Atatürk süveteri süper, ama...
05 ARALIK 2007
Saydam PR’ın Genel Müdürü arkadaşımız Ozan Özkan, yememiş içmemiş doğru Çift Geyik Karaca’nın yolunu tutmuş... Büyük uğraşlar ve uzun bir bekleme süreci sonrası Atatürk süveterlerinden bir tane kendisine bir tane de bana almayı başarmış. Hani İş Bankası’nın reklam filminde Atatürk’ün giydiği süveter...
Aldım üstüme giydim. İki kat daha üzüldüm. Çok kaliteli. Çok keyifli bir süveter... Milyarlarca dolarla ölçülmeyecek derecede itibar puanı kazanmak dururken, şu işten ‘fırsatçı’ gibi gözüküp üç kuruş elde etmeye değer miydi?
Hâlâ kaybolmuş bir şey yok. Alın yanınıza bir Sivil Toplum Örgütü. Şu cânım Atatürk süveterinden üretin milyonlarca. Öyle 100 YTL’den falan değil; satın 500 YTL’den, masrafları düştükten sonra Mehmetçik Vakfı mı olur, Türk Eğitim Vakfı mı olur, bağışlayın tüm geliri o sivil toplum örgütüne... Bakın bir daha Çift Geyik Karaca’nın sırtı yere geliyor mu?..
Adnan Bey aslında bu işi bilir
GALATASARAY Başkan Yardımcısı Adnan Polat, adını marka olarak tescil ettirmiş. Gazete haberinin devamında şöyle deniyor: Polat, isminin Türkiye çapındaki tanınırlığından dolayı ticari değeri olduğunu göz önüne alarak kötü niyetli kişilerin bundan faydalanma girişimlerini önlemek amacıyla harekete geçti... Bu açıklama, marka tescil işlemini yöneten Senatorium Yönetim Kurulu Başkanı Av. İhsan Pehlivan tarafından yapılmış. Adnan Bey’in bu açıklamadan haberdar olduğu konusunda tereddüdüm var.
Adnan Bey marka olmak için tanınmış olmanın yeterli olmayacağını çok iyi bilir. Ege Seramik gibi Türkiye markasını piyasaya sunmuş olan bir pazarlama ustasının, yukarıdaki tanımla mutabık olabileceğini düşünemiyorum. Markanın nasıl yönetileceğini Polat iyi bilir...
Sadece tescil etmekle veya şöhret olmakla da bu işin olmayacağını bilir... Kapitalizmin, ‘finans kapital sisteminden’ sonra en sofistike, en karmaşık araçlarından biri olan markalaşmanın, ancak çok karmaşık ve iyi organize edilmiş yapılarla yönetilebileceğini, bu alandaki hataları sebebiyle ağır bedeller ödeyerek öğrenenleri de çok iyi bilir Adnan Bey. Bu nedenle başarılı bir iş adamı olan Polat, marka konusunda yanlış bilgilere örnek olarak verilmeyi hak etmez...
Chavez’i Allah korudu...
BELKİ biraz iddialı... Ancak son referandumda kıl payı da olsa kaybetmesinin, onu nelerden kurtardığını görmemek için ya tarih bilmemek lazım, ya da insanı zaaflarıyla tanımamak.
Chavez’in tarihe gömülmekten nasıl kurtulduğunu anlamak için bırakın insanı, tarihi; efsanelere, masallara bakmak yeter.
‘İhtiyar Balıkçı ve Karısı’ndaki, talepte sınır tanımayan ve sonunda bu yüzden her şeyini yitiren muhteris kadın; ‘Dedalus ile İkarus’da kontrolsüz yükselmenin tehlikeli olacağını söyleyen babasını dinlemeyip durmadan yukarılara çıkan, sonunda güneşe fazla yaklaştığı için kanatları gövdesine bağlayan balmumu eridiği için kayalara çakılan İkarus gibi...
Genç kuşaklara son zamanlarda özellikle iki ülkeyi bir an önce ziyaret etmelerini tavsiye ederim: Küba ve Venezüella... Castro hayattayken Küba’yı, Chavez’in başına bir şey gelmeden Venezüella’yı görmek gerek, yaşamak gerek. Her ikisi için de zaman daralıyor.
Chavez, 69 Anayasa maddesinin değişikliğinin oylandığı son referandumda oyların %49’unu almış. İktidarını 7 yıla çıkaracak, seçmen yaşını 16’ya indirecek, sadece 2 defa seçilme hakkı varken ölene kadar defalarca seçilme hakkını ele geçirecek, petrol gelirlerini fosil yakıtlara karşı savaşı hiçe sayarak hoyratça kullanıp ulufe dağıtacak, kendi deyişiyle 2050 yılına kadar görevde kalmak için her şeyi yapacaktı... Allah bu seferlik korudu.
Siz yine beni dinleyin; bir an önce gidin Küba ve Venezüella’ya...
Aldım üstüme giydim. İki kat daha üzüldüm. Çok kaliteli. Çok keyifli bir süveter... Milyarlarca dolarla ölçülmeyecek derecede itibar puanı kazanmak dururken, şu işten ‘fırsatçı’ gibi gözüküp üç kuruş elde etmeye değer miydi?
Hâlâ kaybolmuş bir şey yok. Alın yanınıza bir Sivil Toplum Örgütü. Şu cânım Atatürk süveterinden üretin milyonlarca. Öyle 100 YTL’den falan değil; satın 500 YTL’den, masrafları düştükten sonra Mehmetçik Vakfı mı olur, Türk Eğitim Vakfı mı olur, bağışlayın tüm geliri o sivil toplum örgütüne... Bakın bir daha Çift Geyik Karaca’nın sırtı yere geliyor mu?..
Adnan Bey aslında bu işi bilir
GALATASARAY Başkan Yardımcısı Adnan Polat, adını marka olarak tescil ettirmiş. Gazete haberinin devamında şöyle deniyor: Polat, isminin Türkiye çapındaki tanınırlığından dolayı ticari değeri olduğunu göz önüne alarak kötü niyetli kişilerin bundan faydalanma girişimlerini önlemek amacıyla harekete geçti... Bu açıklama, marka tescil işlemini yöneten Senatorium Yönetim Kurulu Başkanı Av. İhsan Pehlivan tarafından yapılmış. Adnan Bey’in bu açıklamadan haberdar olduğu konusunda tereddüdüm var.
Adnan Bey marka olmak için tanınmış olmanın yeterli olmayacağını çok iyi bilir. Ege Seramik gibi Türkiye markasını piyasaya sunmuş olan bir pazarlama ustasının, yukarıdaki tanımla mutabık olabileceğini düşünemiyorum. Markanın nasıl yönetileceğini Polat iyi bilir...
Sadece tescil etmekle veya şöhret olmakla da bu işin olmayacağını bilir... Kapitalizmin, ‘finans kapital sisteminden’ sonra en sofistike, en karmaşık araçlarından biri olan markalaşmanın, ancak çok karmaşık ve iyi organize edilmiş yapılarla yönetilebileceğini, bu alandaki hataları sebebiyle ağır bedeller ödeyerek öğrenenleri de çok iyi bilir Adnan Bey. Bu nedenle başarılı bir iş adamı olan Polat, marka konusunda yanlış bilgilere örnek olarak verilmeyi hak etmez...
Chavez’i Allah korudu...
BELKİ biraz iddialı... Ancak son referandumda kıl payı da olsa kaybetmesinin, onu nelerden kurtardığını görmemek için ya tarih bilmemek lazım, ya da insanı zaaflarıyla tanımamak.
Chavez’in tarihe gömülmekten nasıl kurtulduğunu anlamak için bırakın insanı, tarihi; efsanelere, masallara bakmak yeter.
‘İhtiyar Balıkçı ve Karısı’ndaki, talepte sınır tanımayan ve sonunda bu yüzden her şeyini yitiren muhteris kadın; ‘Dedalus ile İkarus’da kontrolsüz yükselmenin tehlikeli olacağını söyleyen babasını dinlemeyip durmadan yukarılara çıkan, sonunda güneşe fazla yaklaştığı için kanatları gövdesine bağlayan balmumu eridiği için kayalara çakılan İkarus gibi...
Genç kuşaklara son zamanlarda özellikle iki ülkeyi bir an önce ziyaret etmelerini tavsiye ederim: Küba ve Venezüella... Castro hayattayken Küba’yı, Chavez’in başına bir şey gelmeden Venezüella’yı görmek gerek, yaşamak gerek. Her ikisi için de zaman daralıyor.
Chavez, 69 Anayasa maddesinin değişikliğinin oylandığı son referandumda oyların %49’unu almış. İktidarını 7 yıla çıkaracak, seçmen yaşını 16’ya indirecek, sadece 2 defa seçilme hakkı varken ölene kadar defalarca seçilme hakkını ele geçirecek, petrol gelirlerini fosil yakıtlara karşı savaşı hiçe sayarak hoyratça kullanıp ulufe dağıtacak, kendi deyişiyle 2050 yılına kadar görevde kalmak için her şeyi yapacaktı... Allah bu seferlik korudu.
Siz yine beni dinleyin; bir an önce gidin Küba ve Venezüella’ya...