Açıklıyorum: Bir numara benim!
09 Ocak 2009 Akşam Gazetesi
Bu sütunlarda daha önce sık sık sözünü etmiştim. İlişki ve iletişim yönetiminde 'güç kirlenmesi' diye bir kavram vardır. Meraklısı kavramı Google'layıp, gereken ayrıntılı bilgiyi edinebilir. Özetle, aşırı iletişim yüklemesiyle ve/veya zamanlamayı doğru yönetemediğiniz için pozitif algıyı negatif algıya dönüştürebilirsiniz.
Çocuğa sürekli olarak 'Bak sana hediye alacağım' deyip, almamak gibi...
Her konuda medyaya çıkıp, 'ekran maydanozu' olmak gibi...
Ya da meseleyi gerip gerip, her hangi bir ucunu bırakmamak gibi...
Ergenekon'da da olan budur! Biraz daha işi uzatın, pek yakında Ergenekon soruşturmasında ve davasında yargının yanında bir tek kişi kalmayacaktır. İşin boyutu kamu vicdanını rencide edecek düzeye gelmiştir.
Benim bile kafam karıştı... Şeytan diyor ki çık 'Bir numara benim' de ve bu zulüm bitsin...
Kafalar nasıl karışmasın ki?.. AK Parti'nin kapatılması gündeme geliyor, bir taraf ayağa kalkıyor ve 'Yargı siyasallaşmıştır' diyor. Ergenekon soruşturması başlıyor, Sayın Deniz Baykal kalkıyor ve 'Ben Ergenekon'un avukatıyım' açıklaması yapıyor ve dalgalar arttıkça bu kez yargının siyasallaştığını o iddia ediyor.
Bir ülkede yargı mekanizması kendi içinde bundan daha iyi nasıl yıpratılıp, bölünebilir acaba?..
Gözler yine İstanbul'da olacak
PAZARTESİ akşamı Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'nun verdiği yemekteydik. 16 -22 Mart 2008'de İstanbul'da düzenlenecek olan 5. Dünya Su Forumu'nun hazırlıkları ve hedefleri konusunda Bakan geniş bilgi verdi.
İki gün önce de Forum'un merkez oturumunun düzenleneceği Sütlüce Kongre ve Konferans Merkezi'nin salonlarını gezdik. Eğer bu Forum düzenlenmemiş olsaydı yıllardır sürüm sürüm sürünen, on yıldır yapımı bir türlü tamamlanamayan Merkez, on yıl da sürünebilirdi.
20 bine yakın konuk, 1500 yerli ve yabancı gazeteci, 170 kadar ülke bakanı ve bazı ülke liderlerinin katılacağı Forum'da bu kez ciddi bir adım atılması bekleniyormuş.
İstanbul Mutabakatı adı verilen belge aylar öncesinden ülke ülke dolaştırılıp gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra bu Forum'da bütün katılımcılarca imzalanacakmış.
Bu mutabakat, su strateji ve politikalarının konumlandırma ve yönetiminde uluslararası standartları rehber niteliğinde ortaya koyuyormuş.
Veysel Eroğlu'nun yüzü gülüyordu. Belli ki Forum'u İstanbul'a almayı çok istemiş... Umalım 22 Mart akşamı da bu gülümseme sürüyor olsun. Çünkü su, dünyada en az petrol kadar kritik bir kıymet ve yönetimi de bir o kadar risk dolu...
Yemeyin de yanında yatın!
Maslow hiyerarşisinde yerleri farklı olsa da aşağıda sözünü edeceğim iki kitabın ikisinin de yerleri ve yararları ilginç ve her ikisi de müthiş!
Birincisinin adı 'Tiyatroya El Verenler'... Bahçeşehir Belediyesi kültür hizmeti olarak çıkarmış. İçinde 63 ünlü tiyatro sanatçısının tam sayfa siyah beyaz portreleri ve fotoğrafların karşısında kendi el yazılarıyla yazdıkları anı notları var. Bahçeşehir Belediye Başkanı Kemal Aydın'ın öncülüğünde yürütülen projede sanatçıların 'el izlerinin tespiti' hedeflenmiş. Bunlar Bahçeşehir Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu Haldun Dormen Sahnesi'nde sergilenmekteymiş. www.bahcesehir-bld.gov.tr
Mutlaka bir tane edinmeye bakın...
İkinci kitap ise 'Yenilendik, makarnanın tarifini değiştirdik!' sloganıyla ortaya çıkan Selva'ya ait. Ben böyle bir marka duymamıştım. Duydum. Şimdi de siz duydunuz. Bu spagetti değil, makarna. Kitapta ise Türk yemekleriyle yapılmış makarnaların nefis fotoğrafları ve tarifleri var. Özellikle de 'Sağlıklı Akdeniz Diyet Piramidi' grafiğine göz atmanızı ve 'Makarna yemeklerinin sağlıklı beslenme modellerinde rolü' başlıklı yazıyı okumanızı salık veririm. Hamsili, Abant kebaplı, tas kebaplı, çoban kavurmalı, misket köfteli, köfte güveçli, musakkalı, orman kebaplı, ciğer soteli, menemenli, pastırmalı, kıymalı yoğurtlu makarna ve ayrıca fırında makarna kebabı, kolay mantı... Yazarken ağzım sulandı; yerken ne olur kim bilir?..
Bu sütunlarda daha önce sık sık sözünü etmiştim. İlişki ve iletişim yönetiminde 'güç kirlenmesi' diye bir kavram vardır. Meraklısı kavramı Google'layıp, gereken ayrıntılı bilgiyi edinebilir. Özetle, aşırı iletişim yüklemesiyle ve/veya zamanlamayı doğru yönetemediğiniz için pozitif algıyı negatif algıya dönüştürebilirsiniz.
Çocuğa sürekli olarak 'Bak sana hediye alacağım' deyip, almamak gibi...
Her konuda medyaya çıkıp, 'ekran maydanozu' olmak gibi...
Ya da meseleyi gerip gerip, her hangi bir ucunu bırakmamak gibi...
Ergenekon'da da olan budur! Biraz daha işi uzatın, pek yakında Ergenekon soruşturmasında ve davasında yargının yanında bir tek kişi kalmayacaktır. İşin boyutu kamu vicdanını rencide edecek düzeye gelmiştir.
Benim bile kafam karıştı... Şeytan diyor ki çık 'Bir numara benim' de ve bu zulüm bitsin...
Kafalar nasıl karışmasın ki?.. AK Parti'nin kapatılması gündeme geliyor, bir taraf ayağa kalkıyor ve 'Yargı siyasallaşmıştır' diyor. Ergenekon soruşturması başlıyor, Sayın Deniz Baykal kalkıyor ve 'Ben Ergenekon'un avukatıyım' açıklaması yapıyor ve dalgalar arttıkça bu kez yargının siyasallaştığını o iddia ediyor.
Bir ülkede yargı mekanizması kendi içinde bundan daha iyi nasıl yıpratılıp, bölünebilir acaba?..
Gözler yine İstanbul'da olacak
PAZARTESİ akşamı Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'nun verdiği yemekteydik. 16 -22 Mart 2008'de İstanbul'da düzenlenecek olan 5. Dünya Su Forumu'nun hazırlıkları ve hedefleri konusunda Bakan geniş bilgi verdi.
İki gün önce de Forum'un merkez oturumunun düzenleneceği Sütlüce Kongre ve Konferans Merkezi'nin salonlarını gezdik. Eğer bu Forum düzenlenmemiş olsaydı yıllardır sürüm sürüm sürünen, on yıldır yapımı bir türlü tamamlanamayan Merkez, on yıl da sürünebilirdi.
20 bine yakın konuk, 1500 yerli ve yabancı gazeteci, 170 kadar ülke bakanı ve bazı ülke liderlerinin katılacağı Forum'da bu kez ciddi bir adım atılması bekleniyormuş.
İstanbul Mutabakatı adı verilen belge aylar öncesinden ülke ülke dolaştırılıp gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra bu Forum'da bütün katılımcılarca imzalanacakmış.
Bu mutabakat, su strateji ve politikalarının konumlandırma ve yönetiminde uluslararası standartları rehber niteliğinde ortaya koyuyormuş.
Veysel Eroğlu'nun yüzü gülüyordu. Belli ki Forum'u İstanbul'a almayı çok istemiş... Umalım 22 Mart akşamı da bu gülümseme sürüyor olsun. Çünkü su, dünyada en az petrol kadar kritik bir kıymet ve yönetimi de bir o kadar risk dolu...
Yemeyin de yanında yatın!
Maslow hiyerarşisinde yerleri farklı olsa da aşağıda sözünü edeceğim iki kitabın ikisinin de yerleri ve yararları ilginç ve her ikisi de müthiş!
Birincisinin adı 'Tiyatroya El Verenler'... Bahçeşehir Belediyesi kültür hizmeti olarak çıkarmış. İçinde 63 ünlü tiyatro sanatçısının tam sayfa siyah beyaz portreleri ve fotoğrafların karşısında kendi el yazılarıyla yazdıkları anı notları var. Bahçeşehir Belediye Başkanı Kemal Aydın'ın öncülüğünde yürütülen projede sanatçıların 'el izlerinin tespiti' hedeflenmiş. Bunlar Bahçeşehir Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu Haldun Dormen Sahnesi'nde sergilenmekteymiş. www.bahcesehir-bld.gov.tr
Mutlaka bir tane edinmeye bakın...
İkinci kitap ise 'Yenilendik, makarnanın tarifini değiştirdik!' sloganıyla ortaya çıkan Selva'ya ait. Ben böyle bir marka duymamıştım. Duydum. Şimdi de siz duydunuz. Bu spagetti değil, makarna. Kitapta ise Türk yemekleriyle yapılmış makarnaların nefis fotoğrafları ve tarifleri var. Özellikle de 'Sağlıklı Akdeniz Diyet Piramidi' grafiğine göz atmanızı ve 'Makarna yemeklerinin sağlıklı beslenme modellerinde rolü' başlıklı yazıyı okumanızı salık veririm. Hamsili, Abant kebaplı, tas kebaplı, çoban kavurmalı, misket köfteli, köfte güveçli, musakkalı, orman kebaplı, ciğer soteli, menemenli, pastırmalı, kıymalı yoğurtlu makarna ve ayrıca fırında makarna kebabı, kolay mantı... Yazarken ağzım sulandı; yerken ne olur kim bilir?..