Adım John olsa, iş daha kolaydı
18 TEMMUZ 2007
Yabancı ya, bir de eski dernek başkanı... Kelâmında mutlaka bir hikmet olmalı... CERP’in (Avrupa Halkla İlişkiler Konfederasyonu) ‘eski’ Başkanı Thomas Achelis buyurmuş ki: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptıklarını duyurmak için şehrin çeşitli yerlerine afiş ve billboard asmasına iletişim diyemeyiz. İletişim iki yönlü bir şeydir. Bu tek yönlü bir propaganda!”.
‘İletişim denemeyen bu işlere’ İstanbul 10.3 milyon dolar harcamış. Paris ise toplumsal sorumluluk çalışmalarına 13 milyon Euro ayırmış. İşte iletişim oymuş... Bizim gazeteler de Thomas Bey’in sözlerini olduğu gibi alıp İstanbul Belediyesi’ni eleştirmek adına yayınlamışlar.
İstanbul Belediyesi’nin elbette ki eleştirilmesine hiçbir itirazım olmaz. İtirazım, iletişim konusunun çarpıtılmasına... Nereden tutsam elimde kalıyor. Adım John olsa kaynak göstermeden söylenenleri yerden yere çalarım ama; adım John değil. O yüzden James E. Grunig’in, Türkçeye Tribeca İletişim tarafından Rota Yayınları aracılığı ile 2005’te kazandırılmış ve iletişim mesleğinin onlarca yıldır kutsal kitabı olarak kabul edilen Halkla İlişkilerde ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik adlı kitabına gönderme yapmaktan başka şansım yok. Bu arada kendi yazdığımız kitap ‘Algılama Yönetimi’ni de kaynak olarak vermeyelim de ‘kendin pişir kendin ye’ durumu olmasın...
Sözünü ettiğimiz ‘kutsal kitaba’ baktığımızda şunları hemen görüyoruz: Bir: İletişim ille de iki yönlü olmaz... Hatta simetrik olmak zorunda bile değildir. Tek yönlü ve asimetrik olabilir. Örneğin TV reklamlarının çoğu böyledir. İki: Propaganda, reklam ve PR, iletişimin birer alt kümesidir ve hepsinin iletişim projelerinin içinde ayrı ayrı yeri vardır. Propaganda iletişim değildir, iddiasının mesnedi yoktur... Üç: İletişimin ağırlık kazanması için ille de toplumsal sorumluluk unsurları içermesi şart değildir. İletişim, bir ürün, hizmet veya fikrin hedef kitle tarafından satın alınma konusunda ikna edilmesi sürecinin en önemli halkasıdır. Bir iletişim projesi, toplumsal sorumluluk bağlantısı yok diye eleştirilemez... Tek amacı oy potansiyelini artırmak dahi olabilir.
Gel de özenme...
İkinci hayatlar, hep ilgimi çekmiştir. Hayatları belli bir yönde akarken geminin ucunu hızla bambaşka yöne çevirebilenleri hayranlıkla izlerim... Akdoğan Özkan da kıskançlıkla izlediğim kişilerden... Tanıştığımızda IDG grubunda Genel Yayın Yönetmeni idi. Computerworld ve PC World gibi dergileri yönetiyordu. Çok başarılıydı...
Sonra Bilişim Tarihi adlı kitabının çıktığını duydum. “Eh, eski mesleki çizgisinin çok uzağında değil” diye düşünmüştüm... Sonra geçenlerde şu mail çıktı geldi:
“Geçtiğimiz günlerde Akşam Gazetesi’nde ‘Sezen'i bir de Aslı'dan dinleyin’ başlıklı yazınızı okuduktan sonra, (bir Sezen Aksu hayranı olarak) ben de sizin gibi ‘Eline sağlık Aslı'nın’ demek ve bu vesileyle size kitapçıların raflarındaki yerini geçen hafta alan yeni kitabım Türkiye'de Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey ile ilgili bilgi iletmek istedim. Umarım Açıkhava'da Sezen'i Dinle şeklindeki maddeyi hem de kitabın tamamını keyifle okursunuz. (Bilişim Tarihimiz kitabından sonra biraz farklı ve cüretkâr bir açılım oldu benim için ama kısa sürede 3 baskı yapması tüm yorgunluğu unutturdu).”
Akdoğan’ın kitabı bana eski bir BMW 7 serisi reklamını hatırlattı... “Ölmeden önce yapmanız gereken 10 şey”... Grand Canyon’da dağlar arasında uçakla dolaşmak, Paris’de La Tour d’Argent’da yemek yemek gibi ‘serüvenlerin’ yanı sıra tahmin edileceği gibi yapmadan ölünmemesi gereken bir diğer şey de BMW 7 serisine binmekti... Kaç yıl geçmiş. Unutmamışım... Akdoğan’ın kitabı da öyle olacak...
‘İletişim denemeyen bu işlere’ İstanbul 10.3 milyon dolar harcamış. Paris ise toplumsal sorumluluk çalışmalarına 13 milyon Euro ayırmış. İşte iletişim oymuş... Bizim gazeteler de Thomas Bey’in sözlerini olduğu gibi alıp İstanbul Belediyesi’ni eleştirmek adına yayınlamışlar.
İstanbul Belediyesi’nin elbette ki eleştirilmesine hiçbir itirazım olmaz. İtirazım, iletişim konusunun çarpıtılmasına... Nereden tutsam elimde kalıyor. Adım John olsa kaynak göstermeden söylenenleri yerden yere çalarım ama; adım John değil. O yüzden James E. Grunig’in, Türkçeye Tribeca İletişim tarafından Rota Yayınları aracılığı ile 2005’te kazandırılmış ve iletişim mesleğinin onlarca yıldır kutsal kitabı olarak kabul edilen Halkla İlişkilerde ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik adlı kitabına gönderme yapmaktan başka şansım yok. Bu arada kendi yazdığımız kitap ‘Algılama Yönetimi’ni de kaynak olarak vermeyelim de ‘kendin pişir kendin ye’ durumu olmasın...
Sözünü ettiğimiz ‘kutsal kitaba’ baktığımızda şunları hemen görüyoruz: Bir: İletişim ille de iki yönlü olmaz... Hatta simetrik olmak zorunda bile değildir. Tek yönlü ve asimetrik olabilir. Örneğin TV reklamlarının çoğu böyledir. İki: Propaganda, reklam ve PR, iletişimin birer alt kümesidir ve hepsinin iletişim projelerinin içinde ayrı ayrı yeri vardır. Propaganda iletişim değildir, iddiasının mesnedi yoktur... Üç: İletişimin ağırlık kazanması için ille de toplumsal sorumluluk unsurları içermesi şart değildir. İletişim, bir ürün, hizmet veya fikrin hedef kitle tarafından satın alınma konusunda ikna edilmesi sürecinin en önemli halkasıdır. Bir iletişim projesi, toplumsal sorumluluk bağlantısı yok diye eleştirilemez... Tek amacı oy potansiyelini artırmak dahi olabilir.
Gel de özenme...
İkinci hayatlar, hep ilgimi çekmiştir. Hayatları belli bir yönde akarken geminin ucunu hızla bambaşka yöne çevirebilenleri hayranlıkla izlerim... Akdoğan Özkan da kıskançlıkla izlediğim kişilerden... Tanıştığımızda IDG grubunda Genel Yayın Yönetmeni idi. Computerworld ve PC World gibi dergileri yönetiyordu. Çok başarılıydı...
Sonra Bilişim Tarihi adlı kitabının çıktığını duydum. “Eh, eski mesleki çizgisinin çok uzağında değil” diye düşünmüştüm... Sonra geçenlerde şu mail çıktı geldi:
“Geçtiğimiz günlerde Akşam Gazetesi’nde ‘Sezen'i bir de Aslı'dan dinleyin’ başlıklı yazınızı okuduktan sonra, (bir Sezen Aksu hayranı olarak) ben de sizin gibi ‘Eline sağlık Aslı'nın’ demek ve bu vesileyle size kitapçıların raflarındaki yerini geçen hafta alan yeni kitabım Türkiye'de Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey ile ilgili bilgi iletmek istedim. Umarım Açıkhava'da Sezen'i Dinle şeklindeki maddeyi hem de kitabın tamamını keyifle okursunuz. (Bilişim Tarihimiz kitabından sonra biraz farklı ve cüretkâr bir açılım oldu benim için ama kısa sürede 3 baskı yapması tüm yorgunluğu unutturdu).”
Akdoğan’ın kitabı bana eski bir BMW 7 serisi reklamını hatırlattı... “Ölmeden önce yapmanız gereken 10 şey”... Grand Canyon’da dağlar arasında uçakla dolaşmak, Paris’de La Tour d’Argent’da yemek yemek gibi ‘serüvenlerin’ yanı sıra tahmin edileceği gibi yapmadan ölünmemesi gereken bir diğer şey de BMW 7 serisine binmekti... Kaç yıl geçmiş. Unutmamışım... Akdoğan’ın kitabı da öyle olacak...