Ali Saydam
  • TV Programları
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim

7,4’ü adam gibi anlatmak gerekmez mi?

12 Haziran 2018 - Yeni Şafak

İlk çeyrek büyüme rakamı açıklandı ya. Bir arkadaşımızın deyişiyle muhalif yarı entelektüel Twitter Bilgeleri karalar bağladılar…  WhatsApp grupları 7,4’ü saymamak, saydırmamak için ciddî bir kampanyaya start verdiler…
Tavır belirleyebilmek adına, ne deniyor bilmekte yarar var. İşte bu muhabbetlerden bizim gördüğümüz kadarıyla dikkate alınması gereken bir iki örnek…
  • Beklentiler paralelinde GSYH 1. Çeyrekte %7,4 büyüme kaydetti. 2017 yılı genelinde %7,35 büyüme kaydedilmişti. 2018’in ilk 5 ayına ait öncü göstergeler yıl geneli için şimdilik %6,3’lük büyümeye işaret ediyor. Ancak yüksek faiz-yüksek enflasyon ortamında büyümenin %4,5 seviyelerine inmesi tahmin ediliyor.
Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söylermiş misali, arkadaşın kabullendiği 4,5 bile AB standartlarında son derece iyi bir büyüme hızı…
Bir başkası:
  • Bizim hükümet son yıllarda adım adım ‘enflasyon’, ‘GDP’ (gayri safi milli hasıla) ve ‘change rate’ (büyüme hızı) hesaplamalarını değiştirdi. Dolayısıyla rakamın %6.3 çıkması gerçekten, uluslararası kabul görmüş hesaplama metotlarıyla büyümenin bu olacağı anlamına gelmiyor...
Ne olacağı anlamına geliyor peki?.. Yanıt ve sohbetin devamı şöyle:
  • Büyük bir olasılıkla gerçek büyüme çok daha düşük... Kaynağına göre %2.5-4.5 arası rakamlar var batı medyasında...
  • Büyümenin kaynağına da bakmak lazım. Tüketime dayalı, kamunun getirisi olmayan yatırımları vs… Büyüme hatta GSMH seviyesi, bunlar tabii ki refah, ekonomik boyut ölçüleri olarak kesinkes yeterli değiller, hatta ekonomik başarı için hiç yeterli değiller...
  • Diyelim ki bir ülkede 100 birim GSMH var, 200 birim borç var ve 10 birim cari fazla var. Bu ülke 20 yılda borcunu öder... Aynı ülkeye yeni bir hükümet geliyor, hızlıca GSMH’yi üçe katlıyor, ama bunu borç, geri dönüşümü zayıf kamu yatırımı, tüketim, ithalatla yapıyor zira bir şekilde bol borç bulabiliyor ve diyelim ki bu ülkede artık 300 birim GSMH, ama 1000 birim borç ve de 60 birim cari açık/yetersizlik var... Bu ülkenin halkı o yıl sisteme, cebine giren paraya baktığı için sevinebilir, zira GSMH 100’den 300’e çıkmıştır, ama gerçekte büyük olmayan ama sağlıklı bir ekonomi, büyük ama çok sağlıksız bir hal almıştır... Borç 200 birimden 1000 birime çıkmıştır ve bu borcun ödenebilir olması artık çok zordur.... Ülkemizin son 10 yılki büyüme hikayesi buna benziyor…
Bu açıklamadan sonra gruptakiler coşuyor. Sohbet şu minval üzere devam ediyor:
  • Özetle son yıllarda üretime yönelik olmayan büyümeyi yaptık. Ayrıca bu büyüme için iç yatırım kaynaklarımızı harcadık. Yurtdışından gelen yatırım da azaldı. Doğru mu?
  • Evet kredi maliyetleri hem yüksek hem kısıtlı.
  • Kişi sayısı az olduğu için istatistiki açıdan anlamlı olmayabilir ama bu grupta işi büyüyen, kârlılığı artan, %7.4 büyüyen bir ekonomide yaşamanın verdiği hazdan pay alan bir kimse var mı?
  • İşin komiği, büyüdük diyorsun, iş adamı huzursuz. Tüketim büyümesi. Şu anda seçimden önce yorum yapmak zor ama kim seçilirse seçilsin zor günler bekliyor bizi gibi geliyor.
  • "Gibi" gelmesin, çok zor bir döneme girdik bile... Bu kesin. Bu döneme gireceğimizin işaretleri de en az 2014’ten beri bağıra, bağıra geliyordu... Kim seçilirse seçilsin, işi çok zor...
Bu konuşmalar, hepsi unvanı yerinde, iş dünyasında ya yatırımcı ya da yönetici olarak kendisini kanıtlamış ciddi bir grup arasında geçiyor. Ve muhabbet herkesin mutabık olduğu şu final cümlesiyle bitiyor:
  • İnşallah bu duruma düşmemize sebep olanlar, ya da en azından engelleyemeyenlerin değil de, daha kabiliyetli bir takımın seçilmesini diliyorum.
Şimdi burada yapılacak iki şey olabilir… Ya it ürür kervan yürür, diyecek; bu tür akıl yürütenlerin “insanların kafalarını karıştırmaya çalışanların, FETÖ sempatizanı, ya da Türkiye’yi karanlık günlere götürmek isteyen kötü niyetli emperyal güçlerin uşakları” olduğunu iddia edip 7,4 büyümenin ne kadar muhteşem bir şey olduğunu anlatmayı sürdüreceğiz…
Ya da, bu yaklaşımları ciddiye alacak, insanların akıllarının bulandırılmasına izin vermemek adına çıkıp defalarca, bu büyüme meselesi ile ekonomik yapı arasındaki korelasyonu, 7 yaşındaki çocuğun anlayacağı şekilde anlatacağız…
Sizce hangi yol siyasî iletişim açısından daha doğrudur?..
www.alisaydam.com - 2014