Ad ne kadar önemli?
26 Eylül 2009 Akşam Gazetesi
Cahillik işte... Ben o markanın varlığından haberdar değildim. Nişantaşı'ndan geçerken birden mağazanın alınlığı gözüme takıldı. Ve tabii ki mağazanın adı: Kırk yıl düşünülse bir tekstil ve moda markası olarak kimsenin aklına gelmeyecek bir isim ve logo... Bir de yan yana yazmamışlar mı?..
BCBGMAXAZRIA...
Tam ağzımın suyu aktı ve 'İşte iletişimde yeni bir kendi ayağına ateş etme olayı daha' yazısı yazmaya niyetlendim ki, bir yandan eşim, öte yandan eski Asistanım (bu arada kariyer yaptı ve 'Yönetim Planlama Koordinatörü' oldu...) benim cahilliğimi yüzüme vurup bu markanın çok ünlü olduğunu, bu adın da bir 'hanfdikap' (engel) teşkil etmediğini söylediler... Ayrıca beraber yazılsa da şöyle okunuyormuş: 'Bi-Si-Bi-Ci Meks Azriye'.
İşte o zaman aklıma dünyanın en ünlü grafik ustalarından Chermayeff geldi... Koç Topluluğu'nun pek çok markasının amblemine imzasını atmış olan büyük iletişimci, Deri Tanıtım Grubu için İstanbul'a gelmişti ve onuruna 'Les Ottomans'da bir yemek düzenlenmişti... Yemekte Ertuğrul Özkök de vardı. Yanılmıyorsam Özkök sormuştu o soruyu: 'En beğendiğiniz amblemler hangileri?'.. Hiç düşünmeden yanıtlamıştı Chermayeff: 'Türk, İsviçre ve Japon bayrakları, Kızılhaç, Koç ve Arçelik'in amblemleri.'... Tabii ki patenti kendisine ait olan I NY da eklemeyi unutmadı.
'Pekiyi, en beğenmedikleriniz?..'
'En başta Coca-Cola!..'
'Nasıl yani? Dünyanın en başarılı ve kıymetli markası!'
'Evet öyle!.. Bu doğru bir iletişim stratejisi yürüttüklerini gösterir, dünyanın en anlamsız lafına ve biçimine sahip olan amblemin doğru olduğunu değil...'
O zaman ilk jeton düşmüştü... İkinci jeton da 'bcbgmaxazria' üzerine sohbet ettiğimizde düştü...
Hani acayip çaba harcarlar sözüm ona 'doğru' bir ad bulmak için... Chermayeff'e göre, 'Boşa harcanmış çaba' imiş... Adam gibi iletişim yapmak yetermiş...
İyi mi?..
Benim stres kitaplarım...
Kİtaplar kabusum gibi... Özellikle okumak istediklerim iyice birikmiş. Masamın üzerine sıralamışım onları. Günlerce bakıştık. Onlar bana... Ben onlara... Sonra nihayet elden geçirdim ayırdıklarımı...
Boyner Yayınları'nın Selçuk Erdem'den çıkardıkları üçüncü kitap da harika... 'Karikatür denince ille de ilkellik ve 'ucuzluk' akla gelmemeli'nin en güzel kanıtı... Nefis bir başucu kitabı... Benim favorim 'Hägar the Viking'dir... Yatağımın başucunda durur... Hägar ciltlerinin yanına Unplugged 1 ve Unplugged 2'nin ardından 'Selçuk Erdem 3'ü de ekledim...
Gelelim ikinci kitaba... Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı kardeşimiz 'Anlık Hikayeleri' yazmış, es geçmek ne mümkün... Keyifle okudum bazılarını. İçimden geçen de şuydu: Ekrem Bey bu kadar sıcak, samimi ve derinlikli yazabiliyorsa, gazetesindeki o bazen takır takır izlenimi yaratan yazılar neyin nesi?..
Ben romanlarını ve öykülerini bilirdim... Tabii senaryolarını ve diğer yazılarını da... Birlikte Argos dergisini çıkarmıştık. Daha doğrusu o çıkarmıştı ben de izlemiştim... TRT'de program da yaptık beraber... O kamera önünde ben arkasında... Şiir yazdığını sadece duymuşluğum vardı... Selim İleri dostum 'Ayışığı' adını verdiği şiir kitabını o güzelim notu ile imzalayıp yollamış. Onca yıl arayıp sormadığım, gereken şefkati göstermemekle kendisine yaptığım haksızlığa inat... Şiir roman gibi okunmuyor... Bazen aynı şiiri beş kere okuyunca tadına varıyor insan... Müzik dinlemek gibi... Selim İleri'nin müziğini her zaman sevmişimdir... Ellerine sağlık sevgili üstat...
Teşekkür: Louis Vuitton'ın 'Temel Değerler' kampanyasının son ürünü olarak lanse ettiği 'uzaya yolculuk' temalı reklamını büyük bir keyifle izlediğimizi belirtmiş, çerçeveletip duvarımıza asabileceğimizi söylemiştik. Reklam, nezih ve keyifli bir mektup eşliğinde, çerçevelenmiş olarak geldi. Ofisimizin duvarına astık. Mektubun altında imzası bulunan Genel Müdür Şebnem Berkol Yüceer ve Medya İletişim Müdürü Aytül Ayke Fıratoğlu Hanımefendilere şükranlarımızı sunuyoruz. Keşke bu ve diğer reklamlarını poster yapıp talep edenlere 'ücretsiz mecra olarak' gönderseler...
Cahillik işte... Ben o markanın varlığından haberdar değildim. Nişantaşı'ndan geçerken birden mağazanın alınlığı gözüme takıldı. Ve tabii ki mağazanın adı: Kırk yıl düşünülse bir tekstil ve moda markası olarak kimsenin aklına gelmeyecek bir isim ve logo... Bir de yan yana yazmamışlar mı?..
BCBGMAXAZRIA...
Tam ağzımın suyu aktı ve 'İşte iletişimde yeni bir kendi ayağına ateş etme olayı daha' yazısı yazmaya niyetlendim ki, bir yandan eşim, öte yandan eski Asistanım (bu arada kariyer yaptı ve 'Yönetim Planlama Koordinatörü' oldu...) benim cahilliğimi yüzüme vurup bu markanın çok ünlü olduğunu, bu adın da bir 'hanfdikap' (engel) teşkil etmediğini söylediler... Ayrıca beraber yazılsa da şöyle okunuyormuş: 'Bi-Si-Bi-Ci Meks Azriye'.
İşte o zaman aklıma dünyanın en ünlü grafik ustalarından Chermayeff geldi... Koç Topluluğu'nun pek çok markasının amblemine imzasını atmış olan büyük iletişimci, Deri Tanıtım Grubu için İstanbul'a gelmişti ve onuruna 'Les Ottomans'da bir yemek düzenlenmişti... Yemekte Ertuğrul Özkök de vardı. Yanılmıyorsam Özkök sormuştu o soruyu: 'En beğendiğiniz amblemler hangileri?'.. Hiç düşünmeden yanıtlamıştı Chermayeff: 'Türk, İsviçre ve Japon bayrakları, Kızılhaç, Koç ve Arçelik'in amblemleri.'... Tabii ki patenti kendisine ait olan I NY da eklemeyi unutmadı.
'Pekiyi, en beğenmedikleriniz?..'
'En başta Coca-Cola!..'
'Nasıl yani? Dünyanın en başarılı ve kıymetli markası!'
'Evet öyle!.. Bu doğru bir iletişim stratejisi yürüttüklerini gösterir, dünyanın en anlamsız lafına ve biçimine sahip olan amblemin doğru olduğunu değil...'
O zaman ilk jeton düşmüştü... İkinci jeton da 'bcbgmaxazria' üzerine sohbet ettiğimizde düştü...
Hani acayip çaba harcarlar sözüm ona 'doğru' bir ad bulmak için... Chermayeff'e göre, 'Boşa harcanmış çaba' imiş... Adam gibi iletişim yapmak yetermiş...
İyi mi?..
Benim stres kitaplarım...
Kİtaplar kabusum gibi... Özellikle okumak istediklerim iyice birikmiş. Masamın üzerine sıralamışım onları. Günlerce bakıştık. Onlar bana... Ben onlara... Sonra nihayet elden geçirdim ayırdıklarımı...
Boyner Yayınları'nın Selçuk Erdem'den çıkardıkları üçüncü kitap da harika... 'Karikatür denince ille de ilkellik ve 'ucuzluk' akla gelmemeli'nin en güzel kanıtı... Nefis bir başucu kitabı... Benim favorim 'Hägar the Viking'dir... Yatağımın başucunda durur... Hägar ciltlerinin yanına Unplugged 1 ve Unplugged 2'nin ardından 'Selçuk Erdem 3'ü de ekledim...
Gelelim ikinci kitaba... Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı kardeşimiz 'Anlık Hikayeleri' yazmış, es geçmek ne mümkün... Keyifle okudum bazılarını. İçimden geçen de şuydu: Ekrem Bey bu kadar sıcak, samimi ve derinlikli yazabiliyorsa, gazetesindeki o bazen takır takır izlenimi yaratan yazılar neyin nesi?..
Ben romanlarını ve öykülerini bilirdim... Tabii senaryolarını ve diğer yazılarını da... Birlikte Argos dergisini çıkarmıştık. Daha doğrusu o çıkarmıştı ben de izlemiştim... TRT'de program da yaptık beraber... O kamera önünde ben arkasında... Şiir yazdığını sadece duymuşluğum vardı... Selim İleri dostum 'Ayışığı' adını verdiği şiir kitabını o güzelim notu ile imzalayıp yollamış. Onca yıl arayıp sormadığım, gereken şefkati göstermemekle kendisine yaptığım haksızlığa inat... Şiir roman gibi okunmuyor... Bazen aynı şiiri beş kere okuyunca tadına varıyor insan... Müzik dinlemek gibi... Selim İleri'nin müziğini her zaman sevmişimdir... Ellerine sağlık sevgili üstat...
Teşekkür: Louis Vuitton'ın 'Temel Değerler' kampanyasının son ürünü olarak lanse ettiği 'uzaya yolculuk' temalı reklamını büyük bir keyifle izlediğimizi belirtmiş, çerçeveletip duvarımıza asabileceğimizi söylemiştik. Reklam, nezih ve keyifli bir mektup eşliğinde, çerçevelenmiş olarak geldi. Ofisimizin duvarına astık. Mektubun altında imzası bulunan Genel Müdür Şebnem Berkol Yüceer ve Medya İletişim Müdürü Aytül Ayke Fıratoğlu Hanımefendilere şükranlarımızı sunuyoruz. Keşke bu ve diğer reklamlarını poster yapıp talep edenlere 'ücretsiz mecra olarak' gönderseler...