Aceleyle gelen aceleyle gidebilir
12 ARALIK 2011
Angelopulos’un ‘Ulis’in Bakışı’ adlı filminde bir görsel şölen halinde nehir gemisiyle taşınan Lenin heykelinden başlayarak, kimbilir kaç tane yerinden edilen ya da bizde olduğu gibi ‘ucube’ nitelendirmesiyle yıkılan heykel vardır?
Heykeller üstlerinde ‘örnek ve özendirici’ olma temel özellikleri ile saygıdan başlayarak vefaya uzanan sayısız mesaj taşırlar. Bazıları mevcut iktidarların, bazıları zamana direnerek toplumsal vicdanın simgesi olarak yükselirler.
Artık üzerinde tartışma kabul etmeyecek kadar halka, toplumsal geçmişe derinlemesine ayak izini bırakan öncülere ‘dokunmak’ sanıldığı kadar kolay olmadığı için rahatlıkla söylenebilir ki; bir ülkenin uzun ömürlü heykelleri o toplumun kader çizgisini de tanımlayacak kadar güçlüdür.
Süreyya Ayhan’ın heykelinin memleketi Çankırı’ya dikilip indirilmesindeki tuhaflığı ise, dün bu köşede toplumdaki kabuk değişimine dair sözlerine yer verdiğimiz tarihçimiz İlber Ortaylı’nın ifade ettiği ‘pragmatizm’in içinde aramak mümkündür.
Ne diyordu İlber Hoca?
“Türkiye toplumu kabuk değişimini gayet pragmatist biçimde gerçekleştiriyor.”
Her Avrupa şampiyonu olan kardeşimizin heykelini dikmediğimize göre; işi biraz aceleye getiren Çankırılı arkadaşlar pragmatik bir şekilde o heykeli oraya diktikleri gibi, Süreyya Hanımın doping denetimi konusunda gösterdiği belirsizlik ve anlaşılmazlık içeren davranışlarından sonra aldığı cezanın ardından “zararın neresinden dönülürse kârdır” pragmatizmi içinde bu sefer heykeli yerinden kaldırılmış.
Belediye Başkanı İrfan Dinç’in açıklaması ise tam İlber Hocaya göre:
“Heykel çok yıpranmıştı. Heykelin Süreyya Ayhan’a benzemediği de zaten belirgin bir halde idi. Çirkin bir görünüm vardı. Şayet halkımızdan bu heykelin yeniden yapılması ile ilgili yoğun bir talep gelirse daha güzelini yaptırabiliriz.”
Biz görüşümüzü Tagore’un ünlü sözünü konuya uyarlayarak dile getirmeye çalışalım:
“Bir heykel bir heykel bir heykeldir…”
Onca zahmete değmiş
Türk Telekom’un Boğaziçi Üniversitesi ile işbirliği içinde görme engelliler için başlattığı hizmet kampanyasının tanıtım filmine duyduğum hayranlığı daha önce dile getirmiştim.
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı bugüne kadar onlarca defa sinema ve TV’ye uyarlanmıştı. İş o kadar başarılıydı ki, tanıtım filminde kullanılan Raskolnikov sahnesinin bu filmlerden birinden alındığı izlenimi edinmek mümkündü. Türk Telekom’un Kurumsal İlişkiler Direktörü Sinan Cem Şahin merakımı gidermek için bir mail göndermiş:
“Türkiye'nin dört bir yanındaki görme engelli vatandaşlarımıza hayata eşit katılım imkânı sağlamaya katkı yapacağı için yeni bir projede duyulacak heyecanın çok çok daha fazlasını hissettik her birimiz... Yazınızda belirttiğiniz gibi projenin anlatıldığı film de çok etkileyici oldu gerçekten. Filmdeki görüntüler başka bir film veya diziden alınmadı.
18. yüzyıl Rusya'sında geçen roman için St. Petersburg'da bulunan saman pazarı yeniden inşa edildi. Kasabından, manavına, atlı polisinden, kalabalık figürasyonun kıyafetlerine, duvarlardaki tiyatro afişlerine kadar birebir hazırlandı. Bununla birlikte boş bir apartman, romanın kahramanı Raskolnikov’un yaşadığı apartmana dönüştürüldü. Raskolnikov’un odası romanda anlatıldığı şekilde inşa edildi. Filmin çekimleri Kiev'de gerçekleştirildi ve ön hazırlıkları ile birlikte 20 günden fazla sürdü. 150'den fazla yardımcı oyuncu kullanıldı çekimlerde.
Tabii ki bu tür projelerde en önemli konu sizin de belirttiğiniz gibi süreklilik. Bu konuda en ufak bir soru işareti olmasın kafanızda çünkü en azından 2-3 faz daha olacak bu projede. Her birinde hem içeriğe hem de sürece yönelik yenilikler ve katkılar gerçekleşecek. Projeyi duyurduktan sonra aldığımız gönüllü olarak kitap okuma taleplerinin yoğunluğu zaten planladığımız bu aşamayı daha erkene çekmeye yöneltebilir sadece.”
Bu muhteşem çabaya ve yatırıma kesinlikle değmiş, Sinan Bey. Tebrikler.
Heykeller üstlerinde ‘örnek ve özendirici’ olma temel özellikleri ile saygıdan başlayarak vefaya uzanan sayısız mesaj taşırlar. Bazıları mevcut iktidarların, bazıları zamana direnerek toplumsal vicdanın simgesi olarak yükselirler.
Artık üzerinde tartışma kabul etmeyecek kadar halka, toplumsal geçmişe derinlemesine ayak izini bırakan öncülere ‘dokunmak’ sanıldığı kadar kolay olmadığı için rahatlıkla söylenebilir ki; bir ülkenin uzun ömürlü heykelleri o toplumun kader çizgisini de tanımlayacak kadar güçlüdür.
Süreyya Ayhan’ın heykelinin memleketi Çankırı’ya dikilip indirilmesindeki tuhaflığı ise, dün bu köşede toplumdaki kabuk değişimine dair sözlerine yer verdiğimiz tarihçimiz İlber Ortaylı’nın ifade ettiği ‘pragmatizm’in içinde aramak mümkündür.
Ne diyordu İlber Hoca?
“Türkiye toplumu kabuk değişimini gayet pragmatist biçimde gerçekleştiriyor.”
Her Avrupa şampiyonu olan kardeşimizin heykelini dikmediğimize göre; işi biraz aceleye getiren Çankırılı arkadaşlar pragmatik bir şekilde o heykeli oraya diktikleri gibi, Süreyya Hanımın doping denetimi konusunda gösterdiği belirsizlik ve anlaşılmazlık içeren davranışlarından sonra aldığı cezanın ardından “zararın neresinden dönülürse kârdır” pragmatizmi içinde bu sefer heykeli yerinden kaldırılmış.
Belediye Başkanı İrfan Dinç’in açıklaması ise tam İlber Hocaya göre:
“Heykel çok yıpranmıştı. Heykelin Süreyya Ayhan’a benzemediği de zaten belirgin bir halde idi. Çirkin bir görünüm vardı. Şayet halkımızdan bu heykelin yeniden yapılması ile ilgili yoğun bir talep gelirse daha güzelini yaptırabiliriz.”
Biz görüşümüzü Tagore’un ünlü sözünü konuya uyarlayarak dile getirmeye çalışalım:
“Bir heykel bir heykel bir heykeldir…”
Onca zahmete değmiş
Türk Telekom’un Boğaziçi Üniversitesi ile işbirliği içinde görme engelliler için başlattığı hizmet kampanyasının tanıtım filmine duyduğum hayranlığı daha önce dile getirmiştim.
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı bugüne kadar onlarca defa sinema ve TV’ye uyarlanmıştı. İş o kadar başarılıydı ki, tanıtım filminde kullanılan Raskolnikov sahnesinin bu filmlerden birinden alındığı izlenimi edinmek mümkündü. Türk Telekom’un Kurumsal İlişkiler Direktörü Sinan Cem Şahin merakımı gidermek için bir mail göndermiş:
“Türkiye'nin dört bir yanındaki görme engelli vatandaşlarımıza hayata eşit katılım imkânı sağlamaya katkı yapacağı için yeni bir projede duyulacak heyecanın çok çok daha fazlasını hissettik her birimiz... Yazınızda belirttiğiniz gibi projenin anlatıldığı film de çok etkileyici oldu gerçekten. Filmdeki görüntüler başka bir film veya diziden alınmadı.
18. yüzyıl Rusya'sında geçen roman için St. Petersburg'da bulunan saman pazarı yeniden inşa edildi. Kasabından, manavına, atlı polisinden, kalabalık figürasyonun kıyafetlerine, duvarlardaki tiyatro afişlerine kadar birebir hazırlandı. Bununla birlikte boş bir apartman, romanın kahramanı Raskolnikov’un yaşadığı apartmana dönüştürüldü. Raskolnikov’un odası romanda anlatıldığı şekilde inşa edildi. Filmin çekimleri Kiev'de gerçekleştirildi ve ön hazırlıkları ile birlikte 20 günden fazla sürdü. 150'den fazla yardımcı oyuncu kullanıldı çekimlerde.
Tabii ki bu tür projelerde en önemli konu sizin de belirttiğiniz gibi süreklilik. Bu konuda en ufak bir soru işareti olmasın kafanızda çünkü en azından 2-3 faz daha olacak bu projede. Her birinde hem içeriğe hem de sürece yönelik yenilikler ve katkılar gerçekleşecek. Projeyi duyurduktan sonra aldığımız gönüllü olarak kitap okuma taleplerinin yoğunluğu zaten planladığımız bu aşamayı daha erkene çekmeye yöneltebilir sadece.”
Bu muhteşem çabaya ve yatırıma kesinlikle değmiş, Sinan Bey. Tebrikler.