Akşener’de ilişki ‘versus’ iletişim
09 eylül 2023 yeni şafak
Başlıktaki Latince kökenli ‘versus’ sözcüğü, uluslararası terminolojide iki kavramın karşı karşıya geldiği durumları ifade eder... Günlük hayatta çok sık kullandığımız bu iki kavramın arasındaki farkı -kuramsal yanını bir tarafa bırakalım- pratikte dahi birbirinden doğru düzgün ayırabilene çok rastladığımı söyleyemem.
Oysa bu iki kavramı karıştırmanın, çok ciddi ‘ilişki’ ve ‘iletişim’ kazalarına yol açtığını gözlemliyoruz. Prof. Dr. Murat Ferman’ın sıklıkla ifade ettiği kavramla söyleyecek olursak, işin basit bir ‘baş parmak’ kuralı var:
Her iki kavram da iki alt kavram üzerinden inşa edilir. İlişki yönetiminin temelinde haz ve fayda vardır. İletişimin temelinde ise ikna ve değişim…
Haz ve fayda derken kastedilen; çevredeki sosyal paydaşların ve hedef kitlelerin çıkarlarının korunmasının altının çizilmesi ile sadakat, dürüstlük gibi erdem odaklı ve tutarlı davranış kalıplarıyla haz duygusunun oluşmasının sağlanmasıdır. İletişim ise hedef kitlenin belirlenmiş iş hedefleri doğrultusunda önce ikna edilmesi, ardından da bu iş hedeflerine hizmet edecek davranış ve karar değişikliğinin sağlanması temelindedir.
Bu bağlamda insanın, bebeklerle, çok yaşlılarla ve de -şimdi sıkı durun- eşleriyle iletişimden çok ilişki odaklı bir davranış kalıbı içinde olması çelişkilerden mümkün mertebe uzak kalmasına hizmet eder.
Söz konusu iki kavramın aynı anda uygulanması ihtiyacı olan yer; siyasettir. Bunu başaran itibarını, dolayısıyla kendisine duyulan güveni artırır. Siyasetin ana hedefi olan ‘iktidara daha hızlı yürüme’ şansını elde eder.
Peki, hem ilişki hem de iletişim yönetiminde başarısız olanlar var mıdır?
Vardır.
Masadan kalkıp tekrar oturduktan bu yana geçen sürede Sayın Meral Akşener her iki kavramda da ‘başarısız olmayı başarmış’ enden politikacılardan biridir.
Hangi birini saymalı?.. PKK-HDP konusundaki tavrını mı?.. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarını Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önermesi ve bunun Kürşat Zorlu tarafından net biçimde ifade edilmesine rağmen şimdi kalkıp, “Bizim önerimiz değildi, CHP getirdi” demesi mi?.. “Her şehirde kendi adayımızı çıkartacağız” diyerek ittifakı reddettikten sonra yerelde iş birliklerine açık olduklarını söylemesi mi?.. Demokrasiden söz edip şantaj ve tehdit gibi algılanabilecek sözlerle CHP’yi köşeye sıkıştırmaya çalışması mı?.. Kararları parti üst yönetimine danışarak aldığını ifade ettikten sonra üst yönetimdekilerin “Bizim haberimiz yoktu” demesi mi?..
Anlayacağınız, neresinden tutsak elimizde kalıyor… Hani, idama giden adama sormuşlar; “Son sözün nedir?” diye…
“Ha bu bana ders olsun” demiş; o misal. Kendisine inanan kitle ve kadroların büyük düş kırıklığıdır Sayın Meral Akşener…
Günün sözü
“İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır”
Yunus Emre
Gözümüze takılanlar…
Oysa bu iki kavramı karıştırmanın, çok ciddi ‘ilişki’ ve ‘iletişim’ kazalarına yol açtığını gözlemliyoruz. Prof. Dr. Murat Ferman’ın sıklıkla ifade ettiği kavramla söyleyecek olursak, işin basit bir ‘baş parmak’ kuralı var:
Her iki kavram da iki alt kavram üzerinden inşa edilir. İlişki yönetiminin temelinde haz ve fayda vardır. İletişimin temelinde ise ikna ve değişim…
Haz ve fayda derken kastedilen; çevredeki sosyal paydaşların ve hedef kitlelerin çıkarlarının korunmasının altının çizilmesi ile sadakat, dürüstlük gibi erdem odaklı ve tutarlı davranış kalıplarıyla haz duygusunun oluşmasının sağlanmasıdır. İletişim ise hedef kitlenin belirlenmiş iş hedefleri doğrultusunda önce ikna edilmesi, ardından da bu iş hedeflerine hizmet edecek davranış ve karar değişikliğinin sağlanması temelindedir.
Bu bağlamda insanın, bebeklerle, çok yaşlılarla ve de -şimdi sıkı durun- eşleriyle iletişimden çok ilişki odaklı bir davranış kalıbı içinde olması çelişkilerden mümkün mertebe uzak kalmasına hizmet eder.
Söz konusu iki kavramın aynı anda uygulanması ihtiyacı olan yer; siyasettir. Bunu başaran itibarını, dolayısıyla kendisine duyulan güveni artırır. Siyasetin ana hedefi olan ‘iktidara daha hızlı yürüme’ şansını elde eder.
Peki, hem ilişki hem de iletişim yönetiminde başarısız olanlar var mıdır?
Vardır.
Masadan kalkıp tekrar oturduktan bu yana geçen sürede Sayın Meral Akşener her iki kavramda da ‘başarısız olmayı başarmış’ enden politikacılardan biridir.
Hangi birini saymalı?.. PKK-HDP konusundaki tavrını mı?.. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarını Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önermesi ve bunun Kürşat Zorlu tarafından net biçimde ifade edilmesine rağmen şimdi kalkıp, “Bizim önerimiz değildi, CHP getirdi” demesi mi?.. “Her şehirde kendi adayımızı çıkartacağız” diyerek ittifakı reddettikten sonra yerelde iş birliklerine açık olduklarını söylemesi mi?.. Demokrasiden söz edip şantaj ve tehdit gibi algılanabilecek sözlerle CHP’yi köşeye sıkıştırmaya çalışması mı?.. Kararları parti üst yönetimine danışarak aldığını ifade ettikten sonra üst yönetimdekilerin “Bizim haberimiz yoktu” demesi mi?..
Anlayacağınız, neresinden tutsak elimizde kalıyor… Hani, idama giden adama sormuşlar; “Son sözün nedir?” diye…
“Ha bu bana ders olsun” demiş; o misal. Kendisine inanan kitle ve kadroların büyük düş kırıklığıdır Sayın Meral Akşener…
Günün sözü
“İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır”
Yunus Emre
Gözümüze takılanlar…
- İletişim alanındaki verimli çalışmalarından tanıdığımız Oğuz Göksu kardeşimizin editörlüğünü yaptığı “Türkiye Yüzyılı’nın Seçimi: 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde Siyasal İletişim Kampanyaları” adlı kitap elimize ulaştı. AK Parti, CHP, İYİ Parti, MHP’nin seçim kampanyaları ile iki Cumhurbaşkanı adayının siyasal iletişim çalışmalarını ele alan eser, miting analizlerinden, medya kullanımına ve ittifaklar ile stratejilerin tahlili gibi çeşitli konuları geniş çerçevede inceliyor. Literatürk Academia’dan çıkan kitap, hem yakın dönemin bu çok önemli ‘vaka’sını hem de siyasal iletişimin araçlarını anlamak isteyenler için yararlı bir kaynak olmuş.
- Kariyer platformu Youthall’un üçüncüsünü düzenlediği “Youth Awards 2023” sonuçlanmış. Bu yıl 25 kategoride 150 şirketin katıldığı etkinlikte 231 üniversiteden ve 243 bölümden toplamda 115 binden fazla oy kullanılmış. Unilever, Garanti BBVA, SabancıDx, Siemens, Bosch, Mercedes-Benz Otomotiv, Enerjisa Enerji, Samsung, Nike, Pfizer ve listeye bu yıl dâhil edilen sigortacılık sektöründe Allianz, savunma sanayi sektöründe Aselsan, holding kategorisinde ise Sabancı Topluluğu; “Gençler Tarafından En Çok Çalışılmak İstenen Şirketler” sıralamasında kendi alanlarının birincileri olmuşlar (Sezen Mutlu Cingiz, Eti Danışmanlık). Benzer türden ‘ödül odaklı’ araştırmaların sayısının giderek artışı, bu ödülün itibar kaybına uğramasına neden olmaması için yapılması gerekenler var: Ödülün bizzat kendisinin iletişimi…
- Millî yüzücümüz Kuzey Tunçelli, İsrail’de düzenlenen “Dünya Gençler Yüzme Şampiyonası”nda 800 metre serbestte altın madalya kazandı. Tunçelli, 7.48.75’lik derecesiyle şampiyona rekorunu da kırmış. Yürekten kutluyoruz; helal olsun kardeşimize!
- "Atatürk’ün sporcu kızları, ülkesi adına kazandıkları başarıyı pazarlık konusu yapmaz. Ne prim ister ne de başka özel bir şey. 85 milyona yaşattığımız mutluluk bize yeter...” Bu sözler, Avrupa Şampiyonu Voleybol Kadın Millî Takımı’mızın kaptanı Eda Erdem’e ait… Sosyal medyada dolaşan mesajlara göre; FİFA Dünya Kupası’nda 3. olduğumuzda bir prim kavgası çıkmış ki sormayın… Efendim söz konusu olan Mercedes marka jipmiş. Teknik ekip bazı oyuncuları es geçip, bazılarına araç verilmesi için liste sununca kıyamet kopmuş. Ardından da zamanın teknik direktörü Şenol Güneş ve ekibi özel prim istemiş; bu sefer ortalık toz duman olmuş. Peki, gururumuz, voleybolcu kızlarımız ödül olarak ne alacaklarmış? Yönetmelik gereği kişi başı 150 Cumhuriyet altını; Yani 1,6 milyon lira. Takımın İtalyan hocası ise sadece 40 altın. Federasyonun, ödül alarak alacağı 500 bin Euro’yu ne yapacağı şimdilik bilinmiyor. Biz sporcunun “zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını” severiz.