Başarının formülü çok kolaymış (!)..
21 MAYIS 2007
Siyasi partileri ve kadrolarını neye göre değerlendirmek gerektiğini soran dostlara, son günlerde duyduğum en ilginç uygulamalardan birinden yola çıkarak ukalalık ediyorum...
Management Center Türkiye’nin Genel Müdürü Tanyer Sönmezer anlatmıştı. O da bir yerlerden duymuştur herhalde. Çünkü kullandığı kavramlar İngilizceydi... Tanyer, okumayı, araştırmayı, düşünmeyi sever. ‘Demodedir’ yani (!)..
“Başarının formulü aslında basittir” demişti, “Başarı = İrade (Will) x Odaklanma (Focus) x Beceri (Skill)’den oluşur...” Hatta birlikte bir de örnek yapmış, Alex, Tuncay ve Nobre’yi kıyaslamıştık. Hepsine üç parametrede verdiğiniz puanları birbirleriyle çarpınca ortaya çıkan tabloda Nobre daha avantajlı bir konuma geçiyordu...
Sonra döndü bana sordu: “Siz şirkete eleman alırken değerlendirmenizi bu üçlüden hangisine göre yapıyorsunuz?”... Tabii ki tartışmasız ‘Beceriye (Skill) göre. Hangi okulu bitirmiş... İş tecrübesi ne?...
“Peki ya diğerleri?..”
Diğerleri zaman içinde çalışırken yavaş yavaş anlaşılıyor...
“Ya, birinin işine son verirken, neye göre değerlendirme yapıyorsunuz?..”
İşine karşı gösterdiği iradi yaklaşımı (kültür ve değerleri) ve odaklanmasına (başarılı olmanın yollarını bulup uygulamasına) göre...
“O arada ne oluyor?..”
Zaman ve para kaybediliyor. İş işten geçebiliyor...
Siyasi kadroları değerlendirmeyi bir kenara bırakın, ‘ekmek teknemizi’ bile yönetirken, doğru insanı doğru yerde, doğru işe getirmeyi beceremiyoruz demek ki...
‘Yakışan’ ile ‘satan’ aynı olmayabilir...
Aklına güvendiğim iletişimci dostlarımızdan Rabia Akbulut yazmış: “Bosch’un yeni kampanyası ile ilgili bir reklamı var. Hani birinci ürünü alana ikincisi yüzde 50 indirimli vb. türünden reklamlar vardır ya; bunlarınki de ondan ama çok inovatif!...
İki kadın telefonda konuşuyorlar. ‘Benim fırına ihtiyacım vardı, senin de bulaşık makinesine… Birlikte ikisini birden alırız’ şeklinde bir muhabbet… Mesela ben de bunu alışverişte çok kez teklif etmişimdir arkadaşlarıma… Ama bizim yurdumuz insanının aklına ne kadar gelir, bilemem?.. Oysa, o standart, ‘Birinciyi alana ikincisi yüzde 50 indirimli’ reklamlarından çok daha başarılı buldum ben!”
Ben Bosch’a ve marka vaadine çığırtkan reklamlardan çok, değerlerini vurguladığı iletişim uygulamalarını yakıştırıyorum. Örneğin, son dönemde devreye soktukları, suyu çamaşırın ağırlığına göre kullanan çevre dostu çamaşır makinesi reklamına bayılmıştım... Ama dedim ya bu benim fikrim. Çığırtkan, satış odaklı reklamlar daha etkili oluyorsa, söylenecek bir söz kalmaz...
Bir de aklanırsa, kimseler tutamaz
Bu etkinlik artık bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Mavi Bisiklet’in ikinci turu 19-26 Mayıs arasında gerçekleşiyor ve 7 kenti kapsıyor. Roche’un sponsorluğunda meme kanserinde erken tanının önemini vurgulamak amacıyla yürütülen etkinliklerde bisiklet milli takımımız İstanbul’dan başlayıp İzmir’de biten bir güzergahta yine pedal çevirecek... Şehir turlarında halkın da katıldığı etkinlikte Roche her katılımcı adına bağışta bulunuyor.
9-23 Eylül’de düzenlenmiş olan birinci tur sonunda gönüllü olarak pedal çeviren yaklaşık 3000 katılımcı adına Roche, mamografi merkezi kurmak amacıyla oluşturulan fona bağışta bulunmuş. Fonda toplanan miktar, 7 şehrin İl Özel İdareleri’ne Nisan 2007 itibariyle teslim edilmiş. Alınan özel bir kararla mamografi ünitesi bulunmayan Bilecik ili Devlet Hastanesi’ne Roche tarafından “Mamografi Ünitesi” bağışlanmış.
Bütün bunların üstüne Roche, bu PR projesiyle, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin etkililik ölçümlemesiyle verilen Altın Pusula ödülünü de aldı.
Sosyal sorumluluk projelerinde istikrar çok önemlidir. Roche bu yolda iyi gidiyor. Bir de SSK olayında aklanırsa, Roche’u kimseler tutamaz...
Management Center Türkiye’nin Genel Müdürü Tanyer Sönmezer anlatmıştı. O da bir yerlerden duymuştur herhalde. Çünkü kullandığı kavramlar İngilizceydi... Tanyer, okumayı, araştırmayı, düşünmeyi sever. ‘Demodedir’ yani (!)..
“Başarının formulü aslında basittir” demişti, “Başarı = İrade (Will) x Odaklanma (Focus) x Beceri (Skill)’den oluşur...” Hatta birlikte bir de örnek yapmış, Alex, Tuncay ve Nobre’yi kıyaslamıştık. Hepsine üç parametrede verdiğiniz puanları birbirleriyle çarpınca ortaya çıkan tabloda Nobre daha avantajlı bir konuma geçiyordu...
Sonra döndü bana sordu: “Siz şirkete eleman alırken değerlendirmenizi bu üçlüden hangisine göre yapıyorsunuz?”... Tabii ki tartışmasız ‘Beceriye (Skill) göre. Hangi okulu bitirmiş... İş tecrübesi ne?...
“Peki ya diğerleri?..”
Diğerleri zaman içinde çalışırken yavaş yavaş anlaşılıyor...
“Ya, birinin işine son verirken, neye göre değerlendirme yapıyorsunuz?..”
İşine karşı gösterdiği iradi yaklaşımı (kültür ve değerleri) ve odaklanmasına (başarılı olmanın yollarını bulup uygulamasına) göre...
“O arada ne oluyor?..”
Zaman ve para kaybediliyor. İş işten geçebiliyor...
Siyasi kadroları değerlendirmeyi bir kenara bırakın, ‘ekmek teknemizi’ bile yönetirken, doğru insanı doğru yerde, doğru işe getirmeyi beceremiyoruz demek ki...
‘Yakışan’ ile ‘satan’ aynı olmayabilir...
Aklına güvendiğim iletişimci dostlarımızdan Rabia Akbulut yazmış: “Bosch’un yeni kampanyası ile ilgili bir reklamı var. Hani birinci ürünü alana ikincisi yüzde 50 indirimli vb. türünden reklamlar vardır ya; bunlarınki de ondan ama çok inovatif!...
İki kadın telefonda konuşuyorlar. ‘Benim fırına ihtiyacım vardı, senin de bulaşık makinesine… Birlikte ikisini birden alırız’ şeklinde bir muhabbet… Mesela ben de bunu alışverişte çok kez teklif etmişimdir arkadaşlarıma… Ama bizim yurdumuz insanının aklına ne kadar gelir, bilemem?.. Oysa, o standart, ‘Birinciyi alana ikincisi yüzde 50 indirimli’ reklamlarından çok daha başarılı buldum ben!”
Ben Bosch’a ve marka vaadine çığırtkan reklamlardan çok, değerlerini vurguladığı iletişim uygulamalarını yakıştırıyorum. Örneğin, son dönemde devreye soktukları, suyu çamaşırın ağırlığına göre kullanan çevre dostu çamaşır makinesi reklamına bayılmıştım... Ama dedim ya bu benim fikrim. Çığırtkan, satış odaklı reklamlar daha etkili oluyorsa, söylenecek bir söz kalmaz...
Bir de aklanırsa, kimseler tutamaz
Bu etkinlik artık bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Mavi Bisiklet’in ikinci turu 19-26 Mayıs arasında gerçekleşiyor ve 7 kenti kapsıyor. Roche’un sponsorluğunda meme kanserinde erken tanının önemini vurgulamak amacıyla yürütülen etkinliklerde bisiklet milli takımımız İstanbul’dan başlayıp İzmir’de biten bir güzergahta yine pedal çevirecek... Şehir turlarında halkın da katıldığı etkinlikte Roche her katılımcı adına bağışta bulunuyor.
9-23 Eylül’de düzenlenmiş olan birinci tur sonunda gönüllü olarak pedal çeviren yaklaşık 3000 katılımcı adına Roche, mamografi merkezi kurmak amacıyla oluşturulan fona bağışta bulunmuş. Fonda toplanan miktar, 7 şehrin İl Özel İdareleri’ne Nisan 2007 itibariyle teslim edilmiş. Alınan özel bir kararla mamografi ünitesi bulunmayan Bilecik ili Devlet Hastanesi’ne Roche tarafından “Mamografi Ünitesi” bağışlanmış.
Bütün bunların üstüne Roche, bu PR projesiyle, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin etkililik ölçümlemesiyle verilen Altın Pusula ödülünü de aldı.
Sosyal sorumluluk projelerinde istikrar çok önemlidir. Roche bu yolda iyi gidiyor. Bir de SSK olayında aklanırsa, Roche’u kimseler tutamaz...