yıllık başkanı olan Faruk Bey kitabına şu adı koymuş: Daha Yeni Başlıyor… Adın hemen altında bir de alt başlık var: Geleceğin Dünyasında Esneklik, Yakınsama, Ağ Yapısı ve Karanlık Taraf…
İçinde taşıdığını varsaydığımız kendi içinde iddialı duran bu kavramlar, konuya pek de aşina olmayan birini korkutabilir… Aslında hiç de öyle değil. Okumaya başlar başlamaz hemen anlaşılıyor ki, başlık yeterince çarpıcı ve açıklayıcıymış… Kitap son derece kolay okunan bir üslupla, hayli samimi bir dille yazılmış; gayet akıcı ve açıkça belirtmek gerekirse bayağı da heyecanlı bir yapı içinde ele alınmış. Başladınız mı bitiremeyeceğiniz türden. Alt başlığın taşıdığı vaat, hem meraka yanıt veren hem de zorlamayan bir kurguyla birlikte kendini okura açıklıyor.
Kitap Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkmış. En önemlisi de gelirinin tamamı Türkiye Bilişim Vakfı’na bağışlanmış… Faruk bey iş ve teknoloji dünyasındaki kişisel deneyimlerinin yanı sıra Türkiye’nin bu alanda yaşadığı dönüşümleri ve dünyadaki son gelişmeleri ele almış. Kitap, iletişim ve teknoloji dünyasındaki gelişmelerin ışığında, iyisi ve kötüsüyle gelecekte insanlığı nelerin beklediğini tartışmaya çalışıyor.
Ve bunu insanın moralini bozmadan, kendisini aşağılanmış gibi hissetmesine neden olmadan yapmayı başarıyor. Zihninize, kaleminize sağlık Faruk Bey…
Başucumdaki ikinci kitap Gülcan Tezcan imzasını taşıyor… Bana sorarsanız ‘benzersiz’… Adı ‘Sağ Yanımda Aşk’… Büyük, verimli, heyecanlı, yaşama sanatının üst noktalarına çıkabilmiş yedi evli çiftin ayrı ayrı hikâyesi…
Gülper ve Halit Refiğ, Berat ve Cahit Zarifoğlu, İsmet ve Mehmet Akif Ersoy, Meşkure ve Ahmet Kabaklı, Fevziye ve Cemil Meriç, Şirin Pancaroğlu ve Utku Dervent, Hicran ve Ergun Göze…
B. Brecht’in “Sanatların tek bir amacı vardır, o da sanatların en yücesine, yaşama sanatına hizmet etmektir” sözünün bir kanıtı gibi bu biyografik çalışma… Arada sırada dönüp ibretlik hayatlara bakmakta yarar var…
Üçüncü kitap eski bakanlarımızdan Işın Çelebi’ye ait. Adı “Dünyanın Şu Haline Bak”… Kitabın içinden bir iki bölüm başlığı şöyle: Küreselleşme ve dijital devrim, 1989 sonrasında dört dalga halinde oluşan ekonomik krizler, Bilimsel ve teknolojik devrimin ürünü silah endüstrisi, ABD’deki küresel krizin etkileri, AB’deki gelişmeler ve küresel krizin etkileri, Hindistan ve Çin’den dünyaya bakış…
Dünyaya tek boyutla bakma gafletine düşmek istemeyenlerin mutlaka göz atmaları gereken bir çalışma.
Dördüncü kitabım ise bir İzmir Ticaret Odası yayını. Türkçe ve Yunanca olarak iki dilde yayınlanmış. Adı İşte Geliyor Kurtuluş… İçinde fotoğraflar ve belgeler bulunan kitap Doç. Dr. Elçin Maçar tarafından kaleme alınmış. Kitapta, İkinci Dünya Savaşı sırasında özellikle de 1940-1942 yılları arasında Yunanistan’ın yaşadığı sorunlara, çektiği açlığa ve Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı yardımlara ışık tutan ve bu yardımları taşıyan Kurtuluş adlı geminin hikâyesi…
Bazen bugüne bakarken geçmişi unutmamak çok büyük önem kazanabilir…