‘Arzular şelale’…
10 mayıs 2023 yeni şafak
‘Arzular şelale’…
Başlıktaki ifade, popüler kültürde ‘beklenti yönetimi’ ile ilgili yapılan tespitlerde sıklıkla kullanılır… Bir de “Hayaller Hollywood, gerçekler Eminönü” şeklinde kuvvetli aşağılık kompleksi kokan deyişler vardır.
Ancak formül son derece nettir: Beklentiyi, olması gerekenden çok daha yukarı çekerseniz, gerçekleşmemesi hâlinde ‘düş kırıklığı’ oluşturursunuz. Düş kırıklığının şiddeti de beklentiyle gerçeklik arasındaki farka eşittir.
TBMM’deki yemin töreninden sonra ilk ‘tweet’ini İngilizce atması her ne kadar biraz eleştirilse de Bakan Mehmet Şimşek hem orada hem de ondan 68 dakika sonra attığı Türkçe tweet’te içeriye ve dışarıya en önemli vaadi iletti: Güven.
“Bugün TBMM Genel Kurulu’nda yemin ederek görevimize başlamış bulunmaktayız, Allah utandırmasın. Hükûmetimizin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Plan ve program dâhilinde, belirlediğimiz ilkeler çerçevesinde emin adımlarla çıktığımız bu yolda hedeflerimize inşallah herkesin desteğini alarak ulaşacağız. Ancak biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var. Bu çerçevede sevgili vatandaşlarımızdan özellikle bir istirhamım var; uygulama ve politikalarımıza ilişkin lütfen benden duymadığınız hiçbir habere ve dolaşıma sokulan hiçbir dedikoduya itibar etmeyiniz.”
Yani Şimşek diyor ki; ben sizi sık sık bilgilendireceğim. Başka kaynaklara itibar etmeyin… Bu ciddi bir vaattir.
Hem bu mesaj hem de Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Hafize Gaye Erkan ile ilgili bilgiler bir anda beklentiyi yurt içinde ve yurt dışında hayli yukarı çekmiştir. Gaye Hanım’ın parlak özgeçmişi, sosyal medyada hızla yayıldı: İstanbul Erkek Lisesi’ni 2.’likle, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü 1.’likle bitirmiş. Princeton Üniversitesi’nde okuduktan sonra 2 yıllık ‘onursal doktora bursu’ ile başladığı akademik çalışmalarını bir yılda tamamlamış. Goldman Sachs’ta 9 yıl çalıştıktan sonra çeşitli finans kuruluşlarında üst düzey yöneticilik ve yönetim kurulu üyeliği yapmış.
Yani, Gaye Hanım’ın yalnızca CV’si beklentileri yukarı çekmek için yeter de artar bile…
SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Okan Müderrisoğlu ve Abdülkadir Selvi ile katıldığımız bir TV programında mutabık olduğumuz üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllarının getirdiği bazı kavramlar var: Lider diplomasisi, istihbarat diplomasisi, doğu/batı değil Türkiye ekseni, bölgelerüstü güç ve nihayet Erdoğan Okulu…
2002’den bu yana Erdoğan Okulu’nda kimlerin yetiştiğini tespit etmek için 21 yılda Türkiye’yi yönetmiş kabinelere ve teknokratlara bir göz atmakta yarar var…
Yeni kabine ve teknokratlar da Erdoğan Okulu’nda yetişmiş kadrolarla bezendi. Beklentilerin yönetiminde özellikle iletişimi, usulü veçhile ele almaları gereğinin farkında olduklarına inanıyoruz.
Günün sözü
“Mutluluk=Gerçeklik-Beklentiler”
Einstein
Gözümüze takılanlar…
Başlıktaki ifade, popüler kültürde ‘beklenti yönetimi’ ile ilgili yapılan tespitlerde sıklıkla kullanılır… Bir de “Hayaller Hollywood, gerçekler Eminönü” şeklinde kuvvetli aşağılık kompleksi kokan deyişler vardır.
Ancak formül son derece nettir: Beklentiyi, olması gerekenden çok daha yukarı çekerseniz, gerçekleşmemesi hâlinde ‘düş kırıklığı’ oluşturursunuz. Düş kırıklığının şiddeti de beklentiyle gerçeklik arasındaki farka eşittir.
TBMM’deki yemin töreninden sonra ilk ‘tweet’ini İngilizce atması her ne kadar biraz eleştirilse de Bakan Mehmet Şimşek hem orada hem de ondan 68 dakika sonra attığı Türkçe tweet’te içeriye ve dışarıya en önemli vaadi iletti: Güven.
“Bugün TBMM Genel Kurulu’nda yemin ederek görevimize başlamış bulunmaktayız, Allah utandırmasın. Hükûmetimizin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Plan ve program dâhilinde, belirlediğimiz ilkeler çerçevesinde emin adımlarla çıktığımız bu yolda hedeflerimize inşallah herkesin desteğini alarak ulaşacağız. Ancak biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var. Bu çerçevede sevgili vatandaşlarımızdan özellikle bir istirhamım var; uygulama ve politikalarımıza ilişkin lütfen benden duymadığınız hiçbir habere ve dolaşıma sokulan hiçbir dedikoduya itibar etmeyiniz.”
Yani Şimşek diyor ki; ben sizi sık sık bilgilendireceğim. Başka kaynaklara itibar etmeyin… Bu ciddi bir vaattir.
Hem bu mesaj hem de Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Hafize Gaye Erkan ile ilgili bilgiler bir anda beklentiyi yurt içinde ve yurt dışında hayli yukarı çekmiştir. Gaye Hanım’ın parlak özgeçmişi, sosyal medyada hızla yayıldı: İstanbul Erkek Lisesi’ni 2.’likle, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü 1.’likle bitirmiş. Princeton Üniversitesi’nde okuduktan sonra 2 yıllık ‘onursal doktora bursu’ ile başladığı akademik çalışmalarını bir yılda tamamlamış. Goldman Sachs’ta 9 yıl çalıştıktan sonra çeşitli finans kuruluşlarında üst düzey yöneticilik ve yönetim kurulu üyeliği yapmış.
Yani, Gaye Hanım’ın yalnızca CV’si beklentileri yukarı çekmek için yeter de artar bile…
SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Okan Müderrisoğlu ve Abdülkadir Selvi ile katıldığımız bir TV programında mutabık olduğumuz üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllarının getirdiği bazı kavramlar var: Lider diplomasisi, istihbarat diplomasisi, doğu/batı değil Türkiye ekseni, bölgelerüstü güç ve nihayet Erdoğan Okulu…
2002’den bu yana Erdoğan Okulu’nda kimlerin yetiştiğini tespit etmek için 21 yılda Türkiye’yi yönetmiş kabinelere ve teknokratlara bir göz atmakta yarar var…
Yeni kabine ve teknokratlar da Erdoğan Okulu’nda yetişmiş kadrolarla bezendi. Beklentilerin yönetiminde özellikle iletişimi, usulü veçhile ele almaları gereğinin farkında olduklarına inanıyoruz.
Günün sözü
“Mutluluk=Gerçeklik-Beklentiler”
Einstein
Gözümüze takılanlar…
- Tüm dünyadan bin şefin aday gösterildiği Gastronominin Nobel’i olarak adlandırılan “Basque Culinary World Prize” (Bask Dünya Aşçılık Ödülü) 2023’ün kazananı Şef Ebru Baybara Demir olmuş. Ebru Hanım ayrıca, bu ödülü Türkiye’ye taşıyan ilk Türk kadın şefmiş. Yarışma jürisi Ebru Hanım’ın Mardin’de gastronomi alanında hayata geçirdiği projelerle sosyal kalkınma ve biyoçeşitliliği desteklemesinin yanı sıra kültürel entegrasyona katkı sağlamasına da dikkat çekmiş. 20 yılı aşkın süredir birçok soruna gastronomi odaklı çözümler üretmek için çalışan Şef Baybara Demir’in gönüllülerle birlikte deprem bölgesinde binlerce kişiyi besleyen Gönül Mutfağı da Topraktan Tabağa kooperatifi aracılığıyla yerel buğdayların çoğaltımı ve küçük üreticinin desteklenmesi projesi de unutulmayacak.
- McDonald’s Brezilya’da ChatGPT’ye “En ikonik burgerin ne olduğunu” sormuş. ChatGPT yanıt olarak “Big Mac”in adını verince bunu açık hava reklamlarına taşımışlar. Birkaç gün sonra Burger King atağa geçerek, ChatGPT’ye "Peki en büyük burger hangisi?" diye sormuş. Yanıt “Whopper” imiş. Tabii bu cevapla açık havada McDonald’ın yanına yerleşmekte gecikmemişler (pazarlamasyon.com). Yapay zekâ aracılığıyla yazılan metinler tedirginlik uyandırsa da yaygınlaşmaya devam ediyor. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, bu uygulamanın yenilikçiliğini ve risklerini vurgulamak için parlamentoda yapay zekâ tarafından yazılmış bir konuşma yapmış. İtalyan senatör Marco Lombardo da yapay zekânın nelere yol açabileceği konusunda tartışma başlatmak amacıyla yine yapay zekâ tarafından hazırlanmış bir konuşmayla parlamenterlerin huzuruna çıkmış. Avrupa Parlamentosu ise yapay zekâ kullanımıyla ilgili kurallar getirmek için çalışmalara başlamış. Zekânın her türlüsü çok kıymetli, ancak nasıl kullanılacağıyla ilgili dikkatli olmakta fayda var…
- Dış Ticarete Yön Verenler Derneği (DIŞYÖNDER) Başkanı Dr. Hakan Çınar, Batılı ülkelerle yaşanan vize krizinin Türkiye için en öncelikli sorunların başında geldiğini söylemiş ve “Vize meselesi memleket meselesi” demiş. 2022’de ret verilen Schengen vize müracaat oranı yüzde 15 iken, bu yıl yüzde 50 olduğunu ifade eden Çınar’ın şöyle demiş: “Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, Ticaret Bakanımız ve Ulaştırma Bakanımızın sorunun ciddiyetinin farkında olduklarına inanıyorum. Konuya acilen müdahil olunması gerekiyor… İhracatçıların seyahat özgürlüğü sorunu yaşamaması için gerekirse yeşil pasaport uygulamasında yeni düzenlemelere gidilmesi faydalı olabilir.” Çınar’ın bu açıklamaları iletişim çalışmaları boyutuyla, ‘gündem yönetimi’ olarak adlandırılabilir. (Yıldırım Özcan, Time)