Amigolara dikkat!
11 NİSAN 2007
Her ay elimden pek çok medya takip raporu geçer. Yani ‘andıç’ (bilgi notu, memo) da denilen, iletişim sektöründen hizmet alan müşteriler için hazırlanan medya raporu.
Genelde gazetelerin, kendi gruplarının birer amigosu gibi davrandıklarını bu raporlardan net bir şekilde görürsünüz. En tipikleri şöyledir: “Gazeteciler Cemiyeti’nden X gazetesine 3 ödül!” Bir başka gazetede ise haber“Gazeteciler Cemiyeti’nden Y gazetesine 4 ödül!” olarak çıkar. Haber öyle verilir ki, diğer gazetelerde çalışan meslektaşlar sanki avuçlarını yalamıştır...
Aynı şey TV programları için geçerlidir. Bakın gazetelere. Sanki kendi gruplarının kanalları dışındaki kanalları kimse izlemiyor. Burhan Ayeri’yi, Yüksel Aytuğ’u ve Cengiz Semercioğlu’nu kesinlikle bu genellemenin dışında tutuyorum. Konuştukları zaman ‘bağımsız gazetecilik’ adına mangalda kül bırakmayan pek çok yönetici arkadaşın, iş, grup çıkarlarına dokununca, birden amigolar gibi tezahürata başlamalarını izlemek yürekler acısı. Kendi işlerini öven tezahürata bir şey demeyeceğim. Rakip grubun kanallarındaki programlara, hele bunlar yüksek reyting alırsa, ver yansın etmelerini anlamak zor...
Bunu niçin söylüyorum? 19 Nisan’da “Kurtlar Vadisi-Pusu” başlayacak da onun için. Ben Kurtlar Vadisi’ni önemli bir ‘iletişim fenomeni’ olarak ele alıp yazmaya başladığımda Sabah’taydım, Akşam’da değil... Tüm zamanların en çok izlenen bir dizisini neredeyse kare kare incelemiştim. Hem de geçen yıl kar yağdığında eve kapanıp 97’sini birden peş peşe... Hatırlatayım da... 19 Nisan’dan sonra, “Ne oluyor buna?”demeyin...
Korkmayın!
Kurtlar Vadisi’nin yeni sezon bölümlerinin başlamasıyla yayından kaldırılmasının bir olduğu günlerde, “Korktular!” diye yazmıştım... Diziyi yumuşatmanın alemi yoktu...
Sonra duyduk ki, yeniden başlayacakmış. Hem de bir hafta sonra. İşte yapımcı firma Pana Film’e küçük fakat bence önemli iki tavsiye:
Bir: Dizinin üç temel direği vardı... Üç çeşit aşk: Vatan aşkı... Erkekle kadın arasındaki (tensel) aşk... Tanrısal aşk... Bunlardan birisi eksik olursa; dizi çöker.
İki: Korkmayın!.. Sizi, çevrenizdekilerin görüşleri ve uyarıları korkutabilir. Kanalla mutabakat içinde olduğunuz sürece sakın korkmayın ve unutmayın; kendi halinde bir iletişimcinin dediği gibi: “Çoğunluğun arzularına uyarak farklı ve yeni şeyler ortaya koymak kesinlikle mümkün değildir!” ...
Ben Behzat’ı seyrettim
Pazar akşamı Show TV’deki ‘Şarkı Söylemek Lazım’ı izleyenlerin çoğu nereye odaklandı, bilemem; ben bütün yarışma boyunca Behzat Uygur’a baktım. Dünyanın en zor işini yaptı. Kırılmadan bükülmeden durumu idare etti...
Erol Büyükburç’un masaya yumruğunu vurup tepindiği noktada 100 sunucudan 99’unun aklına pek çok şey gelirdi de, ‘acemi olanın usta olan karşısında sessizliğe bürünmesini’ öğütleyen bir özdeyişi dile getirmek acaba birinin aklına gelir miydi? Hiç sanmam. Bu pazarki gerginlik içinde Behzat Uygur programın sonuna kadar akmasını sağladı ya, artık sırtı yere gelmez. Diğer işlerine kefil olmam ama alın her programı sundurun bu akıllı, oto kontrolü gelişmiş, profesyonel adama...
Genelde gazetelerin, kendi gruplarının birer amigosu gibi davrandıklarını bu raporlardan net bir şekilde görürsünüz. En tipikleri şöyledir: “Gazeteciler Cemiyeti’nden X gazetesine 3 ödül!” Bir başka gazetede ise haber“Gazeteciler Cemiyeti’nden Y gazetesine 4 ödül!” olarak çıkar. Haber öyle verilir ki, diğer gazetelerde çalışan meslektaşlar sanki avuçlarını yalamıştır...
Aynı şey TV programları için geçerlidir. Bakın gazetelere. Sanki kendi gruplarının kanalları dışındaki kanalları kimse izlemiyor. Burhan Ayeri’yi, Yüksel Aytuğ’u ve Cengiz Semercioğlu’nu kesinlikle bu genellemenin dışında tutuyorum. Konuştukları zaman ‘bağımsız gazetecilik’ adına mangalda kül bırakmayan pek çok yönetici arkadaşın, iş, grup çıkarlarına dokununca, birden amigolar gibi tezahürata başlamalarını izlemek yürekler acısı. Kendi işlerini öven tezahürata bir şey demeyeceğim. Rakip grubun kanallarındaki programlara, hele bunlar yüksek reyting alırsa, ver yansın etmelerini anlamak zor...
Bunu niçin söylüyorum? 19 Nisan’da “Kurtlar Vadisi-Pusu” başlayacak da onun için. Ben Kurtlar Vadisi’ni önemli bir ‘iletişim fenomeni’ olarak ele alıp yazmaya başladığımda Sabah’taydım, Akşam’da değil... Tüm zamanların en çok izlenen bir dizisini neredeyse kare kare incelemiştim. Hem de geçen yıl kar yağdığında eve kapanıp 97’sini birden peş peşe... Hatırlatayım da... 19 Nisan’dan sonra, “Ne oluyor buna?”demeyin...
Korkmayın!
Kurtlar Vadisi’nin yeni sezon bölümlerinin başlamasıyla yayından kaldırılmasının bir olduğu günlerde, “Korktular!” diye yazmıştım... Diziyi yumuşatmanın alemi yoktu...
Sonra duyduk ki, yeniden başlayacakmış. Hem de bir hafta sonra. İşte yapımcı firma Pana Film’e küçük fakat bence önemli iki tavsiye:
Bir: Dizinin üç temel direği vardı... Üç çeşit aşk: Vatan aşkı... Erkekle kadın arasındaki (tensel) aşk... Tanrısal aşk... Bunlardan birisi eksik olursa; dizi çöker.
İki: Korkmayın!.. Sizi, çevrenizdekilerin görüşleri ve uyarıları korkutabilir. Kanalla mutabakat içinde olduğunuz sürece sakın korkmayın ve unutmayın; kendi halinde bir iletişimcinin dediği gibi: “Çoğunluğun arzularına uyarak farklı ve yeni şeyler ortaya koymak kesinlikle mümkün değildir!” ...
Ben Behzat’ı seyrettim
Pazar akşamı Show TV’deki ‘Şarkı Söylemek Lazım’ı izleyenlerin çoğu nereye odaklandı, bilemem; ben bütün yarışma boyunca Behzat Uygur’a baktım. Dünyanın en zor işini yaptı. Kırılmadan bükülmeden durumu idare etti...
Erol Büyükburç’un masaya yumruğunu vurup tepindiği noktada 100 sunucudan 99’unun aklına pek çok şey gelirdi de, ‘acemi olanın usta olan karşısında sessizliğe bürünmesini’ öğütleyen bir özdeyişi dile getirmek acaba birinin aklına gelir miydi? Hiç sanmam. Bu pazarki gerginlik içinde Behzat Uygur programın sonuna kadar akmasını sağladı ya, artık sırtı yere gelmez. Diğer işlerine kefil olmam ama alın her programı sundurun bu akıllı, oto kontrolü gelişmiş, profesyonel adama...