AK Parti, Erbakan’a çok şey borçludur
28 ŞUBAT 2011
Bir devrin önemli simgelerinden biriydi. Necmettin Erbakan’la beraber Türk siyaset hayatında anlayış ve uygulama olarak sahnelerden birinin daha perdesi indi.
Allahın işine bakın ki vefatı, onun başrolü oynadığı etkili siyaset oyununun kırılma noktalarından birinin, belki de bugünleri hazırlamış olması nedeniyle en önemlisinin, 28 Şubat’ın bir gün öncesine denk geldi.
Erbakan’ı ve 28 Şubat’ı bugün doğru dürüst kavramamış olanlar bile ileride mutlaka öğrenmek zorunda kalacaklar.
***
Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) 28 Şubat kararlarını özetle hatırlayalım:
Laiklik için yasaların uygulanması istendi. Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalıydı. Tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalıydı. Kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalıydı…
***
1997’deki bu müdahale, Silahlı Kuvvetler’in belki de son “post modern” diye de anılan darbesiydi. 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmış olan Refah Partisi, DYP ile koalisyon yapmıştı. Erbakan Başbakandı, Tansu Çiller de Başbakan Yardımcısı.
Erbakan önce imzalamak istemediği MGK kararlarını 13 Mart’ta imzalamak durumunda kaldı (kendisine göre bir ön yazı imzalamıştı). Biraz da aralarındaki dönüşümlü Başbakanlık anlaşmasına uyma gerekçesiyle 18 Haziran’da Başbakanlıktan istifa etti. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise hükümeti kurma görevine Tansu Hanım yerine ANAP Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
Bu olayı ve 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması arasında geçen beş yılı çok doğru ‘okumak’ lazım.
***
Erbakan, kendisini hırpalayan ve siyaseten gerilemesine neden olan pek çok adımı atarken aslında bünyesinden çıkacak ve hatalardan öğrenerek ülkenin geleceğini sahiplenecek, kamuoyu ve kamu vicdanında kahir çoğunluğun desteğini alacak AK Parti’nin yolunu açıyordu.
Erbakan bir ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüyeceği yolları sağlamlaştırmış, hatalarıyla yeni Başbakanın önünü aydınlatmış, askerle girdiği son çatışmayla tarihimize 28 Şubat olarak geçen müdahaleye karşı mücadeleyi bayrak yaparak, üzerinde demokrasi söylemiyle yeşerecek tek parti iktidarının toprağını mümbit bir hale getirmek için gereken tüm çabayı göstermişti.
Siyaset, iletişim gibi uygulamalı bir bilim alanıdır. AK Parti, fıtratını borçlu olduğu Erbakan’dan başta hataları olmak üzere çok şey öğrenmiştir. Arkasından ne kadar dua etseler azdır.
***
Peki, Erbakan’la birlikte siyaset sahnesinde inmekte olan perde hangisidir?
Türkiye Cumhuriyeti’ne bakacak olursak siyasette gördüğümüz kırılma noktalarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Gazi Mustafa Kemal’in “Anadolu İhtilali” ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, 2. İsmet Paşa ve Milli Şef dönemi, 3. 1950 Demokrat Parti iktidarı, 4. 1983 Anavatan iktidarı, 5. 2002 AK Parti iktidarı…
Bu kırılmalara paralel olarak bir de işi basitleştirip Toffler çiftinin Üç Dalga’sını tahlile dâhil etmeye çalışalım: Tarım Toplumu – Sanayi Toplumu – Bilgi Toplumu… Birbiri peşi sıra gelen fakat üçüne birden (Türkiye’de olduğu gibi) sık sık rastlanan üç üretim biçimi odaklı toplum yapısı…
İşte Necmettin Erbakan Hoca üçüncü kırılma döneminin ve sanayi toplumunun liderlerindendi. Allah rahmet eylesin.
Allahın işine bakın ki vefatı, onun başrolü oynadığı etkili siyaset oyununun kırılma noktalarından birinin, belki de bugünleri hazırlamış olması nedeniyle en önemlisinin, 28 Şubat’ın bir gün öncesine denk geldi.
Erbakan’ı ve 28 Şubat’ı bugün doğru dürüst kavramamış olanlar bile ileride mutlaka öğrenmek zorunda kalacaklar.
***
Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) 28 Şubat kararlarını özetle hatırlayalım:
Laiklik için yasaların uygulanması istendi. Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalıydı. Tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalıydı. Kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalıydı…
***
1997’deki bu müdahale, Silahlı Kuvvetler’in belki de son “post modern” diye de anılan darbesiydi. 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmış olan Refah Partisi, DYP ile koalisyon yapmıştı. Erbakan Başbakandı, Tansu Çiller de Başbakan Yardımcısı.
Erbakan önce imzalamak istemediği MGK kararlarını 13 Mart’ta imzalamak durumunda kaldı (kendisine göre bir ön yazı imzalamıştı). Biraz da aralarındaki dönüşümlü Başbakanlık anlaşmasına uyma gerekçesiyle 18 Haziran’da Başbakanlıktan istifa etti. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise hükümeti kurma görevine Tansu Hanım yerine ANAP Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
Bu olayı ve 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması arasında geçen beş yılı çok doğru ‘okumak’ lazım.
***
Erbakan, kendisini hırpalayan ve siyaseten gerilemesine neden olan pek çok adımı atarken aslında bünyesinden çıkacak ve hatalardan öğrenerek ülkenin geleceğini sahiplenecek, kamuoyu ve kamu vicdanında kahir çoğunluğun desteğini alacak AK Parti’nin yolunu açıyordu.
Erbakan bir ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüyeceği yolları sağlamlaştırmış, hatalarıyla yeni Başbakanın önünü aydınlatmış, askerle girdiği son çatışmayla tarihimize 28 Şubat olarak geçen müdahaleye karşı mücadeleyi bayrak yaparak, üzerinde demokrasi söylemiyle yeşerecek tek parti iktidarının toprağını mümbit bir hale getirmek için gereken tüm çabayı göstermişti.
Siyaset, iletişim gibi uygulamalı bir bilim alanıdır. AK Parti, fıtratını borçlu olduğu Erbakan’dan başta hataları olmak üzere çok şey öğrenmiştir. Arkasından ne kadar dua etseler azdır.
***
Peki, Erbakan’la birlikte siyaset sahnesinde inmekte olan perde hangisidir?
Türkiye Cumhuriyeti’ne bakacak olursak siyasette gördüğümüz kırılma noktalarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Gazi Mustafa Kemal’in “Anadolu İhtilali” ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, 2. İsmet Paşa ve Milli Şef dönemi, 3. 1950 Demokrat Parti iktidarı, 4. 1983 Anavatan iktidarı, 5. 2002 AK Parti iktidarı…
Bu kırılmalara paralel olarak bir de işi basitleştirip Toffler çiftinin Üç Dalga’sını tahlile dâhil etmeye çalışalım: Tarım Toplumu – Sanayi Toplumu – Bilgi Toplumu… Birbiri peşi sıra gelen fakat üçüne birden (Türkiye’de olduğu gibi) sık sık rastlanan üç üretim biçimi odaklı toplum yapısı…
İşte Necmettin Erbakan Hoca üçüncü kırılma döneminin ve sanayi toplumunun liderlerindendi. Allah rahmet eylesin.