Aldatma, sosyal bir yalandır
19 KASIM 2011
“Aldatma, aldatıldığını bilmediğin sürece gerçek değildir. Şu halde aldatma sosyal bir yalandır.”
Bu cümleye imzamı atarım. Çünkü bu cümle zaten bana ait. Ayda bir kez Cumartesi günleri düzenlediğimiz Sinema Muhabbetleri çalıştayı sırasında bu iddiayı ortaya atmıştım. Bugüne kadar kimse itiraz etmediğine göre hâlâ geçerliliğini koruyor demektir…
‘Aldatma’ gibi öyle algılama kalıpları vardır ki, daha duyulur duyulmaz tartışmayı götürüp ilgili önyargı çekmecesine kilitleyiverirler…
“Medyada cinsiyete dayalı ayrımcılık” ya da “iletişimde kadının temsil ediliş biçimleri” gibi devedişi konularda bir haber ya da makaleye rastladığınızda aklınızdan ne geçer?
Hemen kategorize etmez miyiz? Sözcüklerle dünya görüşü arasındaki kolay irtibatlandırmadan yararlanma zekâsını kullanan toptancı kafa bize örneğin şunu diyebilir: ‘Feministçe bir bakış açısı...”
Mesela, ‘medyada cinsiyete dayalı ayrımcılık’ lafından ilk aklıma düşenler… Çevremde bu ve benzeri kavramlarla konuşup düşünen kültürlü kadınlar... Örneğin, CNNTÜRK’de ilgiyle izlenen sabah programları yapan sevgili arkadaşım Ayşegül Arslan... Yine örneğin AK Parti Urfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu Hanım...
Bana bu yazıyı yazdıran haber de bu kavramlar ve Zeynep Karahan Uslu ile yakından ilgili zaten. Haber şu:
“TBMM’de "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü" Alt Komisyonu kuruldu ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi (AİB PA) Türk Grubu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu başkanlığında çalışmalarına başladı.
Alt komisyon; konu üzerinde çalışan STK'lar, medya kuruluşlarının sahip/yönetici/köşe yazarları, konu üzerinde çalışan akademisyenler, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, medya sektörünün meslek örgütleri ile görüşmeler yapacak. Ulusal ve uluslar arası akademik kaynaklar taranacak. En iyi uygulama olarak değerlendirilebilecek ülke örnekleri incelenecek ve Türkiye'nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanmaya dair tespit ve somut öneriler oluşturulacak. Komisyon raporunu ilgili kuruluşların yanısıra kamuoyu ile de paylaşacak.”
Komisyonu da, Uslu’yu kutluyoruz...
Sondan bir önceki cümle çok önemli:“Türkiye’nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanmaya dair tespit ve somut öneriler oluşturulacaktır”. Bu ifade, başlı başına bir ‘iletişim atağı”nın işaretidir ki, yıllardır ‘iletişimde yerliliğin” ve kültür kodlarımızın ortaya çıkarılması gerekliliğinin altını çizmeye çalışan biri olarak özellikle beni çok ama çok yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü" Alt Komisyonu’nun raporunu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Siyasi algı üzerine küçük bir ufuk
Şu bedelli meselesinde bir, iki şey rahatsız ediyor…
Başbakan’ın CHP teklifi karşısında daha önceki beyanatı şöyle değil miydi: “Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak, parası olmayan askerliği yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz."
Tamam o zaman ne değişti? Bunun açıklanması lazım. Elde edilecek 10 milyar TL gelir nereye kullanılacak? Bunun da açıklanması şart. Belki o zaman avantaj bile yaratılabilir. Ancak mevcut durum iletişim açısından özürlü…
Bu arada Ana Muhalefet yine görüş kaosunda. Sorun etrafınıza, ya da dilerseniz kendi kendinize; ‘Bedelli’ ve ‘Vicdani ret’ konusunda ana muhalefet partisin görüşü ne? Bakalım ne yanıt alacaksınız… Sadece MHP net yanıt veriyor… CHP ise karnından konuşuyor sanki…
Başbakan’ın Time dergisine kapak olması, iletişim adına mükemmel bir olaydır. Kimse densizlik yapıp, “Ama ABD’de çıkan dergide değil, ABD dışındaki baskıda çıkmış. Olmaz ki…” türünden kıskançlık krizlerine girmesin. Daha önce Atatürk (iki defa), İsmet İnönü, Şükrü Saraçoğlu ve Adnan Menderes kapak olmuşlar. 100 yıl sonra Erdoğan bu kapakla da anılacak… Türkiye’nin marka değerine büyük katkıdır. Kimse küçümsemek için özel çaba harcamasın…
Bu cümleye imzamı atarım. Çünkü bu cümle zaten bana ait. Ayda bir kez Cumartesi günleri düzenlediğimiz Sinema Muhabbetleri çalıştayı sırasında bu iddiayı ortaya atmıştım. Bugüne kadar kimse itiraz etmediğine göre hâlâ geçerliliğini koruyor demektir…
‘Aldatma’ gibi öyle algılama kalıpları vardır ki, daha duyulur duyulmaz tartışmayı götürüp ilgili önyargı çekmecesine kilitleyiverirler…
“Medyada cinsiyete dayalı ayrımcılık” ya da “iletişimde kadının temsil ediliş biçimleri” gibi devedişi konularda bir haber ya da makaleye rastladığınızda aklınızdan ne geçer?
Hemen kategorize etmez miyiz? Sözcüklerle dünya görüşü arasındaki kolay irtibatlandırmadan yararlanma zekâsını kullanan toptancı kafa bize örneğin şunu diyebilir: ‘Feministçe bir bakış açısı...”
Mesela, ‘medyada cinsiyete dayalı ayrımcılık’ lafından ilk aklıma düşenler… Çevremde bu ve benzeri kavramlarla konuşup düşünen kültürlü kadınlar... Örneğin, CNNTÜRK’de ilgiyle izlenen sabah programları yapan sevgili arkadaşım Ayşegül Arslan... Yine örneğin AK Parti Urfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu Hanım...
Bana bu yazıyı yazdıran haber de bu kavramlar ve Zeynep Karahan Uslu ile yakından ilgili zaten. Haber şu:
“TBMM’de "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü" Alt Komisyonu kuruldu ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi (AİB PA) Türk Grubu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu başkanlığında çalışmalarına başladı.
Alt komisyon; konu üzerinde çalışan STK'lar, medya kuruluşlarının sahip/yönetici/köşe yazarları, konu üzerinde çalışan akademisyenler, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, medya sektörünün meslek örgütleri ile görüşmeler yapacak. Ulusal ve uluslar arası akademik kaynaklar taranacak. En iyi uygulama olarak değerlendirilebilecek ülke örnekleri incelenecek ve Türkiye'nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanmaya dair tespit ve somut öneriler oluşturulacak. Komisyon raporunu ilgili kuruluşların yanısıra kamuoyu ile de paylaşacak.”
Komisyonu da, Uslu’yu kutluyoruz...
Sondan bir önceki cümle çok önemli:“Türkiye’nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanmaya dair tespit ve somut öneriler oluşturulacaktır”. Bu ifade, başlı başına bir ‘iletişim atağı”nın işaretidir ki, yıllardır ‘iletişimde yerliliğin” ve kültür kodlarımızın ortaya çıkarılması gerekliliğinin altını çizmeye çalışan biri olarak özellikle beni çok ama çok yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü" Alt Komisyonu’nun raporunu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Siyasi algı üzerine küçük bir ufuk
Şu bedelli meselesinde bir, iki şey rahatsız ediyor…
Başbakan’ın CHP teklifi karşısında daha önceki beyanatı şöyle değil miydi: “Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak, parası olmayan askerliği yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz."
Tamam o zaman ne değişti? Bunun açıklanması lazım. Elde edilecek 10 milyar TL gelir nereye kullanılacak? Bunun da açıklanması şart. Belki o zaman avantaj bile yaratılabilir. Ancak mevcut durum iletişim açısından özürlü…
Bu arada Ana Muhalefet yine görüş kaosunda. Sorun etrafınıza, ya da dilerseniz kendi kendinize; ‘Bedelli’ ve ‘Vicdani ret’ konusunda ana muhalefet partisin görüşü ne? Bakalım ne yanıt alacaksınız… Sadece MHP net yanıt veriyor… CHP ise karnından konuşuyor sanki…
Başbakan’ın Time dergisine kapak olması, iletişim adına mükemmel bir olaydır. Kimse densizlik yapıp, “Ama ABD’de çıkan dergide değil, ABD dışındaki baskıda çıkmış. Olmaz ki…” türünden kıskançlık krizlerine girmesin. Daha önce Atatürk (iki defa), İsmet İnönü, Şükrü Saraçoğlu ve Adnan Menderes kapak olmuşlar. 100 yıl sonra Erdoğan bu kapakla da anılacak… Türkiye’nin marka değerine büyük katkıdır. Kimse küçümsemek için özel çaba harcamasın…