Ak Parti yoksa 'sosyal demokrat' mı(!)..
9 Aralık 2009 Akşam Gazetesi
Celal Bayar'ın, daha kolay kontrol edeceğini düşünerek, Fuat Köprülü'nün yerine Adnan Menderes'i getirmesinin cumhuriyet tarihimizin en büyük talihsizliklerinden olduğunu düşünürüm hep. Eğer Köprülüzade Fuat Bey başvekil olsaydı sanırım millet ile devlet gerçekten kaynaşabilir ve çok güçlü bir Türkiye olabilirdik.
Ancak, 'düşük çaplı ve vizyonlu' Menderes bunun tam tersini yaptı, ayrılığı daha da körükledi. Sonraki süreci benden çok daha iyi biliyorsunuzdur zaten (Özel Not: Askeri darbe darbedir, iyisi kötüsü olmaz).
Bu hikayeden söz etmemin sebebi bugünkü yazınızda anlattıklarınızdı. 2002'den beridir Menderes gibi çapı ve vizyonu son derece dar birisi tarafından yönetiliyoruz. Elhak, kendileri cidden kısmetli bir insandır ki bölgesel ve küresel dengeler açısından yerine 'henüz' bir alternatif bulunamadığı için İsrail'e posta koyması vb. hareketlerine pek ses çıkarılmamaktadır. Yukarıda bahsettiğim kişisel özelliklerinden dolayı son günlerdeki fevri çıkışlarını ben son derece normal karşılıyorum, bununla birlikte insanların bunlara şaşırmalarını, tepki göstermelerini anlamıyorum...'
Bu satırlar bana ait değil. Gerçek kimliğini, cep telefonunu ve adresini vererek bana yazan okurlarımdan Fatih Levent Köksal Bey'e ait... Sadece böyle yazılan e-postaları dikkate alıyorum zaten. Kendisinin görüşlerine tamamen katıldığımı söyleyemem. Ama önemli değil. Görüşü ilginç ve ciddiye alınmaya değer...
Köksal, benim 5 Aralık günü yazdığım 'Tayyip Bey'in tek rakibi Tayyip Bey' başlıklı yazı üzerine kaleme almış o satırları... Hani Hitler'i 'uyandıramadıkları' için Almanya'nın sonunu hazırlayan Normandiya çıkarmasının başarıya ulaşabilmiş olduğundan söz etmiştik ve lafı, birilerinin Erdoğan'ı 'uyandırması' gerektiğine getirmiştik. Özellikle de Başbakan, kendisi için yazılan son derece başarılı ve etkili konuşma metinlerinin dışına çıkıp 'gaza geldiği', ya da 'sinirlendiği' zaman yaptığı üzere, çeşitli meslek grupları mensuplarına 'çaktığı' gibi son kez de her gün yazan köşe yazarlarını haşlamasının 'soysal paydaşlık' açısından bir tür intihar olduğunu ima etmiştik...
Bir başbakanın içinden geldiği gibi değil seçilmiş bir anlayışla davranmasının şart olduğunu vurguladık durduk... Obama'nın elini sıcacık bir sevgi ve şefkat duygusuyla iki elinin arasına alarak çektirilen o fotoğraf, bir gün insanın karşısına, Afganistan eski başbakanlarından Hizb-i İslami Lideri Gülbeddin Hikmetyar'ın dizinin dibine 'çökmüş' haliyle verdiği görüntü gibi getirilmez inşallah...
Ben bu tür 'uyarı atışları' yapınca, bazı 'şaşkın, şuursuz' sosyal demokratlar hemen 'AK Parti yalakası' diye başlayan imzasız ya da kazı[email protected] türü imzalı mesajlar alıyorum... Olsun anlayan anlıyor, ne dediğimizi...
Ben AK Parti'nin şu sıralar sanki bir 'sosyal demokrat parti'ymiş gibi davrandığını düşünenlerdenim. Yüzlerce örneğin dışında Sağlık Bakanı'nın yaptıklarına, İDO'nun İstanbul'a getirdiği medeni yolculuk kültürüne (bkz. Denize indirilen son üç Haliç gemisi), Avrupa Birliği ve yakın komşularla ilişkilerde Dışişleri Bakanlığı'nın izlediği sürece, Ulaştırma Bakanlığı'nın vizyonuna bakmanız yeterli... Seçmenin AK Parti'den beklentileri de, insanların daha çok 'sosyal demokrat bir partiden' taleplerine uygun bir şekilde 'tecelli' ediyor işin garibi... Diğer partilerin ise birer 'muhafazakar sağ parti' hüviyetindeki görüşlerine tanık oluyorum...
TRT Genel Müdürü'nden devrim
1990'lı yıllarda Güneş gazetesine TV yazıları yazıyordum... O zaman özel TV'ler yeni yeni ortaya çıkıyordu. Biz de devlet TV'sinin reyting rekabetine girmesinin, onlarla 'şey' yarışına çıkmasının ne kadar yanlış olduğunu yazıp duruyorduk... Atatürk'ün de altını çizdiği gibi 'devletin temelini oluşturan milli kültürün' yaşatılması ve korunması görevini ihmal etmemesi gereken TRT'nin reklam alma baskısından kurtulması gerekiyordu...
Anlaşılan bu sosyal demokrat yaklaşım da AK Parti iktidarına nasip olacak... TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TRT'nin İngiliz devlet kanalı BBC gibi reklam almadan, tamamen devlet yardımıyla yayıncılık yapacağını açıklamış.
Helal olsun... İşte budur... Sevgili Halit Refiğ dostumun ruhu şad olsun. Nihayet istediği gerçekleşiyor... TRT'yi gazino kültüründen kurtarmak şimdi mümkün olacaktır. Kemal Tahir'in Devlet Ana'sı çekilebilir artık... Cumhuriyete Kanat Gerenler dizisi tekrar yayına girebilir... Türk milli kültürünün ne olduğu tartışılabilir... Örnekleri yeşerebilir... Cemil Meriç'le ilgili bir dizi film gündeme gelebilir... 2. Abdülhamid Dönemi dizisi çekilebilir. Ve biz yakın ve uzak tarihimizi, güdük ABD tarihinden ve Avrupa tarihinden daha sık görebiliriz TV'mizde...
Şu işi halledebilirseniz İbrahim Bey, belki şimdi hemen değil, ancak belli bir zaman sonra bu ülke heykelinizi diker...
Celal Bayar'ın, daha kolay kontrol edeceğini düşünerek, Fuat Köprülü'nün yerine Adnan Menderes'i getirmesinin cumhuriyet tarihimizin en büyük talihsizliklerinden olduğunu düşünürüm hep. Eğer Köprülüzade Fuat Bey başvekil olsaydı sanırım millet ile devlet gerçekten kaynaşabilir ve çok güçlü bir Türkiye olabilirdik.
Ancak, 'düşük çaplı ve vizyonlu' Menderes bunun tam tersini yaptı, ayrılığı daha da körükledi. Sonraki süreci benden çok daha iyi biliyorsunuzdur zaten (Özel Not: Askeri darbe darbedir, iyisi kötüsü olmaz).
Bu hikayeden söz etmemin sebebi bugünkü yazınızda anlattıklarınızdı. 2002'den beridir Menderes gibi çapı ve vizyonu son derece dar birisi tarafından yönetiliyoruz. Elhak, kendileri cidden kısmetli bir insandır ki bölgesel ve küresel dengeler açısından yerine 'henüz' bir alternatif bulunamadığı için İsrail'e posta koyması vb. hareketlerine pek ses çıkarılmamaktadır. Yukarıda bahsettiğim kişisel özelliklerinden dolayı son günlerdeki fevri çıkışlarını ben son derece normal karşılıyorum, bununla birlikte insanların bunlara şaşırmalarını, tepki göstermelerini anlamıyorum...'
Bu satırlar bana ait değil. Gerçek kimliğini, cep telefonunu ve adresini vererek bana yazan okurlarımdan Fatih Levent Köksal Bey'e ait... Sadece böyle yazılan e-postaları dikkate alıyorum zaten. Kendisinin görüşlerine tamamen katıldığımı söyleyemem. Ama önemli değil. Görüşü ilginç ve ciddiye alınmaya değer...
Köksal, benim 5 Aralık günü yazdığım 'Tayyip Bey'in tek rakibi Tayyip Bey' başlıklı yazı üzerine kaleme almış o satırları... Hani Hitler'i 'uyandıramadıkları' için Almanya'nın sonunu hazırlayan Normandiya çıkarmasının başarıya ulaşabilmiş olduğundan söz etmiştik ve lafı, birilerinin Erdoğan'ı 'uyandırması' gerektiğine getirmiştik. Özellikle de Başbakan, kendisi için yazılan son derece başarılı ve etkili konuşma metinlerinin dışına çıkıp 'gaza geldiği', ya da 'sinirlendiği' zaman yaptığı üzere, çeşitli meslek grupları mensuplarına 'çaktığı' gibi son kez de her gün yazan köşe yazarlarını haşlamasının 'soysal paydaşlık' açısından bir tür intihar olduğunu ima etmiştik...
Bir başbakanın içinden geldiği gibi değil seçilmiş bir anlayışla davranmasının şart olduğunu vurguladık durduk... Obama'nın elini sıcacık bir sevgi ve şefkat duygusuyla iki elinin arasına alarak çektirilen o fotoğraf, bir gün insanın karşısına, Afganistan eski başbakanlarından Hizb-i İslami Lideri Gülbeddin Hikmetyar'ın dizinin dibine 'çökmüş' haliyle verdiği görüntü gibi getirilmez inşallah...
Ben bu tür 'uyarı atışları' yapınca, bazı 'şaşkın, şuursuz' sosyal demokratlar hemen 'AK Parti yalakası' diye başlayan imzasız ya da kazı[email protected] türü imzalı mesajlar alıyorum... Olsun anlayan anlıyor, ne dediğimizi...
Ben AK Parti'nin şu sıralar sanki bir 'sosyal demokrat parti'ymiş gibi davrandığını düşünenlerdenim. Yüzlerce örneğin dışında Sağlık Bakanı'nın yaptıklarına, İDO'nun İstanbul'a getirdiği medeni yolculuk kültürüne (bkz. Denize indirilen son üç Haliç gemisi), Avrupa Birliği ve yakın komşularla ilişkilerde Dışişleri Bakanlığı'nın izlediği sürece, Ulaştırma Bakanlığı'nın vizyonuna bakmanız yeterli... Seçmenin AK Parti'den beklentileri de, insanların daha çok 'sosyal demokrat bir partiden' taleplerine uygun bir şekilde 'tecelli' ediyor işin garibi... Diğer partilerin ise birer 'muhafazakar sağ parti' hüviyetindeki görüşlerine tanık oluyorum...
TRT Genel Müdürü'nden devrim
1990'lı yıllarda Güneş gazetesine TV yazıları yazıyordum... O zaman özel TV'ler yeni yeni ortaya çıkıyordu. Biz de devlet TV'sinin reyting rekabetine girmesinin, onlarla 'şey' yarışına çıkmasının ne kadar yanlış olduğunu yazıp duruyorduk... Atatürk'ün de altını çizdiği gibi 'devletin temelini oluşturan milli kültürün' yaşatılması ve korunması görevini ihmal etmemesi gereken TRT'nin reklam alma baskısından kurtulması gerekiyordu...
Anlaşılan bu sosyal demokrat yaklaşım da AK Parti iktidarına nasip olacak... TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TRT'nin İngiliz devlet kanalı BBC gibi reklam almadan, tamamen devlet yardımıyla yayıncılık yapacağını açıklamış.
Helal olsun... İşte budur... Sevgili Halit Refiğ dostumun ruhu şad olsun. Nihayet istediği gerçekleşiyor... TRT'yi gazino kültüründen kurtarmak şimdi mümkün olacaktır. Kemal Tahir'in Devlet Ana'sı çekilebilir artık... Cumhuriyete Kanat Gerenler dizisi tekrar yayına girebilir... Türk milli kültürünün ne olduğu tartışılabilir... Örnekleri yeşerebilir... Cemil Meriç'le ilgili bir dizi film gündeme gelebilir... 2. Abdülhamid Dönemi dizisi çekilebilir. Ve biz yakın ve uzak tarihimizi, güdük ABD tarihinden ve Avrupa tarihinden daha sık görebiliriz TV'mizde...
Şu işi halledebilirseniz İbrahim Bey, belki şimdi hemen değil, ancak belli bir zaman sonra bu ülke heykelinizi diker...