Ayakkabı konusunda akılla gönül çatışıyor...
17 Aralık 2008 Akşam Gazetesi
Kıs kıs gülmek... Ne güzel tabirdir... Ne güzel ifade eder insanın bazı durumlardaki duygularını... Hani akıl ve gönül çatışır. Bir türlü karar veremezsiniz... Sizin gönlünüzün 'Yap!' ya da 'Söyle!' dediği, aklınızın ise engel olduğu şeyleri, birilerinin gönül rahatlığıyla hayata geçirdiğini gördüğünüzde, içinizde garip bir sevinç duyarsınız... İşte 'Kıs kıs gülmek', o andaki hissi en iyi anlatan ifadedir...
Örneğin şu El Zeydi efendinin yaptığı iş... Sen mesleğin gereği basın toplantısına git. Sonra da çıkart ayakkabıları koskoca ABD Başkanı'nın kafasına fırlat... Savunulacak iş değil. Hiçbir aklı başında gazeteci El Zeydi'nin yaptığına sahip çıkmaz. Nitekim hem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç hem de Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay kınamışlar olayı. Özetle 'Gazeteci, gazetecilik yapar. Kalemini, fotoğraf makinesini konuşturur; şiddeti değil!'...
Onlara katılmamak mümkün değil... Fakat havada uçuşan ayakkabının muhatabı Bush efendinin taksiratı o kadar çok ki, eminim iki Başkan dahil pek çok kişi TV'de o sahneyi izlerken tıpkı benim gibi 'kıs kıs gülmüştür'...
//c
İnternetin itibarına Pulitzer desteği
Haber Türkiye'de yanlış verildi. En büyük gazetelerimizden birinde 'Pulitzer ödülü sadece internet gazetelerine' diye çıktı... İlk bakışta, dünyanın en iddialı gazetecilik ödülünün artık sadece internet ortamındaki gazetecilik çalışmalarına verileceği anlaşılıyor...
Eğer müdahale edilmezse, yalanını kimin uydurduğunun bilinmediği 'Türkçe'de şapkalar kalktı' şeklindeki uyduruk bilgi gibi birden yaygınlık kazanabilir...
Oysa olay şu: 8 Aralık günü toplanan Pulitzer Ödülü Yönetim Kurulu, 14 değişik kategoride verilen ödüllerin bundan böyle sadece internet ortamında yayın yapan yayın organlarına da verilmesine karar vermiş... O 'da' var ya, 'da' her şeyi değiştiriyor...
Haberi yakalayıp bana gönderen Cemil Basa arkadaşımızın esas amacı benim bir takıntım konusunda günün moda deyişiyle 'açılım' getirmek...
Ben imzasız, gizli kimlikli (nick name), göndereni yazanı belli olmayan sapıklıkları reddediyor, sapıklık olmasa dahi okumadan siliyor; 'fikri ve zikri gelen' herkesin hiçbir sorumluluk almadan ve kendisini gizleyerek dilediği herkese pislik atabileceği ortamları, ruh sağlığı bozuk insanların mahfilleri olarak değerlendiriyorum ya!.. Arkadaşımız da internet ortamındaki adam gibi medyanın aslında ne kadar da ciddiye alınması gerektiğinin altını çizmek istemiş...
Hiç itirazım yok. Tam tersine, '1943'te fotoğraf dalında da ödül verme kararından bu yana gerçekleştirilen en büyük değişikliktir' diyen Pulitzer Vakfı sözcüsüne tamamen katılıyorum... İnternet gazeteciliğinin etkisinin giderek artacağı da su götürmez bir gerçek... Benim itirazım e-şerefsizlere...
Nasıl son basın yasasıyla Türkiye'de de basın yoluyla insanların haysiyeti ve itibarıyla oynamak zorlaştı. Böylece aslında basın özgürlüğü de teminat altına alınmış oldu. Aynı şekilde internet ortamındaki korkak ve ahlaksız saldırgan sapıkların da kökünün kazınmasıyla internetin etkisi artacak; bugünkü güvenilmez kaynak olma hüviyeti değişecektir...
Pulitzer'in, büyük bir olasılıkla pek yakında başka ülkelerde de 'kopyalanıp yapıştırılacak' olan bu kararı, internet ortamının itibar kazanmasına yardımcı olacaktır...
Kıs kıs gülmek... Ne güzel tabirdir... Ne güzel ifade eder insanın bazı durumlardaki duygularını... Hani akıl ve gönül çatışır. Bir türlü karar veremezsiniz... Sizin gönlünüzün 'Yap!' ya da 'Söyle!' dediği, aklınızın ise engel olduğu şeyleri, birilerinin gönül rahatlığıyla hayata geçirdiğini gördüğünüzde, içinizde garip bir sevinç duyarsınız... İşte 'Kıs kıs gülmek', o andaki hissi en iyi anlatan ifadedir...
Örneğin şu El Zeydi efendinin yaptığı iş... Sen mesleğin gereği basın toplantısına git. Sonra da çıkart ayakkabıları koskoca ABD Başkanı'nın kafasına fırlat... Savunulacak iş değil. Hiçbir aklı başında gazeteci El Zeydi'nin yaptığına sahip çıkmaz. Nitekim hem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç hem de Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay kınamışlar olayı. Özetle 'Gazeteci, gazetecilik yapar. Kalemini, fotoğraf makinesini konuşturur; şiddeti değil!'...
Onlara katılmamak mümkün değil... Fakat havada uçuşan ayakkabının muhatabı Bush efendinin taksiratı o kadar çok ki, eminim iki Başkan dahil pek çok kişi TV'de o sahneyi izlerken tıpkı benim gibi 'kıs kıs gülmüştür'...
//c
İnternetin itibarına Pulitzer desteği
Haber Türkiye'de yanlış verildi. En büyük gazetelerimizden birinde 'Pulitzer ödülü sadece internet gazetelerine' diye çıktı... İlk bakışta, dünyanın en iddialı gazetecilik ödülünün artık sadece internet ortamındaki gazetecilik çalışmalarına verileceği anlaşılıyor...
Eğer müdahale edilmezse, yalanını kimin uydurduğunun bilinmediği 'Türkçe'de şapkalar kalktı' şeklindeki uyduruk bilgi gibi birden yaygınlık kazanabilir...
Oysa olay şu: 8 Aralık günü toplanan Pulitzer Ödülü Yönetim Kurulu, 14 değişik kategoride verilen ödüllerin bundan böyle sadece internet ortamında yayın yapan yayın organlarına da verilmesine karar vermiş... O 'da' var ya, 'da' her şeyi değiştiriyor...
Haberi yakalayıp bana gönderen Cemil Basa arkadaşımızın esas amacı benim bir takıntım konusunda günün moda deyişiyle 'açılım' getirmek...
Ben imzasız, gizli kimlikli (nick name), göndereni yazanı belli olmayan sapıklıkları reddediyor, sapıklık olmasa dahi okumadan siliyor; 'fikri ve zikri gelen' herkesin hiçbir sorumluluk almadan ve kendisini gizleyerek dilediği herkese pislik atabileceği ortamları, ruh sağlığı bozuk insanların mahfilleri olarak değerlendiriyorum ya!.. Arkadaşımız da internet ortamındaki adam gibi medyanın aslında ne kadar da ciddiye alınması gerektiğinin altını çizmek istemiş...
Hiç itirazım yok. Tam tersine, '1943'te fotoğraf dalında da ödül verme kararından bu yana gerçekleştirilen en büyük değişikliktir' diyen Pulitzer Vakfı sözcüsüne tamamen katılıyorum... İnternet gazeteciliğinin etkisinin giderek artacağı da su götürmez bir gerçek... Benim itirazım e-şerefsizlere...
Nasıl son basın yasasıyla Türkiye'de de basın yoluyla insanların haysiyeti ve itibarıyla oynamak zorlaştı. Böylece aslında basın özgürlüğü de teminat altına alınmış oldu. Aynı şekilde internet ortamındaki korkak ve ahlaksız saldırgan sapıkların da kökünün kazınmasıyla internetin etkisi artacak; bugünkü güvenilmez kaynak olma hüviyeti değişecektir...
Pulitzer'in, büyük bir olasılıkla pek yakında başka ülkelerde de 'kopyalanıp yapıştırılacak' olan bu kararı, internet ortamının itibar kazanmasına yardımcı olacaktır...