Ahmet Hakan son anda durumu kurtarmış…
05 MAYIS 2010
Hergün mutlaka okuduğum ortalama 5 köşe yazarının en başında Ahmet Hakan gelir. Sadece yorumlarını merak ettiğim için değil; bir şeyler öğrenmek adına da okurum yazdıklarını… Onca yıllık haberciliği ve kültürel derinliği, ‘tasallut’unun bulunmayışı, zekâ ve mizahı yana yana getirebilme başarısı, manalı olanı abartısız söyleyebilme yeteneği, söyledikleriyle ‘tamamen mutabık olup olmamamı’ önemsiz hale getirir.
Örneğin dün yazdıkları… Belki ‘yanlış’ değildi; ancak bence ‘eksik’ti. Son bölümünde kısmen toparlasa da, bütün itibariyle bakıldığında bir iletişim profesyonelinin (o ben oluyorum) ‘tuşesini’ (‘küçük fakat önemli katkı’ anlamında) gerektiriyordu…
O bölümdeki yazıya sevgili Ahmet Hakan “Danışman hatası” başlığını atmış… Şöyle devam etmiş (aradan bir paragraf azaltarak alıyorum):
“Başbakan’ın Danışmanı Yalçın Akdoğan’ı hep takdir etmişimdir.
…
Fakat her fani gibi o da hata yapar.
O hataların en büyüğünü de Hürriyet Pazar’da Faruk Bildirici’nin kendisiyle yaptığı röportajda yapmış. Şöyle diyor Yalçın Akdoğan:
‘Bazen Başbakan çıkıyor bir eleştiri getiriyor veya bir polemik başlatıyor.(...) Aslında o gündemi değiştirmek için yapılmış olabiliyor.’
Demek ki neymiş?
Başbakan bazen gündemi değiştirmek için polemik başlatabiliyormuş.
Sorarım Yalçın Akdoğan kardeşime...
Bu övünülecek, gurur duyulacak, meziyet sayılacak bir özellik mi?
Siyasette gündemi değiştirmekle övünülmez.
Çünkü ortada bir sorun varsa iktidar, o sorunun üzerine gider, sorumluluğunun gereğini yapar. Talep varsa o talebe bir karşılık verir.
İşine geldiğinde gündemi polemikle değiştirmek, o sorundan kaçmak anlamına gelir.
Sorunlardan kaçmak, bir iktidar için en büyük zaaftır.”
Hemen burada haddimiz olmayarak Ahmet kardeşimize küçük bir bilgi aktaralım. ‘Gündem Belirleme’ (Agenda Setting) ve ‘Konu Yönetimi’ (Issue Management) tam da bu işin iletişim kuramındaki kavramsal karşılıklarıdır… Üzerlerine binlerce kitap ve makale yazılmıştır. Dünyanın en büyük ‘online’ kütüphanesi Questia, ‘Gündem Belirleme’ sorgusu yapıldığında, 34.218 Kitap; 13.321 bilimsel dergi makalesi; 4.620 popüler dergi makalesi; 2.761 gazete makalesini kaynak olarak veriyor. Türkçe kaynaklarda, Google 13 bin civarında bir sonuç sayısına işaret ediyor…
“Konu Yönetimi”nde ise durum şu: 50.650 kitap; 46.818 bilimsel, 33.506 popüler dergi makalesi; 15.588 gazete makalesi ve 13 adet ansiklopedi maddesi…
Bu iki kavram, ‘Kamu Diplomasisi’ alanının en önemli iki enstrümanıdır… Kullanılmamaları değil tersine algılama hedefine yönelik son derece bilinçli ve kontrollü bir şekilde kullanılmaları salık verilir.
Ahmet Hakan kardeşimizin yazısının sonuna kondurduğu bir soru ise, yazının tümüyle eleştiri konusu yapılması ihtimalini bir anda ortadan kaldırıvermiş; Ahmet Bey’i iyiden iyiye kurtarmış…
“İşin şu kısmını da es geçmeyelim:
Diyelim ki Tayyip Erdoğan, gerçekten de sırf gündem değiştirmek için polemik çıkarıyor.
Peki bunu ifşa etmek suretiyle bir çuval inciri berbat etmek danışman Yalçın Akdoğan’ın yapması gereken bir iş midir?”
Bir çuval incir berbat olmuş mudur, kestirmek zor… Ancak kalkıp “Biz şurada ya da burada “Gündem Belirleme” ya da “Konu Yönetimi” taktikleri uyguladık demek, caiz değildir… Çünkü orada da Algılama Yönetimi’nin şu kuralı devreye girer: “Her söylediğin doğru olsun; her doğruyu söyleme!”…
Not: Duydunuz mu, Recep İvedik Çorapları çıkmış. Bu konuyu Cuma’ya ayrıntısıyla ele alacağız. Yalnız şimdiden ‘sorunsalı’ ortaya koymaya çalışalım. O güne kadar düşünmek için: 1. Bu ‘girişim’ bir ‘marka genişlemesi olayıdır. 2. Kritik Başarı Faktörü (KBF), ‘marka vaadi’ ve onu gerçekleştirecek güven ortamı ile düz orantılıdır, şöhretle değil… 3. Recep İvedik çoraplarının marka vaadi ne olabilir?.. 4. O vaat hedef kitlenin beklentisiyle ne kadar buluşur? 5. Recep İvedik markası hangi tür ürünlere göre ‘genişleyebilir’?
Gelin Cuma’ya konuşalım… Eğleniriz…
Örneğin dün yazdıkları… Belki ‘yanlış’ değildi; ancak bence ‘eksik’ti. Son bölümünde kısmen toparlasa da, bütün itibariyle bakıldığında bir iletişim profesyonelinin (o ben oluyorum) ‘tuşesini’ (‘küçük fakat önemli katkı’ anlamında) gerektiriyordu…
O bölümdeki yazıya sevgili Ahmet Hakan “Danışman hatası” başlığını atmış… Şöyle devam etmiş (aradan bir paragraf azaltarak alıyorum):
“Başbakan’ın Danışmanı Yalçın Akdoğan’ı hep takdir etmişimdir.
…
Fakat her fani gibi o da hata yapar.
O hataların en büyüğünü de Hürriyet Pazar’da Faruk Bildirici’nin kendisiyle yaptığı röportajda yapmış. Şöyle diyor Yalçın Akdoğan:
‘Bazen Başbakan çıkıyor bir eleştiri getiriyor veya bir polemik başlatıyor.(...) Aslında o gündemi değiştirmek için yapılmış olabiliyor.’
Demek ki neymiş?
Başbakan bazen gündemi değiştirmek için polemik başlatabiliyormuş.
Sorarım Yalçın Akdoğan kardeşime...
Bu övünülecek, gurur duyulacak, meziyet sayılacak bir özellik mi?
Siyasette gündemi değiştirmekle övünülmez.
Çünkü ortada bir sorun varsa iktidar, o sorunun üzerine gider, sorumluluğunun gereğini yapar. Talep varsa o talebe bir karşılık verir.
İşine geldiğinde gündemi polemikle değiştirmek, o sorundan kaçmak anlamına gelir.
Sorunlardan kaçmak, bir iktidar için en büyük zaaftır.”
Hemen burada haddimiz olmayarak Ahmet kardeşimize küçük bir bilgi aktaralım. ‘Gündem Belirleme’ (Agenda Setting) ve ‘Konu Yönetimi’ (Issue Management) tam da bu işin iletişim kuramındaki kavramsal karşılıklarıdır… Üzerlerine binlerce kitap ve makale yazılmıştır. Dünyanın en büyük ‘online’ kütüphanesi Questia, ‘Gündem Belirleme’ sorgusu yapıldığında, 34.218 Kitap; 13.321 bilimsel dergi makalesi; 4.620 popüler dergi makalesi; 2.761 gazete makalesini kaynak olarak veriyor. Türkçe kaynaklarda, Google 13 bin civarında bir sonuç sayısına işaret ediyor…
“Konu Yönetimi”nde ise durum şu: 50.650 kitap; 46.818 bilimsel, 33.506 popüler dergi makalesi; 15.588 gazete makalesi ve 13 adet ansiklopedi maddesi…
Bu iki kavram, ‘Kamu Diplomasisi’ alanının en önemli iki enstrümanıdır… Kullanılmamaları değil tersine algılama hedefine yönelik son derece bilinçli ve kontrollü bir şekilde kullanılmaları salık verilir.
Ahmet Hakan kardeşimizin yazısının sonuna kondurduğu bir soru ise, yazının tümüyle eleştiri konusu yapılması ihtimalini bir anda ortadan kaldırıvermiş; Ahmet Bey’i iyiden iyiye kurtarmış…
“İşin şu kısmını da es geçmeyelim:
Diyelim ki Tayyip Erdoğan, gerçekten de sırf gündem değiştirmek için polemik çıkarıyor.
Peki bunu ifşa etmek suretiyle bir çuval inciri berbat etmek danışman Yalçın Akdoğan’ın yapması gereken bir iş midir?”
Bir çuval incir berbat olmuş mudur, kestirmek zor… Ancak kalkıp “Biz şurada ya da burada “Gündem Belirleme” ya da “Konu Yönetimi” taktikleri uyguladık demek, caiz değildir… Çünkü orada da Algılama Yönetimi’nin şu kuralı devreye girer: “Her söylediğin doğru olsun; her doğruyu söyleme!”…
Not: Duydunuz mu, Recep İvedik Çorapları çıkmış. Bu konuyu Cuma’ya ayrıntısıyla ele alacağız. Yalnız şimdiden ‘sorunsalı’ ortaya koymaya çalışalım. O güne kadar düşünmek için: 1. Bu ‘girişim’ bir ‘marka genişlemesi olayıdır. 2. Kritik Başarı Faktörü (KBF), ‘marka vaadi’ ve onu gerçekleştirecek güven ortamı ile düz orantılıdır, şöhretle değil… 3. Recep İvedik çoraplarının marka vaadi ne olabilir?.. 4. O vaat hedef kitlenin beklentisiyle ne kadar buluşur? 5. Recep İvedik markası hangi tür ürünlere göre ‘genişleyebilir’?
Gelin Cuma’ya konuşalım… Eğleniriz…