‘Algılar gerçek değildir’…
01 Ağustos 2018 - TIMREPORT
Birbirlerine çok yakın tarihlerde ihracatçılarımızı yakından ilgilendiren iki büyük değişiklik birden yaşandı. Birincisi, TİM Başkanlığı’nda süresi dolan olan Sayın Mehmet Büyükekşi’den görevi Sayın İsmail Gülle’nin devralmasıydı. İkinci büyük değişiklik ise, ismi dönüştürülen Ticaret Bakanlığı’na Sayın Ruhsar Pekcan Hanımefendi’nin atanmasıydı.
Ülkemiz ihracatının artmasında çıkarı olan herkesin, tüm paydaşların beklentileri az değil. Onun için herkes kulak kesilmiş TİM Başkanı’nın ve Ticaret Bakanı’nın ağzından çıkacakları bekliyor. İlk açıklama Sayın Gülle’den geldi. 21 Temmuz günü Anadolu Ajansı Finans Masası’na konuk olan TİM Başkanı hayli önemli konuların altını çizdi. Özetle konu başlıkları şöyleydi:
* Türkiye’nin her yerinde ihracatçı potansiyeli bulunmaktadır. Bir mentorluk programı çerçevesinde Türkiye’nin en ücra köşesindeki firmalara da destek verilecek.
* Yerel ürünler dünya markası yapılacak.
* İş, siyasetin önündedir. İran’a ayrıca çalışmamız, komşularımızla ayrı strateji ve ilişkileri yürütmemiz gerekiyor.
* Afrika’yı çok iyi okumamız ve çalışmamız gerekiyor. Artık yeni pazar Afrika. Bugün 500 milyar dolarlık bir ticareti olan kıtada biz 12 milyar dolarlık ihracatla varız…
* TİM olarak ihracatı teşvik edecek projeler hazırlayacağız. Taleplerimizi ilettik. 10’un üzerinde bir proje hazırladık. İnşallah bunların hepsi Sayın Bakan’ımızın onayıyla gerçekleşir. İhracatçılarımıza inşallah güzel teşviklerimiz olacak…
* Normal günler yaşamıyoruz. Türkiye’de döviz bir taraftan artıyor, faiz bir taraftan artıyor. Faizi bizim iyi yönetmemiz gerekiyor. Türkiye’nin faizi aşağı doğru indirmesi gerekiyor. Bu yukarı doğru beklenti, daha farklı hastalıklara sebep olacaktır. Üretime, tüketime ve ihracata zarar verecektir.”
* Bizim e-ihracatçı sayımızı artırmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye e-ihracatı kayıt altına almıyor. Bu ihracat da kayıt altına girmeli, bu konuda destekler sağlanmalı. Küresel e-ticaret hacmi ise 2,3 trilyon dolar. Biz bundan da en az yüzde 1 pay almalıyız. Bu da yaklaşık 25 milyar dolar yapıyor.
Çok önemli tespitler. Hele de ikinci madde… Yani yerel ürünlerin dünya markası yapılması konusu… Derya deniz bir mesele… Ülke markası güçlenmedikçe, o ülkeden çıkan markaların da güçlü olmayacağını en iyi bilenlerden biridir Başkan. Bu çerçevede “Ülke markasının güçlendirilmesi ihracatçıların, yani TİM’in de meselesi midir, değil midir, sorusu sürekli gündeme gelecektir.
Ülke markasının en önemli kriterlerinden biri olan 30 ülkelik ‘Soft Power Index’te (Yumuşak Güç Endeksinde) Türkiye’nin sonuncu olmasını, uzun yıllardır ihracatçılar sineye çekmek istememekte, bu makus talihi değiştirmek için çeşitli etkinliklere imza atmaktalar.
Şimdilerde buna bir endeks daha eklenmiş. Fransız araştırma şirketi İpsos Mori’nin her sene yaptığı Perils of Perception (Riskli Algı Araştırması) çerçevesinde, ülkeler çevrelerindeki cinayet oranı, terörizm, göçmen mahkumlar, çocuk yaştaki bireylerin doğum yapması, aşılar ve otizm, diyabet, alkol, sağlık, intihar, cep telefonu sahipliği, Facebook üyeliği, araç sahipliği, cennet, cehennem ve yaratıcı güç gibi konularda o ülkede yaşayanların bilgi düzeylerini ölçerek, bir ülkeler arası bir endeks çıkarıyormuş…
Araştırmanın sloganı Perceptions are not reality (Algılar gerçek değildir) …
The Misperception Index (Yanlış Algı Endeksi; eski adıyla Ignorance Index – Cehalet Endeksi) denilen bu endekse göre Türkiye, çevresinde olup biteni en yanlış algılayan 9’uncu ülke imiş. (En yanlış bilgilere sahip ülkeler sırasıyla Güney Afrika, Brezilya, Filipinler, Peru, Hindistan, Endonezya, Kolombiya, Meksika, Türkiye ve İsveç olarak belirlenmiş.)
Bu yıl Müslümanlarla ilgili soru sorulmamış. Fakat 2016 yılında yapılan çalışmada “Sizce ülkenizde yaşan 100 kişiden kaçı Müslüman’dır?” sorusuna yer verilmiş. Hemen hemen tüm ülkeler, ülkelerinde yaşayan Müslüman sayısının çok üzerinde bir tahmin yapmışlar (İslamofobinin etkisi). En çok Fransızlar ön yargılıymış. “Her 100 kişiden 31’i Müslümandır” demişler. Halbuki gerçekte bu sayı %7,5 imiş. Yine aynı şekilde “2020’ye kadar Müslüman nüfusu ne olur?” diye sormuşlar, Fransızlar, “Her 100 kişiden 40’ı Müslüman olur” demiş; halbuki projeksiyonlar %8,3 gösteriyormuş.
Şimdi yukarıdaki iki endekse ve yumuşak güce, yani markanın algısını doğrudan gösteren verilere ya aldırış etmez, gülüp geçeriz; ya da - son derece sakin bir sporcu olan Mesut Özil’i bile çileden çıkaran - önyargıları ortadan kaldırmak için tüm demokratik hak ve yoları kullanarak mücadele ederiz.
Eğer TİM, Türkiye’den marka çıkmasını istiyor ve bunu bir görev biliyorsa, kendini bu mücadelenin dışında göremez…
Ülkemiz ihracatının artmasında çıkarı olan herkesin, tüm paydaşların beklentileri az değil. Onun için herkes kulak kesilmiş TİM Başkanı’nın ve Ticaret Bakanı’nın ağzından çıkacakları bekliyor. İlk açıklama Sayın Gülle’den geldi. 21 Temmuz günü Anadolu Ajansı Finans Masası’na konuk olan TİM Başkanı hayli önemli konuların altını çizdi. Özetle konu başlıkları şöyleydi:
* Türkiye’nin her yerinde ihracatçı potansiyeli bulunmaktadır. Bir mentorluk programı çerçevesinde Türkiye’nin en ücra köşesindeki firmalara da destek verilecek.
* Yerel ürünler dünya markası yapılacak.
* İş, siyasetin önündedir. İran’a ayrıca çalışmamız, komşularımızla ayrı strateji ve ilişkileri yürütmemiz gerekiyor.
* Afrika’yı çok iyi okumamız ve çalışmamız gerekiyor. Artık yeni pazar Afrika. Bugün 500 milyar dolarlık bir ticareti olan kıtada biz 12 milyar dolarlık ihracatla varız…
* TİM olarak ihracatı teşvik edecek projeler hazırlayacağız. Taleplerimizi ilettik. 10’un üzerinde bir proje hazırladık. İnşallah bunların hepsi Sayın Bakan’ımızın onayıyla gerçekleşir. İhracatçılarımıza inşallah güzel teşviklerimiz olacak…
* Normal günler yaşamıyoruz. Türkiye’de döviz bir taraftan artıyor, faiz bir taraftan artıyor. Faizi bizim iyi yönetmemiz gerekiyor. Türkiye’nin faizi aşağı doğru indirmesi gerekiyor. Bu yukarı doğru beklenti, daha farklı hastalıklara sebep olacaktır. Üretime, tüketime ve ihracata zarar verecektir.”
* Bizim e-ihracatçı sayımızı artırmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye e-ihracatı kayıt altına almıyor. Bu ihracat da kayıt altına girmeli, bu konuda destekler sağlanmalı. Küresel e-ticaret hacmi ise 2,3 trilyon dolar. Biz bundan da en az yüzde 1 pay almalıyız. Bu da yaklaşık 25 milyar dolar yapıyor.
Çok önemli tespitler. Hele de ikinci madde… Yani yerel ürünlerin dünya markası yapılması konusu… Derya deniz bir mesele… Ülke markası güçlenmedikçe, o ülkeden çıkan markaların da güçlü olmayacağını en iyi bilenlerden biridir Başkan. Bu çerçevede “Ülke markasının güçlendirilmesi ihracatçıların, yani TİM’in de meselesi midir, değil midir, sorusu sürekli gündeme gelecektir.
Ülke markasının en önemli kriterlerinden biri olan 30 ülkelik ‘Soft Power Index’te (Yumuşak Güç Endeksinde) Türkiye’nin sonuncu olmasını, uzun yıllardır ihracatçılar sineye çekmek istememekte, bu makus talihi değiştirmek için çeşitli etkinliklere imza atmaktalar.
Şimdilerde buna bir endeks daha eklenmiş. Fransız araştırma şirketi İpsos Mori’nin her sene yaptığı Perils of Perception (Riskli Algı Araştırması) çerçevesinde, ülkeler çevrelerindeki cinayet oranı, terörizm, göçmen mahkumlar, çocuk yaştaki bireylerin doğum yapması, aşılar ve otizm, diyabet, alkol, sağlık, intihar, cep telefonu sahipliği, Facebook üyeliği, araç sahipliği, cennet, cehennem ve yaratıcı güç gibi konularda o ülkede yaşayanların bilgi düzeylerini ölçerek, bir ülkeler arası bir endeks çıkarıyormuş…
Araştırmanın sloganı Perceptions are not reality (Algılar gerçek değildir) …
The Misperception Index (Yanlış Algı Endeksi; eski adıyla Ignorance Index – Cehalet Endeksi) denilen bu endekse göre Türkiye, çevresinde olup biteni en yanlış algılayan 9’uncu ülke imiş. (En yanlış bilgilere sahip ülkeler sırasıyla Güney Afrika, Brezilya, Filipinler, Peru, Hindistan, Endonezya, Kolombiya, Meksika, Türkiye ve İsveç olarak belirlenmiş.)
Bu yıl Müslümanlarla ilgili soru sorulmamış. Fakat 2016 yılında yapılan çalışmada “Sizce ülkenizde yaşan 100 kişiden kaçı Müslüman’dır?” sorusuna yer verilmiş. Hemen hemen tüm ülkeler, ülkelerinde yaşayan Müslüman sayısının çok üzerinde bir tahmin yapmışlar (İslamofobinin etkisi). En çok Fransızlar ön yargılıymış. “Her 100 kişiden 31’i Müslümandır” demişler. Halbuki gerçekte bu sayı %7,5 imiş. Yine aynı şekilde “2020’ye kadar Müslüman nüfusu ne olur?” diye sormuşlar, Fransızlar, “Her 100 kişiden 40’ı Müslüman olur” demiş; halbuki projeksiyonlar %8,3 gösteriyormuş.
Şimdi yukarıdaki iki endekse ve yumuşak güce, yani markanın algısını doğrudan gösteren verilere ya aldırış etmez, gülüp geçeriz; ya da - son derece sakin bir sporcu olan Mesut Özil’i bile çileden çıkaran - önyargıları ortadan kaldırmak için tüm demokratik hak ve yoları kullanarak mücadele ederiz.
Eğer TİM, Türkiye’den marka çıkmasını istiyor ve bunu bir görev biliyorsa, kendini bu mücadelenin dışında göremez…