5 derste “CHP nasıl iktidar olur?”…
08 EKİM 2010
O bilinen tespiti temcit pilavı gibi sürekli tekrarlamakta yarar var. Türkiye’de iktidar sorunu yok muhalefet sorunu var.
Muhalefet sorunu devam ediyor mu? Ediyor…
Muhalefet sorunu referandumdan sonra artarak devam etmektedir. Sonuçlar, muhalefet için bir ‘yenilgiydi’. Durumu bazılarının ‘galibiyet’ olarak değerlendirmesi gerçeği değiştirmez.
Bu durum, 2011 seçimlerine doğru neredeyse alternatifsiz bir şekilde ilerlemekte, AK Parti’yi bile rahatsız eder boyuta gelmektedir. İktidarın her sistemde bulunduğunu, muhalefetin ise sadece demokrasilerde yaşayabildiklerini bilen AK Partili sayısı az değildir. Ve AK Parti’yi iktidara getiren ‘demokrasinin’ yaşaması için muhalefetin güçlenmesi gerektiği bizzat Başbakan’ın ağzından duyulur olmuştur…
Cumhuriyet tarihimizde iktidarda kalma rekorları kıran büyük Türk siyasetçisi, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, yenik çıktığı bir seçimden sonra “Milletimiz bize muhalefet görevi tevdi etmiştir” demişti… Büyük laf… Ya da “Sine-i millete dönüyoruz”… Bu laflar ona yakışıyordu. Çünkü kırk yılda bir düşüyordu muhalefete…
***
Geçenlerde CHP Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay TV’lere çıktı ve kulaklarıma inanamadığım tarihi açıklamayı yaptı: “CHP 2011 seçimleri için yeni sloganını belirlemiştir: Pozitif Muhalefet!”…
Bir parti, içinde ‘muhalefet’ sözcüğü geçen bir söylemi ağzına dahi alamaz. Barajın altında kalma ihtimali olan bir parti bile bunu yapamaz. Kaldı ki koskoca CHP.
Neyse… Haklarını teslim etmeli. Referandum sonrası sanki silkelenildi biraz. Pozitif muhalefet tuhaflığı dışında pek çok olumlu adım var…
Cuma - Cumartesi için planlandığı söylenen ve tüm milletvekillerinin bir araya gelmesi beklenen Abant toplantısı da bunlardan biri. Bizim gazeteden A. Rezzak Oral’ın haberine göre, referandum sonuçlarını tartışacak; “İktidara gelmek için ne yapalım?” sorusuna yanıt arayacaklarmış. Çok iyi…
AK Parti sıfır fireyle toplanıp müthiş bir disiplin ve etkililikle yürütür bu toplantıları. Bakalım CHP’ninki nasıl olacak? AK Parti toplantılarından hiçbir şey sızmaz dışarıya. CHP’ninkinden Twitter yayını yapılırsa şaşmayın. Hani şeffafız ya…
***
G Genel Başkan Kılıçdaroğlu geçen hafta sonu il başkanlarını ve Parti Meclisi'ni Ankara'da toplamış. “İktidar kimseye altın tepsiyle sunulmuyor. Ancak çok çalışırsak iktidar oluruz ve hepinizden bu çalışmayı bekliyorum” demiş. Şimdi benzer ifadeleri milletvekillerine de söyleyecekmiş.
Birinci uyarıyı hemen yapalım. ‘Çok’ çalışmak günümüzde hiçbir şey ifade etmiyor. ‘İyi’ çalışmak gerek.
G Kamp toplantılarında uzun uzun hükümet politikaları tartışılacakmış.
İkinci uyarımız şu: Hükümetin istediği de bu değil mi zaten? Muhalefet ‘uzun uzun’ onun politikalarını tartışsın. Zamanı adam gibi kullanmak adına, Hükümetin ne yaptığını hiç gündeme almamak bile mümkün olabilir.
G İktidara gelebilmek için nelerin eksik yapıldığı konuşulacakmış.
Üçüncü uyarı: Yıllardır bu yapılmıyor mu? Nelerin olmayacağı, nelerin yanlış olduğu, başarısızlıklar… Buradan bir yere varılmadığı görülmedi mi?
G İzlenen parti politikalarının halka niye anlatılamadığı üzerinde durulacakmış.
Dördüncü uyarı: Bir negatif çıkış noktası daha. Topu iletişimden sorumlu kadrolara atma çabası. Bunları konuşup öte yandan nasıl adam gibi iletişim yapılabileceğini es geçecekler gibi bir his doğuyor insanda…
G CHP kaynakları, milletvekilleriyle başlatılan kampın bundan böyle sık sık tekrarlanacağını belirtmişler. İlk toplantının eşsiz yapıldığını, milletvekili eş ve çocuklarının da katılacağı kampların gündemde olduğunu ifade etmişler. CHP yönetimi önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek 'Bölge toplantıları' için de start vermiş. İlk toplantının Ekim ayı içinde Kahramanmaraş'ta yapılması bekleniyormuş.
Beşinci uyarımız da şöyle: Eğer konsept (temel düşünce) yanlışsa, siz çokladıkça yanlışı da çoklamış olursunuz.
***
Peki ne yapmalı?
1. Sadece iki soru tartışılmalı: ‘Ne yapmalı?’ ve ondan da önemlisi ‘Nasıl yapmalı?’… Bu ikisi dışındaki her şey gündem dışı bırakılmalı. Vakit kaybıdır. Partiyi yıpratır boş yere; dikkatleri esas sorundan uzak tutmaya yarar…
2. En üst kademeden en alta ‘Katılım’, ‘Adanmışlık’ ve ‘Kararlılık’ (KAK) yeniden nasıl canlandırılır ve yönetilebilir (engagement management)? Bunun yolları aranmalı. (Çağırın Selim Oktar’ı anlatsın size; burnunuzun dibinde Dr. Nuran Yıldız var. Ona da sorabilirsiniz)…
3. ‘Önce konsept’ sonra o konsepte uygun kadrolar ve görevlendirme, ilkesini devreye sokun. Tersi değil. Partide çalışmak istemek, bunun için yeterli olmamalı…
4. Size ‘markalar’ lazım. Parti’nin marka vaadi ile (birinci madde de ortaya çıkacak) uyum içinde olan bireysel markalar. Bunların ‘kadraja’ girmeleri gerek. Örneğin Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile temas içinde olmanız bu çerçeveye uyan bir adımdır. Görüşme başarısızlıkla sonuçlanırsa, tam tersi bir etki yapar. Aman dikkat…
5. Siyasi iletişim, işin sahiplerine bırakılamaz. Pazarlama iletişimini sizden çok daha iyi bilen iş adamları, dünyadaki bütün başarılı siyasetçiler, neden dışarıdan uzmanlarla çalışırlar, bir düşünün. ‘Uygulama’ için tutulan reklam ajanslarını ve PR şirketlerini kastetmiyorum. Partinin iletişim stratejisini teslim edeceğiniz ‘siyasi iletişim uzmanlarını’ -tabii ki bunların aslan vurmuş olanlarını- kastediyorum…
Gördüğünüz gibi reçete hazır. Uygulayın bakın, göreceksiniz… “Bugün sünnet yarın deniz” kadar kolay olacak her şey...
Muhalefet sorunu devam ediyor mu? Ediyor…
Muhalefet sorunu referandumdan sonra artarak devam etmektedir. Sonuçlar, muhalefet için bir ‘yenilgiydi’. Durumu bazılarının ‘galibiyet’ olarak değerlendirmesi gerçeği değiştirmez.
Bu durum, 2011 seçimlerine doğru neredeyse alternatifsiz bir şekilde ilerlemekte, AK Parti’yi bile rahatsız eder boyuta gelmektedir. İktidarın her sistemde bulunduğunu, muhalefetin ise sadece demokrasilerde yaşayabildiklerini bilen AK Partili sayısı az değildir. Ve AK Parti’yi iktidara getiren ‘demokrasinin’ yaşaması için muhalefetin güçlenmesi gerektiği bizzat Başbakan’ın ağzından duyulur olmuştur…
Cumhuriyet tarihimizde iktidarda kalma rekorları kıran büyük Türk siyasetçisi, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, yenik çıktığı bir seçimden sonra “Milletimiz bize muhalefet görevi tevdi etmiştir” demişti… Büyük laf… Ya da “Sine-i millete dönüyoruz”… Bu laflar ona yakışıyordu. Çünkü kırk yılda bir düşüyordu muhalefete…
***
Geçenlerde CHP Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay TV’lere çıktı ve kulaklarıma inanamadığım tarihi açıklamayı yaptı: “CHP 2011 seçimleri için yeni sloganını belirlemiştir: Pozitif Muhalefet!”…
Bir parti, içinde ‘muhalefet’ sözcüğü geçen bir söylemi ağzına dahi alamaz. Barajın altında kalma ihtimali olan bir parti bile bunu yapamaz. Kaldı ki koskoca CHP.
Neyse… Haklarını teslim etmeli. Referandum sonrası sanki silkelenildi biraz. Pozitif muhalefet tuhaflığı dışında pek çok olumlu adım var…
Cuma - Cumartesi için planlandığı söylenen ve tüm milletvekillerinin bir araya gelmesi beklenen Abant toplantısı da bunlardan biri. Bizim gazeteden A. Rezzak Oral’ın haberine göre, referandum sonuçlarını tartışacak; “İktidara gelmek için ne yapalım?” sorusuna yanıt arayacaklarmış. Çok iyi…
AK Parti sıfır fireyle toplanıp müthiş bir disiplin ve etkililikle yürütür bu toplantıları. Bakalım CHP’ninki nasıl olacak? AK Parti toplantılarından hiçbir şey sızmaz dışarıya. CHP’ninkinden Twitter yayını yapılırsa şaşmayın. Hani şeffafız ya…
***
G Genel Başkan Kılıçdaroğlu geçen hafta sonu il başkanlarını ve Parti Meclisi'ni Ankara'da toplamış. “İktidar kimseye altın tepsiyle sunulmuyor. Ancak çok çalışırsak iktidar oluruz ve hepinizden bu çalışmayı bekliyorum” demiş. Şimdi benzer ifadeleri milletvekillerine de söyleyecekmiş.
Birinci uyarıyı hemen yapalım. ‘Çok’ çalışmak günümüzde hiçbir şey ifade etmiyor. ‘İyi’ çalışmak gerek.
G Kamp toplantılarında uzun uzun hükümet politikaları tartışılacakmış.
İkinci uyarımız şu: Hükümetin istediği de bu değil mi zaten? Muhalefet ‘uzun uzun’ onun politikalarını tartışsın. Zamanı adam gibi kullanmak adına, Hükümetin ne yaptığını hiç gündeme almamak bile mümkün olabilir.
G İktidara gelebilmek için nelerin eksik yapıldığı konuşulacakmış.
Üçüncü uyarı: Yıllardır bu yapılmıyor mu? Nelerin olmayacağı, nelerin yanlış olduğu, başarısızlıklar… Buradan bir yere varılmadığı görülmedi mi?
G İzlenen parti politikalarının halka niye anlatılamadığı üzerinde durulacakmış.
Dördüncü uyarı: Bir negatif çıkış noktası daha. Topu iletişimden sorumlu kadrolara atma çabası. Bunları konuşup öte yandan nasıl adam gibi iletişim yapılabileceğini es geçecekler gibi bir his doğuyor insanda…
G CHP kaynakları, milletvekilleriyle başlatılan kampın bundan böyle sık sık tekrarlanacağını belirtmişler. İlk toplantının eşsiz yapıldığını, milletvekili eş ve çocuklarının da katılacağı kampların gündemde olduğunu ifade etmişler. CHP yönetimi önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek 'Bölge toplantıları' için de start vermiş. İlk toplantının Ekim ayı içinde Kahramanmaraş'ta yapılması bekleniyormuş.
Beşinci uyarımız da şöyle: Eğer konsept (temel düşünce) yanlışsa, siz çokladıkça yanlışı da çoklamış olursunuz.
***
Peki ne yapmalı?
1. Sadece iki soru tartışılmalı: ‘Ne yapmalı?’ ve ondan da önemlisi ‘Nasıl yapmalı?’… Bu ikisi dışındaki her şey gündem dışı bırakılmalı. Vakit kaybıdır. Partiyi yıpratır boş yere; dikkatleri esas sorundan uzak tutmaya yarar…
2. En üst kademeden en alta ‘Katılım’, ‘Adanmışlık’ ve ‘Kararlılık’ (KAK) yeniden nasıl canlandırılır ve yönetilebilir (engagement management)? Bunun yolları aranmalı. (Çağırın Selim Oktar’ı anlatsın size; burnunuzun dibinde Dr. Nuran Yıldız var. Ona da sorabilirsiniz)…
3. ‘Önce konsept’ sonra o konsepte uygun kadrolar ve görevlendirme, ilkesini devreye sokun. Tersi değil. Partide çalışmak istemek, bunun için yeterli olmamalı…
4. Size ‘markalar’ lazım. Parti’nin marka vaadi ile (birinci madde de ortaya çıkacak) uyum içinde olan bireysel markalar. Bunların ‘kadraja’ girmeleri gerek. Örneğin Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile temas içinde olmanız bu çerçeveye uyan bir adımdır. Görüşme başarısızlıkla sonuçlanırsa, tam tersi bir etki yapar. Aman dikkat…
5. Siyasi iletişim, işin sahiplerine bırakılamaz. Pazarlama iletişimini sizden çok daha iyi bilen iş adamları, dünyadaki bütün başarılı siyasetçiler, neden dışarıdan uzmanlarla çalışırlar, bir düşünün. ‘Uygulama’ için tutulan reklam ajanslarını ve PR şirketlerini kastetmiyorum. Partinin iletişim stratejisini teslim edeceğiniz ‘siyasi iletişim uzmanlarını’ -tabii ki bunların aslan vurmuş olanlarını- kastediyorum…
Gördüğünüz gibi reçete hazır. Uygulayın bakın, göreceksiniz… “Bugün sünnet yarın deniz” kadar kolay olacak her şey...