Anti-İslamofobi ilacı: Muhammed Salah
01 Temmuz 2019 - Marketing Türkiye
Bir ay kadar önce. Tam tarihiyle 31 Mayıs 2019 günü bir makale yayınlandı. Dünyanın iki önemli üniversitesinin, Stanford’un ve Zürich’teki ETH’nin ortak bir projeleri olan Immigration Policy Lab çerçevesinde yayınlanmış bir çalışma sonucu bu…
Makalenin adı ve alt başlığı çok çarpıcı: “Can Exposure to Celebrities Reduce Prejudice? The Effect of Mohamed Salah on Islamophobic Behaviors and Attitudes” (Şöhretlerin Ortaya Çıkması Önyargıları Azaltır mı? Muhammed Salah’ın İslamofobik Davranış ve Tutumlar Üzerinde Etkisi)…
Makale, Stanford Üniversitesi’nden dört imzayla yayınlanmış: Ala’Alrababa’h, William Marble, Salma Mousa, Alexandra Siegel.
Araştırmacılar, Liverpool F.C. taraftarı 8060 kişinin attığı 15 milyon ‘tweet’i incelemişler. Takıma Muhammed Salah’ın katılmasıyla Liverpool taraftarlarının Müslümanlarla ilgili olumsuz tweetler’i yarı yarıya azalmış.
Liverpool’un çıktığı Merseyside bölgesinde nefret suçlarının da yüzde 18.9 oranında azaldığını tespit etmişler. Diğer suç türlerinde ise benzer bir düşüşe rastlanmamış.
Araştırmacılar, olumsuz davranışların insanların İslamiyet’i tanımaya başlamalarıyla olumlu yönde değiştiğini tespit etmişler.
Araştırmanın detayına arama motorları vasıtasıyla ulaşmak mümkün.
Salah, sadece Liverpool taraftarlarını etkilemekle kalmadı. Bilindiği üzere Time dergisi onu ‘dünyanın en etkili 100 kişisi’nden biri seçerek kapağına da taşıdı.
Benim küçük oğlum Alinihat, Salah’ın büyük hayranı… Sadece aynı gün doğdukları için değil, aynı zamanda Batılılarla son derece sempatik ilişkiler kurmasına rağmen kendi inançlarından en ufak bir taviz vermemesinden… Yani aslını inkâr etmemesinden, onurlu davranabilmesinden.
Tabii ki mesleğini bu kadar iyi icra edememiş futbolu ustalık düzeyinde oynayamamış olsaydı bu beşerî işlevi yerine getirebilir miydi bilemeyiz… Ancak şunu biliyoruz ki, siz kendinize karşı saygılı olduğunuz zaman, size karşı önyargılı olanlar bile size saygı ve sevgiyle davranıyorlar.
Nedir bu babaların çektiği?
Anneler Günü’nde yıkılır ortalık. Reklamlar, çok özel filmler, AVM’lerde alışverişi tetikleyecek kampanyalar, abartılı bir duygusallık… Tweetler, Instagram mesajları, Facebook postları tükenmez, bitmez…
Peki Babalar Günü’nde ne olur?
Sönük mü sönük bir kutlama. Aletli jimnastikteki zorunlu hareketler kabilinden bir iki hatırlanma, mesaj falan…
Şımarıklık etmeyeyim. Bizimkiler sağolsunlar Anneler Günü kadar olmasa da Babalar Günü’nü de gelişmiş bir vefa duygusuyla kutlarlar.
Çok da haksız değiller galiba. Çünkü AÇEV’in 2017 yılında yaptırdığı “Türkiye’de İlgili Babalık ve Belirleyicileri Araştırması”na göre; Türkiye’de babaların yarısı çocuklarını hiç tuvalete götürmüyormuş, yüzde 36’sı hiç altını değiştirmiyormuş, yüzde 35’i çocuğunun tırnaklarını hiç kesmemiş…
Hâl böyleyken Kiğılı son derece cesaret yüklü bir işe kalkışmış… Biraz da risk almış… Babalar Günü konulu bir reklam filmi yaptırmış. Senaryo, çocukların ergen davranışlarıyla babalarını üzmeleri ekseninde gelişiyor. Şu ergenlik meselesi zaten ne hikmetse günümüzde iki yaşında başlayıp neredeyse 25-30 yaşına kadar devam ediyor. Ve de fonda Müslüm Baba’nın seslendirdiği “Affet Beni” parçası… Tuna Kiremitçi’nin damardan sözleri, babanın beni benden alan yorumu…
Her şey tamam da anneye-babaya direnç göstermenin doğal olduğu yaşlardaki reaksiyonları yüzünden gençler babalarında neden özür dilesinler ki?
Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur diyorsanız, babanıza gençliğinizde gösterdiğiniz dirençten dolayı hafif de olsa bir suçluluk duygusu içinizi kaplıyorsa, bu reklam filmi size bir tedavi yöntemi gibi gelebilir.
İçindekinin içindeki
Başlıktaki söz tabii ki bana ait değil. Mevlâna hazretlerinin ünlü eserinin adı: “Fîhi Mâh Fîh”… Nereden nereye?..
Gazeteye bir basın bülteni gelmiş. Deniyor ki Türk Tabipler Birliği (TTB), üyelerini, Temmuz ayında İstanbul’da düzenlenecek “Smoke-Free İstanbul Diyalogları” adlı toplantıya katılmamaya çağırmış. Şimdi, bu haberin ‘içindekinin içindekine’ bir bakalım.
TTB neden bu toplantıyı boykot etmiş?
Çünkü toplantıyı düzenleyen “Dumansız Dünya Vakfı”nı finanse eden Philip Morris International şirketiymiş…
Çok güzel. Aferin. Peki, Philip Morris International şirketi ne kadar zamandır bu vakfı finanse ediyormuş?
Tam 12 yıldır.
Peki, 12 yıldır, yılda kaç paracık ödüyormuş?
Yılda tam 80 milyon dolar.
Bu sigara şirketleriyle kimse baş edemez. Hem inanılmaz inovatifler (Bkz. Apple’a tasarlatılmış muhteşem elektronik sigaralar) hem de devlete ödedikleri çok yüksek vergilerle çeşitli sanayi dallarını çok kuvvetli bir şekilde destekliyorlar. Bazılarına da bu durumu seyretmek düşüyor.
Makalenin adı ve alt başlığı çok çarpıcı: “Can Exposure to Celebrities Reduce Prejudice? The Effect of Mohamed Salah on Islamophobic Behaviors and Attitudes” (Şöhretlerin Ortaya Çıkması Önyargıları Azaltır mı? Muhammed Salah’ın İslamofobik Davranış ve Tutumlar Üzerinde Etkisi)…
Makale, Stanford Üniversitesi’nden dört imzayla yayınlanmış: Ala’Alrababa’h, William Marble, Salma Mousa, Alexandra Siegel.
Araştırmacılar, Liverpool F.C. taraftarı 8060 kişinin attığı 15 milyon ‘tweet’i incelemişler. Takıma Muhammed Salah’ın katılmasıyla Liverpool taraftarlarının Müslümanlarla ilgili olumsuz tweetler’i yarı yarıya azalmış.
Liverpool’un çıktığı Merseyside bölgesinde nefret suçlarının da yüzde 18.9 oranında azaldığını tespit etmişler. Diğer suç türlerinde ise benzer bir düşüşe rastlanmamış.
Araştırmacılar, olumsuz davranışların insanların İslamiyet’i tanımaya başlamalarıyla olumlu yönde değiştiğini tespit etmişler.
Araştırmanın detayına arama motorları vasıtasıyla ulaşmak mümkün.
Salah, sadece Liverpool taraftarlarını etkilemekle kalmadı. Bilindiği üzere Time dergisi onu ‘dünyanın en etkili 100 kişisi’nden biri seçerek kapağına da taşıdı.
Benim küçük oğlum Alinihat, Salah’ın büyük hayranı… Sadece aynı gün doğdukları için değil, aynı zamanda Batılılarla son derece sempatik ilişkiler kurmasına rağmen kendi inançlarından en ufak bir taviz vermemesinden… Yani aslını inkâr etmemesinden, onurlu davranabilmesinden.
Tabii ki mesleğini bu kadar iyi icra edememiş futbolu ustalık düzeyinde oynayamamış olsaydı bu beşerî işlevi yerine getirebilir miydi bilemeyiz… Ancak şunu biliyoruz ki, siz kendinize karşı saygılı olduğunuz zaman, size karşı önyargılı olanlar bile size saygı ve sevgiyle davranıyorlar.
Nedir bu babaların çektiği?
Anneler Günü’nde yıkılır ortalık. Reklamlar, çok özel filmler, AVM’lerde alışverişi tetikleyecek kampanyalar, abartılı bir duygusallık… Tweetler, Instagram mesajları, Facebook postları tükenmez, bitmez…
Peki Babalar Günü’nde ne olur?
Sönük mü sönük bir kutlama. Aletli jimnastikteki zorunlu hareketler kabilinden bir iki hatırlanma, mesaj falan…
Şımarıklık etmeyeyim. Bizimkiler sağolsunlar Anneler Günü kadar olmasa da Babalar Günü’nü de gelişmiş bir vefa duygusuyla kutlarlar.
Çok da haksız değiller galiba. Çünkü AÇEV’in 2017 yılında yaptırdığı “Türkiye’de İlgili Babalık ve Belirleyicileri Araştırması”na göre; Türkiye’de babaların yarısı çocuklarını hiç tuvalete götürmüyormuş, yüzde 36’sı hiç altını değiştirmiyormuş, yüzde 35’i çocuğunun tırnaklarını hiç kesmemiş…
Hâl böyleyken Kiğılı son derece cesaret yüklü bir işe kalkışmış… Biraz da risk almış… Babalar Günü konulu bir reklam filmi yaptırmış. Senaryo, çocukların ergen davranışlarıyla babalarını üzmeleri ekseninde gelişiyor. Şu ergenlik meselesi zaten ne hikmetse günümüzde iki yaşında başlayıp neredeyse 25-30 yaşına kadar devam ediyor. Ve de fonda Müslüm Baba’nın seslendirdiği “Affet Beni” parçası… Tuna Kiremitçi’nin damardan sözleri, babanın beni benden alan yorumu…
Her şey tamam da anneye-babaya direnç göstermenin doğal olduğu yaşlardaki reaksiyonları yüzünden gençler babalarında neden özür dilesinler ki?
Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur diyorsanız, babanıza gençliğinizde gösterdiğiniz dirençten dolayı hafif de olsa bir suçluluk duygusu içinizi kaplıyorsa, bu reklam filmi size bir tedavi yöntemi gibi gelebilir.
İçindekinin içindeki
Başlıktaki söz tabii ki bana ait değil. Mevlâna hazretlerinin ünlü eserinin adı: “Fîhi Mâh Fîh”… Nereden nereye?..
Gazeteye bir basın bülteni gelmiş. Deniyor ki Türk Tabipler Birliği (TTB), üyelerini, Temmuz ayında İstanbul’da düzenlenecek “Smoke-Free İstanbul Diyalogları” adlı toplantıya katılmamaya çağırmış. Şimdi, bu haberin ‘içindekinin içindekine’ bir bakalım.
TTB neden bu toplantıyı boykot etmiş?
Çünkü toplantıyı düzenleyen “Dumansız Dünya Vakfı”nı finanse eden Philip Morris International şirketiymiş…
Çok güzel. Aferin. Peki, Philip Morris International şirketi ne kadar zamandır bu vakfı finanse ediyormuş?
Tam 12 yıldır.
Peki, 12 yıldır, yılda kaç paracık ödüyormuş?
Yılda tam 80 milyon dolar.
Bu sigara şirketleriyle kimse baş edemez. Hem inanılmaz inovatifler (Bkz. Apple’a tasarlatılmış muhteşem elektronik sigaralar) hem de devlete ödedikleri çok yüksek vergilerle çeşitli sanayi dallarını çok kuvvetli bir şekilde destekliyorlar. Bazılarına da bu durumu seyretmek düşüyor.