50. gün hesabı bir fırsat olabilir
25 eylül 2018 - yeni şafak
Sayın Cumhurbaşkanı 53 gün önce tüm bakanların katılımıyla düzenlediği bir lansman toplantısında bakanlıkların her birinin hazırlamış oldukları “İlk 100 gün” programlarının özetlerini anlatmıştı…
Aradan 50 gün geçti… Yani yol yarılandı… Ciddî bir iletişim değeri oluştu… Kimin için? Bu sefer Cumhurbaşkanı için değil. Bu kez fırsat da görev de Bakanlarımızda.
Bu konuda belki ‘muaf’ tutulabilecek tek kişi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak… Almanya ve ABD’ye gitmeden önce düzenlediği tarihî toplantıda açıkladığı Yeni Ekonomi Programı çok iyi çalışılmış ve tüm bakanlıkları içine alan 3 yıllık eylem planı idi…
Bakanlarımız önlerindeki bu fırsatı kaçırmamalılar… 100 günün dolmasını beklemeden düzenlenecek bir ara bilgilendirme toplantısı, hedef kitle nezdinde hem güven tesis edecek hem de gelecek için vaatler bağlamında zemin hazırlayacaktır…
Hesap verebilirlik ve şeffaflık, devlet – hükümet – millet üçgeninin sağlam ayaklar üzerinde durmasını sağlayan yapının tam da sıklet merkezinde durur.
İşte bu bağlamda son derece ciddî bir fırsat vardır… Herhalde benzer bir toplantı ve sunum, 100’üncü gün sonrasında da düzenlenecektir. Oysa o 50’inci gün hesabı, 100’üncü gün toplantısı için de bir heyecanlı bekleyiş yaratmak adına büyük fırsattır…
Bir konu iki gerçek
Haziran 2018’de yayınlanan European Communications Monitor araştırmasına göre Avrupalı özel şirketlerin ve kamu kurumlarının %55,8’i, yalan haberlerin kendi kurumları için büyük bir problem olduğunu düşünüyor. Anket Türkiye’de de yanıtlanıyor; bizim arkadaşlarımıza da gelmiş… Onlar da doldurup göndermiş. Ancak Türkiye verileri yetersiz bulunduğu için rapora eklenmemiş herhalde.
Bu listede özellikle Rusya (%53,2), Sırbistan (%47,5), Slovenya (%43,9), İsveç (%33,3), Belçika (%31,1) gibi ülkelerdeki özel ile kamu kurumları yalan haberlerden daha önce etkilendiklerini belirtiyorlar. Bu oran Avrupa genelinde %25,5. En çok etkilenenler de sırasıyla kamu kurumları, özel şirketler ve politik organizasyonlar imiş. Konuyla ilgili http://www.communicationmonitor.eu adresine başvurulabilir…
Burada ikinci konu devreye giriyor.
Mısır'da Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi, güvenlik birimlerine sosyal medya kullanıcılarını gözleme ve denetleme hakkı veren yasa tasarısını onaylamış.
Temmuz ayında parlamentodan geçen yasa tasarısına göre, Medya Düzenlemeleri Yüksek Şurası isimli kurum sosyal medyada 5 binden fazla takipçisi olan kişileri denetim altına alabilecekmiş.
Yeni yasayla birlikte kuruma, yalan haber yayınlayan, yasalara aykırı hareket eden, şiddet ve nefret suçlarını işleyenlerin hesaplarını askıya alma ve engelleme hakkı da verilmiş.
Tahmin edebileceğiniz üzere, insan hakları grupları, Sisi yönetiminin eleştirilebildiği son alanlardan biri olarak görülen internet ortamları için yapılan düzenlemelerin ifade özgürlüğünü hedef aldığını savunmuşlar.
Ülkede Ağustos ayında çıkan bir başka yasayla, Mısır'ın ulusal güvenliği veya ekonomisi için tehdit oluşturan web sitelerinin kapatılması yetkisi hakimlere verilmişti. Ayrıca, bu siteleri yönetenlerin ve ziyaret edenlerin hapis cezasıyla karşılaşmasının önü açılmıştı.
Yasanın çıkmasının ardından 500'den fazla internet sitesinin kapatıldığı belirtilmişti...
Konu tartışmalı ve hayli nazik… Olayın ‘derin entelektüel boyutunda’, ifade özgürlüğünün engellenmesi şeklinde yorumlanması işten bile değildir. Yalan haber konusunda tüm dünya rahatsız… Türkiye’de de durum hiç iç açıcı değil… Ülkemizde hem kamu kurumlarını hem de özel şirketleri etkileyecek düzeyde yalan haber yapan çok sayıda websitesi var.
Ve de sosyal medyada yalan kurbanı olmuş binlerce insan…
Bireysel hak ve özgürlüklerle, mağdurların bireysel hak ve özürlükleri arasında nerede durulacağını insanların otokontrol ile halledemedikleri ekosistemlerde devlet mutlaka müdahale ediyor…
Aradan 50 gün geçti… Yani yol yarılandı… Ciddî bir iletişim değeri oluştu… Kimin için? Bu sefer Cumhurbaşkanı için değil. Bu kez fırsat da görev de Bakanlarımızda.
Bu konuda belki ‘muaf’ tutulabilecek tek kişi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak… Almanya ve ABD’ye gitmeden önce düzenlediği tarihî toplantıda açıkladığı Yeni Ekonomi Programı çok iyi çalışılmış ve tüm bakanlıkları içine alan 3 yıllık eylem planı idi…
Bakanlarımız önlerindeki bu fırsatı kaçırmamalılar… 100 günün dolmasını beklemeden düzenlenecek bir ara bilgilendirme toplantısı, hedef kitle nezdinde hem güven tesis edecek hem de gelecek için vaatler bağlamında zemin hazırlayacaktır…
Hesap verebilirlik ve şeffaflık, devlet – hükümet – millet üçgeninin sağlam ayaklar üzerinde durmasını sağlayan yapının tam da sıklet merkezinde durur.
İşte bu bağlamda son derece ciddî bir fırsat vardır… Herhalde benzer bir toplantı ve sunum, 100’üncü gün sonrasında da düzenlenecektir. Oysa o 50’inci gün hesabı, 100’üncü gün toplantısı için de bir heyecanlı bekleyiş yaratmak adına büyük fırsattır…
Bir konu iki gerçek
Haziran 2018’de yayınlanan European Communications Monitor araştırmasına göre Avrupalı özel şirketlerin ve kamu kurumlarının %55,8’i, yalan haberlerin kendi kurumları için büyük bir problem olduğunu düşünüyor. Anket Türkiye’de de yanıtlanıyor; bizim arkadaşlarımıza da gelmiş… Onlar da doldurup göndermiş. Ancak Türkiye verileri yetersiz bulunduğu için rapora eklenmemiş herhalde.
Bu listede özellikle Rusya (%53,2), Sırbistan (%47,5), Slovenya (%43,9), İsveç (%33,3), Belçika (%31,1) gibi ülkelerdeki özel ile kamu kurumları yalan haberlerden daha önce etkilendiklerini belirtiyorlar. Bu oran Avrupa genelinde %25,5. En çok etkilenenler de sırasıyla kamu kurumları, özel şirketler ve politik organizasyonlar imiş. Konuyla ilgili http://www.communicationmonitor.eu adresine başvurulabilir…
Burada ikinci konu devreye giriyor.
Mısır'da Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi, güvenlik birimlerine sosyal medya kullanıcılarını gözleme ve denetleme hakkı veren yasa tasarısını onaylamış.
Temmuz ayında parlamentodan geçen yasa tasarısına göre, Medya Düzenlemeleri Yüksek Şurası isimli kurum sosyal medyada 5 binden fazla takipçisi olan kişileri denetim altına alabilecekmiş.
Yeni yasayla birlikte kuruma, yalan haber yayınlayan, yasalara aykırı hareket eden, şiddet ve nefret suçlarını işleyenlerin hesaplarını askıya alma ve engelleme hakkı da verilmiş.
Tahmin edebileceğiniz üzere, insan hakları grupları, Sisi yönetiminin eleştirilebildiği son alanlardan biri olarak görülen internet ortamları için yapılan düzenlemelerin ifade özgürlüğünü hedef aldığını savunmuşlar.
Ülkede Ağustos ayında çıkan bir başka yasayla, Mısır'ın ulusal güvenliği veya ekonomisi için tehdit oluşturan web sitelerinin kapatılması yetkisi hakimlere verilmişti. Ayrıca, bu siteleri yönetenlerin ve ziyaret edenlerin hapis cezasıyla karşılaşmasının önü açılmıştı.
Yasanın çıkmasının ardından 500'den fazla internet sitesinin kapatıldığı belirtilmişti...
Konu tartışmalı ve hayli nazik… Olayın ‘derin entelektüel boyutunda’, ifade özgürlüğünün engellenmesi şeklinde yorumlanması işten bile değildir. Yalan haber konusunda tüm dünya rahatsız… Türkiye’de de durum hiç iç açıcı değil… Ülkemizde hem kamu kurumlarını hem de özel şirketleri etkileyecek düzeyde yalan haber yapan çok sayıda websitesi var.
Ve de sosyal medyada yalan kurbanı olmuş binlerce insan…
Bireysel hak ve özgürlüklerle, mağdurların bireysel hak ve özürlükleri arasında nerede durulacağını insanların otokontrol ile halledemedikleri ekosistemlerde devlet mutlaka müdahale ediyor…