Avcunuzu yalarsınız…
04 Şubat 2021 - Yeni Şafak
İzlemediyseniz ne yapın edin izleyin; okumadıysanız mutlaka okuyun!
Bu sütunlarda daha önce de söz etmiştik… Yazarı ve belgeselin yapımcısı Kanadalı gazeteci Naomi Klein… Eserin adı Şok Doktrini (The Shock Doctrine): Felâket Kapitalizminin Yükselişi… Kolektif Kitap tarafından yayınlanmış… Belgesel, YouTube’da var…
Naomi Klein, özetle şunu anlatıyor: Herhangi bir ülkede, emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda iktidar değişikliği hedefleniyorsa önce ‘ekonomi odaklı bir çelişki’ yakalanıyor. Sonra, buradan yola çıkarak ‘toplumsal çatışma alanları’ oluşturuluyor. Çatışan tarafların aralarına ajan provakatörler yerleştirilerek çelişkinin diametral ve antagonist hâle gelmesi sağlanıyor… Sonrasında da ülke içinden ya da dışından silahlı müdahale ile hedefe ulaşılıyor…
Aynı yöntem, huzursuzluğu artırıp erken seçime gidilmesinin sağlanması şeklinde demokratik yoldan da hayata geçirilebiliyor.
Yani, ülkelerin neoliberal serbest piyasa politikalarına geçişinin sağlanması için bilinçli bir ‘şok terapisi’ uygulanıyor. Klein’a göre; kriz dönemleri bu şok terapisi için bulunmaz bir nimet… O nedenle önce bir ‘kriz çıkarmak’ gerekiyor…
2009 yılında yayınlanan belgeselde Amerika güdümlü bu teorinin, Pinochet’nin Şili’sinden Irak’a, Yeltsin’in Rusya’sından Çin’e, Sri Lanka’dan Asya Kaplanları’na, Tayland’dan Polonya ve Bolivya’ya kadar farklı coğrafyalarda nasıl işletildiğine örnekler veriliyor.
Klein, yeni bir nüsha çıkarırsa herhâlde Gezi olaylarını, Paris’teki sarı yeleklileri ve 15 Temmuz darbe girişimini de bu örnekler arasına alır…
Teorinin arkasındaki ‘şeytani’ akıl olarak ekonomist Milton Friedman gösteriliyor. Bahsettiğimiz süreci, geçmişte Chicago Üniversitesi İktisat Bölümü’nün başında bulunan Nobel ödüllü Friedman’ın sözleriyle özetleyelim: “Gerçek değişimi, yalnızca mevcut veya algılanan bir kriz yaratır.”
Friedman’a destek verenler, Chicago Boys ve Çay Partisi (Tea Party) diye adlandırılan Amerikan ‘derin devlet’ çevreleridir… Soros’un da bu sürecin içinde bulunduğu iddiasını yabana atmamak gerek…
Biz geçen yıl bu olaydan söz ederken şöyle demişiz: “Neo-liberalizmin tarihsel ve teorik temelleri, sermayenin politik ve doğal felâketlerden yararlanarak kazanımlar elde etmesi, güçlü ülkelerin istedikleri hedeflere ulaşmak için sistematik şekilde diğer ülkelere uyguladıkları politik ve ekonomik çökertme planları, kan-gözyaşı-şiddet devam ediyor…”
Evet, devam ediyor…
Örneğin, ‘gıda enflasyonunun’ toplum üzerindeki etkisi ‘şok doktrin’ için büyük bir ‘fırsat’ olarak görülebilir… Üstüne iki tutam da ‘Boğaziçi krizi’ ekleyin ve çeşitli provakasyonlarla bunu toplum geneline yaymaya çalışın… İşte size Friedman usulü pişirilip servis edilmiş ‘mis gibi’ bir ‘müdahale ortamı’.
Artık siz bundan ‘erken seçim muhabbeti’ mi çıkarırsınız; yoksa “Başka bir şekilde” (Canan K.) iktidar değişikliği mi; orası artık sizin hayal dünyanızın genişliğine kalmış…
Allah’tan bizimkiler bu gibi numaralara hazırlıklılar… Şok mok bize işlemez… Son dönemde 17/15 Aralık’ı, 15 Temmuz’u ve ardından gelen finansal darbe girişimlerini def etmiş; yakın tarihine damga vuran askeri darbelerden hasar alsa da ‘millet iradesinin’ üzerinde sapasağlam ayağa kalkabilmiş bir toplumdan söz ediyoruz…
Avuçlarını yalarlar…
Bu sütunlarda daha önce de söz etmiştik… Yazarı ve belgeselin yapımcısı Kanadalı gazeteci Naomi Klein… Eserin adı Şok Doktrini (The Shock Doctrine): Felâket Kapitalizminin Yükselişi… Kolektif Kitap tarafından yayınlanmış… Belgesel, YouTube’da var…
Naomi Klein, özetle şunu anlatıyor: Herhangi bir ülkede, emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda iktidar değişikliği hedefleniyorsa önce ‘ekonomi odaklı bir çelişki’ yakalanıyor. Sonra, buradan yola çıkarak ‘toplumsal çatışma alanları’ oluşturuluyor. Çatışan tarafların aralarına ajan provakatörler yerleştirilerek çelişkinin diametral ve antagonist hâle gelmesi sağlanıyor… Sonrasında da ülke içinden ya da dışından silahlı müdahale ile hedefe ulaşılıyor…
Aynı yöntem, huzursuzluğu artırıp erken seçime gidilmesinin sağlanması şeklinde demokratik yoldan da hayata geçirilebiliyor.
Yani, ülkelerin neoliberal serbest piyasa politikalarına geçişinin sağlanması için bilinçli bir ‘şok terapisi’ uygulanıyor. Klein’a göre; kriz dönemleri bu şok terapisi için bulunmaz bir nimet… O nedenle önce bir ‘kriz çıkarmak’ gerekiyor…
2009 yılında yayınlanan belgeselde Amerika güdümlü bu teorinin, Pinochet’nin Şili’sinden Irak’a, Yeltsin’in Rusya’sından Çin’e, Sri Lanka’dan Asya Kaplanları’na, Tayland’dan Polonya ve Bolivya’ya kadar farklı coğrafyalarda nasıl işletildiğine örnekler veriliyor.
Klein, yeni bir nüsha çıkarırsa herhâlde Gezi olaylarını, Paris’teki sarı yeleklileri ve 15 Temmuz darbe girişimini de bu örnekler arasına alır…
Teorinin arkasındaki ‘şeytani’ akıl olarak ekonomist Milton Friedman gösteriliyor. Bahsettiğimiz süreci, geçmişte Chicago Üniversitesi İktisat Bölümü’nün başında bulunan Nobel ödüllü Friedman’ın sözleriyle özetleyelim: “Gerçek değişimi, yalnızca mevcut veya algılanan bir kriz yaratır.”
Friedman’a destek verenler, Chicago Boys ve Çay Partisi (Tea Party) diye adlandırılan Amerikan ‘derin devlet’ çevreleridir… Soros’un da bu sürecin içinde bulunduğu iddiasını yabana atmamak gerek…
Biz geçen yıl bu olaydan söz ederken şöyle demişiz: “Neo-liberalizmin tarihsel ve teorik temelleri, sermayenin politik ve doğal felâketlerden yararlanarak kazanımlar elde etmesi, güçlü ülkelerin istedikleri hedeflere ulaşmak için sistematik şekilde diğer ülkelere uyguladıkları politik ve ekonomik çökertme planları, kan-gözyaşı-şiddet devam ediyor…”
Evet, devam ediyor…
Örneğin, ‘gıda enflasyonunun’ toplum üzerindeki etkisi ‘şok doktrin’ için büyük bir ‘fırsat’ olarak görülebilir… Üstüne iki tutam da ‘Boğaziçi krizi’ ekleyin ve çeşitli provakasyonlarla bunu toplum geneline yaymaya çalışın… İşte size Friedman usulü pişirilip servis edilmiş ‘mis gibi’ bir ‘müdahale ortamı’.
Artık siz bundan ‘erken seçim muhabbeti’ mi çıkarırsınız; yoksa “Başka bir şekilde” (Canan K.) iktidar değişikliği mi; orası artık sizin hayal dünyanızın genişliğine kalmış…
Allah’tan bizimkiler bu gibi numaralara hazırlıklılar… Şok mok bize işlemez… Son dönemde 17/15 Aralık’ı, 15 Temmuz’u ve ardından gelen finansal darbe girişimlerini def etmiş; yakın tarihine damga vuran askeri darbelerden hasar alsa da ‘millet iradesinin’ üzerinde sapasağlam ayağa kalkabilmiş bir toplumdan söz ediyoruz…
Avuçlarını yalarlar…