Amerikan rüyası ‘kâbus’a dönerken
05 kasım 2020 - Yeni Şafak
Amerika Birleşik Şirketleri başkanını seçti. Haftalardır bizimki dâhil pek çok ülkenin gündeminde bu seçim var…
Kendinizi ‘dünya lideri’, ‘süper güç’ olarak adlandırıyor, burnunuzu sokmadık ülke bırakmıyor, uluslararası ilişkilerin dengelerine müdahale ediyorsanız herkesin sizinle ilgilenmesi son derece normal…
Tabii bunun, sizi vezir ya da rezil eden sonuçları olduğunu da kabullenmek zorundasınız… ABD’nin de bu seçimlerden rezil olarak çıktığını iddia etmek çok da yanlış olmaz.
Günlerdir masa başında tek tek oy sayan, ancak bir türlü sonuçların ilan edilemediği bir süreç geçirdiler…
“Her şeyin en iyisi benim”… “Özgürlük bende, demokrasi bende, insan hakları bende…” diye diye kendini süper güç olarak konumlandırmaya çalışan bu ülke, teknoloji alanında çöktü… Biz de seçimler münasebetiyle bunu televizyonlardan canlı canlı izledik… Ne hikmetse bütün teknoloji devlerinin bir araya geldiği bu ülkede seçim işlerini bir türlü dijital kültüre uygun biçimde düzenleyemiyorlar. ABD seçimleri bir kez daha gösterdi ki bu ülke ‘at kestanesi’ gibi… Dışı parlak, içi kocaman. Ancak atlar bile yemiyor.
Öte yandan Trump’ın “Seçimi kaybedersem Beyaz Saray’dan çıkmayacağım” açıklaması hafızalarda… ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley’in buna karşılık şu açıklamayı yaptığı ABD basınında yer aldı: “Herhangi bir huzursuzluk anında ABD ordusunun hiçbir rolü olmayacak, Trump'ı Beyaz Saray'dan çıkarmak bizim görevimiz değil.” Ortada bir yetki sorunu olduğu görülüyor. ABD’nin yaklaşık 250 yıllık anayasasının bu gri alanları hâlâ koruması da demokrasi alanında ciddi hasarlara işaret ediyor.
Malumunuz bir de Biden’ın Türkiye karşıtı açıklamaları var… New York Times’a verdiği röportajda şunları söylemişti: “Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamento’ya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için…”
İktidara millet iradesi ve halkın desteğiyle değil, vesayet rejimleriyle gelebilmeyi düşleyen bazı muhalif kesimlerin yeni ümitleri Biden’ı desteklemeleri biraz da onun bu sözleri yüzünden olsa gerek…
Filmlerde çok sık kullanılan bir metafor vardır. Meraklı komşunun, özel dedektifin bir kaza ya da kavga sonucu burnu kırılır… Burnunu her işe sokmaması gerektiğinin bir ifadesidir bu…
Biden gibi niyeti başka ülkelerin, bizim, içişlerimize karışmak olanlara bir gönderme olsun bu metafor… Bizimle uğraşacaklarına kendi ülkelerinin itibarını toparlasınlar.
Çünkü ‘Amerikan rüyası’, ırkçılık, ekonomik kriz, demokrasi problemleri ve teknoloji imtihanındaki zayıf notları gibi pek çok nedenle ‘kâbus’a dönmek üzere…
Bu sadece bir yat yarışı değildir
İstanbul Açıkdeniz Yat Yarış Kulübü tarafından Cumhurbaşkanlığı himayelerinde bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Yat Yarışı düzenlendi.
29 Ekim’de başlayan yarış dört gün sürdü. Ancak İzmir’deki depremin etkileri sürerken kupa merasimi yapmayı kimse düşünmeyeceği için etkinliğin bu bölümü iptal edildi.
Uluslararası spor müsabakalarına ev sahipliği yapmanın siyasi iletişim açısından da önemi var. Millî kültürün taşıyıcısı devlettir… Onun desteği ve himayesi olmadan yaşayamayan bale, opera vb sanat dalları gibi sporun da ticari yanı kuvvetli olmayan alanlarının gelişmesi mümkün olamaz.
Soft power (yumuşak güç) kavramının kültür ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu hatırlamakta da yarar var. Ülke itibarına katkısının büyük olduğunu biliyoruz. İtibar, yalnızca ekonomik güçle, diğer bir deyişle ‘kas kütlesi’ ile sağlanamıyor.
O nedenle dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişinin takip ettiği Dünya Ralli Şampiyonası, Formula 1, Uluslararası Yat Yarışları gibi organizasyonların kıymetini bilmek gerek…
Yarışın bir başka özelliği de adıyla ilgili… Bilindiği gibi uluslararası ilişkiler literatürüne de yerleşen Mavi Vatan, ülkemizin üç tarafını çevreleyen denizlerdeki politikasını şekillendiren bir öğreti…
Barbaros Hayrettin Paşa ise Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip bir değerimiz olmasının yanı sıra Doğu Akdeniz’de çalışmalarına devam eden sismik araştırma gemimizin de adı…
Yarışların Mavi Vatan ve Barbaros Hayreddin Paşa olarak adlandırılması bu tezlerin hatırlatılması bakımından isabetli seçimler olmuş.
Kendinizi ‘dünya lideri’, ‘süper güç’ olarak adlandırıyor, burnunuzu sokmadık ülke bırakmıyor, uluslararası ilişkilerin dengelerine müdahale ediyorsanız herkesin sizinle ilgilenmesi son derece normal…
Tabii bunun, sizi vezir ya da rezil eden sonuçları olduğunu da kabullenmek zorundasınız… ABD’nin de bu seçimlerden rezil olarak çıktığını iddia etmek çok da yanlış olmaz.
Günlerdir masa başında tek tek oy sayan, ancak bir türlü sonuçların ilan edilemediği bir süreç geçirdiler…
“Her şeyin en iyisi benim”… “Özgürlük bende, demokrasi bende, insan hakları bende…” diye diye kendini süper güç olarak konumlandırmaya çalışan bu ülke, teknoloji alanında çöktü… Biz de seçimler münasebetiyle bunu televizyonlardan canlı canlı izledik… Ne hikmetse bütün teknoloji devlerinin bir araya geldiği bu ülkede seçim işlerini bir türlü dijital kültüre uygun biçimde düzenleyemiyorlar. ABD seçimleri bir kez daha gösterdi ki bu ülke ‘at kestanesi’ gibi… Dışı parlak, içi kocaman. Ancak atlar bile yemiyor.
Öte yandan Trump’ın “Seçimi kaybedersem Beyaz Saray’dan çıkmayacağım” açıklaması hafızalarda… ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley’in buna karşılık şu açıklamayı yaptığı ABD basınında yer aldı: “Herhangi bir huzursuzluk anında ABD ordusunun hiçbir rolü olmayacak, Trump'ı Beyaz Saray'dan çıkarmak bizim görevimiz değil.” Ortada bir yetki sorunu olduğu görülüyor. ABD’nin yaklaşık 250 yıllık anayasasının bu gri alanları hâlâ koruması da demokrasi alanında ciddi hasarlara işaret ediyor.
Malumunuz bir de Biden’ın Türkiye karşıtı açıklamaları var… New York Times’a verdiği röportajda şunları söylemişti: “Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamento’ya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için…”
İktidara millet iradesi ve halkın desteğiyle değil, vesayet rejimleriyle gelebilmeyi düşleyen bazı muhalif kesimlerin yeni ümitleri Biden’ı desteklemeleri biraz da onun bu sözleri yüzünden olsa gerek…
Filmlerde çok sık kullanılan bir metafor vardır. Meraklı komşunun, özel dedektifin bir kaza ya da kavga sonucu burnu kırılır… Burnunu her işe sokmaması gerektiğinin bir ifadesidir bu…
Biden gibi niyeti başka ülkelerin, bizim, içişlerimize karışmak olanlara bir gönderme olsun bu metafor… Bizimle uğraşacaklarına kendi ülkelerinin itibarını toparlasınlar.
Çünkü ‘Amerikan rüyası’, ırkçılık, ekonomik kriz, demokrasi problemleri ve teknoloji imtihanındaki zayıf notları gibi pek çok nedenle ‘kâbus’a dönmek üzere…
Bu sadece bir yat yarışı değildir
İstanbul Açıkdeniz Yat Yarış Kulübü tarafından Cumhurbaşkanlığı himayelerinde bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Yat Yarışı düzenlendi.
29 Ekim’de başlayan yarış dört gün sürdü. Ancak İzmir’deki depremin etkileri sürerken kupa merasimi yapmayı kimse düşünmeyeceği için etkinliğin bu bölümü iptal edildi.
Uluslararası spor müsabakalarına ev sahipliği yapmanın siyasi iletişim açısından da önemi var. Millî kültürün taşıyıcısı devlettir… Onun desteği ve himayesi olmadan yaşayamayan bale, opera vb sanat dalları gibi sporun da ticari yanı kuvvetli olmayan alanlarının gelişmesi mümkün olamaz.
Soft power (yumuşak güç) kavramının kültür ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu hatırlamakta da yarar var. Ülke itibarına katkısının büyük olduğunu biliyoruz. İtibar, yalnızca ekonomik güçle, diğer bir deyişle ‘kas kütlesi’ ile sağlanamıyor.
O nedenle dünyanın dört bir yanından milyonlarca kişinin takip ettiği Dünya Ralli Şampiyonası, Formula 1, Uluslararası Yat Yarışları gibi organizasyonların kıymetini bilmek gerek…
Yarışın bir başka özelliği de adıyla ilgili… Bilindiği gibi uluslararası ilişkiler literatürüne de yerleşen Mavi Vatan, ülkemizin üç tarafını çevreleyen denizlerdeki politikasını şekillendiren bir öğreti…
Barbaros Hayrettin Paşa ise Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip bir değerimiz olmasının yanı sıra Doğu Akdeniz’de çalışmalarına devam eden sismik araştırma gemimizin de adı…
Yarışların Mavi Vatan ve Barbaros Hayreddin Paşa olarak adlandırılması bu tezlerin hatırlatılması bakımından isabetli seçimler olmuş.