Arada ne oldu?..
09 Misan 2022 - yeni Şafak
Karacan Yayınları’nda Genel Yayın Müdürü olarak çalıştığım yıllardı… Attilâ İlhan ile “Sanat Olayı” dergisini çıkarıyoruz… TED mezunu ve caz söyleyen Muazzez Abacı’yı kapak yapmışız… Attilâ Bey, Ahmet Kaya’ya şiirlerini vermiş; “Cinayet Saati”, “Mahur Beste”… Tatlı su solcuları kudurmuş gibi saldırıyorlar…
Haftalık toplantılarımızdan birinde bu minval üzere sohbet ediyoruz… Attilâ Bey birden soruverdi: “Fransa Kralı 1. François, Cermen yenilgisinden sonra Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemişti. Kendisine kallavi bir mektup yazan Kanuni, Marsilya’ya iki de kalyon gönderdi…
O mektubun girişi şöyleydi: “Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un , Dulkadiroğluları Vilayeti'nin, Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen'in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han'ım.”
Sonra da şöyle devam ediyordu: “Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko'sun...”
Mektup bir gurur ve özgüven abidesiydi.
Ünlü bir mektup daha var… Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson tarafından Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde gönderilen, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemeyi amaçlayan bir ‘fırça’ mektubu…”
Attilâ İlhan sordu: “Bu ikisinin arasında ne olmuş da oradan buraya gelinmiş?..”
Eğer yaşasaydı, Trump’ın “Türkiye sınırları zorlarsa ekonomisini yerle bir ederim” sözü ile Biden’ın “Türkiye’deki muhalefetle el birliğiyle iktidarı devireceğiz” minvalindeki kelamını da sorusunun içine katardı…
Biz, sorusu üzerine kem küm etmiştik… O da hiç beklemeden cevabı vermişti: “İkisinin arasında Tanzimat var!..”
Bu anekdot, Türkiye’nin enerjide ve ekonomide ‘tam bağımsızlık’ çizgisini savunan ve bunun gerekleri doğrultusunda devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçiren Berat Albayrak’ı (Bkz. “Burası Çok Önemli” adlı kitabı) yerden yere çalan demode tatlı su solcularının bir zamanlar 6. Filo Coni’lerini boğazın sularına dökmek için Gümüşsuyu’ndan aşağı koştukları sahneyi hatırlattı…
Onlar için aradaki kırılma noktası neydi acaba; ne olmuştu?..
Bir de bu hafta Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan ABD Kongresi’ne yazılan F-16’larla ilgili mektuba giden yolda ne, neden değişti?..
AB’nin Türkiye’nin kendileri için ne denli önemli bir ülke olduğunu ‘yeniden’ keşfetmelerini sağlayan unsur neydi?
Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna meselesi için kendine çizdiği dış politika ile sağlamlaştırdığı itibarı olabilir mi mesela?.. Hem de muhalefet ittifakının iki liderinin, Kılıçdaroğlu ve Akşener’in Türkiye’nin mutlaka Rusya’ya karşı cephe almasını savunmalarına rağmen…
Gözümüze takılanlar…
Haftalık toplantılarımızdan birinde bu minval üzere sohbet ediyoruz… Attilâ Bey birden soruverdi: “Fransa Kralı 1. François, Cermen yenilgisinden sonra Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemişti. Kendisine kallavi bir mektup yazan Kanuni, Marsilya’ya iki de kalyon gönderdi…
O mektubun girişi şöyleydi: “Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un , Dulkadiroğluları Vilayeti'nin, Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen'in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han'ım.”
Sonra da şöyle devam ediyordu: “Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko'sun...”
Mektup bir gurur ve özgüven abidesiydi.
Ünlü bir mektup daha var… Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson tarafından Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde gönderilen, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemeyi amaçlayan bir ‘fırça’ mektubu…”
Attilâ İlhan sordu: “Bu ikisinin arasında ne olmuş da oradan buraya gelinmiş?..”
Eğer yaşasaydı, Trump’ın “Türkiye sınırları zorlarsa ekonomisini yerle bir ederim” sözü ile Biden’ın “Türkiye’deki muhalefetle el birliğiyle iktidarı devireceğiz” minvalindeki kelamını da sorusunun içine katardı…
Biz, sorusu üzerine kem küm etmiştik… O da hiç beklemeden cevabı vermişti: “İkisinin arasında Tanzimat var!..”
Bu anekdot, Türkiye’nin enerjide ve ekonomide ‘tam bağımsızlık’ çizgisini savunan ve bunun gerekleri doğrultusunda devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçiren Berat Albayrak’ı (Bkz. “Burası Çok Önemli” adlı kitabı) yerden yere çalan demode tatlı su solcularının bir zamanlar 6. Filo Coni’lerini boğazın sularına dökmek için Gümüşsuyu’ndan aşağı koştukları sahneyi hatırlattı…
Onlar için aradaki kırılma noktası neydi acaba; ne olmuştu?..
Bir de bu hafta Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan ABD Kongresi’ne yazılan F-16’larla ilgili mektuba giden yolda ne, neden değişti?..
AB’nin Türkiye’nin kendileri için ne denli önemli bir ülke olduğunu ‘yeniden’ keşfetmelerini sağlayan unsur neydi?
Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna meselesi için kendine çizdiği dış politika ile sağlamlaştırdığı itibarı olabilir mi mesela?.. Hem de muhalefet ittifakının iki liderinin, Kılıçdaroğlu ve Akşener’in Türkiye’nin mutlaka Rusya’ya karşı cephe almasını savunmalarına rağmen…
Gözümüze takılanlar…
- “Pera Palas’ta Gece Yarısı”nın hem otelin hem de ülkemizin markasına katma değer sağlayacağından bahsetmiştik (Bkz. 10 Mart tarihli yazımız). Seyahat ve rezervasyon sitesi Enuygun.com, Pera Palace Hotel’i aratanların bir aydan daha kısa süre içerisinde yüzde 5000 oranında arttığını açıklamış. İşin başka bir yönü da var… Enuygun.com’un bu açıklamasına, iletişim terminolojisinde ‘gündem yönetimi’ deniyor… Firmaların gündemi yönetme kabiliyetine sahip olması itibarlarına katkı sağlar… (Bircem Kartal, Excel)
- Great Place To Work, araştırma ve ölçümlemelerle iş dünyasına yön vermek üzere çalışan bir kuruluş… Bugüne kadar 100 milyonun üzerinde çalışanla anket çalışmaları yapmış… Şimdi de çalışanların “harika” olarak değerlendirdikleri kurumların özelliklerini bir araya getirmiş. Ortaya şunlar çıkmış: Kurum kültürü Takdir, teşvik, mentorluk, zihinsel sağlığın desteklenmesi, bağ kurmak, finansal refah eğitimler, çalışanların birbirlerini tebrik etmesi, sosyal sorumluluk, kişiye özel oryantasyon… Kendilerini yenilemek, gözden geçirmek isteyen kuruluşlar için iyi bir rehber olabilir. (Ersan Çetin, Vektör)
- Ülkemizde kurumsal sosyal sorumluluk alanında yapılan pek çok iyi iş var. Ancak Eczacıbaşı uzun yıllardır birinciliği kimselere bırakmıyor. Tabii bunda, önceki gün başlayan İstanbul Film Festivali’ni de düzenleyen İKSV’nin payı çok büyük… Kültür, sanat ve spor alanına katma değer getirmesi ve bunu istikrarla sürdürmesi Eczacıbaşı’nın itibarı etrafındaki ısı kalkanın temelini oluşturuyor. (İKSV Medya İlişkileri)
- “Kuşlara Fısıldayan Kız”; geri dönüştürülmüş atıklardan yapılmış bir çocuk kitabı… Plastik ambalaj ve özellikle çöp torbaları üretimiyle tanınan Koroplast’ın kurumsal sosyal sorumluluk projesiymiş… Konu yönetimi; firmaların olası kriz konularını önceden tespit ederek bu alanda yaptıkları iletişime denir… Böylece hem ısı kalkanlarını güçlendirebilir hem de oluşan krizi en az hasarla atlatmaları mümkün olabilir… (Aslıhan Atlı, GoodWorks)