Akrep gibisin kardeşim
12 EKİM 2007
Dünkü haberlerde bir tesadüf olduğu söylendi. Özellikle ABD’li Demokratlar öyle diyerek geçiştirmeye çalışmışlar. ABD Temsilciler Meclisi açılışının onur konuğu bütün Ermenilerin Patriği kabul edilen İkinci Karekin imiş… Kısa süre sonra da Meclis Komisyonunda bizim oylama var.
Demokratlar, “Vallahi billahi bilerek aynı güne denk getirilmedi…” demişler. Sen gel külahıma anlat... ABD’deki oylama, Kuzay Irak meselesi, PKK’da ABD silahlarının ele geçmesi… Koy üst üste, topla, çarp, böl… Sonra, tesadüf, istemeden oldu…
Bu arada bence en anlamlı açıklamayı Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan yapmış. Anadolu Ajansı geçmiş: Brüksel’de Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso ile görüşme sırasında Koçaryan’a herhalde sormuşlar: “ABD bu karardan sonra Türklerden bir yaptırım görme durumunda kalmaz mı? Bu ise Temsilciler Meclisi’nde taslağın reddine neden olmaz mı?”
Koçaryan, benzer bir tasarının geçen yıl Fransa tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve devam etmiş:“Türkiye’nin çok büyük tepki vermesinden korkuyorlardı. Oysa tepkiler sadece birkaç gün devam etti. Aradan geçen 1 yılda Fransa ve Türkiye arasındaki ikili ticaret 1 buçuk kart attı”.
Gel de Nazım Hikmet’in “Akrep gibisin kardeşim” diye başlayan şiirini hatırlama… Ya da size müstahaktır, diyenleri…
Turkcell’in son reklam filmi: Bin Git!
Yarın milli maç var. Çarşamba da Yunanistan’a karşı oynayacağız. İletişim adına fırsat var mı? Olmaz mı?.. İşte son Turkcell reklamı. Hani taraftarın her oyuncu ile özdeşleşmesinin simgelendiği o film. Küçük delikanlının halktan her kesime futbol topunu imzalatıp millilere verdiği reklam filminin arkasına cuk oturmuş… Biraz ‘Tavuk’tan kopmuş ama olsun… O duygusallık her şeyi affettiriyor…
Fırsat bu fırsat hemen ‘bilmiş’ tavrımızı takınalım. Belki birilerinin işine yarar…
Ürününüzün rekabetçi ve her şeyiyle pazar koşullarına uygun olduğunu baştan kabul edersek, satın alma süreci şöyle işliyor:
1. Önce Farkındalık yaratıyorsunuz; 2. Sonra sizi Tanımalarını sağlamanız gerekiyor; 3. Bir sonraki aşamada ürün ya da hizmetinize Güven duyulması var; ‘İlgi’ kavramı da burada devreye girebilir; 4. Sizinle İlişki’ye geçilmesini sağlıyorsunuz. İşte satın alma da bu noktada ortaya çıkıyor. 5. Bir sonraki aşama alınan ürün ve hizmetten Tatmin; 6. Müşterinizde tatmin aşamasını sürdürebilirseniz, bu, ilişkiyi Bağımlılık mertebesine taşıyor; 7. Oradan da Elçilik noktasına, hedef kitlenizin sizinle ilgili fikri dahi sorulmadan tavsiyede bulunduğu yere, yani pazarlama iletişimindeki son hedef noktasına ulaşmak, artık zor değil…
Bazılarının Yedi Adım olarak da adlandırdıkları bu ilişki ve iletişim yönetimi sistematiğinin her aşaması için geçerli olan kural, kullanılacak ses tonunun (tone of voice) Duygusal olmasıdır… ‘Düşüncelerden çok duygulara hitap et!’ kuralı Algılama Yönetimi’nin esasını teşkil eder. Turkcell’de bunu son reklam filmi ile gayet iyi başarmış görünüyor...
Kıskanmamak elde değil!
Gençliklerini 1980’lerde yaşamış olanlar, erkek dergilerini poşete sokan ‘1111 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’nu gayet iyi hatırlayacaklardır. Zamanında bu kanunun rüzgârını arkasına alanların bizlerde yarattığı kayıtlar, bugün bile karşılaştığımız güncel davranış ve düşünce kalıplarımızı etkiliyor.
T-Box’ın ‘Zarasutra’ ürününü görünce aklıma bu kayıtlar geldi. SexShoplar’da satılabilecek türden ‘muzır’ bir ürün. Tabii bunu bana getiren dostumun niyeti de ‘muzır’.
Ürün iki zardan ibaret... Birinin yüzlerinde mekânlar yazıyor: Banyo, balkon, ofis, asansör, araba, mutfak tezgahı. Diğer zarda ise cinsel birleşme pozisyonları...
İkisini birden sallayıp atıyorsunuz. Bahtınıza ne çıkarsa...
Ürünün amacı elbette fantezi yaratacak ve işi zarlara bırakacak ciddiyette değil ancak fikir, uygulama ve gördüğünüzde yarattığı tebessüm son derece inovatif...
Son yıllarda tonlarca paranın döküldüğü ‘inovasyon’ aslında ne kadar yakınımızda da biz farkında değilmişiz.
İtiraf ediyorum: Son derece basit bir düşünceden, minumum maliyetle çıkan bu ve benzeri ürünleri için T-Box’ı kıskanmamak elde değil. Bir zamanlar ‘buruşuk şeyleri kim ne yapsın, bizde tutmaz’ diyebileceğimiz bir durumdan geldikleri noktayı görünce, hayranlıkla şaşkınlık iç içe giriyor...
Demokratlar, “Vallahi billahi bilerek aynı güne denk getirilmedi…” demişler. Sen gel külahıma anlat... ABD’deki oylama, Kuzay Irak meselesi, PKK’da ABD silahlarının ele geçmesi… Koy üst üste, topla, çarp, böl… Sonra, tesadüf, istemeden oldu…
Bu arada bence en anlamlı açıklamayı Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan yapmış. Anadolu Ajansı geçmiş: Brüksel’de Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso ile görüşme sırasında Koçaryan’a herhalde sormuşlar: “ABD bu karardan sonra Türklerden bir yaptırım görme durumunda kalmaz mı? Bu ise Temsilciler Meclisi’nde taslağın reddine neden olmaz mı?”
Koçaryan, benzer bir tasarının geçen yıl Fransa tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve devam etmiş:“Türkiye’nin çok büyük tepki vermesinden korkuyorlardı. Oysa tepkiler sadece birkaç gün devam etti. Aradan geçen 1 yılda Fransa ve Türkiye arasındaki ikili ticaret 1 buçuk kart attı”.
Gel de Nazım Hikmet’in “Akrep gibisin kardeşim” diye başlayan şiirini hatırlama… Ya da size müstahaktır, diyenleri…
Turkcell’in son reklam filmi: Bin Git!
Yarın milli maç var. Çarşamba da Yunanistan’a karşı oynayacağız. İletişim adına fırsat var mı? Olmaz mı?.. İşte son Turkcell reklamı. Hani taraftarın her oyuncu ile özdeşleşmesinin simgelendiği o film. Küçük delikanlının halktan her kesime futbol topunu imzalatıp millilere verdiği reklam filminin arkasına cuk oturmuş… Biraz ‘Tavuk’tan kopmuş ama olsun… O duygusallık her şeyi affettiriyor…
Fırsat bu fırsat hemen ‘bilmiş’ tavrımızı takınalım. Belki birilerinin işine yarar…
Ürününüzün rekabetçi ve her şeyiyle pazar koşullarına uygun olduğunu baştan kabul edersek, satın alma süreci şöyle işliyor:
1. Önce Farkındalık yaratıyorsunuz; 2. Sonra sizi Tanımalarını sağlamanız gerekiyor; 3. Bir sonraki aşamada ürün ya da hizmetinize Güven duyulması var; ‘İlgi’ kavramı da burada devreye girebilir; 4. Sizinle İlişki’ye geçilmesini sağlıyorsunuz. İşte satın alma da bu noktada ortaya çıkıyor. 5. Bir sonraki aşama alınan ürün ve hizmetten Tatmin; 6. Müşterinizde tatmin aşamasını sürdürebilirseniz, bu, ilişkiyi Bağımlılık mertebesine taşıyor; 7. Oradan da Elçilik noktasına, hedef kitlenizin sizinle ilgili fikri dahi sorulmadan tavsiyede bulunduğu yere, yani pazarlama iletişimindeki son hedef noktasına ulaşmak, artık zor değil…
Bazılarının Yedi Adım olarak da adlandırdıkları bu ilişki ve iletişim yönetimi sistematiğinin her aşaması için geçerli olan kural, kullanılacak ses tonunun (tone of voice) Duygusal olmasıdır… ‘Düşüncelerden çok duygulara hitap et!’ kuralı Algılama Yönetimi’nin esasını teşkil eder. Turkcell’de bunu son reklam filmi ile gayet iyi başarmış görünüyor...
Kıskanmamak elde değil!
Gençliklerini 1980’lerde yaşamış olanlar, erkek dergilerini poşete sokan ‘1111 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’nu gayet iyi hatırlayacaklardır. Zamanında bu kanunun rüzgârını arkasına alanların bizlerde yarattığı kayıtlar, bugün bile karşılaştığımız güncel davranış ve düşünce kalıplarımızı etkiliyor.
T-Box’ın ‘Zarasutra’ ürününü görünce aklıma bu kayıtlar geldi. SexShoplar’da satılabilecek türden ‘muzır’ bir ürün. Tabii bunu bana getiren dostumun niyeti de ‘muzır’.
Ürün iki zardan ibaret... Birinin yüzlerinde mekânlar yazıyor: Banyo, balkon, ofis, asansör, araba, mutfak tezgahı. Diğer zarda ise cinsel birleşme pozisyonları...
İkisini birden sallayıp atıyorsunuz. Bahtınıza ne çıkarsa...
Ürünün amacı elbette fantezi yaratacak ve işi zarlara bırakacak ciddiyette değil ancak fikir, uygulama ve gördüğünüzde yarattığı tebessüm son derece inovatif...
Son yıllarda tonlarca paranın döküldüğü ‘inovasyon’ aslında ne kadar yakınımızda da biz farkında değilmişiz.
İtiraf ediyorum: Son derece basit bir düşünceden, minumum maliyetle çıkan bu ve benzeri ürünleri için T-Box’ı kıskanmamak elde değil. Bir zamanlar ‘buruşuk şeyleri kim ne yapsın, bizde tutmaz’ diyebileceğimiz bir durumdan geldikleri noktayı görünce, hayranlıkla şaşkınlık iç içe giriyor...